Yazdır

Bankacılıkta 2010'da kar etmek zorlaşacak (2)

Tarih: 04 Ocak 2010 - 14:09

HSBC Bank Genel Müdürü Piraye Antika, önümüzdeki dönemde bankacılıkta kar etmenin zorlaşacağını ve 2009 yılındaki yüksek karlılıkların 2010'da azalacağını belirterek, uzun vadede sıkıntının operasyonel karlılık tarafında olacağını düşündüklerini bildirdi.

Antika, 2009 değerlendirmesi ve 2010 yılı beklentilerine ilişkin yaptığı açıklamada, dünyada mali tarih çizgisinde çok önemli bir dönüm noktasında bulunulduğunu, yeni bir dünya düzeninin kurulduğunu, henüz bu yeni düzenin şekil ve kurallarının tam belli olmadığını ifade etti. Dünyanın ekseninin batıdan doğuya doğru kaydığını, küresel krizin henüz sona erdiğini düşünmediklerinin altını çizen Antika, dünya ekonomisinde çok önemli yer tutan devasa şirketlerin kamu fonlarının desteğiyle kurtarıldığını, ancak önümüzdeki dönemde kriz nedeniyle kamu harcamalarını artıran ve vergi gelirleri azalan ülkelerde ortaya çıkan yüksek kamu açıklarının ne şekilde kapatılacağının önemli bir gündem maddesi olacağını, uluslararası yatırımcıların ülkelerin kamu açıkları ile ilgili risk algılamalarının dünyadaki fon akımlarının yönünü belirleyeceğini kaydetti. Krizin dünya ekonomilerinde yeni bir yapılanmaya gidilmesini zorunlu hale getirdiğini kaydeden Antika, ''Ekonomilerde devletçi anlayışa yöneliş olacağını öngörüyorum. Özellikle finans sektöründe meydana gelen banka iflaslarının, yasal düzenlemeleri artırma ve devletin piyasalara daha fazla müdahale etme yönünde etkileri de olacaktır'' dedi. Merkez bankalarının tüm dünyada bugüne kadar eşi benzeri görülmemiş bir çapta ve koordinasyon içerisinde faiz indirimleri yaparak global ekonomik toparlanmayı teşvik etmeye çabaladıklarına dikkati çeken Antika, şu görüşleri dile getirdi: ''Bu politikadan çıkışın zamanlamasının ve hızının doğru bir şekilde planlanması ve uygulanması çok önemli. 'Çıkış stratejisi' olarak da tabir edilen bu konu, bugünlerde birçok ekonomist ve merkez bankasının gündemini meşgul etmeye başladı. Gevşek para politikasının gereğinden erken ve hızlı terk edilmesinin ekonomilerde yeniden bir durgunluğa yol açma riski bulunduğu gibi, gereğinden uzun sürdürülen genişleyici para politikasının da enflasyonist bir etki yaratması riski bulunuyor.'' -''TEMKİNLİ İYİMSER BİR BAKIŞ AÇISINA SAHİBİZ''- Türkiye açısından 2010 yılına bakıldığında ise belirsizliklerin ve krizin ekonomideki etkilerinin bir süre daha devam etmesini beklediklerini ifade eden Antika, değişen dünya düzeninde kendi yerini belirlemeye çalışması gereken Türkiye'nin rekabet avantajı yaratabilmesi ve ekonomide başarılı olabilmesi için uzun vadeli bir vizyon geliştirmesinin çok önemli olduğunu vurguladı. Antika, ''Krizden kaynaklanan sosyal ve politik sorunları tam olarak yaşamadığımızı ve önümüzdeki dönemde risklerin azaltılacağını, bilançoların küçüleceğini ve bankacılık sisteminin yeniden yapılandırılacağını öngörüyoruz'' dedi. HSBC olarak gelecek yıla ilişkin ''temkinli iyimser'' bir bakış açısına sahip olduklarının altını çizen Antika, 2010'da Türkiye ekonomisinin en azından baz etkisi nedeniyle mütevazı bir ekonomik büyüme oranına ulaşacağını öngördüklerini bildirdi. 2001 krizi sonucunda Türkiye'de mali sektörün yeniden yapılandırıldığını anımsatan Antika, şöyle devam etti: ''Bu krizde ise reel sektörde yapılacak reformlara ihtiyacımız var. 2009 yılında düşen faizlerin etkisiyle bankalar devlet iç borçlanma senetlerinden önemli miktarda karlar elde ettiler. Ekonomik durgunluğun şirket ve hane halkı gelirleri üzerinde yarattığı olumsuzlukların etkisiyle sorunlu kredilerde meydana gelen artışlara karşın, sektör karlı olmaya devam etti. Ancak önümüzdeki dönemde bankacılıkta kar etmek zorlaşacak. 2009 yılındaki yüksek karlılıklar 2010'da azalacak. Uzun vadede sıkıntının operasyonel karlılık tarafında olacağını düşünüyoruz. Bu nedenle ölçek ekonomisi önem kazanacak. Çünkü sektörde sermaye piyasalarından elde edilen karları hariç tutarsanız, ana iş kollarından yaratılan karlılık bir hayli düşük seviyelerde bulunuyor. Uzun dönemde bunu iyileştirmek gerekiyor. Bundan sonra faizlerin bu kadar hızlı düştüğü bir ortam daha yaşamayacağız. Dolayısıyla bankalar artık verimliliğe yönelerek sinerji yaratmak durumunda.'' -''PROBLEMLİ KREDİLERDEKİ ARTIŞ, KREDİ POLİTİKALARINI ETKİLER''- Küresel krizin şirketler ve tüketiciler üzerinde yarattığı olumsuz etkiler nedeniyle bankacılık sektörünün sorunlu kredi alacaklarının büyük artış gösterdiğine dikkati çeken Antika, likidite sorunu olmasa da bankaların kredi riskini akılcı yönetmek zorunda olduklarını belirtti. Sektörün bundan sonra risk ağırlıklı müşteri yönetimine odaklanacağına işaret eden Antika, ''Yeni kredilerde bankalar riske çok önem vermelidir. Problemli kredilerde yaşanan ciddi artışın, bundan sonraki kredi politikalarına kalıcı etkisi olacağını düşünüyorum. Bankaların kredi verirken titiz davranmalarını da bu etkenlere bağlamak gerekir'' değerlendirmesi yaptı. Piraye Antika, orta vadede tüketicilerin güveninin yükselmesi ve beklentilerinin düzelmesiyle tüketici kredilerinde büyüme meydana geleceğini ve kredilerde bir miktar büyüme öngördüklerini bildirdi. Faiz oranlarında hem enflasyon, hem risk primi, hem de artan kamu kesimi borçlanma gereği nedeniyle bir dip oluşmuş gibi göründüğünün altını çizen Antika, 2010 yılında faiz oranlarında yavaş yavaş yukarı yönlü bir hareketin olası göründüğünü ifade etti. IMF'ye ilişkin değerlendirmesinde ise Antika, ''Temelde üç kanaldan olumlu katkısı olur. Birincisi, Hazine'nin piyasalardan borçlanma ihtiyacını azaltarak özel sektöre daha fazla kaynak kalmasına yardımcı olur. İkincisi, küresel ekonomi ve piyasaların halen pek çok belirsizlikle dolu olduğu düşünüldüğünde, hem tüketici hem de reel sektör güvenini ve beklentilerini olumlu etkiler. Son olarak, IMF programı çerçevesinde yer almasını beklediğimiz yapısal reformlar Türkiye'nin iç tasarruf eksikliği problemini azaltmada yardımcı olarak, gelecekte büyümenin finansmanı ile ilgili endişeleri azaltır'' dedi. -''5 YILDA EN BÜYÜK 5 BANKA ARASINDA YER ALMAYI HEDEFLİYORUZ''- HSBC'nin 2010 hedefleri ve beklentilerine ilişkin ise Antika, şunları kaydetti: ''Biz 'dükkan açık' diyoruz. Müşterilerimiz için burada olduğumuzu söylüyoruz. Hem kurumsal, hem bireysel tarafta ölçebildiğimiz kredi risklerini almaya hazırız. Etkin risk yönetimine odaklanmaya devam edeceğiz. Biz sürdürülebilir büyüme peşindeyiz. Bu, Türkiye'de uzun vadeli iş stratejimiz... Bu hedefe hep rasyonel bir rotada yürüyeceğiz. Sürü psikolojisiyle hareket etmedik. Uzun vadeli ve kalıcı ilişkilere inanıyoruz. Sadece piyasa payına odaklı değiliz. Uzun vadede sağlıklı ve sürdürülebilir, değer katan bir karlılık peşindeyiz. Ölçek ekonomisi ve verimlilik bizim için önemli kavramlar. Müşteri segmentasyonuna çok önem veriyoruz. Müşterilerimizi doğru anlayıp onların ihtiyaçlarına uygun hizmetleri en uygun mecrada sunabilmeyi hedefliyoruz. Yeni ürün ve hizmetler tarafında 2010 yılında HSBC'yi çok sık göreceksiniz. Önümüzdeki 5 yılda Türkiye'nin en büyük 5 bankası arasında yer almak hedefindeyiz.'' -''ASIL RİSK, BU DESTEKLERDEN VAKTİNDE ÇIKILAMAYACAK OLMASI''- Denizbank Finansal Hizmetler Grubu Başkanı Hakan Ateş de global ekonomik krize ilişkin değerlendirmesinde, dünyada yaşanan resesyonun depresyona dönüşmediğini ve bazı ekonomilerin 2009'un ikinci çeyreğinden itibaren yeniden büyümeye başladığını belirtti. Ekonomilerdeki büyümenin yavaş bir şekilde devam edeceğini ve geçmişteki krizlere göre uzun süreceğini belirten Ateş, ''İkinci bir resesyon yaşanması olasılığı düşük. Çünkü otoriteler kapasite fazlaları eritilene ve potansiyel büyüme hızları yakalanana kadar desteklere devam edecekler. Enflasyon ve yeni bir balon yaratma risklerini ikinci plana atacaklar. O nedenle asıl risk, bu desteklerden vaktinde çıkılamayacak olması. Geçmişe bakıldığında da zaten bu tür uzun süreli desteklerden vaktinde çıkılamadığı görülüyor. O zaman enflasyon ve yüksek borçlanma kaynaklı iflas riskleri ortaya çıkıyor'' yorumu yaptı. Türk bankacılığının global ya da yerel geçmişte birçok krizlerle baş etmek zorunda kaldığı için bu krizde yaşanacakları önceden görüp gerekli tedbirleri zamanında aldığının altını çizen Ateş, ''Yine de krizin getirdiği belirsizlik ve basiretli bir kriz yönetimi, sektörün risk iştahını azaltmasını ve temkinli hareket etmesini gerektirdi. Yurt dışında gerçekten çok ciddi bir bilanço tahribatı yaşanırken, Türk bankacılığı da yurt dışında yaşanabileceklerin en kötüsünü düşünerek likiditesini güçlü tutmaya çalıştı'' dedi. -''2010 YILINDA DESTEK GELMEYECEK, GEVŞEMENİN SONUNA GELİNDİ''- Bilançoların, vade yapıları itibarıyla 2009 yılında para politikasındaki gevşemeden karlılık tarafında önemli bir destek aldığını belirten Ateş, şöyle devam etti: ''2010 yılında bu tür bir destek gelmeyecek. Çünkü para politikasındaki gevşemenin sonuna gelindi. Artan rekabetle birlikte faiz marjları gerileyecek. Bu durumda bankaların, karlılıklarını sürdürebilmeleri için faiz marjlarındaki düşüşü hacimlerdeki artışla telafi edecek şekilde bilançolarını büyütmeleri gerekiyor. 2010'da sektörde aktiflerin yüzde 15,8 kredilerin ise yüzde 16,3 büyüyeceğini düşünüyoruz. Türkiye'de GSYH'ya ya da aktiflerine oranlandığında, bankaların kredi portföyleri gelişmiş ülkelerin çok altında ve bunu risklerini kontrol altında tutacak şekilde büyütebilecek sermaye gücü de var. 2010 yılında kriz ortamının ortadan kalkması ve belirsizliğin azalmasıyla bankalar likiditelerini yavaş yavaş reel ekonomiye yönlendirecekler ve bu süreç başladı. Büyüme potansiyeli daha yüksek olan perakende ve küçük ticari (KOBİ) segmentler ağırlıklı olmak üzere büyümeye ve risklerini dağıtmaya devam edecekler. Perakende içinde de mortgage ve ihtiyaç kredileri daha ön planda olacak. Maliyetler kontrol altında tutulacak. 2010'un zor bir yıl olacağının açık bir şekilde görülmesi, bankaların bu yönde önlemlerini almalarını sağlayacak ve yüksek karlılıklarını sürdürebilecekler.'' Türkiye ekonomisinin düşük enflasyon ve düşük TL faizi ile yeni bir paradigma eşiğinde olduğunu ifade eden Ateş, önemli bir ''ekonomik politika hatası yapılmazsa'' kurlardaki istikrar ve düşük faiz ortamının uzun süre devam edebileceğini, böylece ekonominin krizden daha güçlü çıkması ve her zaman dile getirilen potansiyelini harekete geçirmesinin mümkün olduğunu vurguladı. -''KASADA TUTULURSA DOĞRULUĞU TARTIŞILABİLİR''- Hakan Ateş, IMF ile ilgili olarak da ''IMF ile bir anlaşma belli şartlar çerçevesinde gerçekleşirse ekonomiye elbette faydalı olur. Bu kaynak, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ekonominin yararına ve rekabet avantajımız olan sektörlerimize destek vermek için kullanılabilmeli. Kaynağı kasada tutarak sadece güven yaratmaya dayalı bir anlaşmanın yararı ve bunun için gereksiz kısıtlamaların altına girmenin doğruluğu tartışılabilir. Geleceğe yönelik daha radikal mali önlemler içermesinin daha doğru olacağını düşünsek de orta vadeli planda Türkiye için geleceğe yönelik önemli bir çıpadır'' yorumunu yaptı. -''SEKTÖR ÜZERİNDE BÜYÜMEYİ HEDEFLİYORUZ''- Hızlı ama kontrollü büyüme felsefelerini 2010 yılında da devam ettireceklerini vurgulayan Ateş, aktif ve kredilerde önümüzdeki yıl sektörün üzerinde büyümeyi hedeflediklerini, bu doğrultuda 2010 yılında da şube yatırımlarına devam ederek en az 50 yeni şube açmayı planladıklarını bildirdi. Ateş, ''2011 yılına gelindiğinde Denizbank Türkiye'deki bütün illerde aktif olarak faaliyet gösterebilir olacak. Büyüme politikamız doğrultusunda istihdamımız da artacak. Bu doğrultuda 2010 yılında da yaklaşık 850 kişilik bir istihdam artışı hedefliyoruz'' dedi. Hissedarları Dexia'nın dünyada söz sahibi olduğu kamu finansmanında da sektöre önderlik yaparak önemli bir büyüme öngördüklerinin altını çizen Ateş, bunların yanı sıra perakende bankacılık tarafında da önemli atılımlar yapacaklarını kaydetti.
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/bankacilikta-2010da-kar-etmek-zorlasacak-2/266774