Yazdır

“Hissemizi satmayı düşünmedik”

Tarih: 21 Kasım 2009 - 02:47

Yaşanan global krizin etkilerinin tam anlamıyla sona ermesinin 2011’i bulacağını düşünen UniCredit Group yönetim kurulu üyesi Vittorio Ogliengo, Türkiye’de ortağı oldukları Yapı Kredi sayesinde kendileri yerel hissettiklerini belirtiyor. Bankanın kriz döneminde çok iyi performans gösterdiğini ve...

Mine Zeybekoğulları/ Ekonomist Bankacılık devlerini tarihe gömen global finans krizi, Türkiye’de fire verilmeden atlatıldı. Hiçbir bankada sıkıntı yaşanmazken, neredeyse bütün ülkelerde gündeme gelen hükümet desteklerine de ihtiyaç duyulmadı. Bu dönemde devam eden yüksek karlılık oranlarıyla da Türk bankaları rüştünü bir kez daha ispat ederken, gösterilen bu performans Türkiye’de bankacılık sektöründe ortaklık ya da satın almalarla yatırımları bulunan yabancı yatırımcıları da memnun etti. Bunlardan biri de, İtalyan finans grubu UniCredit. Yapı Kredi Bankası’nda Koç Holding’in yüzde 50 ortağı olan UniCredit Group, bu yıl yine aynı ortaklık doğrultusunda Türkiye’de UniCredit Menkul Kıymetler’i kurarak, kriz döneminde de Türkiye’de yeni bir yatırım yaptı. Bu yıl dördüncü kez İstanbul’da gerçekleştirilen Uluslararası Proje ve Altyapı Finansmanı Toplantısı sırasında görüştüğümüz UniCredit Group yönetim kurulu üyesi Vittorio Ogliengo, “Biz Yapı Kredi’den dolayı kendimizi yerel olarak görüyoruz” diyor. Aynı zamanda grubun Finans ve Danışmanlık Bölümü Başkanı olan Ogliengo, yaşanan krizden gelecek dönem beklentilerine ve Türkiye’ye ilişkin sorularımızı yanıtladı. Ekonomist: Yakın bir zamana kadar krizin bittiği konuşulurken, yeni bir dalga tedirginliği başladı. Siz resmi nasıl görüyorsunuz? Vittorio Ogliengo: Unicredit olarak biz hiç ‘kriz bitti’ demedik. Kırılgan ve yavaş bir büyümeden bahsediyorduk ki bence hala durum bu. Hisse senedi piyasalarına baktığımızda, yakın dönemde İstanbul Borsası’nın yüzde 80 değer kazanması gibi, borsalar genelinde yukarı gidiş yaşandı. Buna dikkatli yaklaşmak gerektiğini düşünüyorum. Kişisel olarak ben 2010 yılı boyunca bu kriz sürecinin devam edeceği yönündeki fikrimi değiştirmedim. Ülkeden ülkeye değişecektir ama gerçek toparlanma 2011’de gelecektir. Yani yeni bir tehlike görmüyor musunuz? Ogliengo: Tehlike her zaman var çünkü kırılgan bir büyümeden bahsediyoruz ve bu da negatife dönme ihtimali demek. Tüketici harcamaları çok temkinli ve düşük. Benim için krizden gerçek bir çıkış, tüketicilerin normal harcama alışkanlıklarına dönmesi demek ve bu şu an için geçerli değil. Finans piyasalarındaki son gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Ogliengo: Küçük bir düzeltme olabilir ama bunun bir trend değişimine dönüşmesini beklemiyorum. Bu konuda geleceğe dair nispeten iyimserliğim sürüyor. Ama zaman alacak, olay bu. Bunun süresini bilmek için ise bir kristal küreye ihtiyaç var ama dünyada 2010 için hala düşük büyüme öngörüyorum. Türkiye için gelecek yıl yüzde 3.5’lik büyüme tahmini yapılıyor ki, biz de diğer Avrupa ülkelerinin üzerinde büyümesini bekliyoruz. 2011’de bu oran yüzde 4.5-5’e çıkabilecektir. Öyleyse Türkiye ekonomisine ilişkin de iyimsersiniz… Ogliengo: Evet iyimserim. Bence bugün önemli olan diğerlerinden iyi olmak, bu ciddi bir rekabet avantajı haline geliyor. Geçmişe göre daha az büyümek elbette olumlu değil ancak diğer ülkelerle karşılaştırıldığında, olumlu sinyaller var. Ayrıca bence Türkiye ekonomisine yardımcı olan para politikası ve faiz oranları gibi çok sayıda bileşen var. Unicredit de kriz döneminde sorunlar yaşadı, sermaye artırımı yoluna gitti. Şimdi kötü günler tamamen geride kaldı diyebiliyor musunuz? Ogliengo: Şu anda sermaye piyasasında bir istikrar geldi ve çok sayıda banka halihazırda piyasada. Biz de sizin de bildiğiniz gibi 4 milyar Euro’luk bir sermaye artırımının duyurusunu yaptık, dolayısıyla şu anda her şeyin doğru yönde gittiğini düşünüyorum. Ayrıca bizim ana faaliyet bölgelerimizden Orta ve Doğu Avrupa (CEE) ülkelerinde de istikrara yönelik olumlu işaretler var. Bu dönemde kesinlikle en kötüsünün geride kaldığını düşünüyorum. Artık normalleşmeden bahsedebiliriz. Sizce kriz döneminde Türkiye’nin yatırımcılara doğru sinyaller gönderebildi mi? Ogliengo: Bence evet. Mali ve para politikaları ve istikrara ilişkin tüm sinyaller olumluydu. Bankacılık sistemi çok güçlüydü; hiç toksik varlıklarınız ya da buna benzer şeyleriniz olmadı. Bu diğer bankalara göre çok daha muhafazakar; itici gücün ticari veya kurumsal bankacılık olmasının da bir ödülü gibi aynı zamanda. Bunun, yabancı yatırımcılar nezdinde gerek ekonomiye gerek ülke imajına kesinlikle katkısı oldu bence. Bu dönemde Türk bankaları kıskanılmış mıdır? Ogliengo: Biz kıskanmadık çünkü biz yereliz, bizim burada yatırımımız var. Ama bence herkes kıskanır, mesela proje finansmanını örnek vereyim. Proje finansmanı, büyümenin başlıca göstergesidir. Şu an çok fazla sayıda proje var, dolayısıyla bunların finansmanına duyulan ihtiyaç aynı seviyede. Ama bunu karşılayabilecek oyuncu sayısı azaldı çünkü bankalar krizden oldukça fazla etkilendi. Unicredit ve Yapı Kredi olarak biz bu finansmanı güçlü bir şekilde sağlamaya devam ediyoruz. Dolayısıyla bunu kıskançlık olarak tanımlarsak, bankalar bu kadar iyi bir durumda olmadıkları için kıskanabilirler. Ayrıca biz Unicredit olarak kendimizi yerel hissettiğimizi de her fırsatta vurguluyoruz ki, bu da iyi durumun bir parçası. Kriz sonrasında çok daha güçlü olacağımızı da sürekli söylüyoruz. Türkiye’nin yatırımcılar için çekici ülke olma pozisyonunu gelecek dönemde de koruyabilecek mi? Ogliengo: Kesinlikle. Ekonomiye bakarsak, geçmişteki yüksek enflasyon sorunu halledildi ve istikrarlı bir ülke olduğunuzu kanıtladınız. Bazen yabancı yatırımcılara yönelik vergilerle ilgili bazı sıkıntılar olabiliyor ancak ben sonuçta taraflar açısından en uygun çözümün bulunacağına inanıyorum. Geçmiş tecrübelerle gördüklerimiz açısından, ben Türkiye ekonomisi ve pazarla ilgili çok olumlu düşünüyorum. Türkiye herkes için çok büyük ve önemli, bu da piyasalar açısından çok ikna edici. Unicredit Türkiye’ye daha fazla yatırım yapma yönündeki isteğini koruyor mu? Ogliengo: Biz halihazırda çok fazla yatırım yapıyoruz zaten. Ben proje finansmanı yoluyla verdiğimiz Türkiye’ye yatırım seviyesinin, yerel sanayiyi de desteklediğini düşünüyorum. Yıllık olarak 5-6 milyar dolar düzeyinde bir proje finansmanından bahsediyoruz. Bu da bence, isteğimizi gösterme açısından iyi bir teyit. Gelecek dönemki projeler değerlendirilecektir, şu açık ki biz bu ülkeyi her zaman desteklemek istiyoruz. Yapı Kredi’yle ortaklığımız doğrultusunda kendimizi yerel bir yatırımcı gibi hissediyoruz ve bu da bu ülkeye desteğimizin devam edeceğini gösteriyor. Proje finansmanı alanında Türkiye’de gördüğünüz fırsatlar neler? Ogliengo: Altyapı, enerji, petrol ve gaz ve ulaştırma alanlarında bugün çok sayıda proje mevcut. Gelecek haftalarda bunları değerlendiriyor olacağız. Burada tek önemli olan, daha iyi olan projeyi seçmek. Yapı Kredi’nin kriz dönemindeki performansını nasıl buldunuz? Ogliengo: Gerçekten çok iyi bir performans gösterdiler ve Unicredit olarak bununla ilgili çok mutluyuz. Gerek kriz döneminde gerek şimdi, Yapı Kredi çok iyi yönetilen, çok başarılı bir banka. Siz Yapı Kredi’yle ortaklığınızdan memnunsunuz ama sürekli buradaki hisselerinizi satacağınız gündeme getiriliyor… Ogliengo: Bunlar gerçekten dedikodu. Kriz dönemlerinde herkes her şeyinizi satmak zorunda olduğunuzu düşünür. Ama kesin olarak söyleyebilirim ki, bu tamamen bir hata ve doğru değil. Unicredit olarak, Türkiye’nin ana faaliyet ülkelerimizden biri olduğunu açıkladık. Bir dakika için bile Yapı Kredi’deki ortaklığımızdan ayrılmayı düşünmedik. Üstelik, kriz döneminde Yapı Kredi’ye ek olarak bir de yeni yatırım yaptık ve ortak olarak Unicredit Menkul Değerler’i kurduk. Peki bu dedikoduların sebebi nedir sizce? Ogliengo: Dedikodu, dedikodudur. Bizim bankamız da diğer pek çok banka gibi etkilendi ve hisselerinde ciddi kayıplar yaşandı. Ama iki ay sonra toparlandı ve yüzde 60 oranında yükseldi. Dolayısıyla, kriz dönemlerinde bu tarz şeyler mantıklı gelebiliyor ve önüne geçilemiyor. Ama şu da var ki; kimse ABD hükümetinin o büyük bankaların batmasına izin vereceğini düşünmüyordu ama bu oldu. Yani, aslında böyle dönemlerde tahminler tutmayabiliyor. Tabii bu sadece ekonomistlere karşı bir şey değil. Lehman’ın batmasından bir hafta önce işadamları ‘Kriz bitti’ diyordu mesela. Kısacası, bu gibi durumlarda ortak bir yaklaşımın ortaya çıkması çok kolay değil. Her gün nasıl mücadele edeceğimizle ilgili yeni şeyler öğreniyoruz. Sonuçta kimse mükemmel değil. KUTU “3 ay telefonlar çalmadı” Unicredit Group yönetim kurulu üyesi Vittorio Ogliengo, krizin patlak verdiği 2008 Eylül ayından sonra yaşadıkları tecrübelerin çok önemli olduğunu belirtiyor. Bundan sonra yapılması gerekenler ve kurulacak yapıya ilişkin tartışmalara dikkat çeken Ogliengo, şöyle konuşuyor: “Ben müşteriyi dinlemenin, müşteriyle iletişime geçmenin çok önemli olduğuna inanıyorum. Çünkü biliyoruz ki, Aralık 2008’den Şubat 2009’a kadar, birçok bankacı telefona bakarak bir müşteriden talep gelmesi için bekledi ve o üç ay boyunca telefonlar çalmadı. Bu tecrübe ettiğimiz süreci de iyi anlatıyor. Asıl mesele, çok fazla bürokrasiye boğulmadan ama aynı zamanda geçen sene yaşanan tecrübenin tekrarlanmasını önleyecek bir yapıyı gelecek için iyi ve doğru bir şekilde inşa etmek. Bu herkes için çözülmesi gereken bir mesele ve o yüzden bu konunun gündeme geldiği her ortamda çok sayıda tartışma çıkıyor.”
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/hissemizi-satmayi-dusunmedik/264728