İŞ Bankası, 85 milyar dolar aktif büyüklüğü, 1.200 şubesi ve 20 binin üzerinde çalışanıyla Türkiye’nin en büyük özel bankası. İş Bankası’nın Türk bankacılığının yurtdışına açılmasında önemli bir rolü var. 1932 yılında Almanya ve İskenderiye’de ilk yurtdışı şubelerini açarak bu anlamda öncülük yapmıştı. Halen de banka, Almanya merkezli İşbank GmbH’nın 11 şubesinin yanı sıra Hollanda, Fransa ve İsviçre’de de birer şubeyle temsil ediliyor.
İş Bankası, şu sıralar yurtdışına yönelik çok hummalı bir çalışma yürütüyor. Rusya, Kazakistan, Azerbaycan, Ukrayna, Bulgaristan, Makedonya, Irak, Mısır ve Suudi Arabistan’da banka almak veya şube açmak için son hazırlıklar yapılıyor. Rusya ve Kazakistan’daki banka satın alma sürecinin 2001 yılı başına kadar tamamlanması hedefleniyor.
İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Aykut Demiray, 2020 yılında 400-500 milyar dolar aktif büyüklüğe ulaşmış, yakın coğrafyalarda süper güç haline gelmiş bir İş Bankası hedeflediklerini söylüyor. 31 yıllık İş Bankalı Demiray, Türkiye’nin yakın coğrafyasındaki ülkelerle ticaretinin hızla arttığını hatırlatarak, potansiyeli olduğu her yerde olacaklarını vurguluyor. Bu konuda da ilk adresler olarak Irak, Rusya ve Kazakistan’ı gösteriyor.
Aykut Demiray ile İş Bankası’nın geleceğe dönük hedeflerinin yanı sıra Türkiye ekonomisinin durumunu konuştuk...
Ekonomik veriler iyi gelmeye başladı. İşsizlik oranı azalıyor, büyüme yukarı yönlü revize ediliyor. Siz bir bankacı gözüyle bu gelişmeleri nasıl yorumluyorsunuz? Gerçekten de ekonomik kriz aşıldı mı?
Bana göre ekonomi hızla düzeliyor. Malum, 2008 öncesi 26 çeyrek kesintisiz büyümüştük. Bu ilk defa yaşanmıştı cumhuriyet tarihinde. 2008’de ise yüzde 4.5 daralma oldu. Bu daralma 2009’da da sürdü. 2010’un ilk çeyreğinde yüzde 11 büyüme oldu. Kapasite kullanım oranları yükseldi. İşsizlik oranı yüzde 10’lara geriliyor. Ekonomi büyüyor. Ancak bu böyle devam etmeyebilir. Sanayi endeksinde düşüş var. Tabii ki yüzde 11’lik büyümeyi sürdürmek mümkün değil. Ancak bir iyileşme söz konusu. Reel sektör de eskiye nazaran daha iyi durumda. Bunu kredilerin artışından da görebiliyoruz. Toplam krediler Temmuz 2009-Temmuz 2010 arasında yüzde 25 büyümüş.
Bankaların durumu nasıl? Finans sektörü rahat mı?
Bankacılık sektörü krizden çok az etkilendi. 2001 krizi sonrası yeniden yapılanma, bütün eleştirilere karşı Merkez Bankası’nın kararları, BDDK’nın sağlam duruşu ve iyi denetlemesi ve siyasi istikrar bankaların toparlanmasına yardım etti. Global likidite boldu. Bu hem ekonomiyi hem de bankaları büyüttü. Bu dönemde kuvvetlendik. Ortalama sermaye yeterlilik sermayesi yüzde 19’a yükseldi. Avrupalıların hayal bile edemediği bir oran bu. Şimdi Basel3 kriterleri uygulanırsa diye en kötü senaryoyu konuşuyoruz. O halde bile yüzde 10 olur. Avrupa Bankaları tam olarak uyguladı. 146 milyar dolar sermaye enjekte etmeleri gerekiyor. Bizde ise bu gereklilik sıfır. Biz bu anlamda pırıl pırılız. Reel sektörden daha iyiyiz.
İhracatçılar Merkez Bankası’nı eleştiriyor. Kur tartışmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Değerli TL nedeniyle ülkeye sıcak para girişi yaşanıyor. Bu alanda risk var mı?
Çin, para birimini düşük tutuyor. ABD’de de düşük tutuyorlar. Kur savaşları yaşanıyor uluslararası camiada. ABD, Çin’e karşı kota hazırlığı yapıyor. Çin, parasının değerini artırmak için adım atmıyor. Gelişmiş ülkeler para basıyor. Bizim gibi ülkelerin parası değerleniyor. Sıcak para girişi artıyor. Bu aslında sıkıntı yaratıyor. Bu para bir gün çıkmaya kalkarsa sıkıntı olabilir. Hükümet tarafında da endişe olduğunu görüyoruz. Kur savaşları doğrultusunda her tarafta para girişi var. Bu da para girişinin olduğu ülkelerin paralarını güçlendiriyor. Brezilya, sıcak para girişini azaltabilmek için vergi koydu. Oran yüzde 6. Vergiye rağmen 25 milyar dolar girmiş. Bizde ise Merkez Bankası eleştiriliyor. Teknik faiz ayarlaması yapıyorlar. Bence alınacak fazla bir tedbir yok. Bizde faizler yavaş yavaş artırılıyor. Piyasa eliyle yaptırılıyor. Aslında TL çok değerli değil. Reel efektif kur endeksine göre yüzde 10 değerli. Yüzde 10 düşerse güllük gülistanlık olmaz. Asıl sorun başka yerlerde aranmalı. Kur tek başına problem değil.
Bankalar çok kar ediyor diye eleştiriliyor? Özellikle iş dünyası “Herkes zarar ederken bankalar niye kar ediyor” diyor...
Reel sektör kendi açısından haklı olabilir. 2001 krizinde 21 banka sorunluydu. Sektörlerin hepsi sorunluydu. Türkiye adeta batmıştı. İlk defa bizim çevremizdeki insanların “Buralarda yaşayamayız gidelim” dediğini duymuştum. Toplumsal bir depresyon vardı. Şimdi ise böyle bir şey söz konusu değil. Global kriz sırasında bir de bankalarla uğraşsaydınız durum çok farklı olurdu. Devlet bir tek kuruş bankalara aktarmadı. ABD, Avrupa her yerde bankalara para aktarıldı. Bankalar konjonktür gereği kar etti. Aktif pasif dengesizliği vardır. Aktifimiz uzun vadeli, pasifimiz kısa vadelidir. Bizde mevduat aylıktır. Düşen faiz ortamının getirdiği bir karlılık vardır. Çok şükür kazanıyorlar. Vergilerini ödüyorlar. Tüketiciyi sömürerek kar etmedik. Ben bu eleştirileri haklı bulamıyorum. Bu karlı durumumuz yavaş yavaş normalleşiyor. Çok şükür sektörün sermaye yeterlilik rasyosu, likidite durumu iyi. Bankaların kar ettiği doğrudur, ama halkın sırtından sanayicinin sırtından değil.
Sendikasyon kredilerinde bir patlama var. Neredeyse bütün bankalar sendikasyon kredisi alıyor. Sendikasyon kredileri ucuzladı mı?
12-13 milyar dolarlık sendikasyon kredisi var sektörde. Sendikasyon dediğimiz kredi, aslında 10-20-30 bankanın bir araya gelerek oluşturduğu bir havuz. Bu dünyada çok çalışan bir sistem değil. Ancak Türkiye’de çok sevilen bir sistem. 1992 yılında ilk sendikasyon kredisi 100 milyon dolarlıktı. Son aldığımızsa 1.2 milyar dolar. Maliyetler kriz öncesi libor + 0.45’e inmişti. Kriz döneminde libor + 2.5’lara çıktı. Son kredi ise libor + 1.30’la alındı. 2 yıllık bölümü libor + 1.75. Maliyetler krizin gerilemesiyle düştü. Bu ilişkiden kaynaklanan bir finansman türü. Sendikasyon maliyetlerinin 1.20’ye inmesini bekliyoruz. Belki 1.10’a da inebilir. Daha az maliyetle daha uzun vadeli sendikasyonlar mümkün.
Peki bugün İş bankası hangi noktada? Gelecekte nerede göreceğiz? Yurtdışında şube açma ve banka satın alma operasyonları nasıl gidiyor?
Türkiye İş Bankası, şu anda 1.200 şubesi olan, aktif büyüklüğü 85 milyar dolar olan bir banka. 2020’de 400 milyar dolar aktif büyüklüğü hedefliyoruz. Sermaye yeterlilik rasyomız yüzde 17. Dünyanın en büyük Türk bankasıyız. Bir çok kritere göre dünyanın ilk 100 bankası arasındayız.
1932’de Hamburg ve İskenderiye’de şube açarak yurtdışına açılmada öncülük yapmışız. Hamburg şubesi savaş döneminde kapatılmış. İskenderiye şubesi ise 1959’a kadar çalışmış. O dönemde dördüncü büyük şube haline gelmiş. Mısır’daki yönetim değişikliği sonrasında bankalar millileştirildiği sırada da kapatılmış. İş Bankası’nın uluslararası bankacılık geçmişi çok eski. 1960 sonrasında Almanya’da temsilcilikler açtık. Bugün Almanya’da İşbank GmbH diye bankamız var. Yönetim kurulu başkanı benim. 14 şubemiz var Almanya’da. Fransa’da, İsviçre, Hollanda’da da şubemiz var. Şimdi Sofya’ya bir şube açıyoruz. İzinlerini aldık. Şanghay’da, Mısır’da temsilcilik ofisi açtık. Mısırlı büyük işadamlarıyla görüşüyoruz. Suriye’de temsilcilik açıyoruz. Bağdat ve Erbil’de birer şube açacağız. BDDK izinleri tamam, Irak tarafının izinlerini bekliyoruz. Onlar çok istiyor. Biz de istiyoruz. Elemanlarımızı belirledik. İlk fırsatta açacağız. Balkanlarla da ilgileniyoruz. Alınmış kararımız yok ama Makedonya, Bosna Hersek, Arnavutluk gibi küçük ama potansiyel vaat eden, sempatisi olan, işadamlarımızın olduğu yerlere bakıyoruz.
Rusya ve Kazakistan’da banka satın alma girişiminiz vardı? İlk şubeyi ne zaman açacaksınız?
Moskova merkezli bir Rus bankasını satın almak üzereyiz. Ancak şimdilik ismini veremiyorum. Küçük bir banka. Henüz kesinleşmiş bir karar yok. Çok yakından ilgileniyoruz. Yakın zamanda sonuçlanmasını bekliyoruz. Kazakistan ve Ukrayna’yla da ilgileniyoruz. Daha önce Kiev’de bir girişimimiz olmuştu. Ancak Ukrayna krizden çok etkilendiği için ara vermiştik. Şimdi tekrar gündeme alıyoruz. Kiev merkezli girişimimiz sonrasında Kırım ve Yalta şubeleri de açılabilir. Arap dünyasıyla da yakından ilgileniyoruz. 5 yıl içinde İş Bankası bölgesel bir süper güç olabilir. Zaten bölgesel bir gücüz ama bu bölgelerde var olan süper bir güç olmak istiyoruz. Ancak bunu yaparken çok büyük paralar yatırmak istemiyoruz. 1 milyar dolar vererek banka satın almak istemiyoruz. Türkiye halen bizim için en büyük pazar. Bu coğrafyada bize ihtiyaç var. Çevremizde bankacılık servis kalitemize ulaşabilmiş bir ülke yok. Biz bu ülkelere hem servis kalitesi hem de teknoloji transferi yapacağız. Bankacılık anlamında devrim niteliğinde yenilikler götüreceğiz. Sermayeden çok birikimimizi ihraç edeceğiz.
Neden banka satın alıyorsunuz? Şube açmak daha kolay değil mi?
Rusya’da şube açamıyorsunuz. 4 bin girişimci var Türkiye’den giden. Ticaret hacmi de iyi gidiyor. Rusya’da var olabilmek için ya lisans alacaksınız ya da banka. Lisans konusunda hevesli değiller. Kazakistan ve Ukrayna’da da durum aynı. Irak, Azerbaycan ve Mısır şube açmaya izin veriyor. Ancak Mısır 50 milyon dolar sermaye istiyor. “Banka al” diyor. Şimdilik temsilcilikle gideceğiz. Balkanlarda daha kolay olacak gibi. Banka satın alma, şube veya temsilcilik açma gibi yolları deneyeceğiz. Ülkesine göre karar vereceğiz. Sofya şubemizi Almanya’daki bankamız üzerinden açacağız. AB ülkesi olduğu için bu yolu tercih ettik.
“Yatırım için hep TL’de kalın”
Borsa önlenemeyen bir yükseliş içinde. Kurların ve faizlerin durumu malum. Para ve sermaye piyasalarının deneyimli ismi Aykut Demiray’a, böyle bir ortamda bir bankacı olarak yatırımcılara ne tavsiye ettiğini sormamak olmazdı. Demiray’ın uyarı ve önerileri şöyle:
“Borsa ve altın spekülatif bir noktaya geldi. Doğrudan bir tavsiyede bulunmak doğru olmaz. Dövizse her zaman risklidir. Ben TL’nin çok değer kaybedeceğini düşünmüyorum. Zaten hep TL’de kalınmasını tavsiye ederim. Yine TL’de kalınmasını tavsiye ediyorum. Borsanın çok yükseldiğini yeniden vurgulamak istiyorum.”
Yazdır