Yapı Kredi Üst Yöneticisi (CEO) Faik Açıkalın, sektörün 2011 faiz marjının 2010 yılına göre yaklaşık 100 baz puan altında kalmasını beklediklerinin altını çizerek, ''Bankaların, düşen marjların negatif etkisine rağmen komisyon gelişimi ve gelişmeye başlayan gider disiplini, verimlilik ile karlılıkları 2010 yılına göre düşse bile, bu düşüş yüzde 10 ila 15 aralığında tutulabilecek gibi gözüküyor'' dedi.
Açıkalın, 2011 değerlendirmesi ve 2012 beklentilerine ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'nin 2011 yılında gösterdiği yüksek performansla dünya ekonomilerinden pozitif biçimde ayrıştığını, ekonomi politikalarında yakalanan istikrar genel ekonomik büyümeye de yansırken, yıl sonu için beklenen yaklaşık yüzde 8 seviyesindeki GSYH büyümesinin ülkeyi Çin'den sonra dünyanın en hızlı büyüyen ikinci ülkesi konumuna getirmesinin beklendiğini vurguladı.
Büyümenin yatırım ve finansman ihtiyacını da artırarak cari açık seviyesini rekor düzeylere taşıdığının görüldüğünü belirten Açıkalın, Merkez Bankasının bu aşamada önemli bir rol üstlenerek cari açık ve enflasyon alanında ''ezber dışı'' önlemlerle ekonomiyi soğutmaya çalıştığını anımsattı.
Cari açığı azaltılabilmek için sıcak paranın tetiklediği kredi büyümesini sınırlayan Merkez Bankasının, enflasyonla mücadele için de benzer ekonomilerin tersine faiz indirimine gittiğine değinen Açıkalın, bu süreçte ''yumuşak iniş'' olarak adlandırılan senaryonun gerçekleştiğini ve Merkez Bankasının başta çok eleştirilen öngörülerinin doğru çıktığını gözlemlediklerini belirtti.
''Gelişmiş ülkelerin sorunlarının uzağında geçirdik''
Hızlı büyüme ile birlikte artan cari açığa karşı alınan bazı önlemlerin iç talepte yavaşlamayı da beraberinde getirdiğine, aynı dönemde Avrupa'daki borç krizi, ABD'deki mali politikanın seyri ve gelişmekte olan ülkelerdeki yüksek enflasyon riski nedeniyle küresel ekonomideki belirsizlik ortamının devam ettiğine dikkati çeken Açıkalın, yılın ikinci yarısında ise Merkez Bankasının büyümeyi tetiklemek amacıyla mali politikayı bir miktar gevşettiğinin görüldüğünü, ancak global ekonomilerdeki hızlı iniş çıkışlar ve devam eden belirsizliğin bu alandaki politikalara da yansıdığını kaydetti.
Bunun sonucu olarak Ekim ayında Merkez Bankası enflasyonu kontrol altına almak, Türk Lirasını güçlendirmek ve likiditeyi daha iyi yönetmek amacıyla dengeli sıkılaştırıcı bir mali politika izlemeye başladığını hatırlatan Açıkalın, ''Sonuç olarak, ekonominin tüm birimleriyle koordineli hareketi, canlı iç talep ve dinamik girişimci yapımız 2011'i gelişmiş ülkelerin yaşadığı sorunların oldukça uzağında geçirmemizi sağladı diyebiliriz'' yorumunu yaptı.
''Enflasyon ilk yarıda yüksek kalacak, ikinci yarıda düşüşe geçecek''
Merkez Bankasının 2011 yılında uygulamaya koyduğu politikanın kredi genişlemesi, mevduat vadeleri ve tasarruf oranı üzerindeki etkilerini 2012 yılında daha net görmeye başlayacaklarının altını çizen Açıkalın, şu görüşleri dile getirdi:
''Ekonomik aktivitede 2011'in ikinci çeyreğinde başlayan yavaşlama, 2012 yılında da sürecek gibi gözüküyor. Bu yavaşlamanın önemli bir kaynağı da özel kesim yatırım harcamalarının hız kesmesi olacak. Tasarruf oranında yaşanacak kısmi iyileşme ve yatırım harcamalarındaki daralmanın, yatırım ve tasarruf dengesizliği üzerindeki kümülatif etkisinin cari açığın düşürülmesine olumlu yönde katkıda bulunacağı görüşündeyiz.
Diğer taraftan, ekim ayıyla beraber yükselişe geçen enflasyondaki seyir, döviz kuru hareketlerinin gecikmeli etkileri ve işlenmemiş gıda fiyatlarındaki baz etkisine bağlı olarak 2011'in son aylarında devam etti. Enflasyonun, 2011 yıl sonu ve 2012'in ilk yarısında yüksek kalacağını, fakat yılın ikinci yarısında düşüşe geçeceğini tahmin ediyoruz.''
''Sektörün büyüme hızı önemli ölçüde düştü''
Açıkalın, 2011'in, sektör açısından bakıldığında cari açığın yavaşlatılması doğrultusunda yeni yasal düzenlemeler, artan rekabet ile geçmiş yıllara göre karlılık, sermaye yapısı ve likidite pozisyonunun baskı altında kaldığı bir sene olduğuna dikkati çekerek, yılın ilk yarısında kredi büyümesini yavaşlatmak ve cari açığı dengelemek için Merkez Bankasının TL munzam karşılıklarını artırdığını, ardından kredi büyümesine getirilen yüzde 25'lik sınır ve BDDK'nın tüketici kredilerine yönelik aldığı önlemlerin sektörün önceki yıllara göre büyüme hızını önemli ölçüde düşürdüğünü belirtti.
Bir süre devam etmesini bekledikleri bu yavaşlama ile 2011 sonundan itibaren kredi büyüme oranının yüzde 30, kur etkisinden arındırılmış olarak yüzde 25 olarak gerçekleşmesini beklediklerini ifade eden Açıkalın, ilk yarıdaki munzam karşılık oranlarındaki düzenlemeler sonucunda bankaların büyümeyi fonlamak için öncelikle menkul kıymet portföylerini küçülttüklerini, daha düşük maliyetli repo işlemlerine daha çok ağırlık verdiğini, mevduat büyümesinin daha yavaş kaldığını, mevduat vadelerinin uzadığını ve hızlanan rekabet ile maliyetlerin arttığını aktardı.
"İlk yarı sonundan itibaren maliyetler kredi faizlerine yansıdı''
Bir ay önce Merkez Bankasının likiditeyi daha esnek bir şekilde yönetmek için munzam karşılıklarını düşürmesi ve borç verme oranlarını artırarak faiz koridorunu genişletmesi ile şu anda bankalarda likidite ihtiyacının azaldığına, ancak maliyetlerin arttığına dikkati çeken Açıkalın, şunları kaydetti:
''Aynı zamanda, bankaların ilk yarının sonundan itibaren bu maliyetleri kredi faizlerine yansıttıklarını, ancak kredi vadelerinin marjlara henüz tamamen yansımadığını söyleyebiliriz. Dolayısıyla sektörün 2011 faiz marjının 2010 yılına göre yaklaşık 100 baz puan altında kalmasını bekliyoruz. Bankaların, düşen marjların negatif etkisine rağmen komisyon gelişimi ve gelişmeye başlayan gider disiplini, verimlilik ile karlılıkları 2010 yılına göre düşse bile bu düşüş yüzde 10 ila yüzde 15 aralığında tutulabilecek gibi gözüküyor. Eylül itibarıyla 376 şube ve 2 bin 800 çalışan artışı ile sektörün 9 bin 800 şube ve 176 bin çalışan büyüklüğüne ulaştığını ve yatırımların sürdüğünü de ekleyelim.''
''İhtiyaç kredilerindeki büyüme toplam kredi artışının üzerinde''
Türkiye'de toplam hane halkı borçlanmasının GSYH'ya oranı yaklaşık yüzde 17 seviyesindeyken, Avrupa Birliği ülkelerinde bu oranın yaklaşık yüzde 70, Amerika'da yüzde 95 olduğuna işaret eden Açıkalın, Türkiye'de güncel hane halkı borçluluk seviyesinin halen gelişmiş ülkelerin oldukça altında bulunduğunu, ancak 2000'li yılların başına göre gelişmiş ülkeler ile aradaki farkın kapanıyor olduğunu vurguladı.
Özellikle son yıllarda düşen enflasyon, istikrarlı faiz ortamında artan kredi bolluğu ve 2008 yılı hariç yaşanan kesintisiz ekonomik büyümenin tüketici güvenini yükselterek harcama eğilimini artırdığını belirten Açıkalın, bunun sonucunda ihtiyaç kredilerindeki büyümenin toplam kredi artışının oldukça üzerinde seyrettiğini kaydetti.
Yapı Kredi Üst Yöneticisi Açıkalın, son dönemde cari açığın yavaşlatılabilmesi için alınan tedbirlerin sonucunda tüketim harcamalarında yavaşlama beklediklerini, bu doğrultuda son aylarda ihtiyaç kredilerindeki büyümenin yüzde 40-50 civarlarından yüzde 10-15'lere düştüğünü ifade ederek, ''Gerek Merkez Bankasının bu konuya odaklılığı, gerekse faizlerin 2012 yıl sonundan önce gerilemeyeceği beklentilerimiz ile paralel olarak, ihtiyaç kredilerindeki büyümenin bir süre daha eski hızına dönmeyeceğini düşünüyoruz. Fakat uzun vadede kişi başına milli gelirin artmasına paralel olarak, ihtiyaç kredilerindeki artışın sektörün kredi genişlemesini tetikleyen en önemli etkenlerinden biri olması bekleniyor'' şeklinde değerlendirme yaptı.
''Ortalama yüzde 15-20 aralığında sektörel büyüme öngörüyoruz''
Türk bankacılığında 2012 yılında ortalama yüzde 15-20 aralığında bir sektörel büyüme öngördüklerini belirten Açıkalın, 2011'in son aylarında gördükleri yavaşlamayı dikkate alarak, 2012 yılında sektörde kredi büyümesinin yüzde 15-20 aralığında gerçekleşmesini beklediklerini, bu kredi büyümesinde KOBİ kredileri, tüketici kredileri ve proje finansman kredilerinin öncelikli olduğunu kaydetti
Açıkalın, ''Şu anki resme baktığımızda, yükselen fonlama maliyetlerinin de etkisi ile seneye faiz marjlarının 2011 yılına kıyasla bir miktar aşağı gelmesini bekliyoruz. Bu beklentilerimiz, Merkez Bankasının politikasının seyrine ve rekabete bağlı olarak değişebilir. Dünya ekonomilerinde yaşanan belirsizlik ve likidite darlığının, bilançolarını yaklaşık yüzde 12-15 yurt dışından fonlayan Türk bankaları üzerinde olumsuz etkileri olacaktır. Dolayısıyla borçlanma maliyetlerinin artacağını söyleyebiliriz'' yorumunu yaptı.
''50-60 yeni şube açmayı planlıyoruz''
Yapı Kredi'nin hedef ve beklentilerine ilişkin ise Açıkalın, yeni yasal düzenlemeler ve artan rekabete rağmen, geçirdikleri başarılı bir yılın ardından 2012 yılı için temel hedeflerinin bu başarıyı ve performansı sürdürülebilir kılmak olduğunu, geçtiğimiz yıl uyguladıkları ''akıllı büyüme stratejisini'' 2012 yılında da sürdürmeyi planladıklarını vurguladı.
Açıkalın, 2012 yılında sektörde kredilerin yüzde 15-20 arasında büyüyeceğini öngördüklerini dikkate aldıklarında, Yapı Kredi olarak sektörün birkaç puan üzerinde ve özellikle seçtikleri alanlarda sağlıklı büyüme elde etmeyi hedeflediklerini belirtti.
Türk Lirası kredilerde özellikle tüketici ve KOBİ kredilerine öncelik vermeyi sürdüreceklerinin altını çizen Açıkalın, yabancı para kredilerde ise proje finansmanı kredilerinde sektördeki önemli konumunu sürdüreceklerini ve özellikle uzmanlık alanları olan enerji projelerine yoğunlaşmaya devam edeceklerini, 2012 yılında da önceki yıllarda olduğu gibi 50-60 civarında yeni şube açmayı planladıklarını bildirdi.