Krizden çıkış stratejisinde kutuplaşma...
Tarih: 16 Temmuz 2010 - 10:10
Ekonomik krizden çıkma yollarıyla ilgili görüş ayrılıkları sürerken, iktisatçılar arasındaki tartışmanın temelinde ise geçmiş korkuların yansıması yatıyor.
Avrupa ve ABD arasında, 1929'daki Büyük Buhran'dan sonra yaşanan en şiddetli ekonomik krizden çıkma yollarıyla ilgili görüş ayrılıkları sürerken, iktisatçılar arasındaki tartışmanın temelinde ise geçmiş korkuların yansıması yatıyor.
Emek KAPLANGİL / MİLLİYET
Son olarak Haziran'da dünyanın en gelişmiş ülkelerinin liderlerini Kanada'da biraraya getiren G20 toplantılarında, geniş biçimde tartışılan bu konu için her iki tarafın da haklı nedenleri bulunuyor.
Avrupa tarafı, ekonomide yeniden güven tesis etmeyi sağlayacak mali sıkılaştırma politikalarının, güçlü ve sürdürülebilir bir büyüme için gerekli olduğunu savunurken, ABD tarafı ise resesyon döneminde teşviklerin sona erdirilmemesi gerektiğini düşünüyor.
NAZİLERİN HAYALETLERİ AVRUPA'DA DOLAŞIYOR
Avrupa, yüksek bütçe açıkları ve kamu borçlarının olduğu bir dönemde teşvikler aracılığıyla yapılacak harcamaların hiper enflasyon tehlikesi doğuracağını bunun da 1920'li yıllarda yapılan hataların tekrarı olacağı görüşünde. Bu görüşü savunanlar, hiper enflasyon ortamının daha sonra İkinci Dünya Savaşı'nın başlıca nedeni olan Nazizm'e neden olmasını da tezlerin güçlendiren bir nokta olarak vurguluyor.
Birinci Dünya Savaşı'ndan mağlup ayrılan Almanya'da o dönemde yaşanan hiper enflasyon ve aşırı boyutlara varan isşizlik, 1933'te iktidara gelen Adolf Hitler'in uyguladığı stratejilerle çözülmüştü. Hitler'in bu şekilde elde ettiği destek İkinci Dünya Savaşı'na giden sürecinde başlamasına neden olmuştu.
ABDNİN ARKASINDA NOBELLİ EKONOMİST VAR
ABD ise toparlanmanın gücüne yönelik endişelerinin ortaya çıktığı dönemde, ekonomiyi canlandıracak çabuk ve güçlü adımlar atılmasının gerekliliğini savunuyor.
ABD'nin bu görüşlerinin en ateşli savunucularının başında ise Nobel Ödüllü Ekonomist Paul Krugman geliyor. Krugman geçtiğimiz günlerde New York Times'ta kaleme aldığı bir yazıda, bundan önce iki ekonomik buhran dönemi yaşandığını ve şu anda da üçüncü bir buhran döneminin başlangıç safhasında olduğumuzu ileri sürdü.
Krugman buhran dönemlerinden ilkinin 1873 yılında yaşanan panik döneminden sonra görülen uzun deflasyon ve istikrarsızlık süreci olduğunu belirtti. Ekonomist, ikincisinin ise 1929 ve 1931 yılları arasındaki finansal krizden sonra yaşanan yoğun işsizlik dönemi olduğunu söyledi. Krugman bunlardan ilkini Uzun Buhran, ikincisinin ise Büyük Buhran olarak anıldığını anımsattı.
Krugman, hiçbir buhran döneminde ekonomik performansın sürekli düşüş göstermediğini belirtti ve son finansal kriz sonrası içinde bulunduğumuz dönemde de buna benzer bir büyüme görüldüğüne işaret etti.
İLK ŞOKUN ETKİSİNİ GİDERMİYOR
Ancak ünlü ekonomist, bu büyüme dönemlerinin hiçbir zaman yaşanan ilk şokun etkisini giderecek kadar güçlü olmadığını ve ardından ekonomini yeniden kötüleştiğine dikkat çekti.
Bu nedenle Avrupa'nın aldığı kemer sıkma önlemlerine karşı çıkan ekonomist, G20 toplantılarında, asıl tehlike deflasyon olmasına rağmen hükümetler saplantılı bir şekilde enflasyonu öne çıkardı ve sorunun yetersiz harcama olduğu bir dönemde kemer sıkma yönünde tavsiyelerde bulundu dedi.
Krugman sözlerine şöyle devam etti: Her şeyin ötesinde, özellikle uzun dönemli işsizlik oranına bakıldığında bundan kısa bir süre önce felaket sayılabilecek bir noktada olduğu görülürken, hiçbir şekilde hızlı düşebileceğine yönelik bir işaret de görülmüyor. Bu durumda hem ABD hem de İngiltere'nin, Japonya'da görülen deflasyonist tuzaklara doğru ilerlediğini görüyoruz...
Bu aslında, politika yapıcılarının piyasaların anladığı şeyi anlamadığını gösteriyor. Uzun dönemli mali sorumluluk önemli olsa da, ekonomik olarak buhran yaşanan bir dönemde harcamaların kısılması, o buhranı daha da derinleştirir ve deflasyona yol açar. Bu durum da ortaya kendi kendine zarar vermekten başka bir sonuç çıkarmaz...
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/krizden-cikis-stratejisinde-kutuplasma/281208