Son dönemde Türkiye ekonomisine gelen övgüler artmaya başladı. Krizden etkilense de hızla sıyrılmayı başaran Türkiye’ye hayranlık artıyor. Düne kadar gelişmiş ülkeler arasında sayılan Yunanistan’ın birdenbire iflas riskiyle karşılaşmasıyla başladı bu farkındalık. Yunanistan, krizle birlikte ivme kaybetmeye başladı ve sonunda A kategorisinden B kategorisine indi. Bana sorarsanız Yunanistan bu düzeye aylarca önce indirilmeliydi.
Son olarak Macaristan’ın notu da aşağı yönlü revize edildi. Macaristan bir süredir IMF ile ortak program yürütmesine karşın bu düşüşten kurtulamadı. Önümüzdeki dönemde notları düşürülecek olanlar sırasında İrlanda, Portekiz, İspanya hatta İtalya gibi gelişmiş ekonomi kategorisinde yer alan ülkeler sayılıyor. İtalya, İspanya, Portekiz, İrlanda, Yunanistan ve Türkiye’nin kredi notları kıyaslandığında Türkiye en düşük nota sahip ülke olarak görünüyor. Oysa bugünkü görünüm itibariyle Türkiye’nin notunun en az BBB artı olması gerektiği konusunda fikir birliği var.
Türkiye düşük riskli
CDS primleri açısından bakarsak Türkiye bu ülkeler arasında primi en düşük yani en az riskli görünen ülke konumunda bulunuyor. Kredi notlarıyla CDS primleri arasındaki tutarsızlığın temel nedeni kredi derecelendirme kuruluşlarının yanlış değerlendirmeleri. Kredi derecelendirme kuruluşları Yunanistan’ı A kategorisinde değerlendirdiklerinde ve bu notu aşağı yönlü revize etmeme inadını sürdürdüklerinde iki sorun yaratmış oldular:
(1) Yunan siyasetçiler dış dünyanın Yunan ekonomisini olumlu algıladığını düşündü ve önlem almak yerine borçlanarak durumu idare etmeyi denedi. (2) Yabancı kreditörler, Yunanistan’ın ekonomik durumunun iyi olduğunu ve dolayısıyla düşük faizle kredi vermenin sorun yaratmayacağını düşündü. Sonuçta Yunanistan’ın gerçek kredi notunun BB olduğu ortaya çıktı. Şimdi bozulmanın sorumlusu kim? Birçok veriyi tahrif eden, bilgileri saklayan Yunanistan yönetimi mi? Kredileri Yunanistan’a yönlendiren fonlar mı? Yanlış kredibilite ölçümü yapan kredi ölçüm kuruluşları mı? Yoksa hepsi mi?
İrlanda gözdeydi
İrlanda’nın durumu da Yunanistan’dan farklı değil. Aradaki tek fark İrlanda’nın çok daha sonradan çıkışa geçmiş olması. İrlanda, son on yılda inanılmaz çıkış yakalamış ve Avrupa’nın yeni gözdesi olmuştu. Bu durum küresel kriz çıkıp da foyalar dökülünceye kadar sürdü. Kriz, İrlanda’nın başta mali kesim olmak üzere birçok alanda şişirilmiş bir balondan ibaret olduğunu ortaya çıkarıverdi. Oysa daha düne kadar gelişme yolundaki ülkelere ve Türkiye’ye örnek gösteriliyordu İrlanda.
Şimdilerde işler tersine döndü, artık İrlanda ve Yunanistan’a Türkiye’nin uyguladığı politikaları örnek almaları öneriliyor. Türkiye en iyi durumdaki ekonomiler arasında. Bu sonuç Türkiye’nin krizi iyi yönetmesinden değil 2001 yılında kriz yaşamasından kaynaklanıyor. İşin sırrı Türkiye’nin, dünyanın şimdi yaşadığı bu krizi 2001’de tek başına yaşamış ve önlemleri o tarihte almış olmasında yatıyor. Küresel sistemin iyi işlediği, likiditenin bol olduğu bir dönemde mali sistem krizi yaşayan Türkiye, IMF’nin 45 milyar dolarlık desteğiyle bu krizden çıktı ve büyük fedakârlıklar yaparak mali kesimini güçlendirici önlemleri aldı.
O nedenle Türkiye’nin örnek alınması gerektiği filan gibi sözlere bakmayıp yapısal reformları tamamlamamız gerekiyor. Aynı sözler düne kadar İrlanda için söyleniyordu.