Genel seçimler ve referandum ile ilgili doğru ölçüm yapan araştırma şirketinin genel müdürü ilginç bir tespitte bulunarak, "2007 genel seçimlerinde seçmen ekonomi odaklı düşünerek tercih yapmıştı, 2002 seçimlerinde de buna göre oyunu kullanmıştı." demişti.
"Peki ya 2011 seçimlerinde nasıl bir yol izleyecek?" sorusuna ise, "Bu defa sonuçlar ekonomik eksende değil değişim, demokrasi ve yeni anayasa çerçevesinde olacak." şeklinde cevap vermişti. Tespitlerin bir kısmına katılmakla birlikte ana eksenin her zaman ekonomi olduğunu ama vazgeçilmez diğer bir unsurun demokrasi ve yenilikçilik olduğunu düşünüyorum. 2002 genel seçimleri 2001 krizine yol açan ya da krizi iyi yönetemeyen siyasetçileri süpürmüştü. 2007 seçimleri daha çok istikrar ve demokrasi isteyen bir kesim ile buna karşılık cephe oluşturan bir zıt kutup çekişmesi olmuş cumhurbaşkanlığı krizi ile piyasalarda belirsizliğe sebep olan gelişmelere yol açan siyasetçiler sahneden çekilmek zorunda kalmıştı. 2009 yılı yerel seçimleri ise dünya krizinin en şiddetli yaşandığı ve Türkiye'nin ekonomik olarak küçüldüğü bir süreçte yapılması sebebiyle (yine ekonomi etkisiyle) mevcut iktidar partisinin oyları azalmıştı.
Gelelim 2011 genel seçimlerine, Türkiye ekonomisi 2010 yılında ve 2011 yılının ilk çeyreğinde yine ciddi bir şekilde büyüdü. Bu büyümeye aşırı ısınma denilerek bir şerh konulsa da ekonomi önceki yıllara oranla daha hareketli ve hızlı büyüyor. Finans piyasaları ise bu seçimlere 2007 genel seçimlerine oranla daha sakin giriyor. Borsa'da yabancı yatırımcılar nisan ayındaki alımları dışında net alım yapmaktan kaçınıyorlar. Borsa'da seçim rallisi çok cılız bir şekilde gerçekleşti. Mayıs ayı başında 70 bin puanı aşsa da son bir ayda adeta yerinde saydı. Haziranın son haftasında birkaç banka hissesinde yukarı yönlü bir seyir izlenirken genelde zayıf sayılabilecek bir seyir yaşandı. Bu zayıf harekette seçim sonuçları ile ilgili yatırımcıların bir endişesi mi vardı yoksa beklentileri önceden satın alan yatırımcılar seçim sonucunun ardından kredi not artışının uzak olduğunu düşünerek erken mi davrandı?
2007 genel seçimlerinde yatırımcılar bir ay öncesinden yüklü pozisyonlar almıştı ve endeks seçimler öncesi 45 bin puandan 55 bin puana kadar yükselmişti. Seçimlerden bir ay sonra ise endeks yeniden 45 bin puana kadar gerilemişti. İki ay sonra ekim ayında ise rekorlar kırarak 58 bin puanı aşmıştı. 2011 genel seçimleri öncesi endeks 58-70 bin puan aralığında hareket ederek 63 bin 700 puandan kapattı. 58 bin puan geri çekilmelerde çok önemli bir destek. Haftalık göstergelere baktığımızda İMKB ve uluslararası büyük borsaların maalesef negatif bir yöne doğru gittiği bir dönemdeyiz. Bu nedenle seçim sonuçları ilk gün etkisiyle dalgalanmalar yaşatsa da ana trendin değişmeyeceği varsayımının güçlü olduğunu düşünüyorum. Orta ve uzun vadeli perspektifte seçim sonuçlarının Türkiye'ye yatırım yapacak yerli ve yabancı yatırımcıların kararlarını ciddi şekilde etkileyeceğini düşünüyorum.
PİYASALAR SONBAHARA DOĞRU YENİDEN TOPARLANIR
Kısa vadede çok önemli bir sürpriz olmazsa muhtemel gelişme 13 Haziran'da önce bir yükseliş daha sonra kâr satışları ve gerileme şeklinde olacaktır. Bilançolar ağustosta açıklanacak ve dış piyasalarda bazı belirsizlikler borsaları önümüzdeki dönemde olumsuz bir etki alanına sokabilir. Bu süreci iyi yönetebilirsek borsamız ve piyasalarımız sonbahara doğru yeniden toparlanacaktır. Bunun tek bir şartı var. Dış piyasalarda çok sürpriz bir çöküş yaşanmaması ve Türkiye'nin seçimlerden dinamik ve vizyonist politikaları sürdürmesi. Dünya piyasalarında önemli savaşlar yaşanıyor. Korumacı politikalar dış ticarette büyük eforlar sarf edilmesi anlamına geliyor. Bölgesel kışkırtmalarla Batı aleyhine dönen durumu çevirmeye çalışırken sermaye akışı zaman zaman Batı'ya dönse de eksen Doğu'ya doğru kaymaya devam ediyor. Çok zorlu ve karmaşık bir döneme girilirken Türkiye'nin çok dikkatli ve proaktif olması gereken bir süreci en iyi şekilde yönetmesi gerekiyor.
Piyasalara gelince 13 Haziran sonrası bir süre düzeltmeler, geri çekilmeler yaşanabilir. Daha çok dış gelişmeler izlense de son birkaç haftadır endeksi etkileyen iki bankanın yüzde 8 yükseldiği göz önünde bulundurulursa Borsa'da kâr satışları bu iki banka hissesinin geri gelmesi durumunda etkili olabilir. Seçim sonuçları beklendiği gibi tek parti ya da anayasayı halka götürecek yapıda bir Meclis oluşumuna izin verirse piyasalarda ilk gün canlı bir seyir izlenir.
Dow Jones'taki düşüş dünyayı tedirgin ediyor
ABD Borsası'nın sanayi şirketlerini barındıran Dow Jones endeksi 2009 yılı Mart ayından bu yana en uzun soluklu düşüşlerinden birini yaşıyor. 2008 yılı sonlarında, ABD banka ve finans şirketlerinde yaşanan büyük düşüşte 14 bin puandan 6 bin 500 puana kadar gerileyen Dow Jones 2009 yılı Mart ayından bu yana uzun vadeli yükseliş trendini bu yıl mayıs ayına kadar neredeyse soluksuz sürdürmüştü. Ancak mayıs ayı başından bu yana ibre sanki tersine döndü. Dow son iki yılın en uzun soluklu düşüş trendini sürdürünce 10 Haziran kapanışını 11,951 puandan gerçekleştirerek uzun süreden beri ilk kez 12 bin puanın altında kaldı.
Kredi derecelendirme kuruluşlarının not tehdidi altında kalması bir yana geçen ay istihdam datasında ilerleme sağlanamaması gibi gelişmeler düşüşte etkili gözükse de asıl sebep iki yılı aşkın bir süredir yükseliş yönünde hareket eden Borsa'nın bir düzeltme çabasına girmesi ve özellikle temerrüde düşeceği endişeleri oldu. ABD ekonomide istenen büyüme henüz gerçekleşemese de FED faizleri çok uzun süre bu seviyede tutamayacağını biliyor ve tahvil alımlarına son vereceğini her yerde vurguluyor. Bu durum piyasa oyuncularının risk alma iştahını zayıflatıyor. Özetle ABD Borsası son bir aydır düşüyor ve bilançolar açıklanıncaya kadar ciddi bir yükseliş beklenmiyor. 11 bin 500 puana kadar gerileme yaşanabileceğini düşündüğümüz Dow Jones sanayi endeksinin 12 bin puanın altında kaldığı sürece dünya piyasaları rahat edemeyecektir. SELİM IŞIKLAR/ZAMAN