Yoksa, çok hızlı büyüyoruz, bu böyle gitmez. İşsizliği ve fakirliği göze alalım da büyümeyi yavaşlatalım mı istiyoruz?
* Ekonomiyi enflasyona nasıl endeksleyeceğiz? Enflasyonun artmaması için tüketimi mi kısacağız, üretimi mi artıracağız?
* Cari açığı (döviz açığını) düşürmek için ve ucuz ithalatı frenlemek için döviz fiyatını mı artıracağız, yoksa faizi artırarak ülkeye döviz girişinin yolunu açarak cari açığı kapatmaya devam mı edeceğiz?
Merkez Bankası Başkanı her ay enflasyon raporunu açıklarken konuşma yapıyor. Temmuz-ağustos-eylül konuşmalarında “ABD ve AB’de kriz riskleri devam ediyor. Türk ekonomisi için durgunluk tehlikesi var. Enflasyondan korkmayacağız. Büyümeyi engellememek için genişletici para politikaları uygulayacağız” demişti.
Önceki günkü ekim ayı konuşmasında, durgunluktan, büyümeden söz etmedi. “Enflasyon hedeflemesi doğrultusunda sıkılaştırıcı para politikası uygulaya-caklarını, bunun için de faizi yükseltecek-lerini” açıkladı.
Bonoda gösterge faizi yüzde 10’lara, bankaların borçlanma faizi yüzde 12’lere yükseldi.
Bunun üzerine Merkez Bankası bankaları rahatlatmak, bankaların borçlanma faizinin daha da yükselmesini önlemek için bankaların zorunlu karşılık oranlarını indirdi.
Musluğun biri kısıldı, öbürü açıldı
Bankalar halktan topladıkları mevduatın ortalama yüzde 12.8‘ini Merkez Bankası’na zorunlu karşılık (güvence) olarak yatırırlar. Bu paralara Merkez Bankası faiz ödemez.
Karşılık oranları ortalama yüzde 10.5’e geriletildi. Böylece bankalara sıfır faizli 11.0 milyar TL kaynak yaratıldı. Bankalar eğer TL karşılıkları döviz ile değiştirir ise buradan da bankalara 8.5 milyar TL dolayında kaynak aktarılacak.
Faiz yükselince döviz fiyatı neden geriledi? Neden dolar fiyatı 1.75 TL’nin altına indi?
(1) Acaba halkımız, şirketler, bankalar faiz düşük, bankalar bolca TL kredi veriyor diyerek, TL ile borçlanarak, koşa koşa döviz alıyorlardı da döviz fiyatı onun için mi yükseliyordu? (2) Yoksa yüzde 8’lerde dolanan bono faizini yeterli bulmayan, bu ölçüde faizin kur riskini karşılamadığını düşünen yabancılar döviz göndermedikleri için mi döviz fiyatı artıyordu?
Bu soruları cevaplamak için cari açık (döviz açığı) rakamlarındaki gelişmeyi izlemek gerekir.
TÜİK tarafından dün eylül ayı dış ticaret rakamları yayınlandı. Eylül ayında ithalat 21.2 milyar dolar. İhracat 10.2 milyar dolar. Dış ticaret açığı 14.4 milyar dolar. İthalatta gerileme yok. İhracatta azalma var. Eylül ayı dış ticaret açığının büyüklüğü, cari açıkta (döviz açığında) kısa sürede iyileşme görülemeyeceğini anlatıyor.
Halkın durumunu düşünen var mı?
Demek ki döviz fiyatları, (1) Ya ihracatı artıracak, ithalatı frenleyecek kadar artmadı (2) Ya da ucuz dövize şerbetlenen ekonomik yapı kısa sürede pahalı dövize tepki göstere-medi. Biraz beklemek gerekiyor.
Tekrar yüksek faiz-ucuz döviz politikasına dönmeme-miz önem taşıyor. Ama anlaşılıyor ki Merkez Bankası bir süre yüksek faiz politikası uygulamaya kararlı. Bankanın faizi yükselterek içeride dövize talebi sınırlamanın ötesindeki bekleyişi, yüksek faiz cazibesi ile yurtdışından sıcak para akımını teşvik etmektir.
Dışarıdan sıcak para girişi artacak ki (1) Kısa sürede küçültülemeyeceği görülen cari açık kapatılabilsin. (2) Cari açık kapatıldığı için döviz sıkıntısı çekilmesin, döviz fiyatı gereğinden fazla artmasın (3) Döviz fiyatı gereğinden fazla artmasın ki, enflasyon kontrolden çıkmasın.
Bütün bunlar olurken Ayşe Hanım Teyzem’in, işçi Memed’in, işsiz Selim’in, çiftçi Recep’in, öğretmen Nesrin’in, fabrikatör Müslim Ağa’nın, KOBİ’ci Mustafa Efendi’nin durumu ne olacak? Var mı bunları düşünen? Var mı bunları bilen? Ben bilemiyorum. Bana kimse anlatmıyor...
Milliyet
Yazdır