RAHİME BAŞ UÇAR / PARA DERGİSİ [email protected] SUZAN Sabancı Dinçer, iş dünyasında Sabancı ailesinin üçüncü kuşak temsilcilerinden. Yaklaşık bir yıl önce Akbank’ın ‘kaptan köşkü’ne oturdu. Bankanın ‘Şeref Başkanı’ olan babası Erol Sabancı, bayrağı kızına devretti. 1997 yılından bu yana Akbank Yönetim Kurulu’nda ‘Murahhas Üye’ olarak bulunan Dinçer, son bir yıldır Akbank Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini de yürütüyor... Suzan Sabancı Dinçer’in yönetimindeki Akbank, 2009 yılı ilk çeyrek sonuçlarına göre, 91.8 milyar liralık aktif büyüklükle Türkiye’nin üçüncü büyük özel bankası konumunda. Dinçer, kardan da memnun. İlk çeyrekte 569 milyon TL kar elde eden Akbank’ın kaptanına, son dönemlerde bankacılık kesimine yönelik eleştirileri de sorduk. Kar ederken eleman çıkardıkları ve bankacılık sektörünün reel sektöre kredi vermediği eleştirilerini haksız bulan Dinçer, “Bankalar kredi vermezlik yapamaz. Açıkçası biz bu konuda üzerimize bir şey almış değiliz” diyor... Bankacılık sektörü ilk çeyrek mali sonuçlarını açıklandı. Karlar iyi geldi. Sonuçlar sizin de beklediğiniz gibi miydi? Evet, bunu bekliyorduk. Bankacılık sektöründe ilk çeyrek karları yüksek çıkacaktı. Sebebi belliydi. Faizler aşırı düştüğü için bankaların pasif maliyetleri azalmış durumda. Ama asıl önemli olan ekonomik büyüme. Bankalarımızın hepsinin yapısı büyüme için oluşturulmuş durumda; şube teşkilatımız, insan kaynağımız, teknolojik yatırımlarımız... Örneğin, Akbank olarak 20 futbol sahası büyüklüğünde bir operasyon merkezi yapıyoruz. Bir dönemlik kara bakmak önemli değil. Önemli olan ülke ekonomisinin büyümesi. Bir ülkenin büyüyebilmesi için kuvvetli sermayesi olan bankalarının olması lazım. Ki bu bankalar kredi verebilsin. Bu da bizde var. Bankalarımızın sermaye yapısı güçlü. Zaten kısa bir dönem içinde de yavaş yavaş ekonomide canlanma bekliyorum. Halen krizde ‘dip’ tartışması devam ediyor. Gerçekten dip göründü mü? Şu bir gerçek ki, çok büyük bir sürpriz olmazsa kötü haberlerin çoğunu duyduk. Ama iyileşme yavaş yavaş olacak. Hızlı bir iyileşme olmayacak. Gelişmiş ülkelerin toparlanmaya ve yavaş yavaş yaralarını sarmaya başlaması, bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için, hele de Türkiye için çok büyük bir fırsat. Ben yurtdışında nereye gitsem, “Türkiye, Türkiye” sözünü duyuyorum. Lütfen sabırlı olalım. Türkiye’nin geleceği çok parlak. Peki bu güzel günleri ne zaman yaşamaya başlayacağız? 2010’un başında büyüme başlayabilir. Biliyorsunuz, Türkiye çok hızlı ve dinamik bir ülke. Biz yüzde 1-3 küçülmelerin ardından ne yüzde 7-8 büyümeler gördük... Bu sözlerinizden “Akbank bu dönemde büyüme planlarını askıya almadı” çıkarımını yapabilir miyiz? Size bu konuda operasyon merkezi yatırımımızı örnek verebilirim. Gebze Şekerpınar’daki 80 dönüm arazi üzerine kuracağımız operasyon merkezinin temelini attık. Çoğu bu yıl içinde olmak üzere 125 milyon TL’lik yatırım yapacağız. Akbank Banking Center (ABC), 1 yılda tamamlanacak. Bu yıl 50 şube açma planınız vardı. Bunları da realize edecek misiniz? Evet, sene başında 50 şube açma planımız vardı. Buna halen temkinli bakıyoruz. Konjonktür çok sıkıştı. Operasyon merkezine yüklendik. 50 şube açmak için lokasyonlarımız belli. 20 şube otomatik olarak açılacak gibi gözüküyor. Ancak 50’ye tamamlayabilir miyiz, bu biraz da piyasaya bağlı. Bu aşamada operasyon merkezine yüklenmemiz daha doğru. Operasyon merkezimizde süratli bir servis verirsek, şube açmak bizim için kolay. Kamuoyunda “Bankalar kar ediyor ama eleman çıkarıyor” diye genel bir kanı oluştu. Başbakan Erdoğan ve TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu bankaları reel sektöre kredi vermediği için eleştirdi. Siz bu eleştirilere ne diyorsunuz? Ben genel olarak böyle görmüyorum. Bankacılık sektörümüzün güçlü olması, karlı olması iyidir. Bankacılık sektörü her zaman istihdam yaratmıştır, her zaman da yaratacaktır. Bu tür polemiklere girmek doğru değil. Kriz döneminde Akbank’ın istihdamında ne kadar azalma oldu? Biz 2008’de sektör ortalamasına göre yüzde 50 daha fazla istihdam yarattık. Geçen yılki istihdam artışımız yüzde 12. Sektörün genel istihdam artışı ise yüzde 8. 2008 yılı başında toplam personel sayımız 13 bin 513’tü. Yıl sonunda 15 bin 127'e ulaştı. Rakamlar konuşuyor. İstihdam azalması diye bir şey yok. Peki bankaların reel sektöre kredi vermediği, devlete kaynak verdiği eleştirilerine ne diyeceksiniz? Bankaların reel sektöre kredi vermemesi gibi bir şey de yok. Bankalar reel sektöre her zaman kredi verir. Çünkü kredi vermek bankacılığın ana iş kolu. Ama kredi alabilecek müşteri var, alamayacak müşteri var. Bankalar kredi vermezlik yapamaz ki. Banka mevduat alır, kredi verir. Açıkçası biz bu konuda alınmış değiliz. Zaten her söyleneni üstüne alırsan iş yapamazsın. “2001 krizi daha kötüydü” Suzan Sabancı Dinçer, 1965’te İstanbul’da doğdu. 1985 yılında İngiltere’deki Richmond College’da pazarlama, finans ve iş idaresi eğitimi gördü. ABD’deki Boston Üniversitesi’nden işletme dalında lisansüstü (MBA) derecesi aldı. 1986’da BNP-Ak Dresdner Bank’ın Hazine Bölümü’nde çalışmaya başlayan Dinçer, 23 yıllık bir tecrübeden sonra Akbank’ın kaptan köşküne oturdu ve yönetim kurulu başkanı oldu. Suzan Sabancı Dinçer’e kriz döneminde daha çok çalışıp çalışmadığını soruyoruz. “Türkiye çok daha ağır krizler yaşadı. 2001 krizi çok daha kötüydü” diyor. Sabancı, tatil planlarını henüz yapmamış. Ancak mutlaka tatil yapacağını söylüyor. “İş kuran kadınları destekliyoruz” Suzan Sabancı Dinçer, bir kadın olarak kadın girişimcilerin gelişimine de önem veriyor. KAGİDER’in (Kadın Girişimciler Derneği) kurucularından olan Dinçer’in geçen hafta İstanbul Fulya’da BİZ adıyla açılan Kadın Girişimciler Merkezi’nin hayata geçirilmesinde büyük katkısı var. Dinçer, Akbank’ın ana sponsorluğunda kurulan BİZ için şu değerlendirmeyi yapıyor: “Kadınların ekonomik refahının ve özgüveninin toplum için önemli olduğunu düşünüyoruz. BİZ’in kendi işini kuran ve istihdam yaratan kadınlarımızın sayısını artıracağına inanıyoruz. Akbank olarak girişimcilik, pazarlama, yönetim, işletme ve finans gibi birikimlerimizi BİZ’in hizmetine sunmaktan mutluluk duyuyoruz.”