Yazdır

Ekonomi ve seçim sonuçları

Tarih: 11 Kasım 2010 - 10:19

Ekonomik alanda daha iyi performans göstereceği algısını sağlayan taraflar seçimlerde başarılı oluyor.

2008 yılının sonundaki seçimlerdeki farklı galibiyetiyle başa gelen Obama, ABD’deki Temsilciler Meclisi’nin dağılımının belirlendiği ara seçimlerde kamuoyu desteğini önemli ölçüde kaybetti. Obama, zor bir dönemde başa geldi ve küresel mali krizi deyim yerindeyse ‘kucağında buldu’. Bush döneminde hazırlanmaya başlayan ve kendi döneminde yürürlüğe konulan görülmemiş büyülükteki kurtarma paketleri, krizin önüne set çekmekle birlikte, ekonomik büyüme üzerindeki etkisi sınırlı oldu. 2008 yılında ABD’de ekonomik büyüme bir önceki yıla göre sabit kalırken, Obama’nın başa geldiği 2009 senesinde yüzde 2,6 oranında küçülme yaşandı. 2010 yılında beklenen yüzde 2,6’lık büyüme ise beklentileri karşılamıyor. 2008 yılında yüzde 5,8 olan işsizlik oranı, çok büyük ölçekli canlandırma paketlerine rağmen 2009 yılında yüzde 9,3’e ulaştı; 2010 yılında ise yüzde 10’a yaklaşıyor. Özetle, Obama ekonomik anlamda kayda değer bir gelişme sağlayamadığı için seçim sandığında kaybetmeye yönelik ilk işaretleri ‘ara seçimlerde’ verdi. 

Büyüme önemli
Seçim sandığındaki yenilgi ve zaferi belirleyen birçok faktör olmakla birlikte, en büyük belirleyicilerden biri mevcut iktidarın görev süresindeki ekonomik performansı oluyor. Yakın tarihe bakıldığında bunun birçok örneği ile karşılaşmak mümkün. 1980’lerin sonunda başkanlık koltuğuna oturan baba George Bush’un ilk dört yıllık döneminden sonra iktidarı devretmesinin sebebi de 1991 yılında ekonomik küçülme olarak gösteriliyor. Bush’tan sonra göreve gelen Clinton, -yine Obama gibi- ilk iki sene kötü ekonomik performans sonrasında, ekonominin tekrar hızlı büyümesiyle beraber ikinci dönemde de güçlü bir şekilde görevine devam etti. Almanya’da 2000’lerde iktidarda bulunan Schroeder ekonomik başarı ile ilk döneminden sonra 2002 yılında tekrar seçilirken, ikinci iktidar döneminde ekonomide aynı başarıyı sürdürememesi nedeniyle iktidardan düştü. İngiltere’de uzun süre iktidarda kalmayı başaran Tony Blair’in arkasındaki en büyük itici güç de yine ekonomik alanda sağladığı başarıydı. Türkiye’nin yakın tarihine baktığımızda da benzer örneklerle karşılaşıyoruz. 

Seçmenin bakışı
1983 yılında iktidara gelen ANAP’ın 1987 yılında iktidarını sürdürmesi, seçimlere yakın dönemde uyguladığı genişlemeci ekonomi politikalar sayesinde oldu. Üçlü koalisyon döneminde gerçekleşen başarısız ekonomik performans ve 2001 krizi sonrasında iktidarın üç ortağı da 2002 seçimlerinde Meclis dışında kaldı. 2007 genel seçimlerinde AKP’nin yüzde 46,7 oy ile iktidarını güçlendirmesinin arkasında 2003-2006 yılları arasında ortalama GSYH büyümesinin yüzde 7 oranında gerçekleşmesi ve enflasyon oranının yüzde 30’dan tek haneli seviyelere inmesi yatıyor.
‘Sokaktaki adam’ veya ortalama seçmen için bir iktidarı değerlendirme kriterlerinin arasında ön sıralarda, mevcut refah seviyesi ve geleceğe dönük ekonomik beklentiler bulunuyor. Seçmen hafızasının genelde kısa süreli olması nedeniyle özellikle seçimlere yakın olan dönemlerdeki ekonomik performans daha fazla önem kazanıyor. Bu durum Türkiye için de geçerli! Hangi parti ya da partiler seçmenin gözünde ekonomiyi daha ileriye götürebilecekleri algılamasını verebilirse iktidara talip olacaklar

 

Metin Ercan/ Radikal

Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/ekonomi-ve-secim-sonuclari/296448