Altın ve tahvile hücum
Güvenli liman olarak görülen altının yıldızı parlamaya devam ediyor. Uzmanlar ilginin süreceğini söylüyor
ABD ekonomisinde başta konut fiyatları olmak üzere veriler bozulmaya devam ediyor. Konut satışları ve fiyatlarındaki gelişmeler ABD ekonomisinin sağlığını ölçme açısından özel göstergelerden birisi olarak kabul ediliyor. Eski konut satışları Temmuz ayında yüzde 27 oranında kaldı. Bu oran son 17 yılın en düşük düzeyini gösteriyor. Aynı dönemde yeni konut satışlarında yaşanan yüzde 12'nin üzerindeki düşüş ise ek bir bozulmayı işaret ediyordu. Bu gelişmede yüksek işsizlik oranı, kredi koşullarındaki sıkılaşma ve devletin konut satışlarına uyguladığı teşvikleri son erdirmiş olmasının etkili olduğu tahmin ediliyor. Bunlara ek olarak ekonominin yüzde 2,4 olarak tahmin edilen ikinci çeyrek büyümesi yüzde 1,6 olarak revize edildi. Yüzde 9,5 olan işsizlik oranının yüzde 9,6'ya yükselmesi bekleniyor.
ABD ekonomisindeki bu bozulmanın yanı sıra dünyanın ikinci büyük ekonomisi olan Japonya'da da durum pek parlak görünmüyor. Son olarak sanayi üretim endeksinin Haziran ayında yüzde 1,5 gerilemesi olumsuz görünüm üzerinde etkili oldu. Uzun yıllardır durgunluk içinde bulunan ve bir türlü canlanmaya geçemeyen Japon ekonomisi şimdi de Yen'in gereksiz yere değer kazanmasıyla yeni bir sıkıntı dönemine girdi. Dolar Yen paritesinin 85'in altına düşmesi sonrasında Japon Merkez Bankası Yen'e müdahale edeceğini açıklamak zorunda kaldı. Bu açıklamadan sonra parite bir miktar gevşedi. 2010 Ağustos'unda bankalararası piyasada Dolar Yen paritesi 93,8 imiş. Geçtiğimiz hafta sonunda ise 85 idi. Krizin başladığı dönemden bugüne kadar Yen Dolara karşı aşağı yukarı yüzde 10 değer kazanmış. Yen'in değer kazanması ihracatın büyük önem taşıdığı Japon ekonomisi için ek bir sıkıntı yaratıyor.
Bölge olarak baktığımızda dünyanın ikinci büyük ekonomisi konumuna geçen Avro bölgesinin sıkıntıları daha farklı. Bu bölgenin sıkıntıları tekdüze değil, ülkeden ülkeye farklılıklar gösteriyor. O nedenle de nasıl bir ortak tavır alınacağı konusunda bir karara varmak kolay olmuyor. Avro bölgesi her şeyini Avrupa Merkez Bankası'nın para politikasına terk etmiş buna karşılık maliye politikasında uyum sağlayamamış bir ekonomi görünümünde. Bölgenin tek şansı en büyük ekonomi konumundaki Almanya'nın durumunun iyiye gidiyor olması. Almanya ikinci çeyrekte yüzde 4,1 gibi beklenenin üstünde bir büyümeyle toparlanma sinyallerinin güçlenmesine yol açtı. Son olarak da IFO enstitüsünce açıklanan iş alemi güven endeksinin 2007 Haziranından bu yana en yüksek oran olan 106,7'ye çıkmış olması Almanya'nın geleceğine ilişkin güveni artırdı.
Petrol 75 dolar/varil düzeyinde, bakır 7,150 ile 7,250 dolar/ton düzeyinde dalgalanıyor. Tarımsal emtiada buğday, şeker ve kahve fiyatları yukarı yönlü bir tırmanış gösteriyor. Bunun temel nedenleri arasında en ön sırayı iklim koşullarına bağlı olarak ortaya çıkan eksik üretim yani arz düşüşü yer alıyor. Rusya'da yaşanan kuraklık buğday üretimini, Kolombiya'da ortaya çıkan üretim darlığı kahve üretimini düşürdü. Bunlara ek olarak Brezilya'nın kahve fiyatlarını yükseltmek için gösterdiği satış gönülsüzlüğü kahve fiyatlarının tırmanmasında etkili olmuş görünüyor. Şeker fiyatları da yine Endonezya, Rusya ve Çin'deki olumsuz hava koşulları ile Pakistan'daki sel felaketinin yarattığı talep artışının etkisinde kalarak yükseliş gösterdi.
Beklentilerin bozulduğu bu gibi ortamlarda risk almaktan kaçan yatırımcılar devlet tahvili ve altına sığınıyor. Ağustos ayında ABD, Almanya ve İngiltere Hazine tahvilleri en çok yatırımcı çeken araç konumundaydı. Aşırı talep nedeniyle bu tahvillerin faizleri rekor düzeyde düşüşler gösterdi. Buna karşılık yatırımcıların asıl gözdesi olan altın 2010 yılı başından bu yana en yüksek getiriyi sağlayan yatırım aracı konumunda bulunuyor.
Beklentiler bozulmaya devam ederse altın değer kazanmaya devam eder ama tahvillere olan ilgi devam etmeyebilir.
Mahfi Eğilmez-Radikal