Yazdır

'Bu kriz 1929 krizinden daha derin'

Tarih: 01 Aralık 2011 - 11:08

BDDK Başkanı Tevfik Bilgin, "İçinde bulunduğumuz kriz, bana göre pek çok açıdan 1929 krizinden çok daha derin bir kriz" yorumunu yaptı

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Tevfik Bilgin, mevcut istikrar ve büyüme trendinin devamı halinde Türk bankacılık sektörünün aktif büyüklüğünün önümüzdeki yıl yurt içi hasılayı aşmasını ve 2023 yılına gelindiğinde ise 2,5 trilyon dolara ulaşmasını beklediklerini belirterek, ''Böyle bir büyüklük, finansal sektörün ölçeğini yakaladığına veya derinleştiğine de bir işaret olacaktır'' dedi.
Bilgin, Active Academy tarafından düzenlenen ''9. Uluslararası Finans Zirvesi''nde yaptığı konuşmada, içinde bulunulan global krize işaret ederek, ''Hep beraber renkli günler yaşıyoruz. Ama bu sefer doğudan batıya doğru gittikçe renklerin koyulaştığı, hatta bazı ülkelerde kapkara olduğu bir dönemde olduğumuzu görüyoruz. İçinde bulunduğumuz kriz, bana göre pek çok açıdan 1929 krizinden çok daha derin bir kriz...'' yorumunu yaptı.
Avrupa'dan gelen haberlere değinen Bilgin, çok dile getirilmeyen bir konunun, bu ülkelerdeki büyümenin düşmesiyle firmaların o bankalara olan borçlarını geri ödemede yaşayabilecekleri takibe dönüşüm riski olduğunu, bunların etkisinin banka bilançolarında nasıl görülebileceği aşamasına dahi gelinemediğini söyledi.
Bugün Avrupa ülkelerinde sosyal devletlerin bile sorgulanmaya başlandığını, ülkelerin yeni kararlardan yorgun düştüklerini kaydeden Bilgin, ülkelerde geleceğe ilişkin bir paradigma kaymasının söz konusu olduğunun altını çizdi.
Basel III sürecinde kendini ağırlıklı olarak hissettiren yeni düzenleme çerçevede, gelişmiş ülkelerin kağıtları her ne kadar sermaye yeterlilik rasyosunda yüzde sıfır risk ağırlığına tabii olsa da gelişmiş ülke kağıtlarının artık riskten ari varlıklar olmadığını belirten Bilgin, güç ve servetin ülkeler arasında kaymaya başladığını ifade etti.
''Temel parametremiz istikrar''
Tevfik Bilgin, 2023 yılında Türkiye'nin dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olacağının öngörüldüğüne değinerek, şöyle devam etti:
''Bu süreçte başta bankacılık olmak üzere finans sektörünün ekonomi için lokomotif sektör olacağından şüphemiz bulunmamaktadır. Bu vizyon çerçevesinde mevcut istikrar ve büyüme trendinin devamı halinde Türk bankacılık sektörünün aktif büyüklüğünün önümüzdeki yıl yurt içi hasılayı aşmasını ve 2023 yılına gelindiğinde ise 2,5 trilyon dolara ulaşmasını beklemek yanlış olmaz. Böyle bir büyüklük, finansal sektörün ölçeğini yakaladığına veya derinleştiğine de bir işaret olacaktır. Buradaki temel parametremiz istikrardır. Şu ana kadar hep gelecekle ilgili konuştuk. Diğer ülkeler israf ettikleri yılların hesabını verirken, bizlerin gelecekle ilgili konuşması ayrı bir mutluluk.
Bankacılık sistemi olarak krizin yarattığı dev dalgaların önünde dimdik durduk ve durmaya devam ediyoruz. Geçtiğimiz tüm krizlerde temel aktör olan bankacılığımız, bu sefer bu krizin dalga boyunu ülkemiz bakımından azaltmıştır.''
''Hane halkının borçluluk seviyesiyle yakından ilgilenmekteyiz''
Bankacılık verilerine de işaret eden Bilgin, Eylül 2011 itibariyle toplam aktiflerin 1,2 trilyon TL olduğunu, GSMH içindeki payının yüzde 95,4'e ulaştığını anımsatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''18 Kasım itibariyle kredilerimizin büyüklüğü 664 milyar TL'dir. Kredilerde yaklaşık 11 aylık artış yüzde 26'dır. Kur etkisinden arındırdığımızda ise bu artış oranı yüzde 19,8'dir. Bu kredi talebi ve kullandırımı, bir bakıma ekonomik aktivitenin de yakıtı durumunda olmakla beraber, kurum olarak özellikle hane halkının borçluluk seviyesiyle yakından ilgilenmekteyiz ve gözlemlemekteyiz. Bu nedenledir ki bu yıl içinde kredi kartları ve konut kredileriyle ilgili bazı tedbirler aldık. Krizin başlangıcı olarak kabul edebileceğimiz Eylül 2008 Lehman olayını baz alırsak, o tarihte kredi toplamı 100 iken, 18 Kasım itibariyle kredilerin toplamı 184 olmuştur. Mevduat ise aynı dönem içinde 100'den 164'e ulaşmıştır. Diğer taraftan sevindirici bir gelişme, Eylül 2011 itibariyle kredilerimizin, yani 664 milyar TL'nin yaklaşık yüzde 30'u, 180 milyar TL'si 5 yıldan uzun vadeli kredilerdir. Sevinerek sektörümüzün firmalar ve tüketicilere daha uzun vadeli fon kullandırmaya çalıştığını görmekteyiz. Kısa vadeli bir mevduatla böyle bir fonlama yapmak ta ayrı bir başarıdır.''
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Tevfik Bilgin, eylül itibariyle Türk bankalarının 31 farklı ülkede şube, iştirak ve temsilcilik şeklinde 136 tane organizasyonu bulunduğunun altını çizerek, ''Özellikle çevre ülkelerde, tarihsel ve kültürel bağımız olan yakın coğrafyadaki ülkelerde biraz daha hamle yapmalarını diliyoruz ve teşvik ediyoruz'' dedi.
Bilgin, ''9. Uluslararası Finans Zirvesi''nde yaptığı konuşmada, küresel kriz sonrası süreçte çoğu ülkenin finans kesimine kaynak aktarma durumunda kalmasının borçluluk oranlarında büyük sıçramalar yarattığını, Türkiye'nin ise OECD ülkeleri içinde bankacılık sektörüne kaynak aktarmayan tek ülke olduğunu anımsattı.
Bu sayede küresel krize rağmen kamunun borçlanma gereğinin azalma trendini sürdürebildiğini, bankaların da daha fazla reel sektöre kaynak aktarabildiğini belirten Bilgin, Eylül 2011 itibariyle bankaların portföyünde bulunan 288 milyar TL'lik menkul değerinin yüzde 100'e yakın bölümünün Türkiye Cumhuriyeti tarafından çıkarılmış DİBS'lerden oluştuğunu anlattı.
Yabancı ülke devlet tahvillerine yapılan menkul değer yatırımının payının yalnızca binde 6 olduğuna dikkati çeken Bilgin, ''Dolayısıyla sektörde halihazırda riskli görülen ve bu nedenle borçlanma senetleri büyük değer kaybeden ülkelere ait menkul değer riski bankalarımızda yoktur diyebiliriz'' dedi.
Yıllardan beri tasarrufların yetersizliğini, pasifin vadesinin kısa olduğunun hep dile getirildiğini anlatan Bilgin, bankaların pasifin vadesini biraz daha uzatmak için konjonktürün de müsait olmasıyla yurt dışı piyasalardan kaynak bulduğunu, yabancı ortaklı bankaların da maliyet avantajı nedeniyle ana ortaklarından fon sağladıklarını söyledi.
''98 milyar doların 18 milyar doları ana merkezlerden''
Eylül 2011 itibariyle bankaların yurt dışından sağladığı bu nevi fonların toplamının 98 milyar dolar, bunun içinde kendi ana merkezlerinden sağladıkları fon miktarının ise 18 milyar dolar olduğunu belirten Bilgin, ''Bu noktada bankalarımıza defalarca hem sözlü, hem yazılı olarak ilettiğimiz bir hususu da aktarmak istiyorum; bankalarımızın normal vadesi gelen borçlarını ödemeleri dışında, yurt dışı ana merkezlerine fon aktarımlarını çok yakinen izliyoruz ve alarm durumdayız'' diye konuştu.
Bu konuda, gelecek yıl söz konusu dış kaynakların maliyetlerinin yükseleceği ve yenilemede bir miktar sorunlar yaşanabileceği beklentisi içinde olduklarına dikkati çeken Bilgin, 2008 ve 2009 yıllarında dahi devam ettirme rasyosunun Türk bankacılığında önemli bir oran şeklinde kendisini gösterdiğini, ana fonlama kaynağın mevduat olması ve özkaynakların güçlü yapısının bu etkiyi azaltabileceğini söyledi. Bilgin, ''Genel olarak önümüzdeki yıllarda fonlamada çok fazla sıkıntımız olmayacağını öngörüyoruz'' dedi.
Karlılık...
BDDK Başkanı Bilgin, 2010 yılında alınan kararlarla bankaların yurt içinde ve yurt dışında tahvil ve bono ihraçlarına izin verdiklerini, Eylül 2011 itibariyle bu büyüklüğün 16,4 milyar TL olduğunu anımsattı.
Karlılığa da değinen Bilgin, ilk 9 aylık kar rakamının 14,6 milyar TL olduğunu ve geçen senenin aynı dönemine göre yüzde 13'lük azalış görüldüğünü, yıl sonu kar hedeflerinin ise 19 ila 20 milyar TL düzeyinde olduğunu hatırlattı.
Tevfik Bilgin, ''Sistemimiz hala karlıdır. Sektörümüzün aktif getirisi yüzde 1,8, öz kaynak karlılığı da yüzde 15,4'tür. Bu yıl 2009 ve 2010 yıllarındaki olağan dışı iyi kar performansının gerisinde kalmakla beraber, sektörün öz kaynak ve aktif karlılık oranları hala Eylül 2008 dönemiyle aynı seviyededir'' şeklinde konuştu.
Sektörün en önemli göstergelerinden birinin sermaye yeterlilik rasyosu olduğunun altını çizen Bilgin, Eylül sonu itibariyle rasyonun yüzde 16,4 olduğunu, Eylül 2008'e göre Eylül 2011'e gelindiğinde rasyonun sadece bir puan düştüğünü, 3 yıllık dönemde nakdi kredilerin yüzde 83 oranında arttığı göz önünde bulundurulursa, sermaye yeterlilik rasyosunun sadece bir puan azalmasının önemli bir başarı olduğunu vurguladı.
''Çeşitliliğin artmasını temenni ediyoruz''
Mevduatın krediye dönüşüm oranının yüzde 99,8'e ulaştığını, takibe dönüşüm oranının ise krizde yüzde 5,4 ile maksimum seviyeyi gördüğünü, bugün ise yüzde 2,8 olduğunu kaydeden Bilgin, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Türk bankacılık sektörü yurt dışında da belirli bir varlığa ulaşmış durumdadır. Eylül itibariyle bankalarımızın 31 farklı ülkede şube; iştirak ve temsilcilik şeklinde 136 tane organizasyonu mevcuttur. Bununla birlikte Türk bankalarının mevcut durumunu da dikkate aldığımızda ve gelecek vizyonlarını da hesaba kattığımızda, özellikle çevre ülkelerde tarihsel ve kültürel bağımız olan yakın coğrafyadaki ülkelerde biraz daha hamle yapmalarını diliyoruz ve teşvik ediyoruz. Bugün Kuzey Irak'ta 5 bankamıza faaliyet için izin verdik. Rusya'da Türk bankaları birçok enstrümanda diğer Rus bankalarına örnek gösteriliyor. Bulgaristan'da Bulgaristan dışında en büyük yatırımı Türkiye yaptı ve orada da bankacılığımız gelişiyor. Romanya'nın her ilinde iki tane Türk bankamızın ayrı ayrı şubeleri var. Almanya'da yıllardır faaliyetteyiz, Hollanda'da bazı kısıtlamalar olmasına rağmen faaliyetteyiz. Biz bu çeşitliliğin daha da artmasını temenni ediyoruz.''
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Tevfik Bilgin, bu yıl da bankaların kar dağıtımında hep beraber dikkatli olacaklarını belirterek, ''Amacımız eldeki mevcudu öz kaynaklara ilave ederek, mevcudu daha da kuvvetlendirmektir. Yığınağa devam edeceğiz'' dedi.
Bilgin, ''9. Uluslararası Finans Zirvesi''nde yaptığı konuşmada, IMF verilerine göre Türk bankacılık sektörünün 2011 yılının ilk yarısı itibariyle karlılığı önceki yıllara göre gerilemesine rağmen G20 ülkeleri arasında aktif karlılığı bakımından dördüncü, öz kaynak karlılığında Arjantin ve Brezilya'nın ardından üçüncü sırada, sermaye yeterlilik rasyosu bakımından Brezilya, Rusya ve Arjantin'in ardından dördüncü sırada yer aldığını, takibe dönüşüm oranının da G20 ülkelerinin birçoğundan çok daha iyi seviyede olduğunu söyledi.
Tevfik Bilgin, ''Bankacılık sisteminin şeffaflığı herhalde dünyada birinci sıradadır'' dedi.
Globalleşen dünyanın bir oyuncusu olarak çevredeki gelişmeleri yakından takip etme ve ihtiyatlı iyimserliğin devam ettirilmesi zorunluluğu bulunduğunun altını çizen Bilgin, şöyle devam etti:
''Bu noktada bu yıl da bankalarımızın kar dağıtımında hep beraber dikkatli olacağız. Amacımız eldeki mevcudu öz kaynaklara ilave ederek, mevcudu daha da kuvvetlendirmektir. Yığınağa devam edeceğiz. Toksik ürünlere izin vermeyeceğiz. Denetime devam edeceğiz. Batıdan farklı olarak uzaktan gözetim ile yerinden denetimi harmanlayıp, genel müdürlüklerde ve belli büyüklükteki şubelere kadar kapsamlı denetim yapacağız ve yapıyoruz.''
Sermaye yeterlilik rasyosu üzerindeki hassasiyetin devam ettiğine dikkati çeken Bilgin, belirledikleri üst sınırlara yaklaşan bankalara farklı uygulamalar getirdiklerini ifade etti.
''Bankanın alacağı aksiyonu da takip edeceğiz''
Batı ülkelerinin içinde bulunduğu belirsiz durumun Türk bankalarına yansımasına işaret eden Bilgin, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Böyle dönemlerde bankacılarımız ve basına önemli görevler düşmektedir. Asılsız ve fısıltı haberleri lütfen dikkatle analiz ediniz ve sisteme zarar vermeyiniz. Şubelerdeki müşteriler genelde diğer bankanın da müşterisi... Şubelerden, bu yönde aldığım birkaç duyum, rakip banka tarafından bana iletilen, o bankanın en yüksek amirlerine bizzat iletilmiştir. Bundan sonra iletmekle kalmayıp ilgili personelin çalıştığı bankanın alacağı aksiyonu da takip edeceğiz.''
Herkesin bankalarla işlem yaptığını anlatan Bilgin, ''Bazı olaylarda haksız veya haklı olarak onlara kızıyoruz. Ben de telefona gelen yerli yersiz mesajlardan rahatsızım. Ben de kredi kartına çok fahiş ücret, yıllık aidat alınmasından rahatsızım. Kriz dönemlerinde gereksiz yere bazı bankaların firmaların üstüne gitmesinden hepimiz rahatsısız. Bunları hep beraber dile getiriyoruz. Ama 8 senelik başkanlık dönemimde en sert eleştirileri bankalarımıza yönelten kişi de şu anda konuşma yapan kişidir'' şeklinde konuştu.
Bilgin, bu ve buna benzer konularda kanun ve alt düzenlemeleri zaman zaman yürürlüğe koyduklarını ve bunları yapmaya da devam edeceklerini ifade ederek, ''Nasıl kredi kartı konusunda, ücret ve komisyon konularında yaptıysak... Ancak şunu lütfen kabul edelim; bankalarımız son senelerde büyük değişim geçirmektedirler. Son krizde de hepimizin gurur kaynağı olmuşlardır. Konuşmalarımıza hep güçlü bankacılık... şeklinde devam ediyoruz. Yeri geldiğinde bankalarımıza teşekkür etmek onlara motivasyon verecektir. Ben burada hepsine teşekkür ediyorum ve hepsinin alkışı hak ettiğini düşünüyorum'' şeklinde değerlendirme yaptı.
''Tedirgin edecek yaklaşımlardan kaçınmak...''
Bankacılık Kanununun en önemli maddelerinden birinin itibarın korunması maddesi olduğuna işaret eden Bilgin, bu görevin sadece gerçek veya tüzel kişilere değil, aynı zamanda kamuya da verildiğini, kanunda hiçbir ayrım olmadığını söyledi.
Kırılgan dönemlerde kurumların kendilerine gelen şikayet ve itirazları yerinde incelerken, bu hususu gözetmeleri ve gerekli ihtimamı göstermeleri gerektiğini düşündüklerine dikkati çeken Bilgin, ''Ortada bir şey yokken, bankaların veya bankacıların suçlu gibi algılanmasına neden olacak, bankaları veya bankacıları ve kamuoyunu tedirgin edecek yaklaşımlardan kaçınmak sanırım profesyonelliğin bir gereğidir. Bankacılık yapmış biri olarak şuna emin olmanızı isterim ki, Türkiye'de rekabetin en şiddetli olduğu sektör bankacılık sektörüdür. Hiçbir banka, hiçbir genel müdür komşu genel müdürün daha iyi performans göstermesini, kendini geçmesini istemez'' yorumunu yaptı.
''Lütfen basit cümlelerle bilgilendirin''
Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Hüseyin Aydın'ın BDDK ile ilgili tespitlerine değinen Bilgin, şöyle konuştu:
''Bankalar Birliği öncülüğünde bankalarımıza da bir çağrıda bulunmak istiyorum; lütfen vatandaşlarımıza medya vasıtasıyla bir kredi kartı operasyonunun nasıl çalıştığını, sıfırdan bu işi yapmak için ne kadar bilgisayar, ne kadar maliyet gerektiğini, çağrı merkezlerinde kaç kişi çalıştığını vesair konularda, ücret ve komisyonlarda basit cümlelerle bilgilendirin. Banka ne iş yapar, nereden para kazanır, neden havale ücreti, neden kredi kartı aidatı alır, başka ülkelerde durum nasıldır- Bunu örneklerle vermekte yarar var.''
''Personelin muhafaza edilmesinde aşırı hassasız''
Diğer önemli bir konunun da sistemde sahipliği değişecek ve bunu ilan eden bankalarla ilgili olduğunu belirten Bilgin, sözlerini şöyle tamamladı:
''Bankalar alınır, satılır. Buna sahipleri karar verir. Biz fiyata bakmayız. Sonuçta BDDK olarak, Bankalar Kanunu ve alt düzenlemelerdeki esasları kontrol ederiz. BDDK elbette onay merci olarak bunları değerlendirecektir. Ama özellikle içinde bulunduğumuz bu dalgalanma döneminde krizi israf eden ülkelerdeki bankalar, Türkiye'deki iştiraklerini elden çıkarmayı düşünüyorlarsa, bu bankalara talip olanların satın alacakları bankalardaki personelin istihdamını muhafaza etmeleri konusunda aşırı hassasız. Türk bankacılığının en önemli avantajı, bugün satılan bankalarımızın önemli bir değeri olması ve müşteri bulabilmesi... İşte bu noktada alıcıların bazı maliyet hesaplarıyla eleman sayısında indirim ya da toplu eleman çıkarma gibi öngörülerin hiç hoş karşılanmayacağını sizlere iletmek istiyorum.''

Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/bu-kriz-1929-krizinden-daha-derin/331768