26 Ekim'deki AB liderler zirvesinde Yunanistan'ın borçlarının silinerek iflas etmekten kurtarıldığında krizin neticelendiğini sananlar hafta başında Başbakan Papandreu'nun anlaşmayı referanduma götürme kararı ile tam anlamıyla hüsrana uğradılar. Borsalarda başlayan olumlu hava birden tersine döndü ve oynaklıklar arttı. Papandreu'nun referanduma gitmekten vazgeçmesine rağmen piyasalar aşağı yönlü baskılara maruz kaldı. Spekülatörlerin ekmeklerine adeta yağ sürerek her yükselişte bir kötü haber gelmesi sanki AB liderlerinin spekülatörlerle el ele kol kola olduklarını doğrular gibiydi.
Ağustos ayı başında ABD'nin notunun tarihinde ilk kez düşürülmesinin ardından İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) endeksi dolar bazında yüzde 30-35 aralığında sert bir düşüş yaşayarak yatırımcısını üzmüştü. Sonrasında toparlanma süreci yaşayan İMKB kayıplarının ancak bir kısmını telafi edebildi ve ağustosta düştüğü 48 bin seviyesinden uzaklaşsa da istikrarlı bir seyir izlemekten uzaktı. Bu dönemde iki önemli gelişme yaşandı. Birincisi eylül ayı içinde kredi derecelendirme kuruluşu Standard and Poor's (S&P), Türkiye'nin "BB" olan yerel para cinsinden uzun vadeli kredi notunu "BBB-"ye yükseltti. Bu durum piyasalarda kısa bir süre beklenen not artışı olarak algılansa da yabancıların satış fırsatı olarak görüp satışlarını hızlandırarak dolara yönelmelerine yol açtı. İkinci husus Yunanistan'ın borçlarının silinmesi oldu. Bu iki önemli gelişme sonrası piyasaların beklenen tepkiyi vermemeleri iyi haber satılır mantığının işlediğinin bir göstergesi gibiydi. Merkez Bankası'nın zaman zaman piyasaları tam anlamıyla tatmin etmeyen ancak sert müdahaleleri de bu dönemde piyasaları rahatlatan unsurlardı. Çok şükür ağustos ayında olduğu gibi manşetlerde 'krizden biz de etkileneceğiz, harcamayın' gibi güven yıkıcı açıklamaların pek duyulmaması da bunda etkili olmuş olabilir. Sonuç olarak Borsa penceresinden baktığımızda son bir yılda pek iç açıcı olmayan gelişmeler yaşandı.
Yabancıların satışa geçmeleri sanki tesadüf değil gibiydi. Önce Arap Baharı olarak bilinen ticaret yaptığımız pek çok ülkede başgösteren ayaklanmalar Mısır ve Tunus'ta, sonrasında Libya'da olağanüstü gelişmelerin yaşanmasına neden oldu. Petrol piyasalarında yaşanan yükselişler ve ticari kayıplar da işin tuzu biberiydi. Türkiye'nin 2010 yılında yumuşak bir şekilde atlattığı cari açık bu yıl kredi notumuzu olumsuz etkiledi. Borsa 2010'da kırdığı 70 bin puan seviyesinin lira bazında çok uzaklarına gerilerken doların artmasıyla dolar bazında da halen zirvenin yüzde 40 altında. Kısa vadede dış piyasalardaki gelişmelere göre sürüklenen borsanın önemli bir beklenti olmaması nedeniyle yukarı yönlü hareketlerde durumun yabancılar tarafından satışla değerlendirildiği süreç devam ediyor. Ana trend aşağı yönlü. Geçen hafta açıklanan 3. çeyrek bilançoları zaman zaman heyecan getirse de yükseliş ivmesinin zayıf, talebin düşük olması dikkat çekici. Endeks 55 bin puanın altında alıcı buldu bulmasına ama bu noktada yükselişlerin zorlana zorlana düşüşlerin ise çok kolay bir şekilde gerçekleşmesi tipik bir ayı piyasası örneği gösteriyor.
Bayram dolayısıyla önümüzdeki hafta iki gün açık kalacak Borsa'nın Yunanistan'da hükümetin güvenoyu almasıyla Avrupa borsalarının yükselişe geçmesi durumunda 57 bin puanı zorlaması sürpriz olmaz. Ancak ana trendin yükselişe geçmesi halen çok uzak ihtimal olduğundan en iyi ihtimalle yaşanacak yükselişler, endeksi 59-61 bin puana kadar taşıyabilir. Düşüşlerde 55-50 bin puan aralığı tutunma bölgeleri olacaktır.
Süper Mario'nun hamlesi Euro'yu toparlayacak mı?
G-20 Zirvesi adeta AB zirvesi konumunda geçen bir zirve oldu. AB'nin borç sorunlarının tartışıldığı ve 2012'de üye ülkelere finansal işlemler vergisinin uygulanacağı ve G-20 ülkelerinin IMF'nin Avrupa bölgesine yardımlarını artırmasına imkan sağlayacak kaynak artırımı konusunda anlaşma sağlandı. Bu yardımın ne şekilde olacağı ve yapılacağı konusu ise G-20 maliye bakanları toplantısına bırakıldı. Yunanistan'ın AB liderler zirvesinde borçlarının yüzde 50'sini silen anlaşmayı referanduma götürmekten son anda vazgeçmesi ve muhalefetin desteğiyle Papandreu hükümetinin cuma gecesi geç saatlerde güvenoyu almasının ardından uluslararası piyasalarda haftaya yükseliş yönünde bir başlangıç yapılabilir. Hafta içinde Avrupa Merkez Bankası ECB'nin başına getirilen Mario Draghi'nin başkanlığında beklenildiği gibi faiz oranları çeyrek puan düşürülerek yüzde 1,25'ten 1'e çekilince olumlu gelişmelere rağmen Euro/dolar paritesi sürekli 1,38 seviyesinin altında kaldı. Haftanın son günü ABD tarım dışı istihdamındaki beklentilerin altında kalan 80 bin kişilik istihdam artışı da doları zayıflattı. Ancak buna rağmen yön arayışı devam etmekte. 1,39-1,42 paritedeki önemli direnç noktaları. 1,36-1,33 ise muhtemel düşüşlerde destek noktaları olarak göze çarpıyor. Mevcut gelişmelerde İtalya'nın belirsiz durumu ve Çin'in Avrupa'ya yardıma yanaşmayacağı söylentileri Euro'yu baskı altına alırken sürpriz gelişmeler, dolar ve altının birlikte ilk kez yükselmesine de imkan tanıyabilir. Sonuç olarak zirveler geride kaldı ve beklentiler sona erdi, bu noktadan sonra mega spekülatörler işbaşında ve saldırıların nerden başlayacağı, hangi yöne doğru yöneleceğine onlar karar verecekler.
selim ısıklar zaman