DENİZBANK’ı satın alarak üç yıl önce Türkiye pazarına giren, küresel finansal krizden Avrupa’da ilk etkilenen bankalardan biri olan ve Belçika ile Fransa hükümetlerinin sermaye artırımı yoluyla kısmen müdahale ettiği Dexia’nın İcra Kurulu Başkanı Stefaan Decraene, “Denizbank’ın adını değiştirmediğimiz için krizde yaşadıklarımız Türkiye’deki bankamıza sıçramadı. Bu yıl bizim için en karlı ülke Türkiye oldu” dedi. Dünyadaki birçok büyük ve uluslararası operasyon yürüten banka gibi Dexia’nın da krizden etkilendiğini dile getiren Decraene, şunları söyledi: “Krizde sermayemizi artırmak zorunda kaldık. Belçika, Fransa ve Lüksemburg hükümetinin koyduğu sermayenin yanı sıra Dexia’nın mevcut hissedarları da sermaye artırımına katıldı. Bizim faaliyetlerimiz devlet garantisi altında yürütülüyor, 2010 yılının ekim ayında bundan çıkacağız. Kriz iyileşme yoluna girdi ancak tam olarak bir toparlanmadan söz etmek için henüz erken. Finansal bir krizin ortasındayız, bir de devam eden ekonomik kriz var. Bundan da pek çok ülke etkilenmiş durumda. Bu krizin de iyileşme işaretleri geldi, 2010 için büyüme beklentisi olan ülkeler var, Türkiye’de bunlardan biri ancak yine de kimse tam olarak önünü göremiyor.” 500 milyon Euro kar Dexia’nın krizin başından bu yana doğru kararlar vererek, bir yıl öncesine göre çok daha iyi bir durumda olduğunu söyleyen Decraene krizde uyguladıkları reçeteyi şöyle anlattı: “Her banka mevcut duruma göre farklı reaksiyon gösterdi. Biz maliyetlerimizi düşürdük, bazı yatırımlarımızdan vazgeçtik, bazı varlıklarımızı sattık. Örneğin ABD’deki sigortacılık faaliyetlerimizi sattık. Gerçek bankacılık yaptığımız, gerçek müşterilerimizin olduğu, ana pazarlarımıza odaklandık. Uyguladığımız strateji işe yaradı ve bu yıl 500 milyon Euro kar ettik. Biz birçok ülkede aktifiz. İki ana faaliyet alanımız var biri toptan bankacılık, diğeri de bireysel ve ticari bankacılık. Fransa’da toptan bankacılık yapıyoruz. Belçika, Slovakya, Lüksemburg ve Türkiye’de ise bütün faaliyetlerimizi yürütüyoruz. Bu yıl Türkiye ticari ve bireysel bankacılıkta ciromuza en yüksek katkıyı yapan birinci ya da ikinci ülke oldu. Karlılıkta ise birinci.” Türkiye’de panik olmadı Türkiye’nin finansal krizden çok az etkilenen nadir ülkelerden biri olduğunu belirten Decraene, şunları dile getirdi: “Bu durum bize büyük avantaj sağladı. Çünkü siz 2001 krizinden sonra birçok tedbir aldınız, iyi ki o tedbirler alınmış bugün onların meyvesini topladık. Türkiye’de kimse panik olmadı, parasını çekmeye gelmedi. Çünkü Denizbank olarak faaliyet gösteriyorduk ve kimse Denizbank’ı küresel krizle ilişkilendirmedi. Krizin başlangıcında Türkiye’deki en büyük şansımız Denizbank’ın adını değiştirmemek oldu. Başlangıçta Denizbank adının Dexia’ya dönüştürülmesi konuşulmuştu kısa bir süre için. Ama sonunda ‘vazgeçilmişti. Doğru yapılmış.” Denizbank’ı satmayı asla düşünmedik STEFAAN Decraene’ye küresel krizden ilk etkilenen bankalardan biri olan Dexia’nın dünyanın çeşitli yerlerindeki varlıklarını sattığını hatırlatarak, Denizbank’da satmayı düşünüp düşünmediklerini sorduk. Yanıtı şöyle oldu: “Bu soru çok güzel bir soru, işte size güzel bir cevap; hayır, hayır asla. Denizbank’tan ve Türkiye pazarından oldukça memnunuz. Bırakın satmayı, herhangi bir değişiklik bile yapmadık. Denizbank’ın çok iyi işleyen bir iş modeli vardı, biz de değiştirme gereği duymadık. Bunun da iyi işlediğini en karlı ülke olduğumuz da görmüş olduk.” Türkiye’de kısa vadeli işlemler dezavantaj BANKACILIK sektöründe 20 yıllık deneyimi olduğunu kaydeden Stefaan Decraene, Türk bankacılık sektörüne ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: Türkiye’nin en büyük avantajı 2001’de geçirdiği kriz. Bu krizin ardından getirilen düzenlemeler avantaj oldu. Dezavantaj olarak söyleyebileceğim, çoğu işlemin kısa vadeli olması. Mevduatında, kredilerin de vadesi çok kısa. Daha uzun vadeli kredilere, mortgage gibi ürünlerin artmasına ihtiyaç var. Geri ödenmeyen krediler de, yakından izlenmeli.” Hülya GÜLER /Hürriyet