Avrupa'da banka endişesi

Son günlerde eskisine oranla “daha sakin” bir seyir izleyen Euro Bölgesi’ndeki borç krizinin yine “piyasaların oyuncağı” haline gelmemesi için yoğun çaba harcayan Avrupa Birliği’nin ekonomi kurmayları, atılması gereken acil ve en önemli adımın 21 Temmuz’da alınan kararların hayata geçirilmesi olduğunu yineledi.
Avrupa Parlamentosu’nun Ekonomik ve Parasal İşler Komisyonu’nda yapılan kriz gündemli oturumda konuşan Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Jean Claude Trichet, bu kararların uygulanmasının hayati öneme sahip olduğunu vurgulayarak “Belirsizlik düzeyi çok yüksek” uyarısında bulundu.
Euro Bölgesi liderleri, 21 Temmuz’da Yunanistan kaynaklı olan ve diğer ülkelere yayılma riski oldukça yükselen borç kriziyle ilgili piyasa fırtınasını dindirmek amacıyla yeni bir kurtarma paketi ve özel sektörün devreye girmesine olanak sağlayan bir mekanizma üzerinde uzlaşmıştı. Gelinen aşamada yaşanan sorunu ise Euro Bölgesi ülkelerinin tamamının onay vermesi gereken bu kararların henüz hayata geçirilememiş olması oluşturuyor.
İyimserlik dozu düşüyor
ECB’nin fiyat istikrarıyla ilgili riskleri gözden geçiren bir çalışma içinde olduğunu belirten Trichet, önümüzdeki aylarda enflasyon oranının yüzde 2 üzerinde seyretmeyi sürdüreceğini söyledi. Trichet’nin 4 Ağustos’ta yaptığı “yükselen riskler” vurgusuna bu kez yer vermemesi dikkat çekerken ECB’nin enflasyon konusundaki öngörülerinin eylülde yayımlanması bekleniyor.
Toplantıda konuşan AB Komisyonu’nun Ekonomik ve Parasal İşlerden Sorumlu Üyesi Olli Rehn de “oldukça açık ve köşeli bir şekilde” Birlik ekonomisinin toparlanma konusunda ciddi sorunla karşı karşıya olduğu mesajını verdi. Yatırımcıların ABD’deki potansiyel bir resesyon, Euro Bölgesi’nin borç krizini çözme yeteneği ve Avrupa bankaları konusunda endişe içinde olduğunu söyleyen Rehn, “Piyasalar ve reel ekonominin artık daha uyum içinde hareket ediyor olması, mali türbülansın yayılması ve reel ekonominin toparlanmasına zarar verme potansiyeli nedeniyle beni ciddi şekilde endişelendiriyor” diye konuştu.
Rehn’in açıklaması, iyimserlik dozunun giderek düştüğünü göstermesi açısından önemli. Rehn daha önceki açıklamalarında AB içindeki büyümenin piyasalara rağmen güçlenmeyi sürdürdüğünü söylemişti. Gelinen aşamada, ilkbaharda yüzde 1.8 olarak öngörülen büyüme oranının 15 Eylül’de yayımlanacak değerlendirmede aşağı çekilmesine kesin gözüyle bakılıyor.
Ya dayanışma, ya dağılma...
AB Dönem Başkanlığı’nı yürüten Polonya’nın Ekonomi Bakanı Jacek Rostowski’nin Gazeta Wyborcza’da yayımlanan söyleşisinde kullandığı ifadeler ise Almanya Başbakanı Angela Merkel’i kızdıracak türdendi. Polonyalı Bakan özellikle Alman elitlerin son kriz ortamında takındığı tavrı eleştirerek “Elitler yüksek bir bedeli olsa da Euro’nun kurtarılıp kurtarılmayacağına karar vermeli. Eğer kurtarılmayacaksa Euro Bölgesi’nin kontrollü şekilde dağıtılmasına kendimizi hazırlamalıyız” dedi. Alman yetkililerin ECB’nin İtalyan ve İspanyol tahvillerini almaması gerektiği yönündeki açıklamalarına da sert çıkan Rostowski, “Önümüzde basit bir tercih var: Dayanışma ya da Avrupa’nın çöküşü” ifadelerini kullandı.
BRÜKSEL TEMKİNLİ
IMF Başkanı Christine Lagarde’ın Avrupa bankalarına yönelik sermaye artırımı çağrısına da Brüksel temkinli yaklaştı. Lagarde’ın, “Avrupalı bankaların sermaye artırımına gitmemesi durumunda, ekonomideki zayıflığın Avrupa’nın merkez ekonomilerine kolayca yayılabileceği” yönündeki uyarısını yorumlayan AB Komisyonu sözcülerinden Amadeu Altafaj, “Bunun gerekli olduğunu düşünmüyoruz. Bu konu AB ile IMF arasında daha önce tartışıldı. IMF, stres testlerinin sonuçlarından ve alınan kararlardan haberdar” dedi. Milliyet