Yabancı alımlarının hız kazandığı ocak ayında endeks 49 bin seviyesinden 61 bin 700 puana kadar soluksuz bir yükseliş kaydetmiş, şubat ortasında kâr satışlarıyla 59 bine gerilmemişti. Mart ayına girdiğimizde başlangıçta satış yaparak çıkmaya çalıştığı zannedilen yabancılar, geçen hafta yeni bir sürpriz yaparak 58 bin 800 puandan itibaren alışa geçtiler ve dış piyasaların da katkısıyla Borsa'yı geçen yılın temmuz ayından bu yana en yüksek seviyeye taşıyarak 62 bin puanın geçilmesini sağladılar.
Aslına bakacak olursak geçen hafta petrol fiyatları başlangıçta Türkiye'nin aleyhine esmeye başlamış, piyasaları tehdit eder hale gelmişti. Doların yurtdışında değer kazanarak Euro karşısında 1,30 sınırına kadar gerilemesi, gelişmekte olan piyasalarda da hızlı bir şekilde yükselmesini sağlamıştı. Petrol ihracatçısı Brezilya'nın para birimi Real, dolar karşısında bir haftada neredeyse yüzde 8 değer kaybedince bir süredir değer kazanan lira karşısında da atağa geçmesi kaçınılmaz olacaktı. Gerçekten de hafta içinde 1,8 lirayı rahatlıkla geçen dolardaki yükselişe rağmen yabancı yatırımcıların ısrarla üstelik Moody's tarafından notları düşürülen banka hisseleri ağırlıklı alımları Borsa'yı yukarı taşıdı. Üstelik 61 bin puan da geçildi. Yabancı yatırımcıların bir bildiği var. Kredi notu ile ilgili derecelendirme kuruluşlarından bir haber mi bekleniyor? Yoksa, ABD ve Avrupa piyasalarında yaşanan yukarı yönlü seyirle birlikte, geçen yıl temmuz ayından itibaren irtifa kaybeden Türkiye piyasalarının ucuz kaldığı için mi tercih edildiğini kestirmek güç.
İMKB endeksindeki bu ralliye rağmen genel hisselerin her zaman olduğu gibi bu yükselişe çok duyarlı olduğu pek söylenemez. Sonuç olarak geçen yıl önceki yıla göre kârlılıklarında düşüş yaşayan bankaların bu yılın ilk ayında yüzde 18 kâr artışı sağlaması belki yabancı ilgisinde etki etmiş olabilir. Ancak yine de kısa vadede değerlendirdiğimizde bu yükselişin ana sebebi yabancı alımları. Yabancılar Yunanistan ile Troyka anlaşması sonrası korkulan olmadığı için alıma geçmişlerdi. Ancak alımlarını sürdürmelerinin sebebi henüz açıklanamayan kısa vadede olumlu yönde bazı haberler olabileceği gibi yeni bir yabancı akımının öncü girişleri de olabilir. Bu tip durumlarda genellikle kötü haberlere bile aldırmayan bir piyasa yerli yatırımcıları oldukça şaşırtabiliyor. Teknik olarak bakıldığında 61 bin 700 puanın kırılması ve bu noktaya yaklaştıkça alımların gelmesi yükselişin devam edebileceğini ve en azından dolar bazında 36.000 (64.000) puan seviyelerinin hedef seviyeler olarak değerlendirilebileceğini söyleyebiliriz. Bu noktada 61.700 puan aşağı kırılmadığı sürece yükseliş eğilimi (macd yukarı kesti) devam edebilir. Aşırı işlem hacmi yaşanmaya başlar ise elbette sert kâr satışları göz ardı edilmemelidir. Elbette geçen yıl dolar bazı zirve noktası olan 51 bin dolar (bugünkü değerle 91 bin seviyesi) zirve noktasından bir hayli geride olduğumuz da bir gerçek. Ama hâlâ Borsa'ya olan ilgi henüz yabancılarla sınırlı. Şirketlerin bilançolarına baktığımızda ise 2011 yılının son çeyreğinde bir kısım şirketlerin patinaj yaptığı ve son çeyrek performanslarındaki düşüşe rağmen 12 aylık kâr/zarar tablolarında oluşan rakamlar sonrası şirketlerin genel kurullarına teklif edecekleri temettü rakamları ve sermaye artırım kararları bundan sonra daha da önem kazanacak. Konsolide bilançolar tamamlanır tamamlanmaz nisan ayı ortasından itibaren 2012 ilk çeyrek bilanço verileri öne çıkacak ve yatırımcıların hisse değişimleri nisan ortasından itibaren hızlanacak.
Geçen haftalarda hisse bazında sert yükselen hisseleri değerlendirdiğimizde yine büyüme odaklı şirketlerin ya da yüksek bedelsiz sermaye artırım kararı alan şirketlerin tercih edildiğini görüyoruz. Müzmin bir şekilde zarar ederek yatırımcısına bırakın kâr payı vermeyi sürekli yatırımcısına başvurarak hisse sayısını sulandırarak fiyatı olumsuz etkileyen şirketler bence bu politikalarına artık bir son vermeliler. Eski alışkanlıklar yeni SPK yasasıyla son bulabilir. SPK'nın bağımsız üye ile ilgili kararı yeni dönemde şirketlerin elini kolunu sallayarak yatırımcıların haklarını haksız bir şekilde çiğnemelerini ortadan kaldıracak formüllerden bir tanesi ve bu konuda atılan adımı destekliyorum. Ancak bağımsız üye kavramını bazı şirketler yine yanlış anlamış olabilir, bu konuda bağımsız gibi gözüken aslında şirkete gönülden bağlı üye seçimleri ne derece doğru. Sanıyorum şirketlerin bağımsız üye olarak gösterecekleri üyeler yerine farklı bir formül ortaya konulabilir.
Yatırımcıyı koruyan ve şirketin değerinin de yükselmesini destekleyen ne kadar çok uygulama olursa gerçek yatırımcılar da Borsa'ya koşarak gelmeye devam edecektir. Selim Işıklar/ZAMAN