Komşularla sıfır, ülkemizde maksimum problem politikaları
Tarih: 26 Kasım 2009 - 20:55
Bütçe açığı 2009 yılında tarihi zirvede, rekor kırıyor. 2010 yılında da bütçe açığındaki bu zirve devam edecek görünüyor.
Kamu borç yüküde zirvede, tarihi rekor düzeydedir. 2010 yılında da yükselerek devam edecektir.
Ülkemizin dış borç seviyesi ve dışa bağımlılığı rekor düzeydedir. 2010 yılında da yükselmeye devam edecektir.
En çok gelir getiren, para eder servetlerimiz ve tesislerimiz yabancılara satılmış geriye birşey kalmamıştır. Bunlardan elde edilen hasılatla üretken yatırımlar yapılmayıp boğazımıza geçirilmiştir.
İşsizlik seviyesi Cumhuriyet tarimizde daha önce görülmemiş düzeydedir. Bu gidişle azalmak şöyle dursun daha da artacaktır. İşi olanların önemli bir kısmıda açlık sınırında ve altındadır.
Toplumun krizde olup olmadığının en belirleyici göstergesi istihdam seviyesi ve istihdamın niteliğidir. İstihdamın niteliği kavramının altını çiziyorum. İstatistiklerin istihdam olarak gösterdiği birçok durum, nitelik yönünden baktığınızda, istihdam değil sefaletin ve krizin makyajlanmış, boyanmış şeklidir.
Ağustos 2009'da Tarım dışı işsizlik oranı (makyajlanmış, boyanmış oranı bile) yüzde 17'ye çıkarken, genç nüfusta makyajlı işsizlik oranı ise yüzde 23.5 oldu. Bu rakamlar son üç ay içinde iş aramış olan işsizlerdir. Aylarca iş arayıp bulamadığı için, iş aramaktan vazgeçmiş olan işsizler bu rakamlara dahil değildir. Yani gerçek işsizlik oranı bu rakamlardan yüksektir.
Daha da kötüsü işi olanlarında önemli bir kısmı açlık sınırında, açlık sınırının da altında sigortasız ve sosyal güvenliksiz çalışmaktadır. Bir kısmı hiç iş bulamadığı için tarım sektöründe aile faaliyetleri içinde oyalanan, aslında eksikliğinde hiç bir üretim azalması olmayan, tarım kesiminde gizlenmiş gereksiz ve katkısız oyalanma istihdamdır. Aile işyerlerinde gizli işsizlerdir. Bizim makyajlı işsizlik oranlarının makyajsız hali, sigortasız çalışanları ve gizli işsizleride ilave ettiğinizde, ilan edilen oranların çok üstündedir.
İstihdamın bir kısmıda, oy avcılığı ve seçmen ilişkileri çerçevesinde hiçbir katma değeri olmadan ya da eksikliklerinde üretimde ve hizmette hiçbir azalma olmayacağı halde devlet, belediye ve kamu kuruluşlarına doldurulmuş politik-partizan istihdamdır. Sonuçta yeterli ücret verilemediği için kamu çalışanları grevlere mecbur edilmektedir.
2003 -2007 yılları arasında ulaşıldığı söylenen % 7 lik büyümeler bile işsizliği azaltmamıştır, artırmıştır. Çünkü üretim kapasitesi genişlemesine, zenginleşmeye bağlı büyüme değildi onlar. Borç ve servet yemeye dayalı harcamalardan kaynaklanan taleple, hazırdan tüketimle yapay büyümelerdi. İthalata dayalı, borçlanmaya dayalı, tesislerimizi yabancılara satıp yemeye dayalı fakirleştiren yapay büyüme modeliydi. Yalancının mumunun sönmesi, Cumhuriyet döneminin servet birikimleri sayesinde ve neslimizi borçlandırarak, 5 yıl sürebildi.
ABDde ve Avrupada krizin zirvesinde işsizlik zirvesi yüzde 10 civarında kaldı. Aynı kriterlere göre ifade edilse Türkiyede gerçek işsizlik yüzde 30 civarındadır. Yüzde 10 un altına inmediği sürece de bu gerçek kriz, sosyal kriz devam edecektir.
Bütün bu saydığımız çöküntülere rağmen, yatırım değilde tüketim kaynaklı cari açığın devam ediyor olması da kriz değil, krizler yumağının üstüne sumak oluyor ve onu halen besliyor.
Krizlerin anası ise yaklaşımlardır. Sürekli yeni yapay gündemler yaratarak iktisadi krizin üstünü örtme çabalarıdır. İktisadi krize çare aramak yerine Ordumuzu ve Yargımızı yıpratan krizler yaratarak iktisadi krizi unutturmaya çalışmaktır. Zamanı, enerji ve kaynakları tedrici sivil darbe ve anti-laik dönüşüm yolunda mesafe kat etme uğruna harcamaktır. Malesef ABD ve AB de bu dönüşümü destekliyor hatta yönlendiriyor. Karşılığında Ermenistan açılımından Kıbrısa kadar çok sayıda taviz ve teslimiyetler bekleniyor.
ABD ve AB nin baskılarıyla verilen tek taraflı tavizlere de komşularla sıfır problem gibi komik bir kılıf bulunuyor. Osmanlıcılık taklitciliğine giriliyor.
İktisadi bağımlılık arttıkça, borç alabilmek için daha ne tür açılımlarla karşılaşacağız göreceğiz. Sınır bölgelerimizi kira kılıfında satmaya yeltenmek de dahil düşünemediğimiz açılımlar. Irak sınırından İskenderun körfezine kadar kiralanacak (fiilen satılacak) sınır şeridinden nede güzel çıkış koridoru sağlanırdı Kuzey Iraka. Hem çıkış hem de enerji, petrol hatları koridoru, Türkiyeyi teğet geçerek (bypass ederek).
IMFe ihtiyacımız yok diyerek, meydan okurmuş görünürken, Arap sermayesine el açılması, kara paraların bile ülkeye getirilip aklanması için varlık barışı gibi yasalar çıkartılması, belirli periodlarla yandaş medyaya servis yapılan askeri darbe şaibeleri üretilmesi, gelecek seçimlerdeki oyları şimdiden artırabilmek için fakir ve işsiz halka Norşinliler denilmesi işsizliğe, yokluğa çare olmuyor, karın doyurmuyor.
71 yıl öncesinin Dersim olayları, aleviliğe karşı olmadığı aşiret yönetim ve kanunları yerine devlet düzeninin yerleştirilmesi kaynaklı olduğu halde, utanmadan aleviliğe karşı bir hareketmiş gibi gösterme riyakarlığı daha ne kadar ısıtılabilir. Alevi kardeşlerimizi asırlarca süren şeriatcı katliamlardan Atatürkcü laik devlet düzeninin kurtardığını herkes bilmektedir.
Gözle görülür tüm çabalar ve istismarlar sonucu, adım adım, hazmettire hazmettire yürütülen sivil darbe başarıya ulaşırsa, şeriat anlayışının yeniden alevi kardeşlerimize katli vacip sapkınlar olarak muamele edeceğini, ülkemizin Irak gibi biribirini boğazlıyan topluluklara bölüneceğini göz ardı etmeyeceğiz. Filistinliler, Hamas ve Elfetih olarak birbirlerini boğazlarken, Iraklılar da sunni ve şiiler olarak birbirini boğazlamaktadırlar. Türkiyede benzeri bir çatışma ortamına sürüklenmek istenirken buna engel olabilecek Silahlı Kuvvetlerimiz önceden sindirilip pıstırılmak isteniyor.
Uzun ince bir yol, gündüz gece gittikçe bataklığa gidiyor.
Tüm okuyucularımın bayramını kutlar sağlık ve esenlik dolu nice bayramlar dilerim.
Dr. Hamit Bozkurt
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/komsularla-sifir-ulkemizde-maksimum-problem/265018