Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, eldeki verilerin orta vadeli programda öngörülen yüzde 5.4-5.5'lik bir cari açığın yüzde 25'lik kredi büyümesi ile sağlanabileceğini gösterdiğini belirterek, ''Dolayısıyla biz 'Kredi bulunduğu noktadan aşağıya gitsin, azalsın' demiyoruz, 'hızı yavaşlasın' diyoruz'' dedi.
Yılmaz, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneğinde (MÜSİAD) düzenlenen toplantıda, ''Ekonomik Gelişmelere İlişkin 2011 Döviz ve Para Politikaları'' konulu konuşmasının ardından soruları yanıtladı.Türkiye'deki emtia fiyat artışlarının oluşturacağı maliyetin enflasyona etkisinin sorulması üzerine, toptan eşya fiyatı rakamlarına baktıklarında orada bir artışın söz konusu olduğunu belirten Yılmaz, dolar fiyatı artarsa, onu içerideki fiyatlara yansıtacak olan kurda da bir artış olursa içerideki fiyatlara bir olumsuz etkisi olacağını söyledi.
Bunu da yavaş yavaş gözlemlemeye başladıklarını ifade eden Yılmaz, ''Dolayısıyla bizim burada son derece dikkatli olmamız lazım. Biz bu noktaya ülke olarak bir bedel ödeyerek geldik. Ülkemiz henüz fiyat istikrarını sağlamamıştır. Düşen enflasyon ortamındayız ve Merkez Bankası finansal istikrarı da dikkate alarak kesinlikle ve kesinlikle fiyat istikrarından taviz vermemelidir ve bütün politikasında da buna odaklanmalıdır'' dedi.
Son 7-8 yılda Merkez Bankasının izlediği politika neticesinde Türkiye'nin üretim ve yatırım maliyetlerinde artış olduğu, bunun da ithalatı cazip hale getirdiği yönündeki eleştirilere işaret edilmesi üzerine de Yılmaz, şunları kaydetti:
''Kur değerleniyorsa, kurun sonucunda sizin ihracatınız dış piyasalarda pahalanıyor ve ithalatınız ucuzluyor. Ama 'Kur niçin değerleniyor?' sorusunu da sormak lazım. Ülkemiz şu anda tamamen dalgalı kur rejimini uyguluyor. Bizim aldığımız tedbirler kesinlikle kurla ilgili değil ama bunun kur üzerine mutlaka bir etkisi olacak ve oldu. Bizim orada öne çıkardığımız husus, finansal istikrarı tehdit eden cari açığa mümkün olduğu kadar, gücümüzün yettiği kadar, Merkez Bankası olarak bunu tek başımıza yapamayız, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının da yapacakları var, cari açığı finansal istikrarın tehdit unsuru olmaktan çıkarmaya yönelik birtakım tedbirler...''
Türkiye'de arz tarafı güçlü bir kredi piyasası bulunduğunu, talep tarafının da güçlü olduğunu ifade eden Yılmaz, hane halkının, borçluluk oranı dünya standartlarına göre son derece düşük olduğu için kredi talep edecek güçleri, istekleri, arzuları bulunduğunu söyledi.
Yılmaz, onun dışında Merkez Bankası'nın, aldığı politika tedbirleriyle faiz oranlarını 1.025 baz puan düşürdüğünü, kriz döneminde yüzde 24-25 seviyelerinde olan ticari kredilerin bugün yüzde 8-9'lu seviyelere geldiğini, yine bunun daha da üzerinde olan tüketici kredilerinin yüzde 11-12 seviyelerine indiğini, bu üç unsurun Türkiye'de kredi arzını ve kredi talebini kamçıladığını, körüklediğini, yıllık bazda son gelinen noktada kredi genişlemesinin yüzde 35'lere yakın olduğunu, tüketici kredilerinde yüzde 40'a yaklaştığını belirtti.
Durmuş Yılmaz, şunları kaydetti:
''Bu kredilerin tamamı yurt içinde üretilen mal ve hizmetlere gitmiyor. Bunun bir kısmı ithal ürünlere gidiyor. Bu bizim cari açığımızı artırıyor. Dolayısıyla bizim aldığımız tedbirler, sürdürülebilir, dur-kalk yapmayan bir ekonomik büyümeyi sağlayacak olan cari açığı ortaya koymak... Biz burada herhangi bir hedef vermiyoruz fakat elimizdeki veriler, orta vadeli programda öngörülen yüzde 5.4-5.5'lik bir cari açığın yüzde 25'lik kredi büyümesiyle sağlanabileceğini gösteriyor. Dolayısıyla biz 'Kredi bulunduğu noktadan aşağıya gitsin, azalsın' demiyoruz, 'hızı yavaşlasın' diyoruz ve yıllık bazda da yüzde 25, 26, 27 olsun. Dolayısıyla burada illa yüzde 25 olsun da demiyoruz, böyle bir hedef de yok.''
-''ÖDEMELER DENGESİ RAKAMLARIYLA İLGİLİ BİR ENDİŞE YARATMAYALIM''-
10 milyar dolarlık sıcak para çıkış-girişine ilişkin bir soruya karşılık da Yılmaz, şunları söyledi:
''Bu önemli bir konu. Bu konuyla ilgili olarak arkadaşlarımız çalışma yapıyor. Bu tür yazılar haklı olarak sorulan sorular. Dolayısıyla otoritenin bunlara cevap vermesi gerekiyor. Fakat burada Türkiye'nin ödemeler dengesi rakamlarıyla ilgili olarak bir şüphe, endişe yaratmayalım. Bizim açıkladığımız ödemeler dengesi rakamı konusunda herhangi bir şüphe vesaire olmasın. Ancak bunun detayının detayının detayına indiğimizde her kalemi göremiyorsunuz. Ödemeler dengesi rakamları aylık bazda toplanıyor ve bunlar stok değil akım. Ayın birinden itibaren rakamları toplamaya başlıyorsunuz. Ayın sonuna geldiğinizde, ödemeler dengesi raporunu açıkladığınızda belki artılar eksiye dönmüş olabilir. Dolayısıyla bizim burada bu kararları aldığımızda gördüğümüz ilk rakamlar ülkeden döviz çıkışının olduğu şeklinde fakat takip eden dönemde de ülkede tekrar döviz girişinin olduğu yönünde. Bunun netini ödemeler dengesi rakamları açıklandığında göreceğiz. Dolayısıyla şu soru soruluyor; 'Biz bunu net olarak hangi rakamlarda, hangi tablolarda görebiliriz?' deniliyor. Bizim arkadaşlarımız bakıyorlar. Kesin söylemeyeyim ama belki bununla ilgili açıklamamız olabilir.''
-''SİYASİ TERCİH OYUN ALANINI BELİRLİYOR''-
Merkez Bankası olarak hiçbir zaman ''kur önemli değildir'' demediklerini, kurun rekabetin bir unsuru ve önemli değişkenlerden biri olduğunu ifade eden Yılmaz, ''Ancak her şey demek değildir. Eğer Türkiye'nin bütün rekabet gücünü kur üzerine yoğunlaştırırsak çok şey kaybederiz ve sonuçta hiç rekabet edemeyiz. Kısa vadede kur önemli fakat orta ve uzun vadede iş yine verimlilikten geçiyor. Ama kur gözardı edilmemeli, kur da önemli bir değişken'' dedi.
Kamu maliyesi ile övündüklerini, bütçe açıklarını azalttıklarını söylediklerini anlatan Yılmaz, ''Bunun içerisinde ithalat vergilerinin payını düşünün, bu ithalat vergileri olmasaydı, biz böyle bir şey hedeflemedik ama hayatın gerçeği bu, o zaman belki 10 milyar dolar daha fazla ihracat yapabilirdik ama bizim bütçe açığımız daha fazla olabilirdi. Borçluluk oranımız bugünkü seviyelerin daha yukarısında bir yerde olabilirdi. O zaman burada bir şey var, siyasi tercih var. Bu siyasi tercih oyun alanını belirliyor ve biz de bu oyun alanının içerisinde oynuyoruz'' diye konuştu.