Yazdır

Borsadaki satışların perde arkası

Tarih: 23 Mayıs 2011 - 08:23

Aracı Kuruluşları Birliği açıkladı; Borsa'da hesabı olan yaklaşık bir milyon 200 bin Türk yatırımcı var

Yabancıların sayısı ise yüzde biri geçmiyor. Ancak halen takastaki yerli-yabancı oranına baktığımızda yüzde 62 civarında yabancının hakim olduğu bir Borsa'nın olduğunu görüyoruz.Yabancı yatırımcılar özellikle son yıllarda likiditesi daha yüksek sanılan banka hisselerinde yüzde 85-90'ları bulan bir paya sahipler. Bir başka deyişle, yabancıların Borsa'daki halka açık hisselerde 66 milyar dolarlık payları var. Yerlilerin ise 62 milyar dolarlık hisse yatırımı var. 2007 yılında bu oran yüzde 70'ler düzeyindeydi. Nisan ayındaki 450 milyon dolarlık net alımların ardından mayısta banka hisselerinde ve dolayısıyla Borsa'da belirgin bir satış ve düşüş var. Oysa 2007 seçimleri öncesi ve sonrası alımlar yapan bir yabancı yatırımcı portresi vardı. Bu değişimin birkaç nedeni olduğunu düşünüyorum. 2007 yılında yani büyük krize bir yıl kala gelişmekte olan borsalara büyük bir ilgi vardı ve İMKB, içerideki gerilimlere ve paranoyalara rağmen yabancı satıştan ziyade alış tarafında yer alıyordu. Bankalar özellikle ucuz bulunuyor ve tercih ediliyordu. Bu durum, kriz öncesi ve sonrasında devam etmiş ve yabancı bankalar başta olmak üzere Borsa'da tam anlamıyla bir hegemonya kurmuştu.
Gelelim 2011 yılına, Avrupa ve ABD'de yaşanan hatta Japonya'yı da etkisi altına alan olumsuz süreçte gelişmekte olan ülkelere olan yabancı ilgisi Brezilya, Türkiye, Arjantin gibi ülkelerden yavaş yavaş çıkmaya başladı. Aşırı ısınma ve cari açık gibi endişelerin yanı sıra Kuzey Afrika ve yakın bölgede bazı risklerin artması da bu satışlarda etkili oldu. Petrol fiyatlarının 127 dolara kadar yükselmesi ve bankaların kredi politikalarının da etkisiyle kredi risklerinin artması, seçimlere yönelik herhangi bir endişe olmamasına rağmen yabancıların banka hisselerinde satışa geçmesine yol açtı. Özellikle Garanti Bankası'nın ortağı General Electric'in hisse satışı sonrası banka hisselerine yönelik fiyat hedeflemelerinin sürekli aşağı revize edilmesi ve son olarak Yapı Kredi Bankası'nın Moody's tarafından olası not indirimi için izlemeye alması, bunun son örneği oldu.
Genel seçimlere gerçekten az bir süre kaldı ve kim ne derse desin, seçimler bir beklentidir. Borsa'nın şu düşüşünde bile bu beklenti satın alınmaktadır. Endeksi aşağı çeviren faktör, bankalara yönelik kasıtlı veya kasıtsız satışlardır. Yabancıların halen yüzde 80 civarında olduğunu unutmamak gerekir. Goldman Sachs çok iyi biliyor ki Türkiye'nin cari açığının arkasında petrol fiyatlarındaki yükseliş yatıyor. Sanki birileri söz birliği etmişlercesine üst üste Türkiye ekonomisini ve piyasalarını hedef alan bir yarışa girmiş gibiler. Buna karşı olarak önlemler almak mümkün, daha güçlü bir sermaye piyasası kanunu ve uzun vadeli yeni yatırımcılar çekerek, bankaların etkisini minimuma indirecek, endekse olan etkilerini sınırlayacak formüller geliştirmek olacaktır. Bir bankayı spekülatif bir şekilde aşağı veya yukarı çekerek Borsa'yı aşağı yukarı oynatmanın önüne geçilmezse piyasalarda sağlıklı bir işleyişi hakim kılmak da mümkün olmayabilir. Sonuç olarak dünya piyasalarının nispeten iyi olduğu bir ortamda Borsa'nın aşağı yönlü bir seyir izlemesi iyiye işaret değil. Her şeye rağmen geçen yıl olduğu gibi mayıs sonu ve seçimler öncesi son durum farklı olabilir. Ancak ağustosa kadar bilanço beklentileri dışında bir beklenti olmayacak gibi. Aylar öncesi söylediğim gibi not artışı için geç kalındı ve mevcut atmosferde yeni bir not artışı gelmesi oldukça zor. Seçimlerden çıkacak sonuç ve istikrarın devam edip etmeyeceği çok önemli. Ancak bu bile, tek başına kısa vadede yönü tek başına çeviremeyebilir.
Altının düşüşü, doların yükselişine bağlı

 

 

2011 yılına girilirken 1.404 dolar olan altının onsu, son günlerde emtia fiyatlarında yaşanan gerilemelere rağmen 1.512 dolara yükseldi. Altın fiyatlarının yükselişinde başta Avrupa ülkelerinin bir bölümünde etkili olan borç sorunu yatmakla birlikte birçok etkenin halen fiyatlar üzerinde baskı yaptığı biliniyor. Son olarak Dünya Altın Konseyi'nin yayınladığı raporda çarpıcı olarak gördüğümüz noktaları paylaşırsak; 2011 ilk çeyreğinde altına olan talep, bir önceki yıla göre 31,4 milyar dolardan 43,7 milyar dolara yükselirken bu rakam tonaj olarak yüzde 11 artışı ifade ediyor. Öte yandan merkez bankalarının talebi devam ediyor. İlk çeyrekte merkez bankalarının altına olan talebi 129 tona ulaşırken yükselişte bu talebin önemli etkisi olduğu görülüyor. Başta Çin ve Hindistan olmak üzere gerek merkez bankaları gerekse geleneksel halk talebi, altına uzun yıllar ilginin devam edeceğini gösteriyor. Ayrıca küresel enflasyon ve ABD Doları'na olan güvensizlik, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki çatışma ve isyanlar, altına olan talebi etkiliyor. Ayrıca arz sıkıntıları ve özellikle Hindistan yaz festivalleri, düğünler ve mücevherat taleplerini tetikliyor. Sonuç olarak raporlar, altına olan talebin devam ettiğini ve edeceğini gösteriyor. Fon satışlarına rağmen altın fiyatları halen yükselişte. Düşüşün başlaması 2008 yılındaki gibi dolarda büyük bir yükselişin başlamasına bağlı gözüküyor.

 

SELİM IŞIKLAR/ZAMAN

 

Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/borsadaki-satislarin-perde-arkasi/315414