Avrupa'daki krizin Türkiye köprüsü
Yunanistan'da yaşanmakta olan borç ve güven krizi bütün çabalara rağmen bir türlü ortadan kalkmıyor.
Daha önce hem benim hem de diğer yazarların çeşitli açılardan bakarak analiz ettiği resmin düzelmesi için ne gibi şartların yerine gelmesi gerektiği çok net değil ama bazı ipuçları var. Yatırımcılar, Yunanistan'a yapılan mali yardım karşısında Yunan halkının da yapması gereken büyük fedakarlığı gerçekleştirebileceğine inanmıyor. Dahası, kısa vadede bazı adımlar atılsa bile bunun büyümeyi ne kadar kötü etkileyeceğini düşünüp, eninde sonunda ekonominin hasar göreceğini düşünüyor.
Asıl etki kurla gelir
Bunun yanında Yunanistan'ın aldığı destek ve Avrupa Merkez Bankası'nın son bir hamle yaparak Yunanistan'a sağladığı fonlama karşısında istediği teminatlarda ülke notu ile ilgili cömert kararlar almış olması sistemik risk algılamalarını daha da bozmuş durumda. Türkiye açısından bütün bunların doğrudan ve dolaylı etkileri şimdilik oldukça kısıtlı kaldı. Bunda borç rasyoları açısından Türkiye'nin oldukça iyi konumda olması ve büyüme beklentilerinin giderek daha da güçlenmesi etkili. Tabii bütün bu varsayımlar Mali Kural'ın önümüzdeki aylarda yasalaşması ve 2011 bütçesinin buna göre düzenlenerek çeşitli olası sürprizleri bir ölçüde ortadan kaldırmaya da bağlı. Avrupa'da piyasaların bozulması doğal olarak bizde de varlık fiyatlarında gerileme getirecektir ancak asıl etki kanımca kur mekanizması ile olacaktır.
İthalatta artış sürüyor
İthalattaki artış sene başından beri giderek güçlenerek devam ediyor. Bunun önemli bir sebebi enerji fiyatlarındaki yükseliş. Zira petrol fiyatlarının son bir sene içindeki sıçramasıyla yeniden varil başına 85-90 dolar seviyelerini test etmesi maliyetleri yukarı itmekte. Özellikle Asya ekonomilerindeki kuvvetli büyüme aynı zamanda emtia fiyatları üzerinde yukarı yönlü trendi desteklemekte. Makro açıdan toparlanmaya başlayan ve stokları geçen sene büyük ölçüde eritmiş ülkeler için bu doğal olarak talihsizlik. Zira Türkiye örneğinde olduğu gibi 2010 yılında bir yandan toparlanmakta olan iç talebe yetişmek bir yandan da ileride gerekecek üretime hazırlık olarak stok artışına gitmek için ithalatın artması gerekmekte. Zaten hem dolar hem de miktar bazında baktığımız zaman ithalatın bu sene başından beri kuvvetli bir yükselişle gittiğini görmek mümkün.
Buna karşın ihracattaki artış, baz etkisinin getirdiği aldatıcı resmi bir kenara bırakırsak ithalat kadar güçlü değil. Ayrıca miktar endekslerine bakınca da hem seviye olarak hem de yıllık değişim açısından performans manşetlere yansıdığı kadar kuvvetli değil. Geçen günlerde Baturalp Candemir'in yazısında da belirttiği gibi mart rakamları henüz elimizde olmamasına karşın ihracatta bir iyileşme beklenmekte. Ancak önümüzdeki aylarda, hatta belki de sene boyunca ihracat açısından bizi bekleyen diğer bir sorun da euro'nun değer kaybı.
Euro için kötümserim
Bu sütunu takip edenlerin bildiği gibi euro konusunda oldukça kötümser olan taraftayım ve ara sıra küçük düzeltmeler olsa da gidişatın daha da aşağı olmasını bekliyorum. Sene sonuna kadar hedef hala 1.24 seviyeleri. Bu sadece Yunanistan veya diğer borç krizi ile uğraşan Avrupa ülkelerinin yarattığı tedirginliğin de ötesinde, makroekonomik açıdan belki de gerekli bir koşul. İç talebin hala çok zayıf olduğu ve risk algılaması yüzünden büyümenin de uzun süre toparlanmayacağını beklediğim Avrupa'da belki de euronun daha da zayıflaması özellikle cari açığı olan AB üyesi ülkelerin biraz nefes almasını sağlayabilir. İhracatın önemli bir kısmını Avrupa'ya ve euro bazında yapan Türkiye'de dış ticaret rakamları dolar bazında yayımlandığından, kur etkisinden dolayı da ek bir zayıflama olacaktır. İthalatın büyük bir kısmı dolar cinsinden olduğu için o tarafta aynı problem görülmeyecektir. Yani euronun değer kaybının dış ticaret rakamlarına etkisi maalesef simetrik değil. Bu durumda Avrupa'nın zayıflığı ve Asya'nın kuvvetli görünümü Türkiye'nin dış ticaret dengesini olumsuz etkileyecektir. Son yıllarda artan pazar çeşitleme gayretleri bir ölçüde bu sorunu hafifletmekte olsa bile euronun Türkiye için ne kadar önemli olduğu da ortada.TEVFİK ASKOY-REFERANS