| Hisse | Fiyat | Değişim(%) | Piyasa Değeri |
|---|---|---|---|
| AKBNK | 71,75 | 0,84 | 373.100.000.000,00 |
| ALBRK | 8,27 | 0,49 | 20.675.000.000,00 |
| GARAN | 142,00 | -1,11 | 596.400.000.000,00 |
| HALKB | 35,62 | -0,28 | 255.921.793.856,04 |
| ICBCT | 13,72 | 0,44 | 11.799.200.000,00 |
| ISCTR | 14,03 | 0,14 | 350.749.579.100,00 |
| SKBNK | 8,16 | 0,62 | 20.400.000.000,00 |
| TSKB | 13,01 | -0,61 | 36.428.000.000,00 |
| VAKBN | 30,62 | -0,52 | 303.625.517.034,26 |
| YKBNK | 36,84 | -0,75 | 311.189.369.302,56 |
E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Bankalar ülke ekonomisinde önemli bir konuma sahip olmakla birlikte genelde ülke sorunları özelde de ekonomik konularda politik nitelik taşıyabilecek tutum ve tavır almaktan kaçınırlar. Bunu sadece bankalar değil çoğu kez meslek örgütleri bile yapmaktadır. Bunun temel nedenlerinden birisi eskiden beri bankacılığın düzenleme ve denetime tabi tutulan bir sektör olmasıdır. Doğal olarak son yıllarda bu düzenleme ve denetimin artmasının da sistem üzerindeki etkiyi güçlendirdiğini belirtmeliyim.
Bankalar ayrıca konumlarındaki güçlülüğe karşın kendilerine yöneltilen ve kamuoyundaki eleştirileri karşılamakta aynı güçlülüğü ve kararlılığı pek gösteremezler. Bunu banka karları, kredi kartları gibi konularda somut olarak görüyoruz.
Meslek yaşamına bankacılık sektöründe başlamış ve büyük ölçüde de bu sektörde geçirmiş eski bir bankacı olarak bankaların politikacılardan bekleyişlerinin ne olduğunu tartışmakta yarar olduğunu düşüyorum.
Bankalar birincil olarak uygulanan makroekonomik politikalar ile yakından ilgilidirler. Bankaların bir ülkede uygulanan makroekonomik politikalar ile ilgili olarak evrensel olarak üç temel tercihleri olduğu kanısındayım.
- Düşük enflasyon
- İstikrarlı bir para politikası
- Faaliyetleri üzerinde daha az kamu kısıtlaması
Düşük enflasyon parasal varlıkların değerini korur. Bankaların hem varlıkları hem de bu varlıkları finanse ettikleri yükümlülükleri ya da bilançonun pasif kalemleri esas itibariyle parasal varlıklardan oluştuğu için düşük enflasyon banka bilançolarının sağlamlığı açısından yaşamsal bir öneme sahiptir. Sanılanın aksine ülkemizde yaklaşık 30 yıl süren yüksek enflasyon dönemi sektörler içinde en çok bankalara zarar vermiştir. 1980 ve 1990’lı yıllarda kamuoyu hep bankaların yüksek enflasyondan yararlandığı gibi yanlış bir kanıya sahip olmuş ve bankaların bu süreç nedeniyle olağanüstü kazanç ve karlar sağladığını sanmıştır. Ya da en azından enflasyon nedeniyle bankaların yüksek karlar sağlaması gerekirmiş gibi bir kanı oluşmuştur.
Sanılanın aksine yüksek enflasyon bankacılık sisteminin hem kırılganlığını hem de risklerini artırır. Ayrıca yüksek enflasyon nedeniyle banka bilançolarının büyüme potansiyeli de olumsuz etkilenmektedir. Enflasyon tasarruf düzeyini düşürdüğü gibi tasarrufların finansal varlıklara yönelimini olumsuz etkiler; kişi ve kurumların bankalara hem tasarruf hem de kredi açısından yönelmesinde caydırıcı işlev görür. Bu nedenle enflasyon oranı düştükçe o ülkede yaşayanlar bankacılık sistemine daha fazla yönelerek banka bilançolarının büyümesine neden olurlar ve bankacılığın da büyüyen bilançolardan yararlanmasını sağlayıcı bir ortam yaratırlar.
Gerçekten de ülkemizde son bir kaç yıldır düşen enflasyon banka bilançolarını hızla büyütmüş; bireyler tüketici ve konut kredisi şeklinde daha fazla kredi kullanmışlardır. Fertler düşen faiz ve marjlardan; bankalar ise artan iş hacmi ve büyüyen bilançolardan yararlanmıştır. Ayrıca düşen enflasyon banka bilançolarının kalitesinin de yükselmesine katkıda bulunmuştur.
Bu nedenle bankaların politikacılardan ve makro politikaları yürütenlerden en önemli bekleyişleri düşük ve daha az değişkenliğin olduğu bir enflasyon ortamı olmalıdır diye düşünüyorum.
İkinci konu para politikasındaki istikrardır. İstikrarsız bir para politikası değişkenliği, oynaklığı ve belirsizliği artırır. Bu ortam, bankaları faiz oranlarını sıklıkla değiştirmeye zorladığı için bankaların istikrarlı bir para politikasından yararları vardır. Kar marjlarını korumak amacıyla bankalar faiz oranları değişmelerini kredi portföyüne yansıtmak zorundadırlar ve bu da banka bilançolarının riskini artırır, kalitesini bozar.
Para politikasındaki istikrar döziz kurları üzerinde de olumlu etkide bulanarak bilançoların riskini ve belirsizliği azaltır. Döviz kurlarındaki değişme ve volatile bankaların bilanço yönetimini zorlaştırır ve sanılanın aksine risklerini artırır. Bankalar istikrarsızlık ve belirsizlikten para kazanan kurumlar değildir. Banka gelirleri ve karları istikrara ve belirliliğe dayandıkça hem nitelik açısından iyileşerek gelirlerinin kalitesi yükselir hem de daha sağlam bir zeminde büyür. Yatırım bankaları değişkenlik ve volatilite ile belirsizliklerin yüksek olduğu ortamları sevebilirler ama ticari bankalar için böylesi ortamlar tehlike ve risklerle doludur.
BANKALAR İSTİKRARI İSTER
Bu nedenle sanılanın aksine bankalar daha yüksek faiz yerine küçük alma daha az değişen faiz oranları, daha yüksek bir faiz spreadi yerine daha düşük olsa bile daha az değişken bir faiz spreadini, daha az dalgalanan bir borsayı, daha istikrarlı döviz kurlarını, politikalarda ve ortamda belirsizliğin azaltılmasını yeğlerler ve politika yapıcılardan da bunu beklerler. Son yıllarda biraz da hükümet istikrarının etkisiyle para politikalarında eski dönemlere kıyasla göreli olarak daha istikrarlı bir dönem yaşamakta olduğumuzu söylemeliyim. Zaten bankacılık sistemi özellikle son 5-6 yıllık dönemde bundan önemli ölçüde yarar gördü. Bilançolarının büyüme ve iyileşmesi ile gelirlerinin artmasında bunun önemli bir katkısı var. Ancak para politikası politik istkirarın etik ve desteği ile daha iyi sonuçlara üretebilmeliydi diye de düşünüyorum.
AŞIRI DÜZENLEME YARIŞI
Bankaların beklediği, istediği diğer olgu ise faaliyetleri üzerinde daha az kamu kısıtlaması olmasıdır. Son yıllarda uluslararası düzeyda kurala dayalı denetimden riske dayalı denetime geçme süreci bu konuda bankaların bu bekleyişi ile uyumlu bir yaklaşımı yansıtmış olması gerekirdi. Ancak ülkemizde son yıllarda bankacılık, sigortacılık, sermaye piyasaları başta olmak üzere çok ciddi bir ‘over-regulation’ ya da aşırı ve gereksiz düzenleme olgusu yaşadığımıza inanıyorum. Bunun ülkemizde piyasa ekonomisine orta dönemde çok olumsuz etkileri olacağı kanısını taşıyorum. Kapsam, içerik, alan bakımından daha fazla, daha ayrıntılı ve daha fazla sayfa sayısı olan ve daha müdahaleci bir düzenleme düzenlemenin optimal olması, daha iyi ve etkin olması anlamını taşımıyor. Over regulation’ın bir başka tezahürü sık yapılan mevzuat değişiklikleri ve yap-boz mantalitesidir. Ankara’da kurumlar arasında sanki bir ‘over-regulation’ yarışı var. Bunu etkinlik alanını genişlettiğini ve artırdığını gördüğü için politikacının da cesaretlendirdiği kanısındayım. Örneğin kredi kartına tek limit.
Bir bankanın hangi müşterisine ne kadarlık bir limit tahsis edeceğinden Ankara’ya ne? Kamu otoritesi bankaya bakarken sadece ve sadece dikkatini hem bireysel olarak banka bilançosunun sağlamlığına ve kalitesinin iyileşmesine hemde makro düzeyde sistemik riskleri kontrole verir. Banka bilançolarını politik bir popülizmin aracı olarak görmez. Her aracı ve her fırsatı regülasyonu ve yoğunlaştırma ve günlük iş akışına bile müdahalenin bir nedeni olarak görmez. Piyasalar ve özel kesim için ciddi bir tehdit oluşturan over regulation eğilimini ve hevesini bir başka yazıda ele almak istiyorum.
Over regulation nedeniyle bankacılıkta ve mali piyasalarda faaliyetler üzerinde kısıtlamanın giderek arttığını söylemeliyim. Düzenleme bir yerde düzenlediğiniz sektörün ve bu sektörün firmalarının yönetimini paylaşmaktır. Ama bu konuda durulması gereken yeri iyi belirlemek gerekir. Bu sınırın iyi belirlenemediği ve sınır çoktan aşıldığı kanısındayım.
ali ihsan karacan- the lira
Hakan Aran: İşletmelerimizde %20 verimlilik artışı olduğunu görüyoruz
Aran: Bu zorlu dönemin nasıl geçtiği unutulmamalı
Yapı Kredi, CDP 2025'te Global A Listesi'nde
BDDK, katılım esaslarına ilişkin usul ve esasları düzenledi
Garanti BBVA, kasım ayı kart verilerini açıkladı: E-ticaret harcamalarında %47’lik artış
Kredi kartı limitleri harcamalardan daha hızlı büyüdü
Eximbank'tan 500 milyon euroluk kredi anlaşması
Bankacılık sektörünün mevduatında artış
KKM’den çıkış hız kesti! Bakiye 12 milyar TL'nin altına
Finansingundemi.com’da yer alan bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Burada yer alan bilgiler, güvenilir olduğuna inanılan halka açık kaynaklardan elde edilmiş olup bu kaynaklardaki bilgilerin hata ve eksikliğinden ve ticari amaçlı işlemlerde kullanılmasından doğabilecek zararlardan www.finansingundemi.com ve yöneticileri hiçbir şekilde sorumluluk kabul etmemektedir. Burada yer alan görüş ve düşüncelerin www.finansingundemi.com ve yönetimi için hiçbir bağlayıcılığı yoktur. BİST isim ve logosu “koruma marka belgesi” altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BİST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BİST’e ait olup, tekrar yayınlanamaz.