9 Ocak'tan bu yana yabancı alımlarıyla 50 bin puan seviyesinden 63 bin puana kadar yükselen endeks, dış piyasalarda yaşanan kâr satışlarının yansımalarıyla 61 bin sınırına kadar geriledi. Çin'den gelen haberler, gelişmekte olan piyasalarda olumsuz etki oluşturdu.
Bazı Çin bankalarının yanı sıra Asya şirketlerinin düşük kâr açıklamaları, hafta içinde moralleri bozarken Asya borsalarında kayıplara yol açması Çin'den destek alan Avrupa borsalarına da zaman zaman olumsuz yansıdı. Ocak ve şubat ayında yaklaşık 750 milyon dolarlık hisse alarak başta bankacılık sektörü olmak üzere Borsa'yı hareketlendiren yabancı yatırımcılar, muhtemelen mart ayında da bu alımlarını sürdürüyorlar. Zira geçen hafta içinde dış piyasalarda onca yaşanan olumsuz gelişmeye karşın piyasanın güçlü duruş sergilemesinin başka bir izahı yok gibi. Türkiye, petrol fiyatlarının yüksek seyri nedeniyle başarılı ekonomik performansına yeni bir not artışı henüz ekleyemedi. Geçen hafta vurguladığımız gibi buna rağmen piyasalarımıza 2010 Kasım ayından sonra ilk kez üç ay üst üste net yabancı alımı söz konusu oldu. Belki de yabancı yatırımcılar döviz kurlarının geldiği bu seviyede fiyatları uygun bulmuş banka kârlarının artacağını hesap ederek Türkiye'ye dönüş yapıyor olabilirler ama gelişmekte olan piyasalarda zaman zaman sert aşağı hareketlerde bile bankacılık sektörü hisselerinin güçlü kalması, endeksin 60 bin puan üzerinde kalmasını sağlıyor.
2007 yılında 14 bin puanı birkaç kez test etmesinin ardından bu noktayı aşamayacağı anlaşılan Dow Jones Sanayi Endeksi'nin 2008 yılında aşırı bir hızla 6.000 puanlı seviyelere geldiğini hatırlıyoruz. Banka, sigorta ve otomotiv devlerinin büyük kayıplar yaşaması ve 1929 bunalımından bu yana belki de en önemli iflasların yaşandığı ABD artık seçim atmosferine giriyor. Apple başta olmak üzere teknoloji şirketleri Nasdaq ve Standard&Poor's 500 Endeksi'ne önemli ölçüde hayat verdiler. Dow Jones Sanayi Endeksi ise petrol şirketlerinin yardımıyla 13 bin puanın üstüne tırmandı. ABD borsaları ülkenin tarihinde ilk kez notunun kırıldığı 2011 Ağustos başından beri ters etkiyle bu zamana kadar sürekli yükseldi. Avrupa ve Türkiye borsaları ise neredeyse Ağustos 2011 yılındaki konumlarına yükselebildiler. Şimdi önemli soru şu; ocak ayından bu yana olumlu seyir sürdüren İMKB, 60 bin puanın üzerinde tutunabilecek mi yoksa 9 Ocak'tan bu yana yabancı alımlarının hız kesmesiyle ve dış piyasalarda zaman zaman olumsuza dönen havayla düzeltme mi yaşayacak?
Şu ana kadar güçlü bir görünüm veren piyasamızın yabancı yatırımcıların desteği ile ayakta olduğunu banka hisselerine büyük satış gelmedikçe ibrenin yine yukarıda olma ihtimali yüksek olduğunu düşünmekle beraber hisse bazında endekse göre sert düzeltmelerin olabileceğini unutmamak gerektiğine inanıyoruz. 2012 yılında hisse seçimini sektörlerin ilk üç aydaki satış performansına göre değerlendirmekte fayda var. Zira 2011 yılı bilançoları aşağı yukarı belli oldu. Temettü (kâr payı) mayıs ayına kadar sona erecek ve yeni bilanço beklentileri ön plana çıkacak. Yatırımcıların hisse seçiminde üç aylık performansları göz önünde bulunduracakları dönem mayıs ayı ortalarında aşağı yukarı belli olacak. 2012 yılında şirketler 2011 yılına göre, bana göre çok farklı bilançolar gönderecekleri için yatırım yaparken defter değerinin çok üstünde olan hisselerde daha dikkatli olmak gerekir.
Sonuç olarak, piyasalarımız dış piyasalarla paralel bir seyir izlerken yabancı yatırımcıların net alıcı olması nedeniyle ocak ortasından bu yana güçlü bir duruş sergiliyor. Döviz kurları ise yüksek seviyelerini koruyor. Merkez Bankası Para Politikası Kuru-lu'nun salı günü yapacağı toplantıda alacağı kararlar dikkatle takip edilmeli.
Avrupa sakinleşince Euro'ya güven geldi
2011 yılında Euro/dolar paritesi 1,49 seviyesine kadar yükselmiş, daha sonra uzun vadeli olarak değerlendirilebilecek bir düşüş trendi başlamıştı. Özellikle Yunanistan troyka arasında yaşanan kısa bir süreliğine de olsa belirsizlik pariteyi 1,26 sınırına kadar geriletmişti. Son gelişmeler şubatta olduğu gibi doların zayıflama eğilimine girdiği yönünde. Paritenin 1,3260 seviyesi önemli bir direnç noktası. Şubat ayında kırılamayan 1,3475 seviyesi aşılırsa büyük ölçüde Avrupa para birimi aşağı yönlü sert baskılardan kurtulacak. ABD ekonomik verilerindeki olumlu haber akışının kesilmesi şimdilik Avrupa para birimini destekleyen yegane dayanak. Teknik göstergeleri incelediğimizde aşağı yönlü baskıların yerine paritenin yukarı dönme çabası içinde olduğu görülüyor. ABD ikinci el konut satışlarında beklenmedik sayılabilecek düşüş haberi bile toparlanma çabası içindeki Euro'ya destek verdi. Bu toparlanmanın devam edebilmesi için teknik olarak direnç noktası olan 1,3475 seviyesinin yukarı kırılması gerekiyor. Bu seviye kırılırsa 1,36-1,38 seviyelerine doğru ataklar devam edebilir. Aşağı yön denemelerinde ise 1,31-1,30 seviyeleri oldukça önemli. Neredeyse 10 aydır düşüş trendinde olan paritenin bu yukarı yönde verdiği sinyalin devam etmesi öncelikle 1,3475 seviyesinin yukarı kırılmasına bağlı gözüküyor. Paritenin yükseliş trendine girmesi için Avrupa'dan daha olumlu haber akışı gelmesi oldukça önemli. Önümüzdeki hafta gerek Avrupa'dan gerekse ABD'den büyüme rakamları gelecek. Almanya IFO Endeksi ve Euro Bölgesi TÜFE rakamları parite üzerinde etkili olmasını beklediğim önemli veriler.
selim isiklar / zaman