Dünya Bankası Yönetici Direktörü Mahmoud Mohieldin, ''Türkiye'de daha bir kaç hafta önce çok başarılı bir şekilde sukuk ihracını yaşandığını gördük ve piyasa bunu çok iyi karşıladı. Çok iyi bir geri dönüş yaşandı. Sadece Türkiye için değil, başka ülkeler içinde bu yol açılmış oldu'' dedi.
Dünya Bankası ve Sigortacılık Eğitim Merkezi (SEGEM) tarafından İstanbul'da düzenlenen ''Değişen Dünyada Mütüel Sigorta ve Tekafül'' toplantısında konuşan Mohieldin, Türkiye'nin sukuk ihracının başka ülkeler için de model teşkil ettiğini vurgulayan Mohieldin, ''Sadece Türkiye için değil, başka ülkeler içinde bu yol açılmış oldu'' dedi.
Mütüel (kooperatif) sigorta ve tekafülün (İslami sigortacılık) küresel piyasada hızla büyüdüğünü belirten Mohieldin, küresel sigortacılık sektöründe kayda değer bir büyüme sergilendiğini, 1,3 trilyon dolarlık bir İslami varlık değerinden bahsedebileceğini, bunun giderek artması için de olanaklar mevcut olduğunu anlattı.
Ancak küresel tekafülün hala başlangıç aşamasında olduğunu, gelişiminin başlangıç evresinde yer aldığını belirten Mohieldin, 2005-2009 yılları arasında yüzde 29'luk büyüme olduğunu ve finansal krizin büyümeyi azalttığını, 2010'da ise yüzde 19'luk bir büyüme yaşandığını söyledi.
8,3 milyar dolarlık bir büyüklük olduğunu ve yıl sonunda 12 milyar dolarlık bir rakama ulaşmayı hedeflediklerini belirten Mohieldin, tekafül sisteminin yapısına ilişkin şunları kaydetti:
''Aslında burada sosyal işbirliği, dayanışma söz konusu. Bir fona katkıda bulunmaya karar veren bir gruptan bahsediyoruz. Bu fonun üyeleri tarafından uğranan hasarların ortak fondan karşılanması söz konusu. Tekafül kurumu aslında ilk kooperatif yaklaşımlarına benziyor. Avrupa'da, Amerika'da 1800'lerde başlayan kooperatifçilik hareketlerine benziyor. Burada temel değerlerin paylaşılması, gönüllü biraraya geliş, katılımcılığın artırılması ve stratejik konular, hesap verebilirliğin artırılması ve bu sayede hizmet sunulan toplumları güçlendirilmesi söz konusuydu'' ifadelerini kullandı.
İki büyük tekafül piyasasının artık Körfez birliği ülkeleri ve Malezya'da görüldüğünü, bunların yaklaşım ve oluşumlarının farklı olduğunu dile getiren Mohieldin, şöyle devam etti:
''Körfez Ülkeleri İşbirliği'nde çok fazla sayıda tekafül operatörü var. Ancak bununla birlikte, operatör başına yazılan sigorta nispeten düşük. Öbür taraftan Malezya'da daha az operatör olmasıyla birlikte ortalama oranlar çok daha fazla. Yani operatör başına brüt katkı sağlama oranları daha fazla. Artık son yıllarda sağlam çift haneli büyüme oranlarına ulaştık ama olukça düşük bir seviyeden başladığımız için bu büyümenin, büyük oranda olması aslında çok büyük bir başarı olarak addedilmemeli. İslami sigorta türleri içerisinde tekafül şeriat bilginleri tarafından en çok kabul görendir. Daha karma, hibrit bir iş modeline doğru ilerleme söz konusu. Sabit ücretli vekalet modeli bulunmakta. Tekafülün ve genel olarak İslami finansın çok umut vadeden alanlar olduğunu düşünüyorum. Özellikle Ortadoğu ve Kuzey Afrika'nın ve Güneydoğu Asya'daki yükselen piyasaların öne çıktığının görüyoruz.
İlk şeriat uyumlu sigorta 1979 yılında işletmeye alınmış olmakla birlikte piyasa hali hazırda potansiyelini tam olarak potansiyelini gerçekleştirmiş değil. Bazı İslam ülkelerinde bu şekilde sigortalanan katılımcı sayısı çok düşük. İslam ülkelerinde, Müslüman ülkelerde aslında gelişmiş ülkelerle benzer faaliyetler sürdürülmekte. Ancak bilinç eksikliği, özellikle sigorta ürünlerinin şeriata uygun olması ile ilgili eksiklik, büyümenin düşük seviyede kalmasına sebep olmaktadır.''
İslami finans ve sigortacılığın sadece Müslümanlar için değil bütün insanların kullanımına açık olduğunu belirten Mohieldin, farkındalığın yaratılmasının sadece tekafül operatörlerine değil aynı zamanda sigorta şirketlerine de faydalı olacağını kaydetti.
Gelenksel sigortacılık ile mütüel sigorta ve tekafül sisteminin yapısı arasında bazı temel bazı farkları olduğunu belirten Mohieldin, riskin nasıl ele alındığı konusunda geleneksel sigorta ile tekafülün ayrıldığını, geleneksel sigortada riskin sigortalanan sigortacıya verildiğini, tekafülde ise şeriat ilkeleri gereğince karşılıklı risk paylaşımı olduğunu, riskin transfer edilmeyip paylaşıldığını dile getirdi.
Mohieldin sözlerine şöyle devam etti:
''Pek çok İslami finans piyasasında borç eksikliği, varlıklar ve borçlar arasında, yani aktif pasif dengesinin tuturulması açısından bir takım zorluklar var. Sadece tekafülden kaynaklanan zorluklar değil. İslami bankalar ya da Türkiye'deki katılım bankaları ve fon yöneticileri bu zorluklarla karşılaşacaklar. Hem bonolar için, hem de likidite açısından dikkatli olmanın gerekli olduğunun düşünüyorum.
Türkiye pek çok açıdan öncü bir ülke. Diğer ülkelerde de farkındalık yaratılması, bilinç artırılması önemli. İstikrarlı bir tekafül piyasasının yaratılması için bütün bu zorluklarla mücadele edilmeli, yasal çerçevenin güçlendirilmesi, hükümetlerle ortak çalışma, ve yeni iş modellerinin geliştirilmesi gerekli.''
Toplantıda konuşan Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı'ndan Müsteşar Yardımcısı Burhanettin Aktaş ise Türkiye'de sigortacılık sektörünün gelişimi ve rakamsal büyüklüklerine ilişkin bilgi verdiği konuşmasında şunları kaydetti:
''Gelişmeyi yeterli görmüyoruz. Çoğunluk sigortaları başta olmak üzere, mütüel sigortacılık ve tekafül gibi farklı birçok alanda gelişim potansiyeli bulunmaktadır. Kültürel nedenlerle şu anda kadar Türkiye'deki sigortacılık potansiyeli hak ettiği yeri bulamamıştır. Bu tür yeni enstrümanlarla bu bariyerlerin aşılabileceğini düşünüyorum.
Piyasa gelişmeleri bakımından ikinci önemli hususu ise bilhassa 2006 yılından itibaren hızla artan yabancı sermaye girişidir. 2006 öncesi yanlızca 5 olan yabancı sermayeli şirket sayısı bugün 37'ye çıkmıştır. Bunların bir kısmı yeni kurulmuş bir kısmı da satın alma yoluyla sahiplenme şeklinde gerçekleşmiştir. Bugün Avrupa'nın en büyük 20 sigorta grubundan 14'ü Türkiye piyasasında çalışmaktadır''