Avrupa’da bankalar sallanıp duruyor ya... AB’nin bankacılık otoriteleri karar verdiler. Bu bankaları stres testinden geçirelim dediler. AB’nin anlı şanlı 90 bankası teste tabi tutuldu. 8’i testten geçemedi. 16’sı testi zor geçti. Acaba bizim bankalar teste girse durum ne olurdu?
Öncelikle stres testi denilen test nedir?
- Hedef, bankaların faaliyet gösterdiği piyasalarda ortaya çıkacak değişik olası riskler karşısında bankaların ne duruma düşeceğini araştırmak.
- Bankaların gücü öz kaynaklarıdır. Ödenmiş sermaye ve varlıklarıdır.
- Önce olası risklerin teker teker bankaları etkilediği varsayılıyor. Kur riski. Döviz kurlarının hızla değişimi. Faiz riski. Faizin kısa sürede değişimi. Borsa riski. Borsaların kısa sürede sarsılması. Borçlu ülkelerin, borçlu firmaların riski. Ülkelerin ve firmaların borçlarını ödeyemez hale düşmeleri....
- Sonra bu risklerin ortaya çıkmasında diğer riskleri nasıl tetikleyeceğine bakılıyor...
- Bu risklerin karşılanması için sahip olunması gereken öz kaynak hesaplanıyor.
- Bankaların öz kaynakları, risk olasılıklarını karşılayamayacak ölçüde ise, bankaların sermayelerinin artırılması isteniyor.
Şimdilerde Avrupa ülkelerinde bankaların en büyük riski, krizden sarsılan ve borçlarını ödeyemez duruma düşen ülkelerin tahvilleri ve bonoları. Bankalar bizde nasıl faiz geliri elde etmek arayışında Hazine Bonosu, Hazine Tahvili Satın alıyor ise, Avrupa bankaları da değişik ülkelerin tahvillerini, bonolarını satın alıyor.. Ama bu ülkelerin bazılarının bonoları şimdi ödenemez durumda. Bu nedenle bu bonoların fiyatı düşüyor, değeri düşüyor. Bu ise bankalara risk getiriyor.
İşte Avrupa’nın anlı şanlı bankaları şimdi bu riskler nedeniyle stres testini geçemiyor. Sermayeleri, öz kaynakları, riskleri karşılayacak sınırın altına kalıyor.
Sermaye yeterlilik rasyosu nedir?
Bankalar halktan topladıkları paralara, öz kaynaklarını ekleyerek, başkalarına kredi verirler. Tahvil, bono satın alırlar. Kredinin, tahvilin bononun ödenmeme riski vardır. Bir banka bu riski karşılayacak kadar öz kaynağa sahip değil ise, risk ortaya çıktığında halktan mevduat olarak topladığı paralar yok olur.
İşte onun için devletler bankaların üstlenecekleri risklerin karşılığı sahip olmaları gereken öz kaynak miktarının en az ne kadar olacağını belirler. Her ülke farklı uygulama yapmasın diyerek, 1988 yılında, 12 ülke temsilcisi İsviçre’nin Basel kentinde bir araya geldi. Avrupa, Japonya ve ABD bankalarınca uygulanacak asgari sermaye ölçüsü ve bunun hesabının nasıl yapılacağı konusunda ortak bir politika oluşturdu.
Bankaların kredileri değişik oranlarda risk değerlendirilmesine tabi tutuluyor. Buna göre riskli kredilerin toplamı belirleniyor. Bankaların öz kaynaklarının bu riskli krediler toplamının yüzde 8’inden az olmaması isteniyor.
Basit anlatımıyla riskli kredi toplamı 100 olan bankanın öz kaynağının en az 8 olması gerekiyor. Bu oran altına inilmemesi gereken oran. Bankaların gücüne göre bu oran yüzde 20’lere kadar çıkıyor. Oranın yüksekliği bankanın gücünün göstergesi.
İşte bu oranlara da “Sermaye Yeterlik Oranı/Rasyosu” adı veriliyor.
Bankalarımız Avrupa Şampiyonu
Şimdilerde Batı ülkeleri bankalarında sermaye yeterlilik oranı yüzde 8. Biz de uygulamaya böyle başladık. 2006’da yüzde 12’ye yükselttik. Bizim bankalar her 100 TL’lik krediye karşı en az 12 öz kaynağa sahip olmak zorunda. Bunun böyle olup olmadığını BDDK takip ediyor.
BDDK bu konuda çok ciddi. Her bir bankanın kredilerini yüzde 0 riskli krediden yüzde 200 riskli krediye kadar gruplandırıyor. Sonra riskli kredi toplamını buluyor. Sonra da bankanın öz kaynağı ile bu riskli krediler oranlanarak her bir banka için “Sermaye yeterlilik Oranını/Rasyosunu” beliriyor. Bu konuda şeffaflık var. Mart ayı itibarıyla hangi bankanın sermaye yeterliliğinin ne olduğunu merak edenler Bankalar Birliği sitesine girerek bu oranları görebilirler. Mart ayında tüm bankalarımızın sermaye yeterlilik oranı yüzde 18.0 idi. Biz bu oran ile G-20 ülkeleri arasında sermaye yeterlilik şampiyonu olduk. Sermaye yeterlilik oranı ABD’de yüzde 14.8, İngiltere’de yüzde 15.0, Almanya’da yüzde 16.6, Fransa’da yüzde 12.2 idi.
BDDK mayıs ayı itibarıyla bankalarımızın sermaye yeterlilik hesabını açıkladı.
- Bankaların risk ağırlığı yüzde 0’dan, yüzde 10-20-50-100-150-200 ölçüsü ile gruplandırılan risk toplamı 825 milyar TL.
- Öz kaynakları 143 milyar TL.
- Sermaye yeterlilikleri (143:825 hesabı ile) yüzde 17.36 oranında.
İki noktayı hatırlatmakta yarar var:
- Bizim bankaların stres testisini hem Merkez Bankası, hem BDDK yapıyor. Stres testi 3 ayda bir yapılıyor. Son stres testi martta yapıldı. Stres testinde her bir bankanın değişik risklerde ne duruma düşeceği hesaplanıyor.
Nedir bu riskler?
- Euro/TL döviz kuru 3 işgünü, her gün yüzde 5 artarsa banka ne kadar zarar görür?
- Dolar/TL kuru 3 iş günü her gün yüzde 5 artsa banka ne risk ile karşılaşır?
- TL Faizleri 2 iş günü üst üste 2 ve 3 puan yükselirse bankanın hesaplarına bu nasıl yansır?
- Borsa endeksi 3 iş günü üst üste yüzde 3.6, yüzde 6.5, yüzde 6.5 düştüğünde bankanın durumu ne olur?
Bizde her banka için 2 test uygulanıyor:
- Duyarlılık testi ile her bir riskin sermaye yeterliğine etkisi ölçülüyor.
- Senaryo analizlerinde ise her bir riski, diğer riskleri nasıl tetikleyeceğine ve de sonuçta ne tür bir toplam risk ortaya çıkacağına bakılıyor.
Bankalarımızın mart ayı test sonuçları açıklandı. Bankalarımızın mart ayında yüzde 18 .0 olan sermaye yeterlilik oranı, en fazla, en fazla TL faizlerindeki artış riskinden etkileniyor. Bu risk ile karşılaşıldığında bankaların yüzde 18 olan yeterlilik oranı (banka kayba uğradığı için, sermayeyi yediği için) yüzde 13.7’e düşüyor.
Endeksteki hızlı düşüşte ise yüzde 18.0 olan sermaye yeterliliği yüzde 16.2’e, euro’daki değer artışında yüzde 17.1’e, dolardaki değer artışında yüzde 17.4’e düşüyor. Dikkat buyurunuz. Bizde en büyük riskte bile bankalarımızın (Mart ayında) yüzde 18.0 olan sermaye yeterlilik oranı yüzde 13.7’e iniyor. En ciddi riskte bile bizim bankalarımızın öz kaynakları Avrupa’da geçerli yüzde 8 oranındaki, bizde hedef alınan yüzde 12 oranındaki sermaye yeterliliği ölçüsünün üzerinde kalıyor.
Bütün bu iyi tablo bir günde ortaya çıkmadı. Ciddi bir bankacılık krizi yaşadık. Büyük faturalar ödedik. Daha sonra da... BDDK işi ciddiye aldı. Bankalarımız sermaye yapılarını güçlendirdi. İşte bütün bunların sonucu olarak anlı şanlı ülkelerin anlı şanlı bankaları sarsılırken, bizim bankalarımız (laf ile değil, AB ölçüleri ile) güçlü durumda.
Güngör Uras/Milliyet
Yazdır