Yazdır

'Feriştahı gelse bizi geçemez'

Tarih: 05 Eylül 2009 - 10:28

Ersin Özince, bankacılık sektöründe birleşme dalgası yaşanabileceğini belirterek, "Bizi bankacılıkta ve sigortada kimse ezemez" dedi

En önemli stres testini geçti. 15 bankamız Forbes listesine girdi. Dünyadaki finans sistemi elbette ayağa kalkacak. Türk bankacılık sistemi ne olur bundan sonra? Türkiye’nin ulusal bankacılık politikası olmalı. Bizimdünya bankacılığının tekrar etkisine gireceğimiz ve konsolidasyona konu olacağımız kanaatindeyimve Türkiye’deki bankalara her bakımdan rekabetin artacağını düşünüyorum. Ama burada da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yapacağı en başarılı iş, Türk mali kuruluşlarını kendi sermaye piyasasına kayıtlı olmasını sağlamaktır bunun için de, İstanbul finans merkezi projesinin hayata geçirilmesi lazım. Bu sağlandığı takdirde İş Bankası gibi bu ülke borsasında halka açık kuruluşlar da yabancı bankaların bir çoğunda olan sermaye yaratma ve arttırma olanağını daha rahat bulacaktır. Sığ piyasada bunu yapmak zor. Bir süre önce verdiğiniz röportajda holdingleşmedenbahsetmiştiniz acaba kavramkarmaşasımı var? Holdingleşecekmisiniz? İş Bankası holdingleşecek durumda olsa bunu genel müdürün ağzından değil borsadan duyarsınız. O röportajda iştiraklerle ilgili soru soruldu. ‘Alacakmısınız, satacakmısınız’ diye. Ben de ‘İştiraklerdenmemnunuz büyük özel bankalar arasında grup riski en az banka biziz’ dedim. Ancak iştiraklerimizle ilgili çalışmaları sorduğunda, ‘Banka iştiraklerimizi sadeleştirdik. Bu işe başladığımızda 80 iştirak vardı şimdi 30 iştirak var. Kimini grup içinde kimini grup dışında satarak azalttık. İsterse hissedarların karar vereceği hale getirdik’ dedim. Bu arada şahsi fikrim ‘Bumodeli kurmak yararlı olacak’ ama kendi fikrimi söyledim. Bumodeli izleyen birçok grup var bankadan holdingleşen. Holdingden banka kuran da var. Burada yaptığımız diğer önemli iş, serbest sermayemizi karla artırdık. Bu yüksek olunca ilerde bölünmeyi düşünebilirsiniz ilerdemali holding ya da sanayi holding kurabilirsiniz. Bunlar neye yarar? Odaklanmayı sağlar. Bizim amacımız bu yapıyı her türlümüstakbel inisiyatife hazır tutmak. Her türlü müstakbel inisiyatif derken yabancı bir ortaklık olabilirmi? Öyle bir şey gerekmiyor. Satmak isteyen yok. Ya da sermaye ihtiyacı olması gereken durumda söz konusu değil. “Konsolidasyon dönemine girecektir, Türk bankacılık sistemi” dediniz biraz önce... Konsolidasyon döneminde konsolide eden de olabiliriz. Hiç iddialı bir söz değil. Şu anda cam sektöründe yapıyoruz. Bizim grubumuzdan soruluyor bu civarda cam. İtalyan firmasının payını da biz alıyoruz. Rusya’da dünyanın en büyük firmasıyla da cam ortaklığını biz yapıyoruz. Bizi bankacılıkta, sigortada kimse ezemez. Feriştahı gelse ezemez. Sermayenin güçlü olması için yabancı olması gerekmiyor. Bu havarideki en büyük sermaye gücü biziz. 2010 için ön görünüz ne? İniş çıkışlar olacaktır. Dalgalanmalar olacaktır. Çıkış V olmaz da iki V olur. Burada esas olan şu: İş o kadar kompleksli ki; bu işin nekahatinde bile zorluklar olacak. Yani bugün dünyanın en büyük bankalarının devlet kontrolüne geçtiği düşünülüyor. Bunlar yeniden özel sektöre geçecek artı daha bu aşamalara gelmemiş ülkeler var. Bir takım olaylar ABD’nin gölgesinde yürüyor. Avrupa’dan hiç ses çıkmıyor. İstanbul Finans Merkezi projesine bakışınız nasıl? İstanbul Finans Merkezi projesinin işe yarayacak proje olduğunu düşünüyorum. Mali sektörü büyütmek serbest piyasa ekonomisinin dünyaca kabul görmüş standartlarını uygulamak demek. Sermayenin Türkiye’ye turist gibi gelip gitmesi değil daha kalıcı olarak gelmesi hatta ikinci adres olarak birçok yabancı sermayenin Türkiye’ye gelmesi demek. Bunun ütopya olduğunu düşünenler var. Ancak ben bu iş için vadeli plan ortaya koymak gerektiğini düşünüyorum. Bildiğiniz gibi ne AB’nin ya da IMF’nin böyle bir misyon geliştirmesi söz konusu değil. Onu biz yaptık. Kendi modelinizi kendiniz ortaya koyarsınız, modelinizin çalışmasını yabancı danışman kuruluşa yaptırmak dahi mümkün... Dubai’den daha az değil şansınız. ulaşımımız mevcut. Altyapımız, iş gücümüz var... Bankalar bugünkü kar rakamlarını yakalayabilecek mi? Planımızı hep uzun vadeli yapıyoruz. Uzun vadeli yaptığımız için de karın az olduğu dönemde ya da özel bankalar içinde 4. sıraya düştüğümüz dönemde kamuoyu bizi birinci algılıyordu. Bu algı bizim için kardan daha önemli; çünkü itibar önemli. Beni karlılığın azalması ile ilgili şeyler endişelendirmez. Büyümeyle ilgili konular endişelendiriyor. Büyüme ciddi bir sıhhat göstergesi. KÂRLILIK GÖRECELİ OLARAK SÜRER Büyüme dönemlerinde İş Bankası gibi altyapısı geniş, insan ve şube altyapısı geniş bankaların konsantrasyonu artıyor. Karlılığın göreceli olarak sürmesinin kesin olduğunu düşünüyorum. Çünkü reel faiz her zaman olacaktır. Bankacılık sektöründe de biz artık çok ciddi serbest sermayelere sahibiz. Bu sermayelerle günün koşullarına uygun karı elde ederiz. Faizler tek haneliyse biz illa çift haneli kar edeceğiz diye bir kural yok. Bizim hissedarlarımız bu konularda inançlı ve tahamüllüdür. Orta vadeli programya da IMF ile devam edilmesi düşünülüyor. Size göre bizim çıpaya ihtiyacımız var mı? Yoksa IMF ilemi devametmeliyiz? Öteden beri Türkiye’ninmukayeseli üstünlükler geliştirerek rekabeti artırması gerektiğini ifade ettim. Ben durumumuzda bir iyileşme görmüyorum. Dünya rekabetindeki yerimiz ihtiyacımız kadar gelişmiyor. Dünyada biz lig atlayamadan gelişmekte olanlar ligine çok ülke girdi. Biz bir türlü bu ligden kurtulamadık. 30 senedir gelişmekte olan ülkeler liginde çırpınıyoruz. Bu dönemde de nüfusumuz plansız bir şekilde arttı. Şehirleşme hesapsız gelişti. Dolayısıyla ile bizim sadece ekonomik değil sosyal açıdan da vatandaşımıza bir şeyler dememiz lazım. Ben AB ile ilgili politikalarımızı bundan birkaç yıl önceki kadar heyecanla hissedemiyorum. Bizi özellikle bir çağdaş ülke standardına taşıyacak ölçütler ne olacak. Hem sosyal hem ekonomik olarak reformlar gerekli. Ekonomi olarak her seferinde söylediğimiz şeyler var kayıtdışı sektörü olan, mali sektörün gayri safi hasılaya oranını yükseltemeyen, kayıtlı sektörünü yolunacak kaz gibi gören, vasıtalı vergilerinin bu kadar çok olduğu, refahla ilgili tüketimin lüks kabul edildiği bir sistemi neye göre değiştireceğiz? Bunun kerterizi lazım. IMF kerterizi bana yetmiyor. AB kerterizi biraz daha sosyal yönü olduğu için hitap ediyordu ama siyaseten benim olur ya da olmaz diyecek durumumyok. Netice olarak Türkiye’nin çıpalara ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin çıpa üretmesi lazım. Ya kendi çıpasını üretecek ya da başkasının çıpasını kullanması lazım. Bir hikaye anlatmanız lazım. Hikayeyi Türkünüze, Kürdünüze, Çerkezinize insanlarınıza özellikle gençlerinize anlatmanız lazım. Özellikle gençlere anlatmanız lazım. Açtığınız üniversiteye giden genç ordan çıktıktan sonra ne yapacak onun düşüncesinin olması lazım. Yeni bir heyecan ve somut adımlar atılması gerekiyor. Siz inanırsanız başkalarını inandırıp bir hikaye yaratmak mümkün ama öncelikle kendiniz inanmalısınız. Çeşitli siyasi açılımların olduğu bir dönemde, her yerde şubesi olan İş Bankası’nın üst yöneticisi olarak gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Öncelikle bir vatandaş olarak istikrardan yanayım. Ancak açılımın daima çağdaş, tam da Atatürk’ün dediği, çağdaş medeniyetler seviyesinde ve herhangi bir farklı tanımlamaya ihtiyaç olmadan olmasını diliyorum. Vatandaşlarımızın bir bölümünün sıkıntısının, arzusunun cevaplanmasının ötesinde Atatürk’ün de dediği gibi ‘Yurtta sulh cihanda sulh’ yani Türkiye’nin barışçı bir ülke olarak dünyaya ve çevresine pozitif enerji vermesi gerektiğini düşünüyorum. Özetle insanlarımızın benimsemesi ve çağdaş yaklaşması kaydıyla her türlü reformu haklı bulurumama siyasi hareketi değerlendirecek konumda da değilim. İş Bankası olarak bu tür konularda bir ayırt ediciliğimiz yok. Yatırım yaptığımız piyasalarda da hiçbir yöreye, bölgeye ayırt edici yaklaşımız olmadı. ‘Benim için karlılık önemli değil’ dediniz. Çok yerde şubeniz var bazı yerlerde karlılık açısından bakıldığında bazılarının kapatılması gerekebilir. Bu ilke devam ediyormu? Tereddütsüz devam ediyor. Büyük özel bankaların şube yoğunluğunun nerede yoğunlaştığına bakarsanız İş Bankası’nın rakiplerinin aksine şube yoğunluğunun büyük kısmının Anadolu’da olduğunu görürsünüz. Türkiye’de bankacılığı verimli yapmak için üç büyük şehirde şube açmak gerekir ama özellikle doğuda bizimneredeyse Ziraat Bankası’na yakın şube sayımız var. Artı bankacılığı oldukça küçük esnaf, hane halkı kredilendirmesi ile yaptığımız için birçok doğu ilinde payımız da çok yüksektir örneğin Türkiye geneli ortalamasının bir buçuk iki katı kadar. GAZETE HABERTÜRK / CÜNEYT TOROS
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/feristahi-gelse-bizi-gecemez/261749