Bankacılıkta az kar-çok güvenlik önlemleri
Bankacılık kurmayları sektör için "daha az gelirli" ama "daha güvenli" bir dönemin kapısını araladı
Küresel krize çekirdekten müdahale geldi. Uluslararası bankacılılık düzenlemesi Basel, 27 ülkenin merkez bankası başkanları ve bankacılık düzenleme kurumları arasında aylar süren mülakatların ardından dün iyice sıkılaştırıldı. İsviçre'nin Basel kentinde adeta kampa giren bankacılık kurmayları sektör için "daha az gelirli" ama "daha güvenli" bir dönemin kapısını araladı. Yeni kurallar çerçevesinde bankalar her 100 dolarlık riskli yatırım ve kredileri için 7 dolarlık bir kaşrılık ayıracak. Yani zorunlu karşılık oranı en az yüzde 7 olacak. Bu oran yüzde 4,5'in altına düşerse devreye ülkenin bankacılık kuruluşları girecek ve işin ucu bankanın devralınmasına kadar gidebilecek.
Yeni düzenlemeler bankaların daha az risk almasını, küresel krize neden olan riskli varlıklardan uzak durmasını sağlayacak. bankalar Basel 3 ile "daha az kar"ı "daha fazla devlet koruması"na da tercih etmiş olacak. Bir çok banka zorunlu karşılıklarını artırabilmek için sermaye ihracına gidecek, bir çoğunun bilançosu ise eski şaşalı günlerini yaşayamayacak. Riskli birimler ise gözden çıkarılmak zorunda kalınacak. Basel 3 bankaları daha fazla nakiti cepte tutmaya zorlayacağı için tüketici açısından da kredi maliyetlerinin artmasına, kredi arzının azalmasına neden olacak.
Kararın zamanlaması stres yalanına denk geldi
İlk kez 1988 yılında uluslararası bankacılık standardının belirlenmesi amacı ile çıkarılan Basel düzenlemeleri en son 2004 yılında Basel 2 olarak revize edilmiş ve bankaların piyasa ve operasyonel risklerine karşı da zorunlu karşılık ayırmaları sağlanmıştı. 6 yıl aradan sonra gelen üçüncü düzenleme ile 2008'de patlak veren finansal krizin tekrarlanmasının önlenmesi amaçlanıyor. Şu ana kadar ekonomi kurmaylarının finansal piyasalarda düzenleme adına üzerinde en fazla durdukları doğrudan açığa satışlar, krizin günah keçisi ilan edilen hedge fonlar, türev piyasalar ve CDS'ler olmuştu. Ancak ülkelerin kurtarma fonlarının önemli bir kısmı bankalara gitmişti. Bu son adım ise krize çekirdekten müdahale edildiği yönünde algılanıyor. Basel 3'ün yeni çerçevesi tam da ABD'nin ardından Avrupa bankacılık sektörüne ilişkin güven kaygılarının tırmanmaya başladığı bir dönemde kabul edilmiş olması ise manidar. Geçen hafta Avrupalı bankaların stres testlerinde ellerindeki riskli tahvilleri gerçeğinden az gösterdiği ortaya çıkmıştı.
Avrupalı bankalar Asya'dan daha çok nakit ayıracak
Yeni Basel uygulamalarından en fazla etkilenecekler Avrupalı bankalar olacak. Çünkü ABD'li, Kanadalı ve İngiliz rakiplerine oranla zorunlu mevduat oranları daha düşük olduğu için yeni kurallar gereği daha fazla nakitini karşılık olarak ayırmak zorunda kalacaklar. Reuters'ın verilerine göre dünya bankaları arasında şu anda en yüksek Tier 1 sermayesi yani karşılık oranına sahip olanlar yaklaşık yüzde 25'lik karşılık oranmları ile ABD bankaları. ABD bankalarını ise ortalama yüzde 11 civarı ile Asya bankaları takip ediyor. Endonezya ve Singapur'daki bankalar tyüzde 12,5 ila yüzde 11,9 arasında değişen Tier 1 sermayeleri ile şu anda yeni düzenlemeler karşısında en güçlü duracakları başında geliyor. Avrupa bankaları arasında ise karşılık oranları yüzde 8 ila 15,8 arasında değişiyor.
ABD'li bankacılar Basel ertelensin istiyor
Kanadalı ve İngiliz bankalar da yeterince sermaye artırımıan gittiği için Basel değişikliklerinden fazla etkilenmeyecek. ABD'li bankalar ayrıca kendi içlerinde bankacılık reformunuhn baskısı altında oldukları için Basel 3 konusunda sıkıntılı ve zorunlu karşılık oranlarını artırmamak konusunda diretiyor. ABD'nin bankacılar birliği ABA geçen hafta boyunca Basel Planı'ndaki zorunlu karşılık miktarının artırılması maddesinin kaldırılmasını talep etmişti. ABD'li bankalacıların endişesi ise ekonominin büyüme emareleri gösterdiği bir ortamda olası krizlerle daha güçlü bir şekilde başa çıkabilme imkanları varken, likiditesinin önemli bir kısmını atıl bir şekilde beklemeye almak istememelerinden kaynaklanıyor. ABD'li Morgan Stanley'nin de 1,5 milyar dolarlık bir ihraca çıkabileceği konuşuluyor.
Basel ihraç rüzgarı yaratabilir, piyasa tetikte bekleyecek
Küresel piyasalar da bu haftaya Basel 3 düzenlemelerinin etkisi altında başlayacak. Basel 3'de bankaların zorunlu karşılıklarının ciddi oranda artırılması özellikle Avrupa bankacılık sektörü yatırımcısı üzerinde kaçış psikolojisi yaratabilir. Stres testinden daha yeni çıkmış, üstüne üstlülk bir de riskli varlıklarının zannedilenden daha fazla olduğu ortaya çıkmış Avrupalı bankalar için yeni Basel düzenlemeleri kıta çapında sermaye artırımı rüzgarı başlatabilir. The Wall Street Journal'ın iddialarına göre Alman bankası Deutsche Bank 9 milyar euroluk bir ihraca çıkmaya hazırlanmaua başladı bile. İhracın sebebi olarak bankanın Desutsche Postbank'daki hisse oranını artırma istediği gösterilse de uzmanlar bunun Basel uygulaması karşısında alınan bir karar olduğunu savunuyor. Üstelik Reuters'a göre sırada birçok Alman bankası var. Analistler ise sırada Yunanistab, İspanya, Portekiz ve İtalya'dan bankaların olduğunu öne sürüyor. Avrupa'da İrlandali Allied Irish Bank ve Bank of Ireland ile Avusturyalı Erste Group Bank sermaye ihracına çıkmasına kesin gözüyle bakılanların başında geliyor. Basel 3 sonrası bu haftadan itibaren Avrupa genelinde bankaların sermaye ihracına çıkıp çıkmayacakları takip edildiği gibi Almanya ve İngiltere verileri de izlenecek. Yarın Almanya'da işhayatının ekonomiye güvenine işaret eden ZEW endeksi kilit. İngiltere'de aynı gün yayımlanacak tüketici fiyat enflasyonun ise merkezin yüzde 2'lik yıllık hedefinin üstünde ancak yüzde temmuz ayındaki 3,1'in altında kalması bekleniyor.
2004 yılının haziran ayında kabul edilen Basel 2 uygulaması da Basel 3 gibi olası finansal krizlere karşı bankaların ne kadar zorunlu karşılık ayırması gerektiğini belirlemesi yönünde uluslararası bir standart olmayı amaçlıyordu. Basel 2 düzenlemeleri 3 ana çerçeveye oturuyordu. Bunlar; minumum sermaye gerekliliği, üst düzet denetim ve piyasa disipliniydi. Basel 1'de eskik olan ise sadece kredi riski ele alınmış, piyasa riski göz ardı edilmiş, operasyonel riskler ise gündeme bile girmememişti. Basel 3'de ise devreye küresel krizin
BASEL 2:
* Bankaların sermaye düzeylerinin maruz kaldıkları risklere paralel olması
* Kredi riski açısından sermaye yükümlülüğünün OECD ülkesi olup olmama kriterine göre belirlenmesi prensibi kaldırıldı.
* Bankalarda risk yönetiminin etkinliğinin artması
* Kredi riski, krediyi alan tarafların kredi derecelendirme kuruluşları tarafından verilen notlarına göre belirleniyor. Ancak bankacılık denetim otoritesinin izniyle bankaların kendi değerlendirme notları dikkate alınıyor.
* Basel 2'de Basel 1'den farklı olarak kredi ve piyasa risklerine ek olarak operasyonel riskler için de sermaye ayırma zorunluluğu bulunuyordu.
BASEL 3:
* Bankaların riskli varlıklarının en az yüzde 7'si "ortak hisse" olarak bilinen daha güvenli yatırım araçlarından oluşacak.
* Ortak hisse oranı yüzde 4,5'in altına düşen banka sert yaptırımlarla karşılaşacak, hatta bankaya el bile konulabilecek.
* Bankaların minumum Tier 1 sermayesi oranı yüzde 7 ila yüzde 9 arasında olacak.
* Karmaşık yatırım araçları bir bankanın ana sermayesinin yüzde 15'inden fazlasını oluşturamayacak.
* Bankalara bu yeni regülasyonlarla uyumlu hale gelmeleri için 5 yıldan uzun süre tanınacak.
* Protokolün nihai detayları kasım ayında tamamlanacak, yeni düzenlenme 2013 yılında uygulamaya girecek.
FAYDALARI NE OLACAK?
* Ekonominin büyüdüğü zamanlarda aşırı ısınmasını engellemek yönünde fren görevi görebilir.
* Bankaların sermayelerini artırmaları sayesinde ekonomi yavaşlasa bile kredi vermeye devam etmelerine yardımcı olur.
* Böylece ekonomideki aşırı iniş çıkışlarında önüne geçilmiş olur.
* Küresel krizin temelinde likidite sorunu vardı, Basel 3 sermaye zorunluluğu ile likiditenin korunmasını sağlayabilir.
* Bankalar ayrıca bilançolarında riskli gördükleri varlıkları sermaye artırımından kurtulmak için bilanço dışında gösterme şansı azalacak. Bu da bankaların küresel krizi tetikleyen yüksek riskli yatırımlara girme ihtiyacını ister istemez azaltacak.
NE GİBİ RİSKLER DOĞURUR?
* 5 yıl içinde bankalar tarafından adapte edilmesi zor
* Kredi maliyetlerinde artışlara ve miktarında kalıcı azalmalara yol açabilir, bu da kredi kullanıcılarını yani doğrudan reel ekonomiyi olumsuz etkiler.
* Bankacılık sektöründe karlar düşer, bazı bankalar maliyetleri karşılamak adına bir takım birimlerini satışa çıkarmak zorunda kalabilir.
* Aşırı sıkı düzenlemeler küresel ekonominin yeni yeni toparlanmaya başladığı bir ortamda kredi arzını düşürür.
* Zorunlu karşılıkları talep edilenin üzerine çıkan bankalar yatırımcılar tarafından yeniden hisse alımına gitme ya da temettü ödemelerinin artırılması yönünde baskı altında kalacak.SILA ÖZÇELİK-REFERANS