Sabancı Holding CEO’su Zafer Kurtul, Türkiye’de bankacılığın ve mali sektörün çok iyi durumda olduğunu belirterek, “Bizde tüketici kredilerinin boyutları düşük. Bu da çok önemli bir avantaj. Ülkemizin bir eksik, riskli tarafı cari açık... Cari açığı çözmeden Türkiye’nin sürekli bir büyüme sağlaması mümkün değil” dedi.
Kurtul, Türkiye Kalite Derneği (KalDer) tarafından, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin (TÜSİAD) katkılarıyla düzenlenen 20. Kalite Kongresi’nin ikinci günündeki özel oturumda yaptığı konuşmada, 2005 yılında Sabancı Holding vizyonunu oluşturduklarını, vizyonlarının; farklılıklar yaratacak kalıcı üstünlükler sağlamak, bu şekilde hissedarlarına, paydaşlarına değer yaratmak olduğunu bildirdi.
Moderatörlüğünü Milliyet gazetesi Ekonomi Müdürü Murat Sabuncu’nun yaptığı oturuma katılan Kurtul, “Keşke yapmasaydım dediğiniz hikâyeniz var mı?” sorusuna ise, “Çok... Hepimiz çok iyi fikirlere sahibiz. Bu iyi fikirleri uygulamak çok önemli. Kötü fikirlerin farkına varmak daha önemli. İnsanın yaptığı birçok yanlışlar oluyor. Ben hatalarımı liste yapıp yazıyorum. Çok madde var. Bu, günlük gibi...” karşılığını verdi.
Rekabet için mükemmellik...
Sabancı Topluluğu’nda iş mükemmelliği ve inovasyona çok önem verdiklerini, kârlılık içinde büyümeyi ancak bu temel prensiplerle geliştirebileceklerini düşündüklerini, kalitenin de bunun önemli bir parçası olduğunu ifade eden Kurtul, rekabetin değiştiğini, zorlaştığını, bilgi paylaşımının çok hızlı gerçekleştiğini kaydetti.
Kurtul, artık coğrafi sınırların ticarette bir sınırlama getirmediğini, internet kanalıyla çok farklı yerlere ürün satmanın mümkün olduğunu belirterek, dünya ticaretinin 2003’den bu yana 2 misli arttığını, sınırların kalktığı ve rekabetin çok arttığı bir pazarın önlerinde durduğunu, bu pazarda rekabet edebilmeleri için bu prensiplere, iş mükemmelliği ve inovasyona çok önem vermeleri gerektiğini vurguladı.
Ekonomik krize de değinen Kurtul, Türkiye’nin 2001 yılında çok ciddi bir kriz yaşadığını anımsatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
‘Bankada sabahladığım oldu’
“2001 yılında hatırlıyorum, zannederim mart ayları, günlük faiz yüzde 7 bin... Bütün gece bankada sabahladığımız günler oldu. Bugün için bu tür bir krizden söz edemeyiz, Türkiye için. Fakat yurt dışındaki sıkıntıları da görüyoruz. 2001 yılından sonra, özellikle 2002, birçok reform gerçekleşti. Benim gördüğüm en kritik konu; mali disiplin. O zaman yine bir krizdi ve kamu borcunun milli gelire oranı Türkiye’de yüzde 120’ye çıktı. Faizler çok yükseldi. Biz iyi bir mali disiplinle bunu bugün yüzde 39 seviyelerine düşürdük.
Bugün için yurt dışındaki gelişmiş ülkelere baktığımızda, gelişmiş ülkelerin kamu borçlarının çok yüksek, riskli seviyelere geldiğini görüyoruz. Bu endişe verici bir gelişme. Bunun getireceği birçok konu var. Yurt dışında tüketici borcunu azaltmak durumunda, artık eski tüketim alışkanlıkları azalıyor. Hakikaten Türkiye, dış pazarlar açısından daha rekabetçi bir ortama giriyor. Dolayısıyla bu konuştuğumuz kavramlar, inovasyon, iş mükemmelliği, kalite artık Türkiye için daha önemli hale geliyor.”
‘TAV’a stres testi yaptırıyoruz’
Akfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın, bu sene yatırımlarının 4 milyar dolara yaklaşacağını ve 2012-2013 yıllarında bu yatırımları realize etmek için çalışacaklarını anlattı.
Sabancı Holding CEO’su Zafer Kurtul ile birlikte katıldığı özel oturumda konuşan Akın, bir işe başlarken yalnızca “fark yaratmak” için hareket etmediklerini, fark yaratarak işlerini büyütmeyi amaçladıklarını, aksi durumun yel değirmenleriyle savaşmaya benzeyeceğini söyledi
Hamdi Akın, TAV’ın satış iddialarına ilişkin olarak, “Sadece Credit Suisse’e yetki verdik, bize bir iskeletini çıkar diye. Bu piyasa tarafından başka türlü algılandı” dedi.
Akın, sadece stratejik değerlendirme için Credit Suisse’e yetki verildiğini belirterek, “Bu piyasa tarafından başka türlü algılandı. Bu stres testidir. Satış olabilir, olmayabilir, olsa da şirketlerden biri satılabilir ya da hiç satılmayabilir, ufak bir hisse satışı yapabiliriz. Bunlar çok önemli şeyler değil. Amaç, şirketin bütün görünümünü almamız” dedi.
Altın yerine bakıra dönen işler...
Akın, “İDO yatırımında 300 milyon dolar cirosu olan bir şirketi 900 milyon dolara aldınız. Geri dönüş hesabını kaç yıl olarak düşündünüz?” şeklindeki soruya verdiği yanıtta, satın alma sırasında elbette bazı riskleri
aldıklarını söyledi. İzmit köprüsünün bitmesi halinde, gelirlerinin yüzde 60’a yakın kısmını buradan elde eden İDO’nun gelirlerinin muhakkak düşeceğini kaydeden Akın, İDO ihalesine giren şirketlerin, İzmit köprüsünün bitiş tarihine ilişkin farklı yaklaşımlarda bulunduğunu belirtti.
Hamdi Akın, “Bu uzunlukta asma köprülerin 9 yılın altında bitmişi yok. Çin’de 5 yılda yapılmışı var. Ancak bunlarda proje finansmanı yok. Yerli müteahhitlerle, tabiri caizse işçiler yerine kölelerle yapılmışlar. Bu köprünün, diğer firmalar 4 yılda biteceğini düşünüyorlar. Biz 2 yıl daha gecikeceğini, 6 yılda biteceğini düşündük. Türkiye’nin dünya rekoru kıracağını düşünüyorum. Ama ne kadar çabuk da yapsalar 6 yılda yaparlar diye düşünüyorum” değerlendirmesinde bulundu.
İDO’nun devlet kaynaklı bir şirket olduğunu vurgulayan Akın, “Keşke devlet izin vermiş olsaydı da sıfırdan yatırım olarak geliştirebilseydik. Belki 300-400 milyon dolara geliştirebilirdik” dedi.
Geçmişte “Keşke yapmasaydım dediğiniz bir hikayeniz var mı?” sorusu üzerine Akın, mutlaka böyle işler de bulunduğunu belirterek, “Dokunduğun her şey altın oluyor’ dendi. Ama bir sürü bakır yaptığımız ve çöpe attığımız iş de var. Şans da şanssızlık da sürekli değildir. Önemli olan uyanık durmak, 24 saat çalışıyor olmak, işe konsantre olmak” ifadelerini kullandı. Milliyet
Yazdır