Bankalara ağır eleştiri!

İşte Şeref Oğuz'un bugünkü köşe yazısı:
Sağlıklı piyasa ekonomisi, verimli ve sağlam bir bankacılık sistemi olmadan yürür mü? Mal ve hizmet hareketliliğini temin eden, kredi mekanizmasıyla yatırımları mümkün kılan bankaların bu işlevi, hayati öneme sahip.
Peki bu vücuttaki kan dolaşımı dokuları tahrip etmeye başlarsa ne olur? Olacağı, bazı bankaların bugün denediğidir. Görevi alyuvar olması gerekirken karayuvar davranış yüzünden beden, tahrip olmaktadır. Nitekim finansal tiranların yol açtığı tahribata bugün küresel kriz diyoruz.
2009'da "sağlam duruş" yüzünden krizin teğet geçmesinde bankaların rolü, inkâr edilemez. Nitekim bu haklarını piyasa "teslim etmiş" ve işletmelerin küçüldüğü, işsizliğin arttığı ortamda "kâr rekorları" kırmışlardı.
Ancak bankacılara olan "diyet borcu" sanırım ödendi. Son olarak "iflasa sürükleme" görüntüsü arz eden eylemleri, diyetin ötesinde, "yaptırım" gerektirecek boyutlara varıyor.
Blokaj vadesini ve komisyonu katlayan bu bankalar, "ödememe furyasını" tetikleme işaretleri gösterir oldu. Pos cihazları üzerinden esnafı sıkıştırmak bir yana tekstilde bankaların kredi engeli, ihracatı krize sokacak boyutlara ulaştı.
Arap Baharı ve Avrupa Krizi yüzünden sıkıntıya giren bazı firmaları bahane ederek bütün sektörün "kanını çekme" eylemleri yaygınlık kazanıyor.
Başbakan'ın "köşeli ve sert" tedbirlerine davetiye çıkarırcasına piyasaya yönelik "ağır tahrik" ile ne amaçlanıyor olabilir?
Büyüme rakamında gerileme beklentisine paralel "kârı yüksek tutma" gayreti ise, kredi verecek işletme bulamayabilirler. Geriye de zaten cep telefonu üzerinden vatandaşa kredi pazarlama kalıyor. Zira bireysel krediler (en azından bir süre daha) kolay para kazandırıyor. Fakat sorun şu; eğer piyasanın kanını "fahiş kâr" ile zehirler isek, ortada vücut kalmayabilir.
Benim merak ettiğim, BDDK, Rekabet Kurumu, Bankalar Birliği'nin buna neden seyirci kaldığıdır.