İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Başkanı İbrahim Turhan, Türkiye'de geçen yıl birleşme ve satın almalarda 15 milyar dolarlık bir performansın gösterildiğini belirterek, ''Bu fena değil. Kriz öncesi performansımızın hemen hemen dörtte üçünü yakalamış durumdayız. Çeşitli sebeplerle iptal edilen veya bekleyen özelleştirmeleri de bunun içine dahil edersek, Türkiye'nin süratle kriz öncesi performansın üzerine ulaşabileceğini buradan anlamak mümkündür'' dedi.
Turhan, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) tarafından düzenlenen ''Türkiye'de Birleşme ve Devralmalar, Rekabetçi Olmak için Nasıl bir İşbirliği Yapılmalı-'' konulu seminerde yaptığı konuşmada, dünyada birleşme ve satın almalar sürecine değindi.
Küreselleşmenin firmaların değer zincirini oluşturmasını zorunlu hale getirmeye başlamasıyla firmaların da birleşme, satın almalar ve devralmalar yoluyla işletme stratejisine yöneldiklerini belirten Turhan, krizin bu yapıda önemli bir kesintiye sebep olduğunu, krizin zirveye ulaştığı 2009 yılı krizden hemen önceki yılla karşılaştırıldığında, 5 trilyon dolardan 2 trilyon dolara bir gerileme yaşandığını, o günden beri de aslında kriz öncesi dönemin seviyesine gelinemediğini söyledi.
Turhan, aynı zamanda birleşme ve satın almalarla ilgili yapıda da önemli değişiklikler olduğunu, kriz öncesi dönemde yapının Kuzey Amerika ve Batı Avrupa'da olduğunu, krizle beraber ABD ve Kanada'nın payı bir miktar gerilemekle beraber yine de yatay bir görünüm arz ettiğini, ancak krizde en fazla zarara uğrayan yerin Batı Avrupa olduğunu ifade etti.
Batı Avrupa'nın kaybettiği pazar payının tamamını Asya'nın kazandığına değinen Turhan, özellikle gelişmekte olan başta Çin olmak üzere Asya Pasifik ülkelerinin ağırlık kazandığını anlattı.
-''Bir odaklanma, konsantrasyon söz konusu değil''-
Türkiye'deki birleşme ve satın almalar sürecine de dikkati çeken Turhan, Türkiye'de geçen yıl birleşme ve satın almalarda 15 milyar dolarlık bir performansın gösterildiğini hatırlatarak, ''Bu fena değil. Kriz öncesi performansımızın hemen hemen dörtte üçünü yakalamış durumdayız. Çeşitli sebeplerle iptal edilen veya bekleyen özelleştirmeleri de bunun içine dahil edersek ki önümüzdeki dönemde bunların hayata geçme ihtimali son derece yüksek, Türkiye'nin süratle kriz öncesi performansın üzerine ulaşabileceğini buradan anlamak mümkündür'' şeklinde konuştu.
İMKB Başkanı Turhan, Türkiye ekonomisinin son derece çeşitlenmiş bir ekonomi olduğunu, benzer yapının birleşme ve satın almalar sektöründe de yaşandığını, yüzde 5 ve yüzde 5'in üzerindeki paya bakıldığında çok ciddi bir çeşitlenme görüldüğünü, dolayısıyla birleşme ve satın almalarda bir odaklanma, konsantrasyonun söz konusu olmadığını söyledi.
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Başkanı İbrahim Turhan, banka kaynaklı finansmanın daha zor ve pahalı hale geleceğini, firmaların özellikle birleşme ve satın alma gibi büyük miktarda harcama yapmaları gerektiği zaman sermaye piyasalarından istifade etmelerinin son derece önemli bir hal alacağını bildirdi.
Turhan, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) tarafından düzenlenen ''Türkiye'de Birleşme ve Devralmalar, Rekabetçi Olmak için Nasıl bir İşbirliği Yapılmalı-'' konulu seminerde yaptığı konuşmada, Türkiye'de birleşme ve satın almalarda yatırımcı profilinin dörtte bir yerli, dörtte üç yabancı şeklinde olduğunu söyledi.
Bunun son derece anlaşılabilir birşey olduğunu ifade eden Turhan, Türkiye'nin hem yapısal unsurlardan dolayı, hem de ekonominin içinde bulunduğu dönemsel şartlar dolayısıyla yurt içi tasarruflarla ilgili bir durumla karşı karşıya kaldığını, yurt içi tasarrufların büyüme ihtiyacını karşılamaya yetmediğini belirtti.
İbrahim Turhan, bunun cari açık konusuyla da ilgili olduğunun altını çizerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Aslında bu anlamda Türkiye ekonomisinde önemli bir iyileşme var. 1990'lı yıllarda Türkiye'de potansiyel büyüme hızı yüzde 4 civarındaydı. Bu, ağırlıklı olarak makro ekonomik istikrarsızlıktan kaynaklanıyordu. 1989 yılından 2002 yılına kadar Türkiye ekonomisinin ortalama büyüme hızı yüzde 3,2... Aynı dönemde enflasyon oranımız da ortalama yüzde 90'dır. Bu, korkunç bir durum.
Makro ekonomik istikrarsızlık ortamının etkisiyle, yüzde 4'lük potansiyel büyümeyi Türkiye ekonomisinin sağlayabilmesi için yüzde 26 civarında yatırım harcaması yapılması gerekiyordu. Yani milli gelirin yüzde 26'sı kadar yatırım harcaması yaparak ekonomiyi yüzde 4 civarında büyütebiliyorduk. O dönemde yurt içi tasarrufların milli gelire oranı da yüzde 22-23 civarındaydı. Yani Türkiye ekonomisi yapısal olarak ortalama yüzde 3 civarında cari açık durumuyla karşı karşıyaydı. Yüzde 3 civarında açık finanse edildiği için de ekonomi yolunda devam ediyordu. Fakat zaman zaman Türkiye ekonomisinde iç talep kaynaklı büyüme artışları gözleniyordu. Büyüme artışları, neredeyse bire bir kendisini yatırım harcamalarına yansıttığı için, yatırım harcamaları süratle yüzde 27-28'lere çıkıyordu. Tasarruflar bunu karşılayamadığı için, aradaki fark 5 puana ulaştığında, yani cari açık yüzde 5'i bulduğunda da ekonomi finansman kriziyle karşı karşıya kalıyor ve daralma durumunda oluyordu.'' -''Daha yüksek büyüme hızı daha düşük yatırım harcamasıyla yapılabiliyor''-
İMKB Başkanı Turhan, 2002 yılından itibaren başlayan yapısal değişim neticesinde gelinen yeni ekonomik ortamda Türkiye ekonomisinin potansiyel büyüme hızının yüzde 6 civarına yaklaştığını, bu yüzde 6 civarındaki potansiyel büyümeyi sağlamak için ihtiyaç duyulan yatırım harcamasının milli gelire oranının ise yüzde 22'ye gerilediğini kaydetti.
Eskiden daha düşük bir büyüme hızını sağlamak için milli gelire oranla daha fazla yatırım harcaması yapmak gerekirken, şu anda daha yüksek bir büyüme hızını, milli gelire oranla daha düşük yatırım harcamasıyla yapmanın mümkün olduğunu vurgulayan Turhan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Ama aynı dönemde bir başka şey oldu; hem öngörülebilirliğin artması, hem istikrarın artması, hem vadelerin uzaması, hem milli gelirin artması gibi faktörler bir araya geldiği için, Türkiye'deki tüketiciler tüketim harcamalarını ciddi miktarda arttırdılar. Dolayısıyla bizim toplam yurt içi tasarrufların milli gelire oranı yüzde 12-13'lere geriledi. Bu, yapısal olarak devam edecek bir durum değil. Aslında konjonktürel bir durum diye görmek lazım. Aradan geçen boşlukta geçişi sorunsuz bir şekilde gerçekleştirebilmek için yabancı sermayenin katkısını sağlamak son derece önemli.''
-''Bankaların kredi verme imkanlarında değişiklik olacak''-
Sermaye piyasalarının burada oynayacağı role işaret eden Turhan, birleşmelerin ve satın almaların sermaye piyasaları yoluyla finansmanının son derece önemli olduğunu, 2007 yılında başlayan ve hala etkileri devam eden Kuzey Atlantik finansal ve ekonomik kriz sebebiyle bankacılık sektörünün iş modeli ve faaliyeti çerçevesinde çok köklü değişiklikler yaşandığını anlattı.
Özellikle uluslararası düzenleyici otoritelerin ve karar platformlarının tavsiyeleri doğrultusunda bankaların hem sermaye yeterlilikleri hem likidite yükümlülükleriyle ilgili önemli değişiklikler olmaya başladığını belirten Turhan, önümüzdeki dönemde bankaların geçmiş dönemdeki bilançolarında yaşanan tahribatın da düzeltilmesi gerektiği dikkate alındığında, kredi verme imkanlarında geçmiş döneme kıyaslandığında bir değişiklik olacağını ortaya çıkardığını ifade etti.
Banka kaynaklı finansmanın daha zor ve pahalı hale geleceğine dikkati çeken Turhan, şöyle devam etti:
''Öte yandan krizin etkileriyle başa çıkmak için özellikle gelişmiş ülkelerin merkez bankalarının izlediği politikalar sebebiyle, küresel bir likidite bolluğuyla karşı karşıya olduğumuzu biliyoruz. Dolayısıyla sermayenin küresel maliyetinde bankacılık sektöründe gördüğümüze benzer durumla çok da karşı karşıya olmadığımız değerlendirilebilir. Bu çerçevede firmaların, özellikle de birleşme ve satın alma gibi büyük miktarda harcama yapmaları gerektiği zaman sermaye piyasalarından istifade etmeleri son derece önemli bir hal alacak.''
-''Organize piyasalar önemli rol oynuyor''-
Birleşme ve satın almalarda çok kritik konulardan birinin de hem işlemin gerçekleşeceği fiyatın belirlenmesi, hem de işlem gerçekleştikten sonra gösterge bir fiyatın ortaya çıkması olduğuna işaret eden Turhan, fiyat keşfi, fiyatın belirlenmesi ve oluşması noktasında borsalar gibi organize piyasaların sermaye piyasalarında son derece önemli rol oynadığını vurguladı.
İbrahim Turhan, birleşme ve satın almalarda borsalarda oluşan fiyatların bire bir takip edilmeyebileceğini, ancak birleşme ve satın almaların sermaye piyasaları aracılığıyla ve/veya onların da desteğiyle gerçekleştiğini, dolayısıyla sermaye piyasalarının burada son derece önemli rol oynadığını kaydetti.
Birleşme ve satın alma sonrasında oluşan şirkette sermaye sahiplerinin likiditeye erişimlerinin de büyük önem taşıdığını, sermaye piyasalarının burada da çok önemli bir rol oynayabileceğini belirten Turhan, rekabetçi olmak için stratejik büyümenin finansmanında da özellikle yatırımların finansmanı açısından da sermaye piyasalarının önemine dikkati çekti.
-''Satın almalarda KOBİ'lerin özel yeri var''-
Özellikle satın almalarda, stratejik büyümelerde küçük ve orta boy işletmelerin özel bir yeri bulunduğunun altını çizen Turhan, küçük ve orta boy işletmelerin özellikle Türkiye'nin yeri dikkate alındığında son derece büyük bir fırsat penceresi teşkil ettiğini söyledi.
Turhan, küçük ve orta boy işletmelerin de satın alma ve birleşmelerde daha rahat bir şekilde yer alabilmeleri, daha aktif bir rol oynayabilmeleri için İMKB olarak geçen yıl ''Gelişen İşletmeler Piyasası'' adı altında yeni bir piyasayı devreye aldıklarını hatırlattı.
İMKB Başkanı Turhan burada şu anda 5 şirketin piyasaya kote olduğunu, 4 adet başvurunun da beklediğini, artış hızının son derece yüksek olduğunu ifade etti.
Önümüzdeki dönemde Türkiye'de bu anlamda fırsatların giderek önem kazanacağını dile getiren Turhan, ''Tabii ki biz takip ettiğimiz ekonomik model çerçevesinde ekonomik büyümenin özel sektör tarafından yürütülmesinin doğru olduğunu düşünüyoruz. Son 2 yıllık büyümelerde kamunun net etkisi hemen hemen sıfır. Yani büyümeyi sağlayan Türkiye'nin özel sektörü... Doğrusu da bu zaten'' diye konuştu.
Yazdır