Ekim ayında cari açık 3,7 milyar $’la, piyasa beklentisi (3,8 milyar $) ve tahminimize (3,6 milyar $) paralel olarak açıklandı. Ekim rakamıyla birlikte 12-aylık kümülatif cari açık 40,9 milyar $’a yükselirken (Eylül: 36,8 milyar $), enerji-dışı cari açık Eylül’deki 5,7 milyar $’dan 8,6 milyar $’a çıktı. Diğer yandan, Ocak-Ekim dönemi cari açığı %288 artışla 35,7 milyar $’a genişledi.
Ekim’de 5,0 milyar $ olarak gerçekleşen dış ticaret açığı (Ekim 2009: 1,3 milyar $) cari açıktaki genişlemenin ana nedeni oldu. Hizmetler dengesi, Ekim 2009’a göre hemen hemen aynı kalırken, gelir dengesi Ekim’de Türkiye ekonomisi lehine 0,3 milyar $’lık iyileşme gösterdi.
Sermaye hesabı tarafında ise, Ekim’de Merkez Bankası’nın 0,9 milyar $’lık rezerv birikimi hariç tutulduğunda 4,3 milyar $’lık sermaye girişi görüldü. Portföy varlıklarına söz konusu ayda net 2 milyar $ giriş gerçekleşirken, İMKB’ye 1,0 milyar $, iç borçlanma senetlerine 1,5 milyar $ fon girişi gerçekleşti. Söz konusu ayda doğrudan yabancı yatırımlar nette 0,6 milyar $’la Ocak-Ekim ortalaması olan 0,5 milyar $’a paralel bir seviyede kaldı. Bankaların yurtdışındaki muhabir bankalardaki döviz hesapları 1,2 milyar $ azalırken, yurtdışı yerleşiklerin Türk bankalarındaki döviz mevduatlarında 1,1 milyar $ düşüş gözlendi.
Orta/uzun vadeli borçlanma tarafında ise banka-dışı özel sektör %100 borç yenileme oranı ile 4 aydan sonra yeniden net borçlanma gerçekleştirirken, bankacılık sektörü %393 borç yenileme ile 0,9 milyar $ net borçlanma gerçekleştirdi.
Yorum: TL’nin reel olarak tarihi yüksek seviyelerde bulunması ve ithal mallara tüketiciler ve imalatçılardan gelen yüksek talep, cari açıktaki genişlemenin ana nedenini oluşturuyor. Cari açığın finansmanında kısa vadeli fon girişleri nedeniyle kısa vadede herhangi bir problem görünmezken, Merkez Bankası sıcak para girişlerinin cari açık ve finansal istikrar üzerine olumsuz etkilerini her fırsatta vurguluyor.
Fon girişlerinin devam etmesinin TL’nin değerlenmesi ve dolayısıyla enflasyon üzerindeki potansiyel olumlu etkileri nedeniyle politika faizinde geçici indirimler öngören senaryo geçtiğimiz hafta yayınlanan finansal istikrar raporunda ön plana çıkarılmıştı. Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz geçen haftaki bir konferans sırasında bu konuya değinirken, haftasonu bu konuda Merkez Bankası’ndan açıklamalar gelmeye devam etti. TCMB Başkan Yardımcısı Erdem Başçı sunumunda bu senaryonun Perşembe günü yapılacak Para Politikası Kurulu toplantısında gündemde olacağını ifade etti. Bununla birlikte Başçı, kısa vadeli sıcak paraya geçit vermek istemediklerini, ekonomik dengelerin bozulmaması için ellerinden geleni yapacaklarını söyledi. Başkan Yardımcısı Başçı, bu nedenlerle faiz-dışı araçların kredilerdeki ivmelenmeyi önlemek için sıkılaştırıldığı ve kısa vadeli faizlerin kurlardaki değerlenme eğilimini sınırlamak amacıyla kontrollü şekilde indirilmesini içeren senaryonun cari açıktaki artışa karşı ideal politika bileşimi olduğunu belirtti.
Sunum sırasında kısa vadeli mevduat faizlerinin uzun vadeliye göre oldukça düşük seviyede oluşmasını hedeflediklerini söyleyen Başçı, kısa vadeli swap faizlerinin ortalama seviyesinin uzun vadelilere göre düşük seviyede, oynaklığının ise uzun vadeli swap faizlerine göre daha yüksek seviyede oluşmasının sağlanacağını ifade etti.
Erdem Başçı tarafından yapılan son açıklamanın, Merkez Bankası’nın faizlerin seyri hakkındaki ılımlı duruşunu daha da artırdığını düşünüyoruz. Perşembe günkü Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında politika faizinin değiştirilmemesine dair tahminimizi korurken, Başçı’nın açıklaması sonrasında PPK’dan gelebilecek 25 baz puanlık sınırlı bir faiz indiriminin sürpriz olmayacağı görüşündeyiz. Banka’nın Başçı tarafından verilen bu sinyalden sonra Perşembe gününe kadar döviz piyasasında verilen tepkiyi dikkatle izleyeceğini düşünüyoruz.
İbrahim AKSOY
Ekonomist
Şeker Yatırım