YURTDIŞI piyasalardaki gelişmelere içeride en sert tepkiyi döviz piyasaları
veriyor. Çok değil bir ay önce 1.40 lira seviyelerine kadar gerileyen dolar kuru
iki haftadır yönünü yukarı çevirdi. Avrupa’daki gelişmelere paralel olarak bir
ara 1.50 liranın üzerine çıkan bir dolar, geçen hafta tekrar 1.48 liraya kadar
geriledi. Döviz piyasalarındaki bu hızlı hareket, kurların yönünün tekrar
tartışılmasına neden oldu.
Malum doların TL karşısında değer kazanmasının iki önemli nedeni var.
Birincisi ve asıl belirleyici olan, doların euro başta olmak üzere tüm para
birimleri karşısında değer kazanmış olması. Bilindiği gibi Avrupa ülkelerinde
borç sorunun sarmal haline gelmesi euro’nun zayıflamasına neden oluyor.
Dolar diğer yabancı para birimleri karşısında değer kazanınca, Türk Lirası da bu
anlamda bağışıklık sahibi olmadığı için bundan etkileniyor.
Diğer nedense Türk Lirası’nın sepet karşısında ayrıca değer kaybetmesi... Bu
da risk iştahının azalmasıyla global oyuncuların gelişmekte olan piyasalardan
çıkmasından kaynaklanıyor. Yani hisse senedi piyasalarında görülen kar satışları
da doların yükselmesine neden oluyor. Söz konusu risk iştahının azalması ise
İrlanda’da durumun bir destek paketine ihtiyaç duyacak şekilde kötüleştiğinin
anlaşılması ve çok borçlu olan İspanya’nın durumundan kaynaklanıyor.
Dolardaki yükseliş sürer mi? İş Yatırım Menkul Değerler Yurtiçi Piyasalar
Müdür Yardımcısı İnan Demir, yükselişin Türkiye’yle doğrudan ilgisi olmadığı
için devam etmesini beklemiyor. Demir’e göre, döviz piyasalarına dolar
özelinde bakmak gerekirse bu sorunun cevabı euro/dolar paritesinin seyrine
bağlı. Türk Lirası’nın sepet karşısında değer kaybetmeyeceğini öngören
Demir, “Parite 1.25’lere gerilerse dolar kuru da 1.50 liranın üzerine gider.
Ancak bu Türk Lirası değer kaybetti anlamına gelmez” diyor.
YÜKSELİŞLER SATIŞ FIRSATI
Peki bu seviyelerden dolar satılır mı? Paritedeki belirsizliğin artmış olmasından
dolayı tek başına dolar satmayı önermeyen İnan Demir, “Yükselişlerde euro
ve doları beraber satıp Türk Lirası almak için bir fırsattan söz edebilir” diyor.
Dolar/TL’nin yeni yılın ilk üç aydaki seyrini de büyük ölçüde euro/dolar
paritesi belirleyecek. Son yıllarda Türkiye’de dolarizasyonun tamamen sona
erdiğini düşünen Demir, kurdaki değer artış ve azalışını sadece dolar/TL bazında
izlemenin çok aldatıcı olabileceği kanısında. Demir, seçim yılı olmasına karşılık
2011’in ilk çeyreğinde Türk Lirası’nda önemli bir dalgalanma beklemiyor.
Destek Menkul Değerler Genel Müdür Yardımcısı Banu Kıvcı Tokalı da küresel
piyasalarda risk algılamasının artmasıyla yatırımların daha güvenilir araçlara
yöneldiği kanısında. Tokalı’ya göre bu tablo da doların uluslararası piyasalarda
yaklaşık bir aydır değer kazanmasına neden oluyor. Kısacası hem doların
uluslararası piyasalarda güçlenmesi hem de küresel endişelerin TL üzerinde
yarattığı baskı, dolar/TL paritesinde 1.50’lerin üzerine hızlı bir düzeltme
yaşanmasına neden oldu. Ancak bu hareketi yükseliş trendinin başlangıcı olarak
görmemek gerekiyor. Tokalı, bunu dış risklerin artması karşısında kısa süreli bir
dalgalanma hareketi olarak görüyor. Özellikle AB ülkelerindeki endişelerinin
yatışmasıyla ekonomik görünümden gelen olumlu sinyaller, küresel risk
iştahını tekrar canlandırabilir. Böyle bir durumda daha riskli varlıklara yönelim
olabileceğini öngören Tokalı, “Genelde yaşanan yıl sonu rallisi de bu anlamda
destekleyici olabilir” diyor.
TL TEKRAR DEĞERLENEBİLİR
Küresel havanın olumluya dönmesi halinde, TL’nin tekrar değer kazanmaya
başlayabileceğini savunan uzmanlara göre, güçlü iç dinamikler bu anlamda en
büyük destek unsuru. Banu Kıvcı Tokalı’nın bu konuda görüşleri şöyle:
“Düşük enflasyon, yüksek büyüme, güçlü bankacılık sistemi, düşük hane halkı
borçluluk oranı gibi faktörler, Türkiye ekonomisine ilgiyi canlı tutacaktır. Söz
konusu güçlü ekonomik dengelerle mevcut kredi notu arasındaki tutarsızlık ise
not artırım beklentilerini gündemde tutuyor.”
Önümüzdeki 1-2 aylık süreçte yeni bir not artırım kararı beklendiğini hatırlatan
Tokalı, 2011 yılının ikinci yarısına kadar ise “yatırım yapılabilir” seviyesine
ulaşılmasını öngörüyor. İç piyasaya ilişkin bu olumlu beklentiler nedeniyle de
dolar kurunun tekrar 1.45-1.46 lira seviyelerine ineceği tahmin ediliyor.
BELİRSİZLİĞE TEPKİ VERİYOR
Deniz Yatırım Türev Piyasaları yetkilisi Hasan Özhan Yazıcı, Avrupa tarafında
yeniden hortlayan borç krizi endişeleriyle Güney-Kuzey Kore gerginliğinin
kurlar üzerinde etkili olduğunu düşünüyor. Bu gerginliklerin gelişmekte olan
para birimleri üzerindeki olumsuz etkisine değinen Yazıcı, “Belirsiz ortamda
ABD Doları ve İsviçre Frangı gibi güvenli liman olarak görünen para birimleri,
diğer para birimlerine oranla sağlam seyreder” diyor.
Yükseliş dalgası için teknik olarak ana direnç seviyesinin 1.52-1.53
civarında kırılması gerektiğini söyleyen Yazıcı’nın bu doğrultuda öneri ve
değerlendirmesi şöyle: “Bu seviyelerden TL’ye geçmekte fayda var. Kısa
vadede belirsizliğin devamlı olarak sürmesini beklemiyorum. Çünkü Avrupa
Merkez Bankası yetkililerinin bono alımlarını ‘gerekirse’ genişletebileceği ve
mevcut likidite programını uzatacağı açıklamaları piyasaları sakinleştiriyor.
Piyasalardaki endişe, sadece Güney ve Kuzey Kore arasındaki gerginlik gibi
siyasi bir sürpriz durumunda artacaktır. 2011’in ilk çeyreğinde kurun nasıl bir
seyir izleyeceğini öngörebilmek için kurun ay sonundaki seviyesi önemli olacak.
Dolarda 1.35 seviyesi ilk çeyrek için taban oluşturabilir. İlk çeyreğin sonlarına
doğru ise tekrar bir konsolidasyon sürecine girilebilir.”
KUTU
İnan DEMİR / İş Yatırım Yurtiçi Piyasalar Müdür Yardımcısı
“Kağıt paralar güven vermiyor”
Dolar/TL’nin yönü için euro/dolar paritesinin seyri önemli. Euro/dolar
paritesindeki hareketin nedeniyse Avrupa’da yaşanan sıkıntılar. Bu sıkıntılar
pariteyi iki şekilde etkiliyor. İrlanda, İspanya ve hatta İtalya gibi ülkelerdeki
problemler, bu ülkelerin borçluluğuna yönelik endişeler, bu ülkelerin para birimi
olan euro’u doğrudan olumsuz etkiliyor. Bu da paritenin değer kaybetmesine
neden oluyor. Ancak kriz Avrupa’nın göbeğinde olmasaydı euro bu kadar hızlı
ve sert değer kaybetmezdi.
Borç endişeleri, Avrupa ekonomileri ve para birimi için önemli bir olumsuzluk.
Eylül, ekim aylarının gündemi kur savaşları ve ülkelerin rekabet amacıyla
para birimlerini zayıflatmasıydı. Bunu düşündüğümüzde euro’nun bu kadar
zayıflamasının ABD stratejileriyle çok uyumlu olmadığını, Avrupa’ya bir faiz
yükü getirmekle beraber rekabet avantajı da sağladığını söyleyebiliriz. Bu
nedenle Avrupa’da ki zayıflığa ve bu zayıflığın artma potansiyeline karşın,
doların da bazı stratejilerle tekrar zayıflamaya yönelik hareketlere konu
olabileceğini düşünüyoruz. Özetle, kağıt paraların genel olarak çok güven
vermediği ve emtialarda yaşanan büyük ralliye rağmen potansiyelin sürdüğü
söylenebilir.
KUTU
Banu KIVCI TOKALI / Destek Menkul Değerler Genel Müdür Yardımcısı
“Paritede aşağı yön korunuyor”
Euro/dolar paritesi, AB borç sorununun yayılma endişesinin risk iştahında
yarattığı baskıyla 1.30’un altına hızlı bir iniş yaşadı. Borç endişelerinin
yatışmasıyla bu seviyelerde dengelenme ve toparlanma çabası gözleniyor.
Temel ekonomik dengelerden gelen iyimser sinyaller de bu çabayı destekliyor.
Risk iştahında düzelme çabasının karşılık bulması halinde, paritede 1.33
seviyelerine doğru bir toparlanma gözlenebilir. Ancak 1.3450 seviyesi
kırılmadıkça, paritede aşağı yönün korunabileceğini unutmamak gerekiyor.
Özellikle sorunlu AB ülkelerinin gelecek yılın ilk yarısında yoğunlaşacak borç
ödemeleri, bölge ekonomisine ilişkin sıkıntıların gündemden kalıcı olarak
düşmesine izin vermeyebilir. Bu da parite üzerinde orta vadede aşağı yönlü
baskıların ağırlık kazanmasına neden olabilir.
BARIŞ BEKAR- para dergisi