2010 geçiş yılı olacak
Tarih: 28 Aralık 2009 - 14:16
Citi yayınladığı raporunda 2009 ve 2010 yılını değerlendirdi. Ayrıntılar şöyle:
Bundan 12 ay önce dünya çapındaki analistler, ekonomistler ve yatırımcılar 2009 yılına dönük tahminlerini kağıda dökerlerken, küresel finansal sistemi neredeyse çökme aşamasına getiren ve finansal piyasaları sallayan paniği hala hissetmekteydiler. Ekonomiye gereken mali desteğin sağlanması için ABD Merkez Bankası ve birleşik küresel siyasal irade tarafından atılan seri ve kararlı adımların verdiği esneklikle, Citi analistleri 2009 yılını iki yarımdan oluşan bir yıl olarak öngördüler. Dünya ekonomisinin alacağı zararlar derin ve kaçınılmaz olacaktı ancak mali ve parasal otoriteler tarafından alınan önlemler nihai iyileşmeye giden yolu açtı.
2008 sonunda, TED spread'leri (interbank oranları ve Merkez Bankası hedef oranlar arasındaki spread'ler) rekor seviyelere ulaştı ve kredi akışlarını dondurdu; ABD Merkez Bankası faiz oranlarını
%0'a indirerek tarihinde ilk kez ipotek ve kredi piyasalarına müdahale etmeye başladı. Dünyada ise, merkez bankaları, mali otoritelere gerekli likiditeyi sağlamak ve faiz oranlarını mümkün olduğu kadar düşük tutmak amacıyla yoğun Hazine alımlarına dönük programlar hayata geçirdi. ABD, Avrupa ve Asya'daki hükümetler şu iki amaca yönelik geniş çaplı harcama programlarına dahil oldular: altyapı geliştirme programları yoluyla faaliyetleri artırmak ve borç verme ve sermaye yapısının yeniden düzenlenmesi programları yoluyla banka kredilerine duyulan güveni geri getirmek.
Mali otoriteler, büyük bankalar içerisinde hakim olan geniş çaplı temerrüt dalgasını önleme konusunda gösterdikleri çabalarla yatırımcılara yeniden güven telkin ederken, ''özel sektör tahvilleri'' iyileşme yoluna giren ilk riske duyarlı varlık kategorisi oldu.
İkinci ve belki de en önemli darboğaz küresel hisse senetlerinin dibe vurduğu ve Citi analistleri tarafından ''Alacakaranlık Kuşağı'' olarak adlandırılan bir sürece girdiği Mart ayında yaşandı. Alacakaranlık Kuşağı, geçmişte her resesyonun geç evrelerinde ortaya çıkmış olan ve artan hisse fiyatları ve düşen kazançların bir kombinasyonu olarak ifade edilen çelişkili bir süreçtir. Dünya ekonomilerindeki kötü gidişatın ve şirket kazançlarındaki erimenin devam etmesine rağmen, küresel hisse senetleri (MSCI Dünya Endeksiyle temsil edilmektedir) Mart ve Aralık ayları arasında %66 oranında değer kazandı. Bu göz alıcı performansın arkasında muhtemelen yatırımcıların favori ifadesi olan ''Beklenenden daha iyi'' sözü yatmaktadır. Bu aylar boyunca, ekonomik verilerdeki ve mutlak
kurumsal sonuçlardaki kötüye gidişatın devam etmesine rağmen, kötüleşmenin temposu yavaşladı ve sonuçlar da yatırımcıların kötümser tahminlerinden daha iyi çıktı. Yatırımcılar aslında bu tip sonuçları ana varlıkların ve az değerlenmiş hisselerin gelecekteki değer kazançlarının bir kombinasyonu olarak yorumlama eğilimindedirler.
Son darboğaz ise küresel ekonomik durgunluğun teknik anlamda sona ermesiyle birlikte yılın 3. çeyreğinde yaşandı. ABD ve Euro bölgesi pozitif GSYİH büyümesine tanık olurken, Japonya ve Asya
bu büyümeye giden yolu yılın ilk aylarında açmıştı. Bu ekonomilerdeki büyüme ve özel sektör harcamalarının kısılmasına yönelik devam eden çabalar sayesinde, şirket karları da iki yıllık bir
düşüşten sonra büyüme sürecine girdi. İyimserler bu tip darboğazların daha iyi bir geleceğin önünü açtığını söyleseler de, Citi analistleri her türlü aşırı iyimserlik konusunda tedbiri elden bırakmıyorlar.
Ekonomik canlanma, büyük ölçüde toplumdaki harcamaların artması ve stoklamanın bir ürünü olarak karşımıza çıkarken, şirket karlarındaki artış kazançlardaki büyümeden ziyade harcamaların
azaltılmasından kaynaklanmaktadır. Yılın ilk aylarında paniğin yerini iyimserliğin almış olmasıyla birlikte, Citi analistleri yılın sonuna ''rasyonelliğin'' damga vuracağını tahmin ediyorlar. (Rasyonellik kavramıyla okuyucuya ne anlatılmak istendiğinden tam olarak emin değilizâ¦)
2010: Geçiş Yılı
Citi analistleri 2009'un ikinci yarısında gözlemlenen erken ekonomik canlanmayı ileriye dönük çok önemli bir adım olarak yorumlamaktadırlar. Parasal ve mali otoriteler tarafından alınan önlemler, dünya ekonomisine verilen zararın derinliğiyle doğru orantılı olup, beklenen güçlenmeyi yaratmışlardır.
Bununla birlikte, dünya ekonomisi sonsuza dek devlet otoritelerinin alacağı önlemlerle yaşayamayacağı için, bu sadece ilk adımdır. Citi analistleri dünya ekonomisinin 2010 yılında kamu sektörü tarafından desteklenen bir ekonomiden gitgide kurumsal yatırımlar, tüketim ve ihracat ile desteklenen daha otonom bir evreye gireceğini tahmin ediyorlar.
Kısmen finansal krize gösterdikleri tepkinin sonucu olarak ve kısmen de bu süreci takip eden ekonomik daralmanın bir sonucu olarak, hükümetler özel kredi balonu yerine kamu borcu balonunu
şişirerek yoğun miktarda borca girdiler. Krize yüksek borç ve açık seviyeleriyle giren ülkeler için iyileşmenin maliyeti sancılı olacağa benziyor. Citi analistlerine göre, ABD, İngiltere ve Hindistan dahil 7
büyük ülkenin bütçe açıkları %10'u geçiyor. Hep beraber, bu ülkeler küresel GSYİH'nın %43'ünü temsil ediyorlar. Bütçe iyileştirme politikalarını uygulamayan ülkelerin güçlü kur devalüasyonu ve sert
faiz oranı artışı riskiyle karşı karşıya kalabileceklerini öngörüyorlar.
Mali politika perspektifinden bakacak olursak, otonom bir ekonomik faaliyete geçiş çok önemli bir adımdır. Bununla birlikte, Citi analistleri kurumsal yatırımların ve hanehalkı harcamalarının ekonomiyi
harekete geçiren kilit unsurların yerini çok yakın bir vadede etkin bir şekilde alabileceğini düşünmüyorlar. Özel sektörde ''yeniden yapılanma''nın halen kilit sözcük olduğuna dikkat çekiyorlar.
Gerçekten de şirketler önemli iş piyasası gelişmeleri açısından pek de hayra alamet olmayan geniş çaplı yeniden yapılanma programlarında görev almaya devam ederlerken hanehalkları da hala kredi
risklerini temizlemeye odaklanmış bulunuyorlar. Üstelik, IMF'ye göre, bankaların kapitalizasyon seviyelerini artırma çabaları 2010 yılında, özellikle de Avrupa'da, devam etmelidir. Sonuç olarak, Citi analistleri kredi kullandırma oranının 2009 seviyelerine göre iyileşme göstermekle birlikte sınırlı bir düzeyde kalacağını tahmin ediyorlar.
Konjonktürelden ziyade belki de daha yapısal bir özellik taşıyan ikinci geçiş süreci, küresel ekonominin dinamikleri içinde yer alan her bir ekonomik bölgenin göreceli rolüyle ilgilidir. Citi analistleri, Çin'in ve Asya'daki iç tüketimin büyüyen gücünün bölgeye krize direnme ve çabuk canlanma kapasitesi sağladığını gözlemlemektedirler. Citi analistleri, 2010 yılı ve ilerisi için, Asya ve Gelişmekte Olan
Ülkelerin ekonomiyi harekete geçirici rollerinin nispeten daha durgun olan gelişmiş ekonomilere oranla artacağını öngörüyorlar.
Genel olarak, Citi analistleri dünya ekonomisinin â faaliyetlerin kamu sektörü destekli bir büyümeden özel sektör destekli bir büyümeye geçmesiyle yavaşlamış bir tempoda da olsa - 2010 yılında
iyileşmeye devam edeceğini düşünüyorlar. Ayrıca, bütün ülkeler bütçe açıklarının ağırlıkları karşısında eşit olamayacağı ve bütün sektörler veya şirketler maliyet azaltmaya değil de daha çok satış ve kazançlara dayalı karlar elde edemeyeceği için, bölgelerin, sektörlerin ve şirketlerin kendi aralarındaki dengesizliklerin ileride artacağını tahmin ediyorlar.
Özetle, Citi analistleri 2010'u bir geçiş yılı olarak görüyorlar: Devlet otoritelerinin gitgide geri çekilmesiyle dengesizliklerin artacağı ve en güçlülerin en zayıflar karşısında ödüllendirileceği bir yıl olması tahmin ediliyor.
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/2010-gecis-yili-olacak/266491