Nasıl bir bankacılık sistemi olmalı?
Tarih: 23 Şubat 2010 - 14:12
Yılmaz, bugün dünyanın bankacılık sektörüne getirmek istediği bir çok düzenlemenin Türk bankaları tarafından zaten uygulandığını söyledi.
* Ece CEYHUN- DÜNYA GAZETESİ BORSA / FİNANS SERVİSİ
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, dünyanın Finansal İstikrar Kurumu bünyesinde bankaların büyüklüklerine sınırlama getirilmesinden ziyade faaliyet alanlarının yeniden düzenlenmesi için çalıştığını söyledi. Yılmaz, likidite, sermaye ve kaldıraçlarla ilgili dünyanın bugün konuştuğu düzenlemeleri zaten Türkiye'nin uyguladığını belirterek mevduata yüzde 10 sınır getirilmesi tartışmasını gerçekçi bulmadığını söyledi. Bankaların ölçülerini küçültmek suretiyle ortaya çıkan sistemik riski azaltabilir miyiz konusunun da hararetle tartışıldığını ve ağır basana görüşün bankalar bankacılık yapsın ilkesi olduğunu anlatan Yılmaz, "Bankaların büyüklüğü konusu önemli ama ondan daha önemlisi bankaların faaliyet alanları" dedi.
Bakan Babacan'ın düzenlediği ve mevduata yüzde 10 sınır konusunun da konuşulduğu basın toplantısının ardından bazı basın yayın organlarında tüm görüşmelerin Merkez Bankası tarafından yürütüldüğüne dair haberlerin de çıktığını hatırlatan Merkez Bankası Başkanı Yılmaz DÜNYA'ya yaptığı açıklamada bu yorumların hatalı olduğunu belirterek "Türkiye'deki düzenleme çerçevesinde Sayın Bakan'ın ilgili kuruma yazdığı yazı çerçevesinde ilgili kuruluş Merkez Bankası. Ama BDDK, Hazine, SPK, TMSF, Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu ile birlikte işbirliği yapıyoruz. Bir platform oluşturduk bütün bilgi ve belgeleri bu havuza koyuyoruz anında ulaşım söz konusu. Her türlü gelişmeden ilgili kurumları bilgilendiriyoruz. Onun dışında ilk toplantısına biz katılmış olmamıza rağmen uluslar arası ödemeler bankası nezdindeki Basel Banka Gözetim ve Denetim Komitesi'nin üst kuruluşu olan merkez bankası başkanları gözetim ve denetim otoritesinin başkanlığını yaptığı kurula Merkez Bankası Başkanı ve BDDK Başkanı birlikte katılıyoruz. Ayrıca İngiltere gözetim ve denetim otoritesinin başkanlığını yaptığı gözetim ve denetim platformunun toplantısına artık BDDK Başkanı katılıyor.Muhasebe standartları ve diğer bankacılıkla ilgili hususlar ile ilgili karar alan kural belirleyen kuruluşa ise Merkez Bankası üye. Dolayısıyla koordineli çalışıyoruz" açıklamasını yaptı.
Kurum harıl harıl çalışıyor
Ve bilgi üretiyor
Uluslar arası arenada Finansal İstikrar Kurumu'nun çatısı altında bankacılık sektörünün geleceğini tartıştığını anlatan Yılmaz, şu bilgileri verdi: "Finansal İstikrar Kurumu 1998'deki Asya krizi sonrasında Asya ve G-7 ülkelerinin ortaklaşa kurdukları bir forum. Uluslar arası ödemeler bankası nezdinde. Bu mali kriz ortaya çıktıktan sonra yapılan toplantılar sonucunda G-20 ülkelerinin de G-7 ülkeleri ile ortak hareket etmesi ortaya çıktı ve alınan bir karar sonucunda da Finansal İstikrar Forumu; Finansal İstikrar Kurumu'na dönüştürüldü. Bu, herhangi bir uluslar arası anlaşmayla kurulmuş bir kurum değil. Yasal yetkileri nerede başlar nerede biter çok net değil. Ancak bir centilmenlik anlaşması var ve o centilmenlik anlaşması sonucunda kurum harıl harıl çalışıyor ve bilgi üretiyor. Bir de karar alma organı var. Çok kalabalık bir kuruluş ve kararlar oy birliği ile alınıyor. Onun altında 3 tane daimi komite var. Biri kırılganlıkları takip etme komitesi ki biz Türkiye olarak buna üye değiliz. Türkiye gözetim ve denetim koordinasyonu platformu ile standartları tespit ve uygulama kurulunun üyesi."
Bir çok teknik konu ve
Soru üzerinde çalışılıyor
Mevduata yüzde 10 sınırlama getirilmesinin Obama'nın planı içinde olduğunu Finansal İstikrar Kurumu'nun ise daha farklı konular üzerinde çalıştığını aktaran Yılmaz, "Bankaların sermayelerinin yapılandırılması başı derde girdiğinde hangi tür sermaye istenecek. Bununla ilgili ne yapılacak. Bankalara likidite rasyoları getirilmeye çalışılıyor. Kaldıraç oranları ile ilgili düzenleme getirilmeye çalışılıyor. Banka yöneticilerinin alacakları bonus ve maaşlara düzenlemeler getirilmeye çalışılıyor. Bir bankanın başı derde girdiğinde iflas masasına nasıl gidecek; nasıl sonuçlandırılacak. Birden fazla ülkeyi ilgilendiriliyorsa bu nasıl yapılacak. Birden fazla ülkede faaliyet gösteren bankalarda gözetim ve denetim nasıl yapılacak. Gözetim-denetim birlikleri kurdular. Ayrıca muhasebe standartlarıyla ilgili bankalar şu anda piyasa değerine göre fiyatlıyorlar. Bu da bugün içinde bulunduğumuz ortamda daha fazla zarar yazmalarına neden oluyor. Bu zararları azaltabilecek yöntemler var mı sorusu soruluyor ve beklenen kayıp diye bir konsept geliştiriliyor. Bunun üzerinde çalışılıyor ve bankaların elinde bulunan menkul kıymetlerden başka bir sürü konu üzerinde çalışılıyor" diye konuştu.
Türkiye bir çok kuralı
2 senedir uyguluyor
Ülkelerin koordinasyonla çalıştığını ve bütün ülkeler için geçerli olacak minimum standartların tespit edilmesi üzerine yoğunlaştığını da vurgulayan Yılmaz, "Bizim Türk mali sistemi olarak buradan çıkaracağımız dersten ziyade aktaracağımız tecrübelerimiz var. Şu anda bu kuruluşların yapmaya çalıştığını mesela likidite rasyosu ile ilgili düzenlemeleri Türkiye'de 2007'den beri uyguluyoruz. Kaldıraçlarla ilgili olarak Türkiye'de düzenleme var ve uyguluyoruz. Sermaye yeterliliği düzenlemeleri var ve biz şimdi getirilmek istenen düzenlemeleri 1.5-2 yıldır uyguluyoruz. Dolayısıyla bizim oralara aktaracağımız tecrübelerimiz var" dedi.
Ölçekten ziyade bankaların
Yaptıkları işlerde sorun var
Finansal İstikrar Kurumu çerçevesinde yürütülen tartışmalardan birinin de bankaların büyüklüğü çevresinde döndüğünü belirten Yılmaz, global bankaların iflas ettirilemeyecek kadar büyük ve batırılamayacak kadar birbirleri ile ilişkilileri olduğunu da kaydetti.
"Bankalar, bankacılık yapsın görüşü ağır basıyor" diyen Yılmaz, "Acaba bankaların ölçülerini küçültmek suretiyle ortaya çıkan sistemik riski azaltabilir miyiz konusu da hararetle tartışılıyor. Gelinen noktada henüz alınmış bir karar olmamakla birlikte ölçeğin önemli olduğunu ama bizatihi ölçeğin kendisinin sistemik risk açısından küçültmenin yeterli olmayacağı konusunda bir görüş var. Burada ölçekten ziyade bankanın yaptığı işlerle ilgili sorun olduğu tartışılıyor. Bu da nedir bankalar bankacılık yapsın. Bankalar; ticaret bankacılığı, yatırım bankacılığı, sigortacılık, döviz büfesi işletmeciliği yaparsa seyahat şirketi satın alır turizm hizmetleri vermeye çalışırsa koskocaman bir dev ortaya çıkıyor. Bunu yönetecek kişinin bütün bu konularda bilgi ve beceri sahibi olması doğru değil. Bankaların mevduatına yüzde 10 sınır getirmekten ziyade bu görev alanlarını sınırlamakta fayda var deniyor" ifadelerini kullandı.
Tartışma, bankaların işlem
Alanlarının belirlenmesinde
Yılmaz, bankaların topladıkları mevduatlarla sanayiciyi kredilendirmesi gerektiği üzerinde durulduğuna dikkat çeken bankaların, bankacılık defteri ile kendi nam ve hesaplarına yaptıkları işlem defterlerinin ayrılması gerektiği üzerinde durulduğu bilgisini verdi. Yılmaz, "Bu ciddi tartışılıyor ve kendi nam hesaplarına yaptıkları işlemlerin yasaklanması isteniyor. Türkiye'de ortaya çıkan tartışmada bankaların toplayacakları mevduatın yüzde 10 ile sınırlanmasını ben gerçekçi bulmuyorum. Sorun burada değil. Sorun nerede? Biz gelirlerimizden tasarruf ediyoruz bunu bankalara veriyoruz mevduat yapıyoruz. Bankalarda bunu sanayiciye, tüccara, müteşebbise vererek iş ve aş bulsun istihdam yaratsın diye kredi sağlıyor. Halbuki şu anda bankalar kendi nam ve hesaplarına işlem yapmak için vatandaştan topladığı mevduatlarla petrol piyasasında spekülasyon yapıyorlar, bakır piyasasında spekülasyon yapıyorlar, nikel piyasasında spekülasyon yapıyorlar. Ve kendi nam ve hesaplarına emtia piyasasında işlem yapıyorlar. Onların görevi bu tür spekülasyonları işlemleri yapmak değil, bakırı bakır olarak, nikeli nikel olarak, petrolü petrol olarak kullanacak kişilere kredi vermek. Sınırlamaların bankaların iştigal alanları ile işlem yapacakları alanların sınırlanması ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Finansal İstikrar Kurumu'nda bu husus ciddi olarak tartışılıyor" bilgisini verdi.
Türk bankacılığının böyle bir sorunu olmadığını da yineleyen Yılmaz, "Bu dışarıdaki bankaların sorunu. Bizim dışarıdan şu anda bankacılık sisteminin güçlendirilmesi açısından yeniden sermayelendirme konusunda bir ihtiyacımız yok. Kaldıraç oranları ile ilgili bir sorunumuz yok. Likidite yönetimi ile ilgili bir sorunumuz yok. Bütün bunlar ABD, Avrupa bankalarında olmayan ancak bizim 1.5-2 yıldır uyguladığımız ve bizim örnek olacağımız konular. ABD yönetimi böyle bir karar aldığı için Türkiye'de de böyle bir tartışma başladı ama bu bizim değil BDDK'nın konusu. Bankaların büyüklüğü konusu önemli ama ondan daha önemlisi bankaların faaliyet alanları" dedi.
Bizimde alacağımız dersler var
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Türkiye'nin kriz tecrübelerini diğer ülkelere aktarıp aktarmadığının sorulması üzerine ise şu cevabı verdi: "Alman Başbakanı diğer ülkelerin tecrübelerinden yararlanmak için bir grup topladı o grupta bende vardım. 'Artık dünyaya ders verebiliriz' diye büyük iddiaların sahibi değilim. Ancak bizim içinden geçtiğimiz ve yeniden yapılandırdığımız bankacılık krizi ile bu ülkelerin muhatap olduğu bankacılık krizi özü itibariyle farklı ve bizde o konularda çok fazla deneyim sahibi değiliz. Bizde 2001 krizinde alacaklı ile borçlu arasındaki ilişki direkti. Sorunun nerede olduğunu biliyorduk. Yaşanan mali krizde ise alacaklı ile borçlu arasında irtibatsızlık söz konusu. En başta konut kredisi alanın kim ve hangi şartlarda aldığını biliyoruz ama o alınan konut kredisinden sonra ortaya çıkartılan tahvillerle yeniden satılması noktasında ilk alacaklı ile son alacaklı arasındaki ilişki kopuk ve bunun yönetimi de son derece zor. Dolayısıyla bu konularda bizim onlara verecek herhangi bir tavsiyemiz olamaz. Biz onları dikkatlice inceleyerek Türkiye ve Türkiye gibi ülkelerde olmaması için ne yapabiliriz sorusunu sorup bunun üzerinde çalışmalıyız ki çalışıyoruz."
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/nasil-bir-bankacilik-sistemi-olmali/269468