Yazdır
Bankacılar geçen hafta Ortadoğu krizine tuz biber ektiler. Analizimizde Rekabet Kurulu'nun 8 bankayı kapsayan maaş promosyonu soruşturmasında bir banka yöneticisinin 'kurulun bankaları suçlu bulması halinde banka hisselerinin yüzde 20 düşeceği, ülkeden 6-7 milyar dolar çıkacağı' şeklindeki açıklamalarının endeksi 58 bine kadar düşürdüğü görüşünün çok abartılı olduğunu söyleyerek eleştirmiştim. Rekabet Kurulu hafta içinde bu bankaların büyük bölümünü suçlu bularak 72,3 milyon TL ceza verdi. Sonrasında ne oldu dersiniz? Banka hisseleri yüzde 15'e yakın yükselirken faiz ve döviz piyasasında geri çekilmeler yaşandı. Özetle, bankalar suçlu bulundu ama sonuç tersine oldu.
Kasım ayından bu yana satışa geçen yabancı yatırımcılar, İMKB endeksinin doların da yükselmesiyle reel olarak yüzde 30'a yakın bir gerileme yaşamasına sebep olmuşlardı. Geçen hafta ise satışların sona erdiği görüldü. Özellikle HSBC'nin 'bir banka almak için yetkilendirildik' şeklindeki açıklamalarının ardından İMKB dünya borsalarından pozitif yönde ayrışarak yüzde 4 yükseldi.
Yabancıların "Türkiye'de yeniden pozisyon alma zamanı geldi" şeklindeki raporları, ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımısı Ali Babacan'ın hafta içinde istediğimiz özellikteki paranın ülkeye girmeye başladığını, istenmeyen nitelikteki paranın çıktığını vurgulayarak olumlu mesajlar vermesi de yükselişte etkili oldu diyebiliriz. Bu aşamadan sonra endeksin bir süre daha alıcılı bir seyir içinde hareket etmesi halinde 65-66 seviyelerine kadar yükselmesi sürpriz olmayacaktır. 41-42 bin $ seviyesindeki direnç noktası kritik olarak kabul edilebilir. Genel seçimler yaklaştıkça Borsa'da bir süreden beri yaşanan kayıpların yavaş yavaş telafi edileceğini düşünmekle beraber asıl rallinin nisan ortası veya mayıs ayı içinde başlamasını bekliyorum.
Hafta içinde kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye'nin kredi notu ile ilgili beklediğimiz tarzda açıklamalarda bulundu. Petrol fiyatlarının bu seviyesinde kalması halinde kredi notunun yükselmesinin zor olduğunu vurguladılar. Ama not artışına da açık kapı bıraktılar. Tam da beklediğimiz gibi Merkez Bankası'nın önlemlerinin sonuç vermesi durumunda seçim sonrasında not artışının gelebileceğinin altını çizdiler. Daha önce de vurguladığım gibi not artışının beklenti olarak kalması bile piyasalar için bir çıpa görevi görecektir. Beklentinin devam etmesi daha önemli.
Borsa'da hisse bazında alım için uygun ortamlar yakın. Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki gelişmelerin zaman zaman petrol piyasalarında etkili olmasının dışında piyasalarımızın iyimser bir beklenti içine girme hazırlığında önemli bir adım attığını düşünüyorum. Nisan ayında İstanbul'da yapılacak G-20 zirvesi de önemli. Dünyada Avrupa başta olmak üzere faiz artışlarının başlayacağı bir dönemde Türkiye'nin seçim öncesi ve hemen sonrasında pozitif yönde ayrışmasını sürdürmesi bazı sinyallerin netleşmeye başladığını gösterir.
Yabancı geri dönme kararı verdi, yerliler daha önce davrandı
Borsa'daki yabancı takasını incelediğimizde kasım ayından bu yana gerçekleşen 2,5 milyar dolarlık satışın yabancı payının yüzde 68,57'den 63,46'ya kadar gerilemesine yol açtığını görüyoruz. Yabancı payı 2007'de de benzer bir şekilde oransal olarak gerileyerek 2009 yılının Mart ayında yüzde 62,1'e kadar düşmüştü. Kasım ayından bu yana çeşitli sebeplerle Borsa'da satış yaparak çıkan yabancı yatırımcılar geçen hafta satışlarını kesti. Analizimizde de yer verdiğimiz gibi raporlarında Türkiye'de tekrar pozisyon alma zamanının geldiği hafta içinde önemli yatırım bankaları tarafından da dile getirildi. Geçen hafta takasta önemli bir artış olmamasına rağmen az da olsa yabancı yatırımcıların alım tarafına geçmeleri mümkün gözüküyor. Gerçi henüz ibre tam olarak dönmedi ama asıl alımlarını nisan ve mayıs ayında gerçekleştirmesini beklediğim yabancılar, bu kez erken davranmış olabilirler. Bir başka soru işareti ise şu; şubat ortasında da benzer tavsiyelerde bulunan yabancılar Borsa'daki kısa süreli yükselişi fırsat bilerek satışa dönmüşlerdi. SELİM IŞIKLAR/ZAMAN