90’lı yılların sonlarında bankalar arasında rekabetin en önemli kulvarı kurumsal maaş ödeme anlaşmaları idi. Bankalar, binlerce çalışanı olan kurumların maaş ödemelerinin kendi üzerlerinden yapılması için kıyasıya bir rekabete girişmişlerdi. O yıllarda faiz oranları yüzde 50-60 arasında seyrettiğinden, maaş ödemelerinin yapıldığı vadesiz hesaplar bankaların kazanç sağladığı en önemli unsurdu. Bu rekabette de çeşitli ‘promosyonlar’ kullanıldı. 2001 sonrasında bankalar, zaman içinde bu rekabete son verdiler. Ama şimdi promosyonları sona erdirme konusunda anlaştıkları iddiası ile Rekabet Kurulu soruşturması altındalar!
Yüksek enflasyon, yüksek faiz döneminin en değerli kazanç alanlarından biri, bankalar açısından vadesiz mevduattı. Faiz ödenmeyen bu hesaplara yatan paralar, bankalara yüzde 50’ye yakın yıllık faiz kazancı sağlıyordu.
Promosyon geride kaldı
Bankalar, yaptıkları anlaşmalarla, kimi işyerlerinden maaş ödemeleri için bankaya yatırılacak toplam tutarı en
az bir gün önceden talep ediyorlardı. Kamu maaş ödemelerinde ise bu süre iki güne çıkıyordu. Bankaların kazancı sadece vadesiz hesaplardan elde ettikleri faiz kazancı değildi; aynı zamanda, hesaplarına maaşları yatırılan çalışanlar da birey olarak bankaların müşterisi oluyordu. Her bir bireyin yapacağı bankacılık işlemleri, kredi kartı, sermaye piyasası işlemleri ve mevduat gibi alanlarda da bankaya gelir sağlama potansiyeli vardı.
2001 sonrasında, gerileyen enflasyon ve faizler nedeniyle bankaların vadesiz mevduatlardan sağladıkları kazançlar da marjinal hale geldi. Bankalar centilmenlik anlaşması yaparak kendi aralarında olası anlamsız bir rekabeti de ortadan kaldırmış oldular. Şimdi ise belki de operasyonel maliyetleri kazancını aşan bir hale gelmiş durumda.
Yakın geçmişte, bir ara emekli maaşı ödemelerinin yapıldığı bankaların üzerine baskı kurulmuş, bu bankaların promosyon yerine emeklilerin maaşlarına parasal katkı yapması talep edilmişti. Oysa bankaların bu işten dişe dokunur bir para kazanmadıkları basit bir hesapla anlaşılabilirdi. Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan bankaya yatırılan 1000 TL’lik maaşın vadesiz hesapta bir gün durmasından dolayı bankaya sağlayacağı brüt kazanç sadece 18 kuruş! Bilemediniz iki gün kaldı; 35 kuruş.
Ekonomik mantığı yok
Bankaların, maaş ödemesi için kendileriyle anlaşma yapacak kuruluşlara promosyon vermesinin ekonomik bir anlamı kalmadı. Sabah gazetesinin 26 Şubat tarihli haberine göre; yapanlar kamu bankaları, alanlar da kamu kuruluşları! Kamu bankaları, paraları kendi hesaplarında tutmaları karşılığında bazı kamu görevlilerine lüks makam aracı, makam odasının tefrişi, yurtdışı seyahat sağladı, pahalı hediyeler verdi. Bunun nedeni, ‘hangi kamu bankası büyük olacak’ kavgası.
İşin doğrusu, bankalar istediklerinde farklı yapıda finansal araç tasarımı ve sözleşmelerle, ‘ambalaj’ değiştirerek de olsa komisyon, faiz gibi ödemelerde de bulunabilirler.
Rekabet Kurumu ilginç biçimde, ekonomik mantığı da kalmayan promosyonları sonlandıran bankaları soruşturuyor. Soruşturma altındaki bankalar da itiraz ediyorlar; rekabeti kamu otoritesi eliyle etkileyen bazı girişimleri örnek gösteriyorlar. Piyasa koşullarında kredi vermeye devam eden bankalara, hükümetin ‘ince ayar çekeceği’ haberleri rekabetle ne derece uyuşur? Bu soruluyor.
Hâlâ ülkenin en kurumsal, en rekabetçi kurumları olan bankalar üzerinde zorlama bir rekabet fırtınası esiyor.
UĞUR GÜRSES - RADİKAL
Yazdır