IMF bankalara rakip olur!..
Tarih: 28 Eylül 2009 - 12:39
Ya IMF Hazine'ye 20 milyar dolar borç verirse, bu banka fonlamalarının 30 milyar lira azalması pahasına olacak.
2008 yılı son çeyreğinde, krizin yükseldiği ve derinleştiği trendde, bankalar ve basındaki sözcülerinin tamamına yakını hep bir ağızdan aman IMF le anlaşalım diyorlardı. IMF den borçlanmanın ekonomimiz için ne kadar hayati bir gerek olduğunu söylüyorlar, anlaşmanın bir an önce yapılması için yetkililere kamuoyu baskısı yaratıyorlardı. Şimdi ise, aksine, yine tamamına yakını, yine koro gibi IMF olmasada olur demeye başladılar. Bazı sebeblerle krizin yükseliş trendinde IMF ci kesilmişlerdi. Şimdi o sebebler ortadan kalktı ve başka bir çıkar faktörü etkili hale geldi, buna görede propaganda içerikleri değişti.
Kriz yükseliş trendinde bankaların çok büyük döviz borçları ve tahhütleri vardı. Bu durum üç büyük tehlike düşündürüyordu bankalar için, kur riski zararı, döviz borç ve tahahhütlerini çevirememe (yenileyememe), içerideki döviz alacaklısı oldukları şirketler kur yükselişi nedeniyle zora gireceği için, döviz kredilerinin geri ödenemeyeceği ve batık krediler belası tehlikesi. Dışarıdan aldıkları borçları kriz nedeniyle yenileyememe halinde, piyasadan yüksek kurlarla döviz alıp borç ödemenin getireceği realize edilmiş kur riski zararlarının yanı sıra, bu durumun ortaya çıkaracağı finansman ve nakit sıkışması nedeniyle çok zor durumlara düşülebilirdi. IMF in gerekliliğini koro halinde söylerken bu kendi endişelerinden çok genel ekonomiye olan gereklilik ve nimetleri dile getiriliyordu.
Döviz kurları bekledikleri gibi yukarıda kalmayıp, korktukları gibi kur riski zararları doğmayıp, yüksek kur yüzünden batık kredi sorunu doğmayınca, IMFin ekonominin geneli için dillendirdikleri gerekliliği ve erdemi kaybolmaya yüz tuttu.
Yukarıdaki dertlerden kurtulunca bankalar, IMF'in kendilerine rakip olduğunu düşünmeye başladılar. Ne güzel kamunun devasa fon açıkları bankalara risksiz ve çok karlı bir plasman imkanı yaratmış durumda. Ya IMF Hazineye 20 milyar dolar borç verirse, bu banka fonlamalarının 30 milyar lira azalması pahasına olacak. Öte yandanda Hazine bu dövizleri piyasadan (merkez bankasından) yani neticede bankalardan temin etmeyecek, tam tersine piyasaya (Merkez Bankasına) döviz satacak, bankaların faiz gelirlerinde azalmaya ilaveten döviz işlemlerinden, alım satımından karlarıda azalacak.
25.12.2008 tarihinde, bu konuları ta 10 ay önce bugün için yazmışdan farksız ortaya koyan ve bigpara da yayınlanan Küresel krizden Hazineye fırsat başlıklı yazımı aşağıya kopyaladım.
Bu kriz Hazinenin faiz yükünü önemli ölçüde düşürmesi için iyi bir fırsattır. Yeter ki doğru kullanılabilsin. Doğru kullanıldığında aynı zamanda üretici sektörün faiz yükü de azalacak, kriz tedbiri ve teşviki gibi işe yarayacaktır.
Ülkemizdeki soygunun bir mekanizması da sıcak para dediğimiz düşük faizli, düşük maliyetli dövizin liraya çevrilip (bankalarca) astronomik reel faizlerle lira cinsinden hazineye borç veriliyor olmasıydı. Sıcak para sadece yabancıların portföy için gelen fonlarını değil aynı zamanda dışarıdan sağlanan döviz kredilerini de kapsar. Geri dönmemek üzere fiziki yatırıma (fabrika kurmak gibi) gelmiş olan sermaye dışındaki, portföy veya faiz kazancı sağlamak için gelmiş, ülkeden çıkabilecek dış finansmanın her çeşidi sıcak paradır. ......
..... Şimdi ucuz dövizle borçlanma kanalı IMF, Dünya Bankası gibi kuruluşlardan Hazineye, kamu kesimine açık. Hazine bu durumu iyi kullanarak fırsatlara dönüştürmelidir. Yeniden cari açık için, ithalatın finansmanı için kullanılmayıp akıllıca ve ülke yararına kullanılmalıdır. Önceki soygun düzenini değiştirip hem faiz ve borç yükünü azaltıp, hem de bankacılık ve özel sektörün krizini, ülkenin ekonomik krizini hafifletmelidir.
Diyelim ki bizim kamu kesimi başta IMF olmak üzere dışarıdan 30 milyar dolar kredi alsın. Bunun yarısını vadesi gelecek kamu döviz borcu geri ödemesini, piyasadan(bankalardan) lira borçlanıp, merkez bankasından döviz satın alıp gerçekleştirmek yerine IMF kaynağından gerçekleştirsin. Bu kendi başına kamu dış borç ödemesi için merkez bankası rezervlerinden ve piyasadan döviz talebini (baskısını) ortadan kaldıracaktır. Piyasadan lira borçlanma talebini de bu kadar azaltacaktır.
Merkez Bankası kendi döviz rezervlerinden aynı miktar kadar daha fazla özel sektör ve bankalar dış borç ödemesi fonlayabilecektir. Geriye kalan 15 milyar doları da Hazine yine merkez bankası kanalıyla piyasada satarak liraya dönüştürüp vadesi gelecek Hazine iç borç senetlerinin bu kadarlık kısmını, iç piyasadan yüksek faizli lira ile tekrar borçlanmadan kapatabilir. Başka bir deyişle Hazinenin yüksek faizli lira borcu düşük faizli IMF döviz borcuna dönüşmüş olur.
Bu uygulama piyasadaki hazine borçlanma faiz oranını genelde de aşağı çekecek ve geriye kalan lira borç çevirme yükünü de daha düşük faiz oranından gerçekleştirebilecektir. Böylece Hazine toplamda borç yükünü ve faiz giderini önemli ölçüde azaltmış olur. Sonuçta piyasadaki borç verme faizleri de bütünüyle aşağıya çekilir. Üretici sektörün faiz yükü ve faiz maliyeti de etkili bir şekilde azaltılmış olur.
Geçmişte ülkeye döviz arzını sıcak paradan sağlayabilmek ve de aman kaçmasınlar deyip ülkede tutabilmek için ülkemiz lirada aşırı yüksek faiz ödüyordu. Uygulamadaki mekanizmalar sonucunda düşük faizli, düşük maliyetli sıcak para dövizler liraya çevriliyor ve sonuçta bunlara lira üzerinden Hazine, yani vergileriyle halkımız astronomik faizler ödüyordu. O soygunu kendi irademizle biz değil, ama irademiz dışı, batının özel finans kanallarının felç olması durdurdu.
O soygundan sadece yabancılar değil döviz borçlanabilen özel sektör aktörleri de düşük faizle döviz borçlanıp, liraya çevirip lira üzerinden hem yüksek faiz farkı geliri hem de kur farkı geliri elde ediyorlardı. Bu durum Eylül 2008 e kadar sürdü. Şimdi küresel kriz Hazineyi (halkımızı) daha yüksek faiz ödemekten daha düşük faiz ödemeye zorlayan, daha az soyulmaya mecbur eden yeni bir mekanizma yarattı. Bu mekanizma krizin zorla getirdiği bir fırsat olabilir, yeter ki çıkar grupları ve ithalatçılar yararına değil halkın tümü ve ülke yararına kullanılmak istensin.
Unutmayalım Hazinenin ödediği reel faiz oranı hala, diğer ülkelere göre o kadar farkla yüksek ki iflas etmiş İzlanda ile mukayese ediliyor, krize girmiş İzlanda demiyorum iflas etmiş İzlandayı takip ediyor. Bugün hükümet ve devlet başkanlarının krizde olduklarını resmen ve çoktan açıklamış ülkelerin hazinelerinin ödediği faiz oranlarının defalarca kat fazlası faiz ödüyoruz. İşsizlik oranımız onların yaklaşık 3 katı. Acaba kim krizde?
Dr. Hamit Bozkurt
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/imf-bankalara-rakip-olur/262442