Her yıl başı ekonominin gidişatına ilişkin tahminler yapmayı, her yıl sonu da bu tahminlerin isabetliliğini tartışmayı ‘ekonomi köşe yazarlığının’ riskli ama kaçınılmaz bir görevi olarak görüyorum. Bu riskli işe Vatan’da başlamıştım, Referans’ta sürdürdüm. Radikal’de devam ediyorum.
Ocak ayında Referans’ta yayımlanan 2010 tahmin yazımda, 3 senaryo tasarlamıştım. IMF’siz baz senaryo, IMF’li iyimser senaryo ve erken seçimli kötümser senaryo. Son iki senaryo zaten gündem dışı kaldığından, baz senaryoyu değerlendirmek doğru olur. Baz senaryonun temel varsayımları şöyle özetlenebilir: IMF ile anlaşma yok ama mali kural var. Dolayısıyla faiz ve kur şoku yok. Temel reformlar seçim sonrasına erteleniyor, kur yatay seyir izliyor, dolayısıyla rekabet gücünde bir iyileşme yok.
Beklenmedik büyüme
Mali kural hariç varsayımların büyük ölçüde gerçekleştiği söylenebilir. Mali kurala başbakanın son dakikada karşı çıkması büyük sürpriz oldu. Ama ardından Orta Vadeli Program’da mali disiplinin mali kurala hemen hemen eşit sıkılıkta tasarlanması ve bütçe performansının planlanandan daha iyi olması mali kural yokluğunu pek hissettirmedi. Bu makro çerçevede yıl sonu enflasyonunu yüzde 6.5 civarı, büyümeyi de yüzde 4.5 olarak öngörmüşüm.
Enflasyonu oldukça iyi tahmin ettiğimi söylenebilir ama büyüme tahminimin, hükümetin öngördüğü yüzde 3.5’in üzerinde olsa da çok düşük kaldığı ortada. Nedenleri üzerinde durmak hem 2010’da ekonomik gelişmeleri anlamak hem de 2011 tahminlerine zemin hazırlamak bakımından önemli. Yüzde 4.5 büyüme tahmini GSYH’nin harcama bileşenlerinin büyümelerinin cebirsel sonucundan ibaret. Tahminimin düşük kalmasının nedenlerini bileşenlerle ilgili yaptığım tahminlerde aramak gerekiyor.
Ocak ayında özel tüketimin yüzde 4’ün biraz üzerinde, yatırımların ise yüzde 13’e yakın artacağını tahmin etmişim. Kamunun biraz küçüleceğini, ithalatın ise ihracattan daha hızlı artacağını (yüzde 15’e karşılık yüzde 10) öngörmüşüm. Stok artışının da 1.2 puan katkı yapacağını hesaplamışım. 2010 büyümesi nitel olarak tam da böyle, yani özel iç talebe dayanan bir büyüme oldu. Yanılgının kaynağı bileşenlerin mertebelerinde.
Vatandaşın iyimserliği
İlk dokuz ayda büyüme yüzde 8.8. Özel tüketim ve özel yatırımlarda artış ise sırasıyla yüzde 12.6 ve yüzde 30. Dördüncü çeyrek hesaba dahil edildiğinde bu rakamlar bir miktar aşağıya çekilecek ama bu iç talebin benim tahminlerimin çok üzerinde arttığı gerçeğini değiştirmez. Vatandaşın bu kadar iyimser olabileceğini doğrusu tahmin edemedim. Bu büyümede sıcak paranın desteklediği kredi genişlemesinin rolünü de unutmayalım. İkinci büyük yanılgım ihracat artışı. İlk dokuz ayda mal ve hizmet ihracatı reel olarak yüzde 10 değil, sadece yüzde 2.8 arttı. İthalat ise yüzde 19.1. Son olarak, stok artışının 1.2 puanlık tahminimim iki katı kadar olacağını belirteyim.
Toparlarsak, 2010’da ekonomi beklenenin çok üzerinde büyüdü. Ancak bu büyüme tüketimdeki muazzam artışa dayandı. Yatırımlardaki patlamayı da tetikleyen bu oldu. İhracat performansı olağanüstü kötü. Bunda AB pazarının bir türlü canlanamamasının yanı sıra TL’nin tahminim üzerinde değerlenmesi de rol oynadı. 2011 tahminlerimi salı günü yılın ilk yazısında açıklayacağım.
SEYFETTİN GÜRSEL - RADİKAL