Yazdır

Bankacıların 2010 beklentileri iyimser

Tarih: 09 Ocak 2010 - 01:27

Global krizin etkilerinden kaçamasa da şimdilik fazla yara almadan kurtulan Türk bankacılık sektörünü 2010’da neler bekliyor? Akbank, Garanti, Finansbank, Yapı Kredi Bankası genel müdürleri ve İş Bankası’nın bu soruya verdikleri yanıtlara göre sektör 2010 yılında da fazla rahat olamayacak. Fakat...

Global krizin yaşandığı 2009’da Türk bankacılık sistemi başarılı bir sınav verdi. Gelişmiş ülkelerde global krizin tetikleyicisi olan bankalar, krizin sonuçlarından da en ağır şekilde etkilenen sektörlerin başında geldi. Krizden göreceli olarak daha az etkilenen Türkiye ise bunu bankacılık sektörünün sağlam olmasına borçlu. Bu süreçte bankalar frene bassa da batan banka olmaması, Türkiye’yi global kriz ortamında çekim merkezi konumuna yükseltti Peki 2009’da yaşanan global krizde önemli bir sınav veren Türk bankacılık sistemini, 2010 yılında neler bekliyor? Hangi gelişmeler, sektöre damgasını vurmaya aday? Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen, 2010 yılı ve sonrasını, bankacılık dinamikleri açısından Türkiye’nin önemli bir değişim sürecine gireceği bir dönem olarak tanımlıyor. Özen, alışıla gelmiş yüksek reel faiz ortamı ortadan kalkarken düşük marjlarla bankacılık yapabilmenin hiç olmadığı kadar önemli olacağını öngörüyor. İki temel stratejik öncelik Bu ortamda 2010’da finansal sistem oyuncularının iki temel stratejik önceliği olacağını belirten Özen, şöyle devam ediyor: “Hacimsel büyüme ve faiz dışı giderlerin etkin yönetimi. Faiz gelirlerini, en azından koruyabilmek için bütün oyuncular ilave hacim yaratma arayışına girecekler. Belki de son yılların en yüksek rekabet ortamını yaşayacağımız sene olacak 2010. Yüksek rekabet, fiyatları aşağıya çekecek ve sistemin üzerindeki marj baskısını arttıracaktır. Bu ortamda, faiz dışı giderlerin etkin yönetimi çok önemli değişken olacak.” Özen, sektördeki birçok oyuncunun, 2009’da erteledikleri yatırım harcamalarını, 2010’da hayata geçireceklerini de sözlerine ekliyor. Büyüme potansiyeli Akbank Genel Müdürü Ziya Akkurt ise buna karşın finansal ürünlerin halen yeterli ölçüde yaygınlaşmaması ve finans sektörünün doymamış olması nedeniyle, önümüzdeki dönemde bankacılık sektörünün yüksek bir büyüme potansiyeli taşıdığını düşünüyor. Bununla birlikte Türkiye’nin, jeo-stratejik konumu, büyüklüğü, nüfusu, nitelikli işgücü ve sahip olduğu canlı yurt içi finans piyasası ile Ortadoğu’nun artan finansal ihtiyaçlarını karşılayacak bir merkez olma potansiyeline sahip olduğunu belirten Akkurt, “Bölgede proje finansmanı ve altyapı yatırımları için büyük bir potansiyel bulunuyor. Türkiye, kaliteli insan sermayesi ve know-how’ı ile bölgede bu potansiyeli destekleyecek tek ülke konumundadır” diyor. Akkurt, İstanbul’un, bölgesel bir finans merkezi olma yolunda taşıdığı potansiyelin önümüzdeki dönemde bankacılık sektörü açısından büyük fırsatlar yaratacağını da vurguluyor. Aşırı düzenleme riski İş Bankası’na göre ise 2010 yılında bankacılık sektörü, küresel düzeyde “aşırı düzenleme” riskiyle karşı karşıya. Buna göre bankacılık sektörüne ilişkin düzenlemelerin gereğinden fazla sıkılaştırılması, ekonomik canlanma açısından kritik öneme sahip kredilendirme sürecini olumsuz yönde etkileyebilir. Bankadan Ekonomist’e yapılan açıklamaya göre, 2009 yılında Türk bankacılık sektöründe kaydedilen büyümenin önceki yıllara kıyasla daha sınırlı kalmasına karşın, Türkiye ekonomisinin büyüme potansiyeli ve bölgenin sunduğu yeni iş fırsatları nedeniyle, global krizin aşılmasının ardından sektör hızla büyümeye devam edecek. Ayrıca bankaların karlılıklarını korumak için verimlilik artırıcı ve maliyetleri kontrol edici politikalara da önem verileceği tahmin ediliyor. Sektörün kredibilitesi var Yapı Kredi Bankası Genel Müdür Faik Açıkalın ise 2010 yılında bankaların karlarında 2009’da görülen artışın gözlenmesinin mümkün görünmediğini düşünüyor. Bununla birlikte, müşteri memnuniyetine ve hizmet kalitesine odaklanarak müşterileriyle olan ilişkileri güçlendirmeye devam ederken, giderlerini kontrol edebilen bankaların 2010 yılında da başarılı bir performans sergileyeceklerini belirtiyor. Açıkalın, bu koşullarda bankaların kredi akışını sağlarken agresif bir şekilde piyasa payı elde etme yarışına girmekten ziyade, isabetli tercihlerle büyümeye önem vermelerinin daha doğru olacağını düşünüyor. Açıkalın, sağlam sermaye yapısı, güçlü insan kaynağı ve gelişmiş teknolojik altyapısı ile Türk bankacılık sektörünün krizi iyi yönetmiş olmanın getirdiği kredibiliteye de sahip olduğunu hatırlatıyor. Önemli fırsatlar çıkabilir Finansbank Genel Müdürü Sinan Şahinbaş ise 2010 yılında, hem ülkeye gelen doğrudan ve dolaylı yatırımlar hem de Türkiye’nin büyüme potansiyeli düşünüldüğünde ülkemiz ve bankacılık adına son derece önemli fırsatların çıkacağını düşünüyor. Bu fırsatların yanında 2010’un sektör için pozitif olmayan beklentileri de içerdiğini söyleyen Şahinbaş, “En önemli riskler, kredi riski ve sektörümüzün aktif pasif vade uyumsuzluğunun neden olduğu faiz riskidir. Bankacılık sektörünün bu dönemde elindeki kaynağı çok dikkatli kullanması ve karlılığını devam ettirmesi gerekiyor” diyor. BANKACILIK SEKTÖRÜNDE 2010’DA NELER OLABİLİR? - Son yıllarda finans sektöründeki hızlı büyüme ve finansal derinleşmeye karşın finansal ürünler, halen yeterli ölçüde yaygın değil. Dolayısıyla sektör yüksek bir büyüme potansiyeli taşıyor. - İstanbul’un bölgesel bir finans merkezi olma potansiyeli, önümüzdeki dönemde bankacılık sektörü açısından büyük fırsatlar yaratabilir. - Finans sektöründeki büyümenin, yeni istihdam olanakları ve yabancı sermaye için daha elverişli bir ortam yaratması bekleniyor. - Bankalar 2009’da erteledikleri yatırım harcamalarını 2010’da tekrar hayata geçirecekler. Özellikle şube açma ve personel almada 2009’da frene basan bankalar, 2010’da bu konuda daha aktif olabilirler. - Sektörde rekabetin daha da artması, en büyük zorluklardan biri olarak görülüyor. - Bankalar açısından risk yönetiminin önemi devam edecek. - Siyasi ve ekonomik istikrar sürecinin devam etmesi kritik öneme sahip. - Mali disiplin ve kamu dengelerinin uzun vadede sürdürülebilirliğinin sağlanması yatırımcıların güveni açısından önem taşıyor. - Yüksek işsizlik ve sınırlı gelir artışının 2010 yılında da devam etmesi bekleniyor. Bu da sektördeki büyümeyi olumsuz etkiyecek. - Düşen faizler, yüksek reel faiz ortamını ortadan kaldırdı. Bankalar, artık daha düşük marjlarla çalışmak zorunda kalacak. - Ertelenen kredi talebi, bankaların ilave hacim yaratma isteğiyle birleşerek 2009’da yerinde sayan kredilerin yüzde 10-15 civarında büyütmesi bekleniyor. - Global krizin etkisiyle bankacılık sektörünü disipline etmek amacıyla küresel düzeyde düzenlemeler, aşırı derecede sıkılaştırılabilir. Bu da kredilendirme sürecini olumsuz etkileyebilir. - Bankalar 2009’daki karlılıklarını korumak için verimlilik artırıcı, maliyetleri düşürücü politikalara önem verebilir. - Sektörün 2010 yılında kredi riski ve aktif-pasif vade uyumsuzluğunun neden olduğu faiz riski en önemli riskler olarak görülüyor. - Aktif kalitesi, bir başka deyimle geçen yıl hızla artan batık krediler bankacılık açısından diğer bir risk faktörü olmaya devam edecek. - 2010, karlılık açısından zor geçecek. Reel ekonomide görülen yükselişle birlikte bankacılık sektöründe daha rekabetçi bir ortam yaratacak bir konjonktür var. Bu süreçte ölçek ekonomisi önem kazanacak ve kar marjları daralacak. Dolayısıyla bankalar, 2009’daki karlılığını önümüzdeki dönemde korumakta zorlanabilir. Kayhan Öztürk / Ekonomist
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/bankacilarin-2010-beklentileri-iyimser/267006