SELİM IŞIKLAR ZAMAN | |
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı nedeniyle kısa haftada yüzde 8,17 değer yitiren İMKB, 47 bin puan sınırına kadar gerilerken özellikle cuma günü yaşanan yüde 6'lık dalgalanma moralleri oldukça bozdu. Mart ayı başından bu yana sürekli bir yükseliş yaşayan Borsa'da ağustosta da benzer bir geri dönüş yaşanmış daha sonra kısa sürede toparlanma yaşanmıştı. Bu kez yükseliş trendinin dışına çıkan bir hareketin varlığı ve satıcıların agresifliği dikkat çekiciydi. Dünya piyasalarında eylül ayında beklenmedik bir düşüş yaşayan ABD konut satışları ve önde gelen ABD bankalarının üçüncü çeyrek bilançoları borsalardaki düşüş hareketinde etkili oldu. İMKB'deki kayıplarda bu gelişmelerin yanı sıra Güney Afrika randının hızla değer kaybetmesi, erken seçim dedikoduları ve Oyak yönetimine geçen Ereğli Demirçelik şirketinin üçüncü çeyrek bilançosunda 250 milyon TL gibi rekor bir zarar yazmasının da payı var. Endeks 50 bin puanı ve 48 bin puandaki önemli destek noktasının altında kapatırken, kayıplar daha çok öz sermayesi olumsuz şirketlerde görüldü. Düşüşü tetikleyen erken seçim dedikodusu belli ki belirli lobiler tarafından özellikle çıkarılmıştı. Zira bu konu bir önceki haftada gündeme getirilmeye çalışılmış, güya Mayıs 2010'da bir erken seçimin gündemde olduğu dillendirilmişti. Son düşüş dalgasının nerede son bulacağını kestirmek biraz güç. Ancak öncelikle bu satışların bir bölümü kredili yatırımcıların otomatik satışlarından kaynaklandı. Bu önümüzdeki hafta da devam edebilir. Zira dünyada ve Türkiye'de karamsarlar, Borsa'daki tabiriyle 'Ayı' piyasasına hakim olanların savunduğu ekonomilerdeki büyüme gerçekçi değil ve şirketler bilançolarını alınan spesifik önlemlerle düzeltti. Yeni teşvik politikaları gündeme girmezse yakalanan olumlu hava kısa sürede terse dönecek ve düşüş trendi kazançları ortadan kaldıracaktır. EKİMDE BORSA'YA 250 MİLYON TL'LİK GİRİŞ Endeksin yeni bir düşüş trendine girdiği veya yükseliş trendinden çıkıldığı henüz kesin değil. Endeks üzerinde etkili olan Garanti Bankası hisselerindeki son satışlar ortalığı karıştırdı. Buradan çıkanlar daha çok Tüpraş ve Telekom gibi hisselere girdi. Bu satışların arkasında ABD'nin önde gelen bankalarının Borsa'da yaşadığı kayıplar vardı. Türk bankalarının bu satış havasına kapılarak düşüşe geçmesi de endeksi 50 bin puanın altına çekti. Borsa'da son iki günde 50 milyon TL'lik net para çıkışı yaşandı. Bu satışlara rağmen halen ekim ayı boyunca 250 milyon TL'lik para girişi söz konusu. Ayrıca başta enerji sektörü olmak üzere yüksek para girişi son satışlara rağmen devam ediyor. Konsolide olmayan şirketlerden gelen üçüncü çeyrek bilançoları demir çelik sektörü hariç oldukça olumlu. Sırada konsolide bilançolar var ve beklentiler bu şirketlerden de iyi bilançolar geleceği yönünde. Faiz ve döviz piyasasında dış faktörlerden dolayı bir yukarı hareketlenme var ama asla panik havası söz konusu değil. 'Borsa'daki kırılgan hava bir düzeltme mi, yoksa düşüş trendi başladı mı?' sorularına bu hafta nokta konulabilir. Zira önemli merkez bankaları faiz kararlarını hafta içinde duyuracak ve en önemlisi cuma günü ABD tarım dışı istihdam ve işsizlik verileri açıklanacak. Bir ayrıntı vermek gerekirse Borsa ağustos ayında buna benzer bir düşüş yaşarken vadeli işlemlerin son işlem günü satışlar artmıştı. Aynı şekilde ekim vadelilerin kapanması öncesi benzer satış yaşanması dikkat çekiciydi. Faiz lobisinin işi mi? Merkez Bankası ekim ayındaki toplantısında faiz oranlarını yarım puan düşürürken piyasa oyuncuları 7,59 'a kadar gerileyen tahvil faizini yüzde 9'a yükseltmeyi başardı. 15 Ekim'deki toplantı öncesi yüzde 7,8 seviyelerinde hareket eden tahvil oranları toplantı sonrası bir anda sert bir hareketle 8,6'ya daha sonra 8,8 'e kadar yükseldi. Özellikle gelişmekte olan piyasalarda etkili olan ve Güney Afrika para birimi Rand'ın bir haftada yüzde 7'ye varan değer kaybını da bahane eden yatırımcıların dolar'a doğru kaymaları tahvil satışlarını hızlandıran diğer bir gelişme oldu. Bir anlamda uluslararası çapta bir spekülasyon etkisi, aynı zamanda Türkiye, Güney Afrika ve diğer gelişmekte olan para birimlerinde ve tahvil piyasalarında yeniden baş gösterdi. İçerideki faiz lobisinin ve küresel çaptaki büyük oyuncuların ABD verilerini, şirket bilançolarını ve yerel para birimlerindeki değerlenmeyi bahane ederek aynı anda yeni bir finansal çalkalanma hareketi başlattıkları görülüyor. Ancak bu son aşağı dalgalanmanın ve satışların kısa süreli olup olmayacağı ve alım fırsatının hangi noktada oluşacağı konusunda bir süre daha beklemekte fayda var. Küresel bakış açısıyla dünya yeniden bir çöküş sürecine girmedi. Ancak Mart 2009'dan bu yana oluşan iyimserlik rüzgarı bu kez daha soğuk esmeye başladı. Tahvil oranlarında kritik seviye 8,8 yukarı doğru kırılırsa 9,4-9,9 seviyelerinin gündeme girmesi söz konusu olabilir.
|