Yazdır

Piyasalar, istifalara aldırmaz

Tarih: 31 Temmuz 2011 - 10:05

Pazartesi günü piyasalarda korkulan olmaz düşüncesindeyim.

 Cuma günü piyasaların kapanmasının ardından başta Genelkurmay Başkanı olmak üzere üç kuvvet komutanının erken emeklilik talebinde bulunmaları, kriz lobisinin kursağında kalır.
Zira "devletin zirvesinde kriz var" şeklinde verilen haberler sonrası cuma günü lira karşısında 1,7 seviyesine yükselen doların Genelkurmay başkanı sorununun çözülmesiyle cumartesi günü yeniden 1,686 seviyesine düştüğü görüldü. Piyasaların artık bu tarz gelişmeleri çok fazla da önemsemediği ve abartılmadığı, aksine normalleşme yönünde Türkiye'nin yeni adımlar attığı şeklinde yorumlanması gerekir. Başta Cumhurbaşkanı ve Başbakan olmak üzere devletin zirvesinin her türlü senaryoya karşı hazırlıklı ve proaktif bir gayret içinde olmaları böylesi konularda endişelerin paniğe ve krize dönüşmesini engelliyor. Piyasalar ABD borç sorununun nasıl çözüleceğine odaklanmışken devletin askerî zirvesinin aldığı erken emeklilik kararını değişen Türkiye'nin artısı olarak görmek ve "eyvah ne olacak şimdi" görüntüsünden sıyrılarak olaya sağduyulu yaklaşmamız gerekir. Aksi durumlar Türkiye'yi 2001 krizi öncesine döndürme çabası olanların ekmeğine yağ sürer.
Geçen yıl kasım ayından bu yana ilginç bir şekilde Türkiye finans piyasalarına yönelik bir senaryo işleme konulmuş gözüküyor. Bu senaryo adeta dantel dantel işlenmeye çalışılıyor. Kasım 2010'dan bu yana piyasalarımıza göz attığımızda bazı büyük yabancı fonların yüklü miktarda satışlar yaptıkları gözlemleniyor. Bu fonların satışlarıyla yabancılar 2,6 milyar dolarlık net satış yaparak Borsa'nın dolar bazında yüzde 27 gerilemesinde etkili oldular. ABD Doları o tarihten bu yana hemen hemen tüm para birimleri karşısında değer kaybederken lira karşısında yüzde 22 değer kazanmış durumda. Bu son derece ilginç ve üstünde durulması gereken bir spekülasyon sonucu gerçekleşmiş suni bir durum gibi gözüküyor. Türkiye'nin Anayasa başta olmak üzere birçok siyasi reformu ortaya koyacağı bir süreçte ekonomisi en hızlı büyüyen ülkelerin en başında yer aldığı ve borç sorununun dışında kaldığı ender ülkelerden bir tanesi. Ne hikmetse kredi derecelendirme kuruluşları başta olmak üzere birtakım yabancı yatırım bankaları ve içimizdeki bazı dostları tüm makroekonomik başarıları bir tarafa koyarak cari açık bahanesiyle Türkiye'yi baskı altında tutmaya çalışıyorlar. Onların tek dayanakları, petrol fiyatlarındaki artışın Türkiye'yi zora sokacağı tezi.
Piyasaları Başbakan Tayyip Erdoğan'ın "Kriz bu kez teğet bile geçmeyecek." açıklamaları yatıştırmışken ne enteresandır aynı günün kapanışına doğru kredi derecelendirme kuruluşu Standard and Poor's'un analistinin (bir bilgicin) 'Türk ekonomisi hızla aşağı doğru gidiyor' sözlerini, moralleri bozmaya çalışan ve Türkiye'yi de sanki girdaba doğru çekmeye çalışan bir yaklaşım olarak görmek lazım. Çok şükür artık ne derecelendirme kuruluşları ne de yabancı yatırım bankaları analistleri ve IMF gibi kuruluşların yetkililerinin Türkiye ile ilgili olumsuz açıklamaları inandırıcı bulunmuyor. Türkiye, kendi kurumlarına ve istikrarına inandığı sürece endişe etmeye gerek yok. Geçici dalgalanmaların dışında kriz boyutunda bir süreç yaşanmaz. Zaten Türkiye'nin durumunun dünyadaki borç krizi ile hiçbir ilgisi yok. Ancak yüksek petrol fiyatlarının dayanılmaz ağırlığı nedeniyle yükselen dış ticaret açığı bel altından vuruşlara karşı elimizi kolumuzu bağlıyor.
Son dokuz ayda Türk Lirası'nın zayıf dolar karşısında hızla değer kaybettiği ortamda tüm para birimlerinin dolar karşısında değer kazandığı ya da değerini koruduğu görülüyor. Bizim ekonomimizin yanında son derece zayıf olan para birimlerinin bu derece sağlam olmalarına karşı TL'nin dolar karşısında erimesinin spekülatif olduğunu düşünüyorum. Eğer bir aksilik olmazsa sonbaharın ardından lira başta dolar olmak üzere döviz fiyatları karşısında değer kazanmaya başlayacaktır. Borsa'da bilançolar gelmeye başladı. İlk bilançolar olumlu. Ağustos ayı boyunca gelecek bilançolardan ihracatçı ve döviz varlığı, yükümlülüklerinden fazla olan şirketler ön planda olacaktır.
Oynaklık endeksi harekete geçti. 

Korku endeksi olarak adlandırılan volatility endeksi, ABD borçlanma tavanı sorununun çözülememesi sebebiyle yükselişe geçti. Temmuz ayı başında 15 puan seviyesinde olan oynaklık endeksi "2 Ağustos'ta ABD borçlanma krizi çözülmezse korkulan olur" endişesiyle 29 Temmuz'da 25 puan seviyesini aştı. Bu yılın mart ayında 31 puana kadar yükselen endeks daha sonra 14 puan seviyesine kadar gerilemişti. Önümüzdeki hafta pazartesi günü Temsilciler Meclisi ve Senato'da yeni plan oylanacak. Bu oylama öncesi FED ve ABD hazine yetkilileri, bir araya gelerek son durum hakkında görüşmelere başladı. Tahminim bugün veya en geç pazartesi günü bazı gelişmeler kaydedilerek soruna orta yol bulunacağı yönünde. Bu nedenle oynaklık endeksindeki artışın mart ayında olduğu gibi 30 puan seviyelerinden son bulacağını tahmin ediyorum. ABD enteresan bir ülke. 2008 yılında Cumhuriyetçilerin büyük bir krize soktukları ülkede yapılan başkanlık seçimlerini kıl payı kazanan Demokratlar, Temsilciler Meclisi'nde çok çabuk bir şekilde koltuklarını kaybetmişlerdi. Gerçi hâlâ kongrede Demokratlar hakim ama bu kıl payı durum ABD'ye pahalıya mal olacak gibi. Demek ki ABD halkı kendisini bekleyen tehlikelerin farkında olmadan veya aldırış etmeden yaşamayı sürdürüyor. Dünyayı bekleyen asıl tehlike de burada yatıyor. 

Selim Işıklar/ZAMAN

 

Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/piyasalar-istifalara-aldirmaz/321119