Global network sınırları kaldırdıkça daha önce dilimizden düşürmediğimiz ve bizim için çok önemli olan kelimeleri ise bir sohbet esnasında "nasıl denirdi" gibi cümlelerle anlatmaya çalışarak kendimizi avutmaya çalışıyoruz. İşte 2008 krizi ile başlayan süreçte ve ardından Merkez Bankası'nın politikaları ile yeni bir ekonomi terminolojimiz olmaya başladı dersek yanılmış olmayız. Bunlardan en önemlileri de bizim gibi her gün piyasalarla iç içe olan insanlar için artık olmazsa olmaz hale gelen "risk iştahı" ve "istisnai gün" kelimeleri. Birçok konuşmamızda günü tek bir kelimeyle anlatır hale geldik. Bugün nasıl bir gün bekliyorsunuz yönlü bir soruya risk iştahına bağlı diyerek kestirme bir cevap verebiliyoruz. İstisnai gün ise biraz daha yeni bir kelime, Merkez Bankası'nın piyasadaki durumu kontrol etmek amacıyla günü kısaca belirten bir kelime. Bu nedenle de önümüzdeki süreçte ne olacağına yönelik beklentilere baktığımızda hemen hemen tüm piyasa uzmanları yurtdışı kaynaklı risk iştahının, içerde de Merkez Bankası'nın piyasayı daraltıcı önlemlerinin önemli belirleyiciler olacağı üzerinde birleşiyorlar.
Ama ben bu kadar kolaya kaçmadan, iyimser olmak ve son bir hafta içinde konuştuğum profesyonel şirket yöneticileriyle yapmış olduğum izlenimler üzerine bir strateji oluşturmak istiyorum. Geride kalan haftada bir banka, bir menkul değerler ve bir sigorta şirketinin üst düzey yöneticisiyle Türkiye ekonomisi üzerine sohbet etme şansını yakaladım. Üç yöneticimizde pozitif bir tablo çizdi. Özellikle piyasalarda yılın üçüncü çeyreğinden itibaren ciddi sıçramalar olacağını öngören yöneticilerimiz, Türkiye'nin özellikle büyüme konusunda beklentilerin üstüne çıkarak sürpriz yapabileceğini belirtti. Ama üç yöneticimizde aynı noktaya önemle dikkat çekti. Bu da en uzun sınırı paylaştığımız Suriye'de olanların ilerleyen dönemde nasıl bir yön alacağı yönündeki belirsizliğin ekonomimizi nasıl etkilemeye başlayacağı konusunun ciddi anlamda kafaları kurcalamaya başlamış olmasıydı. Umarım Suriye huzura kavuşur da bizde bu belirsizlikte kazasız belasız sıyrılırız.
Bu durum altında nasıl bir strateji izlemek gerekir diye düşündüğümüzde ise, üçüncü çeyreğe kadar olan süreçte biraz likite dönmenin faydalı olabileceğini düşünüyorum. Burada döviz ve TL seçeneğini eşit dağıtmak, biraz da yanına altın eklemek dengeli bir sepet yaratabilir. Ama bu sepetin yüzde 50'lik kısmı şeklinde düşünülmeli. Geri kalan kısım ise İMKB yüzde 20, yüzde 30'da DİBS olarak düşünülebilir. Bu yüzde 30 içinde belki yüzde 10 mevduat değerlemesi de yapılabilir. Gördüğünüz gibi dengeli bir portföy yani canınızı fazla sıkmayan. Bol risk iştahlı ve az istisnai günlü iyi haftalar.
YAKUP SAYAR / DÜNYA