Yazdır

Borsada düşüş sürecek mi?

Tarih: 25 Eylül 2011 - 09:09

62 bin sınırına kadar yükselen endeks 55 bin puana kadar geri çekilmek zorunda kalırken yükseliş hareketi çok çabuk bir şekilde sona erdi.

Geçen haftaki analizimizde endeksin yurtdışından ayrışan bir görüntü çizdiğini ancak yükselişin yabancı raporlarındaki olumlu değerlendirmelerin etkisiyle gerçekleştiğini ayrıca ağustos ayındaki şok düşüşle yüze 30'a ulaşan kayıplar sonrası tepki yükselişi olduğunu da vurgulamıştık.
Endeksin yükselişini TL bazında 59 bin, dolar bazında ise 35 bin seviyesine kadar sürdürebileceğini ancak eski seviyelere çıkmanın son derece zor olacağını ve ayı piyasasının devam ettiğini de eklemiştik. Hafta içinde zamanlaması dikkat çekici bir şekilde S&P tarafından Türk Lirası cinsinden kredi notumuzun artırıldığı sırada tahminde yer verdiğimiz şekilde endeks dolar bazında 35 bin seviyesine ulaştı. (61.750 ) Yatırımcılar genel bir not artışı olarak algıladıkları durumun aslında beklenen not artışı olmadığını fark edene kadar Borsa 60 bin puanın üstünde kaldıysa da doların 1,77 seviyesinin altına gelmeyerek yükselişe geçmesi ve tahvil faizlerinin yönünü aşağı değil yukarı çevirmesinin ardından yabancıların alım değil satış yaptıkları anlaşıldı.
Haftanın diğer günlerinde dış piyasalardaki aşırı aşağı yönlü hareketler devam edince 62 bin sınırına kadar yükselen endeks 55 bin puana kadar geri çekilmek zorunda kalırken yükseliş hareketi çok çabuk bir şekilde sona erdi.
S&P not artırımı önceden sızdırıldı mı, gibi konulara girmek istemiyordum ancak basında Türkiye'nin notunun yükseleceğini önceden haber alanlar haklı çıktı. Demek ki not artırımına zaman var diyen derecelendirme kuruluşları hem birileri istediğinde onları kırmıyorlar hem de bilgiyi istedikleri zaman sızdırabiliyorlar. Nitekim birçok yabancı raporunda eylül ayı başında alışık olmadığımız bir biçimde Türkiye tavsiye ve hisse almaları konusunda teşvik edilmişti. Aslında Türkiye bu notu hak etmişti gibi yaklaşımlara girmekten ziyade, Türkiye'nin makro ekonomik görünümünün iyiye gittiğini bilmeyen yok. Sağlam bankacılık sistemi, bütçede fazla veren ender ülkelerden olması. Toplam borçlarının gayri safi milli hasılaya oranının gayet ılımlı bir şekilde gitmesi ve en önemlisi şu an dünyada pek görünmeyen bir şekilde siyasî atmosferinin ve istikrarının imrenilecek bir artısının bulunduğu da bir gerçek.
Ancak dünya büyüme ortalamasının üstünde rekorlar kırarak büyüyen bu ülkenin en önemli makro ekonomik zafiyeti cari açığı. Bu açığın en önemli sebebi de kurların etkisinden ziyade, petrole olan talebimizin şu anki dünya fiyatlarını göz önüne aldığımızda bize çıkardığı ağır faturasından kaynaklanıyor. Geçmiş yıllara oranla kıyas kabul edilmeyecek kadar artısı bulunan Türkiye'nin kapatma davalarından darbe endişelerine kadar birçok tehlikenin geride bırakıldığı ve artık prangalarından kurtulan bir Türkiye olduğunu unutmamalıyız. Elbette uluslararası piyasalarda çok ilginç gelişmeler oluyor. 2008 yılında batırılamaz denilen Lehman Brothers'ın 3 yıl önce iflas etmesinin ardından dünya çökmediyse yine Yunanistan'ın, belki de Soros'un dediği gibi 2-3 Avrupa ülkesinin çökmesi de bir son değil, başlangıç olacaktır. Türkiye piyasaları böylesi bir süreçte yine avantajlı konumundan istifade edilmesi gereken bir pazar olacaktır. Olaylara çok magazinsel yaklaşmadan, olabilecekleri tarihin bir tekrarı olarak görmek ve uzun vadeli bakış açısı koyarak yaklaşmak piyasalarımızın uzun vadede krizlerin ve büyük düşüşler için fırsat olduğunu gözden kaçırmamak gerekir.
iflas korkusu türkiye'yi sınırlı etkiler
Mevcut durum henüz tam anlamıyla dip olduğumuzu söylemek için erken ancak dolardaki yükselişle birlikte fiyatlardaki gerilemeler aşırı dalgalanmaları da beraberinde getiriyor. Hafta içinde Borsa endeksinin dolar bazında yüzde 17'lik bir marjda hareket etmesi bunun en önemli referansı. Ancak uzun vadede belirgin bir dip seviyesinden alım yapıldığında hisselerdeki performansın ne ölçüde yüksek olduğu geçmişte hep görülmüş, yine de görülecektir. Bu nedenle hisse yatırımcılarının dolar bazında 2008 yılındaki seviyelere gerileyen veya o bölgeye yakın hareket eden güçlü şirketlere odaklanmaları uzun vadede önemli kazançlar sağlayabilirler. Endeks kısa vadede 54.500 puanı destek görebilirse 58.500'e kadar tepki verebilir. Geri çekilmenin devam etmesi halinde ana destek noktası 51 bin seviyesinde alımlar gelecektir. Unutmayalım, iflas korkuları ve bankacılık krizi gibi korkular Türkiye'yi sınırlı etkiler. Bu gibi krizler tekrar etse de spekülatörler aşırı düşüşte gidecekleri başka bir yer olmadığı sürece hisse piyasalarından fazla uzaklaşamazlar.
Dolardaki yükselişin arkasındaki sebepler
ABD Doları 2008 yılındaki koşulların birebir aynı olmasa da benzerini yaşayarak yükselişini sürdürüyor. Temmuz ve ağustos ayında altın fiyatlarındaki çılgın yükselişin ardından eylül ayında ABD Doları atağa kalkarak hem Euro başta olmak üzere diğer para birimleri hem de altın karşısında önemli kazanımlar elde etti. ABD ekonomisinin istenilen ekonomik büyümeyi gerçekleştirememesine rağmen Türk Lirası karşısında da şimdiye kadar gördüğü en yüksek seviye olan 1,835 seviyesini de aşarak 1,85 seviyesine ulaşan ABD Doları, 2 TL'ye gözünü dikmiş gözüküyor. 2002 yılından 2011 yılına kadar lira karşısında 1,2-1,8 aralığında dalgalanan dolar, uluslararası piyasalarda beklenilen likidite krizi sebebiyle 2008 yılındaki gibi değer kazanıyor. 2011 yılında Euro karşısında 1,48 seviyelerine kadar gerileyen dolar 1,35 desteğini de hafta içinde kırarak aşağı baskıların devam edeceği izlenimini verdi. Bu şartlarda söyleyebileceğim; ABD Doları, TL karşısında uzun bir süre 1,75 seviyesinin altına gelmez. 2 lirayı hedef yapar paritesel yükselişinin devam etmesi halinde örneğin Euro/dolar paritesi 1,25 seviyelerine çekilmesi durumunda 2 lirayı bile aşabilir. Selim Işıklar/Zaman

Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/borsada-dusus-surecek-mi/325966