Daha önemlisi bankaların faaliyet alanları
Tarih: 23 Şubat 2010 - 10:25
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, dünyanın Finansal İstikrar
Kurumu bünyesinde bankaların büyüklüklerine sınırlama getirilmesinden ziyade faaliyet alanlarının yeniden düzenlenmesi için çalıştığını söyledi.
Dünya Gazetesine açıklamalarda bulunan Yılmaz, likidite, sermaye
ve kaldıraçlarla ilgili dünyanm bugün konuştuğu düzenlemeleri zaten
Türkiye'nin uyguladığını belirterek mevduata yüzde 10 sınır getirilmesi
tartışmasını gerçekçi bulmadığını söyledi.
Bankaların ölçülerini küçültmek suretiyle ortaya çıkan sistemik
riski azaltabilir miyiz konusunun da hararetle tartışıldığını ve ağır
basana görüşün bankalar bankacılık yapsın ilkesi olduğunu anlatan
Yılmaz, "Bankalara büyüklüğü konusu önemli ama ondan daha önemlisi
bankaların faaliyet alanları" dedi.
Bakan Babacan'ın düzenlediği ve mevduata yüzde 10 sınır konusunun da
konuşulduğu basın toplantısının ardından bazı basın yayın organlarında
tüm görüşmelerin Merkez Bankası tarafından yürütüldüğüne dair
haberlerin de çıktığını hatırlatan Merkez Bankası Başkanı Yılmaz
bu yorumların hatalı olduğunu belirterek "Türkiye'deki düzenleme
çerçevesinde Sayın Bakan'ın ilgili kuruma yazdığı yazı çerçevesinde
ilgili kuruluş Merkez Bankası. Ama BDDK, Hazine, SPK, TMSF, Türkiye
Muhasebe Standartları Kurulu ile birlikte işbirliği yapıyoruz. Bir
platform oluşturduk bütün bilgi ve belgeleri bu havuza koyuyoruz
anında ulaşım söz konusu. Her türlü gelişmeden ilgili kurumları
bilgilendiriyoruz. Onun dışmda ilk toplantısına biz katılmış olmamıza
rağmen uluslar arası ödemeler bankası nezdindeki Basel Banka Gözetim
ve Denetim Komitesi'nin üst kuruluşu olan merkez bankası başkanları
gözetim ve denetim otoritesinin başkanlığını yaptığı kurula Merkez
Bankası Başkam ve BDDK Başkanı birlikte katılıyoruz. Aynca İngiltere
gözetim ve denetim otoritesinin başkanlığını yaptığı gözetim ve denetim
platformunun toplantısına artık BDDK Başkanı katılıyor.Muhasebe standardan
ve diğer bankacılıkla ilgili hususlar ile ilgili karar alan kural
belirleyen kuruluşa ise Merkez Bankası üye. Dolayısıyla koordineli
çalışıyoruz" açıklamasını yaptı.
Uluslar arası arenada Finansal İstikrar Kurumu'nun çatısı altında
bankacılık sektörünün geleceğini tartıştığını anlatan Yılmaz, şu
bilgileri verdi:
"Finansal İstikrar Kurumu 1998'deki Asya krizi
sonrasmda Asya ve G-7 ülkelerinin ortaklaşa kurdukları bir forum.
Uluslar arası ödemeler bankası nezdinde. Bu mali kriz ortaya çıktıktan
sonra yapılan toplantılar sonucunda G-20 ülkelerinin de G-7 ülkeleri
ile ortak hareket etmesi ortaya çıktı ve alınan bir karar sonucunda da
Finansal İstikrar Forumu Finansal İstikrar Kurumu'na dönüştürüldü.
Bu, herhangi bir uluslar arası anlaşmayla kurulmuş bir kurum değil.
Yasal yetkileri nerede başlar nerede biter çok net değil. Ancak bir
centilmenlik anlaşması var ve o centilmenlik anlaşması sonucunda kurum
harıl harıl çalışıyor ve bilgi üretiyor. Bir de karar alma organı var.
Çok kalabalık bir kuruluş ve kararlar oy birliği ile alınıyor. Onun
altında 3 tane daimi komite var. Biri kırılganlıkları takip etme
komitesi ki biz Türkiye olarak buna üye değiliz. Türkiye'gözetim ve
denetim koordinasyonu platformu ile 'standartları tespit ve uygulama
kurulunun üyesi."
Mevduata yüzde 10 sınırlama getirilmesinin Obama'nın planı içinde
olduğunu Finansal İstikrar Kurumu'nun ise daha farklı konular
üzerinde çalıştığını aktaran Yılmaz, "Bankaların sermayelerinin
yapılandırılması başı derde girdiğinde hangi tür sermaye istenecek.
Bununla ilgili ne yapılacak. Bankalara likidite rasyoları getirilmeye
çalışılıyor. Kaldıraç oranlan ile ilgili düzenleme getirilmeye
çalışılıyor. Banka yöneticilerinin alacakları bonus ve maaşlara
düzenlemeler getirilmeye çalışılıyor. Bir bankanın başı derde
girdiğinde iflas masasına nasıl gidecek nasıl sonuçlandırılacak.
Birden fazla ülkeyi ilgi-lendiriliyorsa bu nasıl yapılacak. Birden
fazla ülkede faaliyet gösteren banfcalardaiğöaeürocvede»eiW£Stva-sıl
yapılacak: Gözetim-denetim birlikleri kurdular. Ayrıca muhasebe
standartlarıyla ilgili bankalar şu anda piyasa değerine göre
fiyatlıyorlar. Bu da bugün içinde bulunduğumuz ortamda daha fazla
zarar yazmalarına neden oluyor. Bu zararları azaltabilecek yöntemler
var mı sorusu soruluyor ve beklenen kayıp diye biı konsept
geliştiriliyor. Bunun üzerin de çalışılıyor ve bankaların elinde bu
lunan menkul kıymetlerden başka bi sürü konu üzerinde çalışılıyor" diy
konuştu. Ülkelerin koordinasyonl çalıştığını ve bütün ülkeler için
geçer olacak minimum standartların tespit edilmesi üzerine
yoğunlaştığını da vurgulayan Yılmaz, "Bizim Türk mali sistemi olarak
buradan çıkaracağımız dersten ziyade aktaracağımız tecrübelerimiz var.
Şu anda bu kuruluşların yapmaya çalıştığını mesela likidite rasyosu
ile ilgili düzenlemeleri Türkiye'de 2007'den beri uyguluyoruz.
Kaldıraçlarla ilgili olarak Türkiye'de düzenleme var ve uyguluyoruz.
Sermaye yeterliliği düzenlemeleri var ve biz şimdi getirilmek istenen
düzenlemeleri 1.5-2 yıldır uyguluyoruz. Dolayısıyla bizim oralara
aktaracağımız tecrübelerimiz var" dedi.
Finansal İstikrar Kurumu çerçevesinde yürütülen tartışmalardan birinin
de bankaların büyüklüğü çevresinde döndüğünü belirten Yılmaz, global
bankaların iflas ettirilemeyecek kadar büyük ve baörıla-mayacak kadar
birbirleri ile ilişkilileri olduğunu da kaydetti. "Bankalar,
bankacılık yapsın görüşü ağır basıyor" diyen Yılmaz, "Acaba bankaların
ölçülerini küçültmek suretiyle ortaya çıkan sistemik riski azaltabilir
miyiz konusu da hararede tartışılıyor. Gelinen noktada henüz alınmış
bir karar olmamakla birlikte ölçeğin önemli olduğunu ama bizatihi
ölçeğin kendisinin sistemik risk açısından küçültmenin yeterli
olmayacağı konusunda bir görüş var. Burada ölçekten ziyade bankanın
yapöğı işlerle ilgili sorun olduğu tartışılıyor. Bu da nedir bankalar
bankacılık yapsın. Bankalar ticaret bankacılığı, yatırım bankacılığı,
sigortacılık, döviz büfesi işletmeciliği yaparsa seyahat şirketi satın
alır turizm hizmetleri vermeye çalışırsa koskocaman bir dev ortaya
çıkıyor. Bunu yönetecek kişinin bütün bu konularda bügi ve beceri
sahibi olması doğru değil. Bankaların mevduatına yüzde 10 sınır
getirmekten ziyade bu görev alanlarını sınırlamakta fayda var deniyor"
ifadelerini kullandı.
Yılmaz, bankaların topladıktan mevduatlarla sanayiciyi kredilendirmesi
gerektiği üzerinde durulduğuna dikkat çeken bankaların, bankacılık
defteri ile kendi nam ve hesaplarına yapakları işlem defterlerinin
ayrılması gerektiği üzerinde durulduğu bilgisini verdi.
Yılmaz, "Bu ciddi tartışılıyor ve kendi nam hesaplarına yaptıkları
işlemlerin yasaklanması isteniyor. Türkiye'de ortaya çıkan tartışmada
bankaların toplayacakları mevduatın yüzde 10 ile sınırlanmasını ben
gerçekçi bulmuyorum. Sorun burada değil. Sorun nerede? Biz
gelirlerimizden tasarruf ediyoruz bunu bankalara veriyoruz mevduat
yapıyoruz. Bankalarda bunu sanayiciye, tüccara, müteşebbise vererek iş
ve aş bulsun istihdam yaratsın diye kredi sağlıyor. Halbuki şu anda
bankalar kendi nam ve hesaplarına işlem yapmak için vatandaştan
topladığı mevduatlarla petrol piyasasında spekülasyon yapıyorlar,
bakır piyasasında spekülasyon yapıyorlar, nikel piyasasında
spekülasyon yapıyorlar. Ve kendi nam ve hesaplarına emtia piyasasında
işlem yapıyorlar. Onların görevi bu tür spekülasyonları işlemleri
yapmak değil, bakın bakır olarak, nikeli nikel olarak, petrolü petrol
olarak kullanacak kişilere kredi vermek. Sınırlamaların bankaların
iştigal alanlan ile işlem yapacakları alanların sınırlanması ile
ilgili olduğunu düşünüyorum. Finansal İstikrar Kurumu'nda bu husus
ciddi olarak tartışılıyor" bilgisini verdi.
Türk bankacılığının böyle bir sorunu olmadığını da yineleyen Yılmaz,
"Bu dışarıdaki bankaların sorunu. Bizim dışarıdan jşu anda bankacılık
sisteminin güçlendirilmesi açısından yeniden sermayelendirme konusunda
bir ihtiyacımız yok. Kaldıraç oranlan ile ilgili bir sorunumuz yok.
Likidite yönetimi ile ilgili bir sorunumuz yok. Bütün bunlar ABD,
Avrupa bankalannda olmayan ancak bizim 1.5-2 yıldır uyguladığımız ve
bizim örnek olacağımız konular. ABD yönetimi böyle bir karar aldığı
için Türkiye'de de böyle bir tartışma başladı ama bu bizim değil
BDDK'nın konusu. Bankaların büyüklüğü konusu önemli ama ondan daha
önemlisi bankaların faaliyet alanları" dedi.
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Türkiye'nin kriz tecrübelerini
diğer ülkelere aktarıp aktarmadığının sorulması üzerine ise şu cevabı
verdi:
"Alman Başbakanı diğer ülkelerin tecrübelerinden yararlanmak
için bir grup topladı o grupta ben de vardım. 'Artık dünyaya ders
verebiliriz' diye büyük iddiaların sahibi değilim. Ancak bizim içinden
geçtiğimiz ve yeniden yapılandırdığımız bankacılık krizi ile bu
ülkelerin muhatap olduğu bankacılık krizi özü itibariyle farklı ve
bizde o konularda çok fazla deneyim sahibi değiliz. Bizde 2001
krizinde alacaklı ile borçlu arasındaki ilişki direkti. Sorunun nerede
olduğunu biliyorduk. Yaşanan mali krizde ise alacaklı ile borçlu
arasında irtibatsızlık söz konusu. En basta konut kredisi alanın kim
ve hangi şartlarda aldığını biliyoruz ama o alınan konut kredisinden
sonra ortaya çıkartılan tahvillerle yeniden satılması noktasında ilk
alacaklı ile son alacaklı arasındaki ilişki kopuk ve bunun yönetimi de
son derece zor. Dolayısıyla bu konularda bizim onlara verecek herhangi
bir tavsiyemiz olamaz. Biz onları dikkatlice inceleyerek Türkiye ve
Türkiye gibi ülkelerde olmaması için ne yapabiliriz sorusunu sorup
bunun üzerinde çalışmalıyız ki çalışıyoruz."
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/daha-onemlisi-bankalarin-faaliyet-alanlari/269465