BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
AKBNK 58,30 -0,68 303.160.000.000,00
ALBRK 7,53 -2,46 18.825.000.000,00
GARAN 129,20 -0,23 542.640.000.000,00
HALKB 26,98 -1,10 193.845.311.573,16
ICBCT 13,36 -0,67 11.489.600.000,00
ISCTR 12,32 -0,73 307.999.630.400,00
SKBNK 8,10 -4,59 20.250.000.000,00
TSKB 11,73 -2,17 32.844.000.000,00
VAKBN 26,80 0,30 265.746.696.816,40
YKBNK 31,96 -0,19 269.967.759.036,64

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaMakro Ekonomi2050'de dünyanın en büyüğü kim olacak?----

2050'de dünyanın en büyüğü kim olacak?

2050'de dünyanın en büyüğü kim olacak?
09 Mart 2011 - 23:20 www.finansingundemi.com

Son dönemin gözde analizlerinden biri uzun vadede dünyanın en büyük ekonomilerinin kimler olacağını tahmin etmek.

Bunlardan biri şubat sonunda Citigroup başekonomisti Willem Buiter tarafından yayınlanan analizdi.

 

Dünya ekonomisinin 2010 yılındaki 73 trilyon $'lık büyüklüğünden yılda ortalama % 4,2 büyüyerek 2050 yılı sonunda 378 trilyona ulaşacağı öngörülen bu analize göre 2020 yılında 28 trilyon $'a ulaşacak Çin ekonomideki dünya liderliğini ABD'den devralıyor ama 2050 yılına gelindiğinde bayrağı 86 trilyon $ büyüklüğe erişecek olan Hindistan'a devrediyor. (Tablo)* Buna göre analiz gelecek 40 yılda Hindistan'ın yılda ortalama % 8 büyüyeceğini öngörüyor. 2005-2010 arasında % 8,6 büyüdüğü düşünülürse haksız da değil.

Bu ülke büyür büyümesine ama

Geçtiğimiz hafta IIF kısa adıyla bilinen Uluslararası Finans Enstitüsü toplantılarına katılmak için Hindistan'daydım. Diğer Asya ülkelerine sıkça gittiğim halde buraya yolum ilk defa düştü. Global ekonomi gündeminin önemli konularının tartışıldığı toplantıların yanı sıra başkent Yeni Delhi ve çevresi ile ünlü Tac Mahal'in bulunduğu Agra şehrini gezdim. Agra'ya otobüsle gidip trenle dönerek gözlemler yaptım. Türkiye'nin dört katı büyüklüğündeki bu ülkeye yönelik yorumlarım tamamen Kuzey'deki bu iki şehir ve arasında gördüklerimin ülkenin genelini yansıttığını varsayıyor.

 

Indera Ghandi Havaalanı, beklentilerimin çok üzerinde, Singapur ya da Şanghay'a benzer büyüklük, temizlik ve rahatlıkta bir havaalanıydı. Bu olumlu gözlem gece şehir merkezine göre havaalanına daha yakın olan ve konsolosluklarla bakanlık binalarından oluşan diplomatik bölgedeki lüks otelime gelene kadar da devam etti. Belli ki kısa süreli diplomatik seyahatlerde ülke itibarının korunmasına yönelik bir strateji izlenmiş. Çünkü gündüz gözüyle şehir merkezine ve ötesine geçtiğimde olay çok farklı hale geldi.

Küba'dan Güney Afrika'ya ve Mısır'dan Brezilya'ya varoşları ile ünlü gittiğim birçok ülke ile kıyasladığımda Hindistan kesinlikle bugüne kadar gördüğüm en fakir ve geri kalmış ülke. Türkiye'nin büyük şehirlerinin 50 yıl öncesinde olduğunu söylemek iddialı olmaz. Sokaklarda hayvanseverleri çok memnun edecek sıkı bir insan-hayvan kaynaşması var. İnek ve maymunlar daha ziyade şehir merkezlerinin dışında yoğunlaşırken merkezlerde köpeklerin ezici bir üstünlüğü görülüyor. Bunun en doğal neticesi sokakların son derece pis olması. Her yer aşırı kalabalık ve trafik sürekli bir kaos ortamında. Kolay değil, Çin'in üçte biri kadar bir ülkede Çin nüfusu kadar (1,3 milyar) insan yaşıyor. Yollarda 3.000 $'a alınabilen üç tekerlekli (ve açık) küçük minibüslerin ciddi bir hakimiyeti var. Korna çalmayan şoför garipseniyor. Bazı yollarda şerit olsa da uyan yok. İlk fırsatta karşı yöne geçilerek öndekiler sollanmaya çalışılıyor. Arabalar birbirlerine o kadar yakın geçiyorlar ki birçok şoför darbe almaması için yolda yan aynaları kapalı geziyorlar.

İnsan yaşamının pek bir değeri olmadığı çok açık. Yüzlerde "bir şekilde bu dünyaya getirildim, artık elimden geleni yaparak hayatta kalmaya çalışacağım" türü bir görüntü var. Sokaklarda bazı görüntülere bakmak bile kolay değil; insani açıdan rahatsızlık veriyor. Ama tüm bu kaos ortamına ve fakirliğe rağmen yollarda ne bir kaza ne de bir kavga gördüm. Hint halkı açık şekilde iyi niyetli, mevcutla yetinmeyi sindirebilmiş ve ürkütmeyen insanlar. Dilenciler bile en ufak bir el hareketiyle sizi hemen rahat bırakıyorlar.

Hindistan ekonomisi aslında 1,5 trilyon $'a yakın büyüklüğü ile bugün de büyük (en büyük 10. ekonomi). Ama satın alma gücüne bakılarak hesaplanan kişi başına yıllık geliri 3.500 $ civarında. 40 yıl sonra dünya lideri olmasını sağlayacak olan da büyük nüfusu ve hızlı artışı. 40 yıl sonra dünyanın en büyük ekonomisi olduğunda Hintlilerin ortalama yıllık geliri daha ancak bugünün Almanya'sı ya da İngiltere'sindeki kişi başı milli gelir kadar olacak. Bunu yapmak için de ülkenin çok ciddi bir altyapı atağına ihtiyacı olduğu açık. Büyümenin daha da fakir kırsal kesime nüfuz edebilmesi için şart. Dünyanın en iyi bilgisayarcılarını, mühendislerini yetiştirdiği halde ülkede 3G teknolojisi doğru dürüst çalışmıyor (ya da en azından küçük bir dosyayı 5 dakikada indirebilen iPad'im rastlayamadı). Hükümet de bunun farkında ve bunun için gelecek 5 yılda 1 trilyon $'lık altyapı harcaması yapmayı planlıyor (son 5 yılın iki katı).

IIF toplantılarının ana mesajı

Toplantılarda temel ekonomik gidişata yönelik genel bir iyimserlik vardı. Gelişmekte olan ülkelerle başlayan krizden çıkış gelişmiş ülkelerde de büyümenin hızlanmasıyla daha dengeli bir hale gelmiş ve bunun özellikle en büyük ekonomi ABD'de olması beklentileri olumlu yönde etkilemiş durumda.

Para ve bütçe politikaları hâlâ gevşek. Bu aşamada ekonomi politikaları mecburen geçmişe bakarak çalışıyor. Ekonomik büyümenin kalıcı olduğunu görmek isteyen merkez bankaları erken bir sıkılaştırmaya gidip "ikinci bir dip'i" riske etmek istemiyorlar. Bu süreçte yeni balon/risk ortamlarının oluşması gayet mümkün. Bir örneği enerji ve tarım emtia fiyatlarındaki hızlı artışlar.

Ama otoriteler sıkışmış durumdalar. Enflasyonları yükselen gelişmekte olan ülkelerde ise faiz artışları geliyor ama tamamen faize yüklenmektense diğer imkanlar da seferber ediliyor (munzam artışı, sermaye kontrolü, işlem vergisi, kredi kotaları gibi). ABD şimdilik enflasyon tarafında rahat ama AB'de hedefin üzerindeki enflasyon otoritelerin itibarını tehdit ediyor. Orada da küçük ülkelerdeki iflas tehdidi faiz artışını zorlaştırıyor. Belki uzun süre negatif reel faizden çıkılamayacak ama sonuçta faizin bundan sonraki yönü yukarı. Avrupa ve İngiltere Merkez bankaları bu yıl içinde faiz artışlarına başlayabilir ama ABD Merkez Bankası (FED) bunu gelecek yıla taşıyacak gibi gözüküyor.

K. Afrika krizi ve petrol fiyatındaki artış bu olumlu ortamı biraz bozdu ama IIF uzmanları orta vadede iyimserliklerini koruyorlar. Bölge halkının başka ülkelere (Batı'ya) karşı değil kendi rejimlerine karşı, kendilerini iyi yönetmedikleri düşüncesiyle isyan ediyor olmaları bu iyimserlikte etkili. Bu nedenle enerji ihracatında geçici durumlar dışında bir sıkıntı beklenmiyor ve halen ulaşımda ve stoklarda büyük bir sorun da görülmüyor. Petrol fiyatlarındaki artış daha ziyade sorunun Orta-doğu'ya taşması riskini yansıtıyor ama IIF uzmanlarına göre bu düşük olasılık.

[email protected] 

Saruhan özel- zaman

ETİKETLER :
YORUMLAR (1)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
  • m yazır10 Mart 2011 07:01

    ülkelerin ekonomi ve siyasi yapısında ne gibi değişiklikler olacağını 30-40 yıl sonra sağlıklı tahmin etmek imkansız, hele hele büyüme ve koşullarda iyileşmeyi devamlı standart oranda dikkate almak yanlış. pratikte ortalama 7 yılda bir ekonomilerde soğuma/küçülme, diğer yıllarda farklı oranlarda büyüme olduğunu, geçmiş yıllara bakarak söyleyebiliriz. ekonomik büyüme, stratejik ve uzun vadeli planda, en fazla 5 yıl için sağlıklı öngörülebilir. daha uzun vade birçok riski bünyesinde barındırır. çok farlı senaryolarla karşılaşabiliriz.

DM TV YAYINDA! ABONE OL!