Yazdır

10 girişim fonu şirket peşinde

Tarih: 26 Aralık 2009 - 23:41

Girişim sermayesi şirketlerinin 2010 yılında ne planlıyor? Şans yüksek sektörler hangileri? İşte Ekonomist Dergisi'nin kapak haberi...

Girişim fonları büyümeye hevesli şirket arıyor Gelecek yıl girişim sermayesi fonları açısından bu yıla göre çok daha hareketli olacağına kuşku yok. Türkiye’nin en etkin yerli ve yabancı girişim fonlarının 2010 hedefleri bunu açıkça gösteriyor. Yakın gelecek planlarını konuştuğumuz 10 fon, 2010’un özellikle ilk yarısında global ekonominin iyi gideceği senaryosu üzerine planlarını yapmış durumda. Bunların arasında Blackstone ve CVC gibi 2010’da Türkiye’deki ilk yatırımlarını yapmayı hedefleyen fonlar da var. Sağlık, perakende, teknoloji ve enerji, yatırımların yoğunlaşacağı sektörler olarak öne çıkıyor. Mine Zeybekoğulları / Ekonomist Son beş yıldır Türkiye’nin gündemine yerleşen girişim sermayesi (private equity) yatırımları, büyümek isteyen yerel şirketler açısından hem gerekli sermayeyi sağlıyor hem de şirketin yeni pazarlara açılmasına imkan sağlıyor. Türkiye’de kurulu girişim sermayesi şirketi sayısı az olmasına karşın, bugün bu alanda 20’ye yakın uluslararası şirketin İstanbul’da ofisi bulunuyor ve bu şirketler çeşitli fonları aracılığıyla Türk şirketlerine ortaklık ya da hisse alımı yoluyla yatırım yapıyorlar. 2009 yılı, bu alanda bir ‘durma ve bekleme’ yılı oldu. Global kriz, her alanda olduğu gibi, girişim sermayesi yatırımlarına da dünya ölçeğinde darbe vurdu. Hem alıcı hem satıcılar açısından ‘kazan-kazan’a dayalı bir yapıya sahip olan girişim sermayesi yatırımları, 2009 yılında tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de önemli ölçüde geriledi. Özel sermaye ve risk sermayesi olarak farklı kullanımlarına karşın, bizim tümünü ‘girişim sermayesi’ adı altında değerlendirmeyi tercih ettiğimiz bu yatırımlar, hem adet bazında hem toplam işlem tutarı açılarından 2008’den 2009’a ciddi bir düşüş gösterdi. Finansman ihtiyacı arttı Ernst&Young’ın son yayınladığı rapora göre, Türkiye’de 2008 yılında 20’nin üzerinde toplam tutarı 3 milyar dolara yaklaşan girişim sermayesi yatırımı gerçekleşirken; 2009’un ilk 10 ayında tüm satın alma ve birleşme işlemlerinin büyüklüğü ancak 2.8 milyar dolara ulaşabildi. Bunun içinde girişim sermayesi yatırımlarının payı, değeri açıklanmamış işlemler de hesaba katılarak 400-500 milyon dolar aralığında tahmin edilirken, işlem sayısı dokuzda kaldı. Ernst&Young Kurumsal Finansman Bölümü Ortağı Demet Özdemir, krizin fiyatların gerilemesine neden olurken, satın alma öncesi yürütülen ön incelemenin (due diligence) de önemini artırdığını söylüyor. Özdemir, son araştırma kapsamında fon yöneticileri ile yapılan görüşmelerden çıkan nihai sonucun ise “Türkiye gibi büyüme ve getiri beklentisi yüksek bir ülkeye ilginin devam edeceği ve piyasalardaki düzelme ile birlikte yatırımların tekrar hız kazanacağı” yönünde olduğunu belirtiyor. Türkiye piyasasında oluşan bilinirliğe ve 2009 yılında birçok şirket için ortaya çıkan finansman ihtiyacına dikkat çeken Özdemir, bunun da gelecek yıl için “ilave işlemlere olanak sağlayabileceği “ görüşünde. Özdemir, 2010’da girişim sermayesi şirketlerinin öncelikli hedefinde olması beklenen sektörleri de hastane yatırımları başta olmak üzere sağlık, perakende, hizmet ve yenilebilir enerji olarak sıralıyor. Bankalar daha aktif olacak 2009’da girişim sermayesi yatırımları geriledi ancak çok sayıda girişim sermayesi şirketi Türkiye’de yine çok sayıda şirketle ortaklık ya da hisse satın alma üzerine yoğun görüşmeler yaptı. Bu görüşmelerin bir kısmı, uzayan pazarlık süreçlerini kapsıyor. Halka açık şirketlerin düşen fiyatları ve kriz nedeniyle şirketlerin bozulan performansları nedeniyle fonların yaptığı değerlemelerdeki düşüş ile hedef şirketlerin fiyatlama konusundaki beklentileri arasında ciddi bir uyumsuzluk yaşandığı vurgulanıyor. İş Girişim Sermayesi Genel Müdürü Murat Özgen, hedef şirketlerin de buna bağlı olarak beklemeyi tercih ettiklerini belirtiyor. NBGI Türkiye Fonu Yatırım Direktörü Mete İkiz de, bu alandaki yatırımlarda yaşanan gerilemenin bir başka nedeni olarak, “Bankalar da şirketlerin durumlarından emin olamadıkları için, kendi açılarından haklı gerekçelerle bu alandan biraz uzak durdular. 2009’da orta ve büyük çapta projeler için finansman bulmak çok güçtü” diyor. İkiz’e göre, bu yıl bu alana uzak duran bankalar, 2010’da daha aktif bir resim çizecekler ve bu da yeni yatırım işlemlerini olumlu yönde etkileyecek. Yeni projelerde artış bekleniyor Yılın özellikle son çeyreğinde gerçekleşen ya da duyurulan işlemler de 2010’da yeni projelerin de artacağının işareti olarak kabul ediliyor. En son Carlyle Group, Medical Hastaneleri’nin yüzde 40’ını satın alırken, İş Girişim ve HSBC’nin girişim sermayesi fonu ve TAV’ın Havaş’ın toplam yüzde 35 hissesini ortaklaşa almaları işleminin de gerekli yasal onayların alınabilmesi halinde yıl bitmeden tamamlanması hedefleniyor. Abu Dabi hükümetine ait Invest AD Pirvate Equity Partners II adlı özel sermaye fonunun Ekol Lojistik’e 50 milyon Euro yatırımla ortak olması da bu yıl içinde duyurusu yapılan işlemler arasında yer aldı. Yine sağlık alanında, bu yönde herhangi bir açıklama olmasa da, Kuveytli girişim sermayesi fonu NBK Capital’in Dünya Göz Hastaneleri’ne ortak olması bekleniyor. Acıbadem Hastaneleri’nin ortağı Abraaj Capital de Türkiye’ye yeni yatırımlar için ilgisinin sürdüğünü açıklayan girişim sermayesi şirketleri arasında yer alıyor. Abraaj Capital icra kurulu üyesi Selçuk Yorgancıoğlu, kasım ayı içinde 2010’un ilk çeyreğinde bir satın alma ihtimallerinin çok yüksek olduğunu açıkladı. 2009’da yönettikleri fon büyüklüğünün 8 milyar dolara ulaştığı ve bunun 1 milyar dolarının gelecek iki yıl içinde Türkiye’ye aktarılmasının mümkün olabileceği de verilen bilgiler arasında yer almıştı. Acıbadem Hastaneleri’ni de bölgesel güç yapma hedefi koyan Abraaj Capital, bu kapsamda Mısır, Suudi Arabistan, Dubai, Romanya ve Rusya’da yatırım planlıyor. Şirketlere ev ödevi Actera Group yönetici ortağı İsak Antika, son 18 aydır uluslararası yatırımcıların ister istemez kendi merkezlerine biraz fazla odaklanmış durumda olduklarını ve bu odaklanma sonucunda “Türkiye’deki fırsatların 2009’da biraz ihmal edilmiş olabileceğini” ifade ediyor. 2010’da herkesin kendi ana piyasalarındaki durumunu toparladıktan sonra, yine uluslararası büyüme fırsatlarını takip edeceklerini düşündüğünü belirten Antika, “Türkiye de dünyanın en büyük ekonomileri arasında, girişimci ruhu ve jeopolitik önemi yüksek ve büyüme fırsatları sunan bir ülke. Dolayısıyla tüm yerli ve uluslararası yatırımcıların ilgi odağı olmayı sürdürecektir” diyor. Girişim sermayesi yatırımlarının 2010’da artacağına yönelik kuvvetli beklenti ortada, ancak burada hedef şirketlerin de yapması gereken ‘ev ödevi’ listesi var. Girişim sermayesi fonlarının amacı, şirketlerin mevcut sahipleri ile beraber şirketleri büyütmek, şirketi kurumsallaştırıp finansal ve stratejik açıdan daha iyi yönetilir hale getirmek ve belli bir süre sonra da bu yatırımdan hisselerini satarak çıkmak olarak özetleniyor. Ancak şirket sahiplerinin beklentilerinin de bu doğrultuda olmasının, başarılı bir ortaklık için gerekli bir ön şart olduğuna dikkat çekiliyor. Girişim sermayesi fonlarının genel anlamda, gelecekte büyüme potansiyeli olan ve sektörlerindeki konumu güçlü tüm işletmelerle ilgilendikleri söylenebilir. Ancak bu ilgi koşulsuz değil. Yatırım yapacakları, ortak ya da azınlık hissedar olacakları şirketlerde aradıkları en öncelikli kriterler arasında kurumsallaşma ve profesyonelleşme, şeffaflık ve kayıt içinde olma, büyüme ve yatımlara ilişkin sahip olunan vizyonu da ortaya koyan bir iş planına sahip olunması geliyor. Şirketlerin ayrıca, finansal verilere ve mali tablolara ilişkin düzgün raporlama sistemlerinin bulunmasının önem teşkil ettiğini belirtmek gerekiyor. Katma değer sağlıyor NBGI Türkiye Fonu Yatırım Direktörü Mete İkiz, 4-5 yıllık dönemde halka arzı ya da bir stratejik ortağa hisse satışını düşünen şirketler için, girişim sermayesini “en ideal senaryo” olarak tanımlıyor. İkiz, bunun nedenlerini şöyle açıklıyor: “Girişim sermayesi, sadece şirketin içine para koymakla kalmıyor, zaman içerisinde o şirkete yatırımcılarının niteliği doğrultusunda yeni pazarlar açıyor. Ayrıca girişim sermayesinin kurumsal yönetim ilkelerini uygulayan bir yapısı var, dolayısıyla şirket çok daha şeffaf hale geliyor. Şirketlerin bankalar nezdindeki değerlendirmesi de daha olumlu oluyor. Bankalarının bakış açılarının iyiye doğru gitmesinden dolayı da uygun vadeli ve faizli finansman bulmasını çok kolaylaştırıyor. Bu açılardan, şirketlerin girişim sermayesini katma değer sağlayan bir yapı olarak görmeleri ve böyle yaklaşmalarında fayda var.” Turkven Genel Müdürü Seymur Tarı ise, şirketlerin, kapılarını çalıp kendilerini her fon olarak gösterenlerle de ilgilenmemesi gerektiğini söyleyerek, başka bir boyuta dikkat çekiyor. Birileri “Benim param var” diye karşılarına geldiklerinde önce ‘yatırımcılarının kim olduğunu, eğer hiçbirini tanımıyorlarsa şimdiye kadar yaptıkları yatırımları sormalarını tavsiye eden Tarı, “Ortalıkta ‘ben size para bulurum” diye gezen insanlarla ilgilenmesinler. “Bizim paramız var” diyenlerle ilgilensinler. Böyle çok vakit kaybetmiş, çok sayıda şirket var” diyor. Çıkışlar 2010’dan sonra Girişim sermayesinde, yapılan yatırımlardan gerçekleştirilen çıkışlar da önemli. Türkiye’ye yatırım yapan fonların başarılı çıkışlar yapmasının, önümüzdeki dönemde bu yolla gelen yatırımların artması bakımından gerekli olduğu vurgu yapılan noktalar arasında. İş Girişim Genel Müdürü Murat Özgen, son dört yılda Türkiye’de gerçekleşen toplam 65 girişim sermayesi yatırımına karşılık söz konusu sürede sadece 8 çıkış yapıldığına işaret ediyor. Girişim sermayesi şirketlerinin yatırım yaptıkları şirketlerin gerçek değerlerini bulana ve istedikleri getirileri elde edene kadar bekleyebileceklerini söyleyen Özgen, bu çerçevede şirketlerden çıkışların öteleneceğini öngördüklerini belirtiyor. Bu öngörü aslında fon yöneticileri arasındaki genel beklentiyi de karşılıyor. Çıkışlar açısından gelecek yılın ‘pas geçilecek’ bir yıl olacağı ve 2010’dan sonra daha fazla çıkış görülmeye başlanacağı görüşü ağırlık kazanıyor. UZMAN GÖRÜŞÜ “Ortaklık fırsatları aktif şekilde değerlendirildi” Levent Bosut / PDF Kurumsal Finansman Yönetici Direktörü “2008 yılı sonu ve 2009 yılı başında private equity yatırımları ciddi şekilde geriledi ancak private equity şirketleri önceden çeşitli çevrelerce taahhüt edilmiş sermayeye sahip olduklarından, aynı dönemde Türkiye’de gayet aktif olarak ortaklık fırsatlarını şirket sahipleriyle beraber değerlendirdiler. Kriz döneminde şirket değerleri konusunda anlaşma sağlamak daha zor olduğu için, gerçekleşen işlem sayısı düşük kaldı. Krizin etkisinin yavaş yavaş geçmesiyle hareketliliğin tekrar başladığını ve 2010 yılında artarak devam edeceğini söyleyebiliriz. Yakın zamanda anlaşmaya varılmış çeşitli işlemlerin büyük ihtimalle 2010 yılında tamamlanması beklenebilir. Biz de halen üzerinde çalıştığımız ve private equity yatırımı olacak iki işlemi 2010 yılı başlarında sonuçlandırmayı bekliyoruz.” -------------------------------------- --------------------------------- “Dört yeni yatırım bizim için uzak hedef olmaz” Seymur Tarı- Turkven Genel Müdürü “Yedi yıl içinde Türkiye’de 11 yatırım yaptık ve bunların toplam büyüklüğü 4 milyar dolar düzeyinde. Turkven olarak yönettiğimiz varlık miktarı da 750 milyon dolar. Bunun yüzde 30’u gayrimenkul varlıkları, yüzde 70’i şirketlere yapılan yatırımlardan oluşuyor. Ortalama 50-250 milyon dolara kadar cirosu olan şirketlere bakıyoruz ve her yıl böyle üç tane yatırım yapmak istiyoruz. 2009’da da bu yönde bakmaya devam ettik fakat daha önce konuşulan değerlemeler değişti, çarpan değerleri de yerinde durmadı. Tam el sıkışacaksınız, bir değişiklik, bir olay oluyor.., Yani bu yıl da üç yeni yatırım için çok uğraştık ama olmadı; bu anlamda kayıp bir yıl. 2010 için de üç yeni yatırım hedefi geçerli olacak. Belki fazla olur çünkü bu seneden de devretti. Şu anda halihazırda devam eden birkaç ciddi görüşmemiz var. Onlar 2010’un ilk çeyreğinde gerçekleşebilir; ilk çeyrek için olursa, 2 şirket olur. Yılın geri kalanında da diğerleri belli olur. Toplamda, yıl boyunca, dört yeni yatırım bizim için uzak bir hedef olmaz. Net bir rakam verememekle, 2010 yılında 500 milyon dolara kadar bir bütçeyi gerçekleştirmek istiyoruz. Bizim için ‘şu sektöre yatırım yapmayız’ diye bir şey yok. Biz samimi bir şekilde şirket değil, ortak seçiyoruz. Çok farklı sektörlerde yatırımlarımız var. Mesela hizmet sektörlerini seviyoruz ve daha hızlı büyüyeceğini düşünüyoruz. Hizmet derken; sağlık olur, eğitim olur, herşey olabilir. İçinde ciddi bilgi birikimi olan şirketleri de seviyoruz. 2010’da ortam iyi olursa, ilk yatırım yaptığımız şirketler arasında iş planını gerçekleştirilmiş olanlardan belki çıkış düşünebiliriz. Ortak olduğumuz şirketlere çok ilgi geliyor. 2006’da yatırım yaptığımız üç şirket var; onların arasından ilginç birşey gelirse konuşuruz.” “2010 yılında 2-3 yatırım hedefliyoruz” Murat Özgen / İş Girişim Genel Müdürü “Bugüne kadar 11 şirkete 60.9 milyon dolar yatırım yaptık ve dört tanesinden çıktık. Türkiye’de faaliyet gösteren fonlardan 11 yatırım ve 4 başarılı çıkış yapan tek fon olan İş Girişim Sermayesi, yatırım ve çıkış işlemleri sayısı bazında da sektör lideri konumunda. Bu yıl, ekim ayında Havaş ile ortalığa gideceğimizi açıklamıştık. Gerekli onayları aldığımız takdirde hedefimiz bu ortaklığı yıl sonuna kadar tamamlamak. Havaş’a da aktarılacak tutar 8 milyon Euro olacak. Yine portföy şirketlerimizden Probil’in iştiraki olan yazılım evi Bizitek’in Ericsson’a satışı ile başarılı bir dolaylı çıkış gerçekleştirmiş olduk. 2010 yılında da portföy şirketlerimizde değer yaratma stratejileri üzerinde çalışmanın yanı sıra, yeni yatırım fırsatlarını da değerlendirmeye devam ediyor olacağız. 2010 yılında 2-3 yatırım hedefliyoruz. Tüm sektörlerdeki fırsatları değerlendirmeye devam etmekle beraber öncelikli olarak odaklanacağımız sektörler Enerji, Eğitim, Markalı Hızlı Tüketim Malları, Gıda, Perakende, Hizmet, Yapı Malzemeleri ve Turizm olacak. Yatırım yapacağımız şirketlerde aradığımız kriterler arasında öncelikli olarak, yüksek fakat gerçekçi büyüme beklentisi; operasyonel karlılık; sürdürülebilir rekabet gücü ve farklılaşma yaratabilecek iş modeli ile yatırımdan farklı çıkış olanaklarının varlığı yer alıyor. Fakat bizim için en önemli kriter, yatırım yapacağımız şirketlerin güçlü, deneyimli, yaratıcı, hızlı karar alabilen ve dürüst yönetim ekiplerine sahip olması.” “7-8 şirketle görüşmelerimiz ileri safhada” Mete İkiz - NBGI Türkiye Yatırım Direktörü “NBGI Türkiye Fonu 2008’in Eylül ayında 100 milyon Euro’luk bir fon olarak kuruldu. Bu bizim açımızdan, hem şans hem şansızlık oldu. Şans oldu; çünkü yatırımlar için kaynağımızı almış olduk. Şanssızlık oldu; çünkü bundan iki hafta sonra Lehman olayı oldu ve biz 5-6 ay kadar yatırım komitemizin verdiği kararla diğer fonlarımızda olduğu gibi Türkiye fonunda da hiçbir şey yapmadık. Sektörlere, şirketlere baktık ama hiçbir yatırımın içine girmek istemedik. Görüştüğümüz ve 2009 yılında bir şekilde son haline getiremediğimiz işler var, bunlardan bazılarının 2010 yılında olumlu anlamda nihai hale geleceğini öngörüyorum. Bir anlamda yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik, bunun meyvelerini 2010 yılında toplayacağız diye ümit ediyorum. Şu anda 7-8 şirketle ileri safhalarda görüşmelerimiz devam ediyor. Burada oran ne olacak kesin olarak bilmek mümkün değil ancak en az 1-2 tanesine 2010 yılının ilk yarısında ortak olmayı hedefliyoruz. Fırsatları kovalayan bir yapımız var; o anlamda her sektöre bakabiliyoruz. Kliniklerden SPA’lara, sağlık malzemeleri üretim ve dağıtımı yapan şirketlere kadar, sağlık sektöründeki şirketlere yatırım yapmak istiyoruz. Bunun dışında hızlı tüketim malları üreten şirketlere yatırım yapmak istiyoruz, burada ciddi potansiyel olduğuna inanıyoruz. Perakendenin her alanıyla ilgileniyoruz ancak gıda perakendeciliği yatırım anlamında biraz daha doymuş bir sektör. Ama giyimde özel perakendecilikle ilgili fırsatlara bakmaya devam edeceğiz. Otomotiv yedek parçaları gibi Türkiye’nin rekabet gücü ve avantajları olan alanlarda şirket bakmaya devam edeceğiz. Eğitim yine beğendiğimiz bir sektör; anaokulundan liselere kadar burada fırsatlar var. Medya ve telekomünikasyondaki işleri de değerlendirmek istiyoruz. Son olarak, kendilerine belli bir isim yaratmış restoran zincirleri var; bunlar da yüksek büyüme hedefleri olan ve talep bulabilecek işler.” “Ortaklık yapmaya da hazırız” İsak Antika / Actera Group Yönetici Ortağı “Actera, Türkiye odaklı bir fon ve 2007’den itibaren yatırım yapmaya başladı. Şimdiye kadar beş tane şirkete yaklaşık 200-250 milyon dolar arasında yatırım yapıldı. Şu an bakiye fonda yaklaşık 250 milyon dolarımız var, bunu aktif bir şekilde yatırıma yönlendirme fırsatlarını kovalıyoruz. Değişik yoğunlukta takip ettiğimiz projeler var ve belki 2010’da bunlarının birkaçı realize olabilir. Tüm sektörlere odaklı bir fonuz; bugüne kadar markalı gıda, ev dışı gıda servisi, mali ve medya sektörlerinde yatırım yaptık. Fark gözetmeksizin Türkiye’de değer atfeden, büyüme fırsatları sunan, kalıcı rekabet avantajlarına sahip tüm sektörlerle ilgiliyiz. Hem Türkiye’de, hem de bölgesel büyüme fırsatları olan şirketleri ve girişimleri desteklemek birinci önceliğimiz. Biz temel itibariyle iyi yönetilen şirketlerin hayallerini finanse etme işindeyiz. Dolayısıyla şirketlerin vizyonlarını iyi ve net ortaya koymalarını, hesaplarını düzgün ve şeffaf tutmalarını öneririm. Actera genellikle yatırım yaptığı şirketlerde kontrol hissellerini almaya odaklı ama bu bir tabu değil, ortaklık yapmaya da çok hazır.” ‘Migros’taki başarı yeni alımlar için cesaret veriyor ’ Nikos Stathopoulos / BC Partners Yönetici Ortağı “2008’de Migros’u 3.1 milyar dolara satın alarak, ülkedeki en büyük girişim sermayesi yatırımını ve şimdiye kadar Türkiye’ye yapılan en büyük doğrudan yabancı sermaye yatırımlarından birini gerçekleştirdik. Türkiye’deki lider gıda perakende şirketi olarak Migros güçlü şekilde büyümeye devam ediyor ve BC Partners olarak Migros’taki yatırımımızdan çok memnunuz. Migros’taki yatırımımız, Türkiye’nin büyüyen genç nüfusu gibi güçlü demografik özellikleri, perakende gıda sektöründeki büyüme ve Migros’un sektör lideri olarak farklı formatlardaki beş markasıyla değişik yönlerdeki tüketici ihtiyaçlarına cevap verebilmesi ile desteklendi. Çok istekli bir yatırım programı başlattık ve yılın ilk dokuz ayında 250 mağaza açtık. Bu yıl sonunda bin 500’ün üzerinde, beş yıl içinde de 3 bini aşkın mağazaya ulaşmasını bekliyoruz. Şu anda bu işimizi satmakla ilgili hiçbir planımız yok. Öte yandan, Migros yatırımındaki başarının verdiği cesaretle, BC Partners Türkiye’de yeni satın almalar yapma arayışında. Ancak yapılabilecek potansiyel satın almalara dönük kararlarla ilgili yorum yapmak için henüz çok erken. Perakende gıda, sağlık, telekom ya da enerji gibi güçlü defansif karaktere sahip büyüyen sektörlerle ilgileniyoruz. Faiz oranlarında ve enflasyondaki düşüş, 2010’da milli gelirde büyüme tahminleri ile birlikte, Türkiye’nin makro trendleri olumlu devam ediyor. Ölçeği, demografik yapısı, büyüme oranlarının yanında gelişen tüketici davranışları, Türkiye ekonomisine ve potansiyeline olan güvenimizi destekliyor. Türkiye krizlere de pek çok ülkeden daha fazla aşina ve geçmişte bu krizleri başarıyla yönetti. Migros gibi defansif işlere odaklanmak, yatırımcıların yaşanabilecek fırtınalarını atlatmalarına olanak verebilecektir.” “Sağlık, enerji ve teknoloji şirketleri hedefimizde olacak” Onur Takmak – Vakıf Girişim Yönetim Kurulu Başkanı “Bilindiği gibi Vakıf Girişim, uzunca bir süredir esas faaliyet alanı olan sermaye yatırımlarını yapmıyordu. Rhea Grubu ise özel sermaye ve girişim sermayesi yatırımları konusunda lider olmayı hedefleyen bir şirket. Bu işi gerçekten aktif bir şekilde yapmak için bu şirketi aldık. Bu doğrultuda, 2009 yılı sonuna kadar halen üzerinde çalıştığımız projelerden üçünde yatırım kararı aşamasına geleceğimizi umuyorum. 2010 yılında Vakıf Girişim’in sermaye yapısını önemli ölçüde derinleştirmek istiyoruz. Şirket uzun süredir uykuda olan bir portföye sahip. Halen şirketin tüm kaynakları mevduat hesaplarında tutuluyor. Bu da 4.5 - 5 milyon lira civarında. Bu konuda çalışma içerisindeyiz ve yeni yılın ilk çeyreğinde bu konuda somut bir atmayı planlıyoruz. Bu konudaki başarımız yatırım portföyümüzün de büyüklüğünü belirleyecek. Portföyümüze yansıtmak istediğimiz yatırım temalarımız ve belirlediğimiz öncelikli sektör ve iş alanları var. Bunlar içerisinde sağlık sektörü etrafındaki ürün ve teknoloji tedarikçileri, enerji üretimi ve teknolojileri, genel olarak teknolojik ürün ve servis geliştirme gibi alanlar bulunuyor. Bu kapsamda 2010’da sağlık teknolojileri, enerji ve teknoloji şirketleri hedefimizde olacak.” “Orta ve büyük ölçekli üç proje üzerinde çalışıyoruz” Can Deldağ - The Carlyle Group Türkiye Genel Müdürü “Bu ay içinde gerçekleşen Medikal Park’ın yüzde 40 hissesinin alınması ile birlikte, Carlyle olarak bugüne kadar Türkiye’de ilki 2008’de olmak üzere iki yatırım yaptık ve bu yatırımlarımıza devam etmek istiyoruz. Türkiye, Carlyle için öncelikli ülkelerden bir tanesi ve Türkiye’ye ilgisi ve yatırım iştahı sürüyor. Türkiye yaşanan krizden muhakkak etkilendi ama buna rağmen büyüme potansiyeli ve yatırım altyapısının güçlü tarafları hala yerinde duruyor. Dolayısıyla hala bizim gibi yatırımcılar için çekici bir pazar. Türk şirketleri de büyüme geçmişte elde ettikleri başarılarıyla yatırımcılar üzerinde belli bir güven yaratmış durumdalar. 2010 yılı için şu anda üzerinde çalıştığımız üç tane proje var. Bunların hepsi de orta ve büyük ölçekli yatırımlar, küçük yatırımlar değil. Bunlarla sınırlı olmamak üzere birçok satın alma fırsatıyla ilgileniyoruz. Dolayısıyla önümüzdeki 12 aylık dönemde, önemli büyüklükte en az bir yatırımı daha tamamlamayı öngörüyoruz. Ancak belirttiğimiz üç projenin hepsi de tamamlanabilir, dört tane yatırım da olabilir. Türkiye, Carlyle’ın 500 milyon dolar büyüklüğündeki fonunun bir parçası ancak açıkçası buradaki satın almalarımızın çerçevesi, bu fonla sınırlandırılmış değil. Önümüzdeki dönemde yapacağımız yatırımlar için de bir sınırımız bu yüzden yok. Hiçbir işlem bizim için büyük değil. Yani Türkiye’de gerçekleşebilecek en büyük işlemi dahi yapabilecek durumdayız. Bundan sonra üzerine yoğunlaşacağımız sektörler; enerji, perakende, lojistik, eğitim ve bazı çok spesifik üretim kolları olacak; mesela metal işleme. Bunun gibi niş üretim kollarını 2010’da çok yakından izliyor olacağız ve diğer saydığım sektörlerde satın alım yapmak istiyoruz. Carlyle olarak hiçbir zaman azınlık hisse satın almıyoruz. Yeni yatırımlarda da çoğunluk hisseyi ya da yüzde 100’ünü almayı tercih edebiliriz. Zaten bahsettiğim üç projeden ikisinde yüzde 100 alım için, birinde yüzde 50-50 ortaklık için görüşüyoruz.” “Yeni yatırımlar için 12 milyar Euro nakdimiz var” Özgür Önder - CVC Orta ve Doğu Avrupa Yatırım Direktörü “CVC olarak Türkiye'de bugüne kadar doğrudan bir yatırım yapmadık. Ancak Formula 1, Debenhams, Steag, Univeg gibi çeşitli portföy şirketlerimizin Türkiye'de de faaliyetleri mevcut. Önümüzdeki dönemde Türk şirketlerine doğrudan yatırımlarda bulunmayı hedefliyoruz; Türkiye, yatırım için seçtiğimiz hedef ülkelerden biri. Amacımız, sektörünün önde gelen, büyük ölçekli Türk şirketlerine yatırım yapmak. Yatırımlarımızı tek bir global fondan gerçekleştiriyoruz, dolayısıyla Türkiye'ye veya başka bir ülkeye özel bütçe ayırmıyoruz. Yeni yatırımlar için şu anda toplam 12 milyar Euro nakdimiz mevcut. Türkiye’de çeşitli fırsatlarla ilgileniyoruz ve devam eden görüşmelerimiz var. Genel anlamda, bir sektör tercihimiz veya sınırlamamız yok; CVC olarak her sektöre yatırım yapabiliyoruz. Yeter ki cazip bir fırsat görelim. Yönetimde profesyonelliği yakalamış, temiz şirketlere yatırım yapmayı amaçlıyoruz. Her yatırımımızı bir ortaklık olarak görüyoruz, dolayısıyla bizim için şirket yöneticileri ve varsa diğer hissedarlarla aynı hedeflere doğru yürüyebileceğimizi görmek de önemli.” “2010’da birkaç milyar dolarla hareket edebiliriz” Kemal Kaya / Blackstone Üst Düzey Danışmanı “Blackstone olarak henüz Türkiye’ye yatırım yapmadık ancak bugüne kadar çok fazla sayıda projeye baktık. Bunlardan bilinenler arasında Migros vardı. Onun dışında da birçok projeye çok ciddi baktık ancak uygun şartlar olmadığı için şu ana kadar yatırım yapmadık. 2009’da görüşmeler yapmaya devam ettik, sürekli şirketlerle temastayız. Ancak 2009’da global ekonominin gidişatını göz önünde bulundurarak, yatırım için uygun bir yıl olmadığını düşündüğümüz için bu yatırımları yapmadık. Zaten son 1.5 - 2 yılda biz, Avrupa ve dünyada da yatırım yapmadık; yani sadece Türkiye’de değil. Ama 2010’dan itibaren önümüzü daha net göreceğimiz için şimdi artık piyasada daha ciddi arayış içindeyiz. 2010’da Türkiye’de büyük ölçekli yatırımlar yapmak istiyoruz. Her türlü olasılığı da değerlendiriyoruz; tamamını satın almak, iyi bir hissedarla ortak olmak ya da azınlık hissedar olarak da yatırım yapabiliyoruz. Blackstone’un dünyada azınlık hissedar olduğu böyle çok şirket var, Türkiye’de de aynı modeli uygulayabiliriz. Şu anda Blackstone’un global ölçekte kullanıma, yatırıma hazır 29 milyar dolarlık bir birikimi var. Türkiye de bunun içinden önemli ölçüde bir pay alabilir; 2010 için birkaç milyar dolarlık bir kapasitemiz olabilir. Yatırımlarda sektör ayrımı yapmıyoruz. Her sektörden şirketlerle görüşüyoruz ve bunların içerisinden bize en cazip gelen sektöre ve şirkete yatırım yapmayı planlıyoruz. Bizim açımızdan şirketin kendi sektöründeki konumu, içerde ve dışarıda büyüme potansiyeli önemli. Burada, kendi iş planı ve yönetimi ile büyümesinin yanında bulunduğu sektördeki diğer oyuncuları da satın alarak büyümesi söz konusu. Bu bizim dünyada çok uyguladığımız bir yöntem. Aynı zamanda bu şirketlerin Türkiye dışında da yatırımlar yaparak veya yeni pazarlara girerek büyüme potansiyelinin olması bizi daha fazla heyecanlandırır. Bunun dışında, defansif sektörler diyebileceğimiz, kriz ve ekonomik daralmaya rağmen büyümeye devam eden bazı sektörler daha fazla ön plana çıkabilir. “Her zaman iyi fırsatlara bakıyoruz” Kohlberg Kravis &Roberts (KKR) “2007’de Türkiye’nin lider, Akdeniz Avrupası’nda en büyük Ro-Ro operatörlerinden biri olan U.N. Ro-Ro İşletmeleri A.Ş.’ye yatırım yaptık. 2008’de şirketin geliri 171 milyon Euro olarak gerçekleşti. Yaptığımız yatırımdan memnunuz ve şirket yönetiminin gelecek planlarına tam destek veriyoruz. Yatırım periyodumuz ortalama 5-7 yıl arasında değişiyor ve kısa dönemde buradaki hissemizi satma niyetimiz yok. KKR olarak her zaman iyi yatırım fırsatlarına bakıyoruz. Şu anda Avrupa’daki yatırımlar için 6 milyar dolarlık iş sermayemiz bulunuyor. İlgilendiğimiz geniş bir sektör aralığı var. Bunlar arasında sağlık, teknoloji, perakende, finansal hizmetler, medya/Telekom, enerji, tüketici ürünleri ve kimya sektörleri yer alıyor. Hem iyi hem de kötü zamanlarda, portföyümüzdeki tüm şirketlere operasyonel gelişimlerini sağlamaları için yoğun bir odaklanmayla yaklaşıyoruz.” Global kriz girişim sermayesini olumsuz etkiledi Yıl Değeri açıklanan işlemlerinin toplamı (Milyon $) Toplam işlem sayısı Toplam birleşme ve satın alma işlemleri tutarı (Milyon $) Toplam tutar içinde girişim sermayesi işlemlerinin oranı (%) 2005 58 6 30,300 24,9 2006 2,008 26 18,304 14,6 2007 1,902 14 25,457 7,5 2008 2,382 26 16,315 11,0 2009 329 9 1,325 0,2 Kaynak: Ernst & Young
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/10-girisim-fonu-sirket-pesinde/266395