BANKACILIK SEKTÖRÜ ŞOKLARA DAHA DAYANIKLI
Tarih: 28 Mayıs 2009 - 13:58
Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Yönetim Krulu Başkanı Ersin Özince, uluslararası gelişmelerden etkilenmekle birlikte ihtiyatlı ekonomi politikası ve yönetim anlayışı ile yeniden yapılanma sayesinde bankacılık sektörünün daha sağlıklı ve şoklara daha dayanıklı olduğunu...
Özince, ING Bank Genel Müdürlüğünde gerçekleştirilen TBB 52. Genel Kurul toplantısında yaptığı konuşmada, ekonomideki gelişimlerin bankacılık sistemine olan yansımalarını değerlendirdi. Uluslararası gelişmelerden bankacılık sisteminin de önemli ölçüde etkilendiğini dile getiren Özince, küresel bazda finansal sektörde ciddi sıkıntıların yaşandığı, risklerin hızla arttığı bir dönemde bankacılık sisteminin güven veren ve istikrara katkı yapan bir performans sergilediğini belirtti.
Ersin Özince, 2008 yılı sonu itibariyle şirketlerin halka açıklık oranının yüzde 18 olduğunu bildirerek, borsada işlem gören hisseler hariç olmak üzere ağırlıklandırılmış hesaplamaya göre, yurt dışı yerleşik yatırımcıların, mevduat ve kalkınma bankalarının toplam öz kaynakları içindeki payının yüzde 25 olduğunu söyledi.
Özkaynakların büyümeye devam ettiğini ve 2009 mart döneminde 88 milyar lira düzeyinde gerçekleştiğini belirten Özince, bu büyümenin yanında duran aktiflerdeki artışın sınırlı kalmasına bağlı olarak serbest özkaynakların 66 milyar liraya yükseldiğini duyurdu.
Özince, özkaynakların güçlenmesi sayesinde bankaların bilançolarını daha hızlı büyüttüğünü ve risk yapısını yeniden şekillendirdiğini ifade ederek, şöyle konuştu:
''Risk yapısındaki değişmeye rağmen sermaye yeterlilik rasyosu 2009 yılının ilk çeyreğinde yüzde 18,7 ile yüksek bir düzeyde kalmıştır. Mevduat bankalarıyla kalkınma ve yatırım bankalarının toplam aktifleri 2009 mart itibariyle 726 milyar lira veya 435 milyar dolar olmuştur. Toplam aktiflerin gayri safi yurt içi hasılaya oranının yüzde 78 civarında olduğunu tahmin ediyoruz. Bilanço dışı işlemler 2009 mart sonu itibariyle 500 milyar lira olmuştur. Bunun yarısını türev işlemler oluşturmuştur. Kredilerin gayri safi yurt içi hasılaya oranı ise 2009 mart itibariyle yüzde 38'dir. Krediler bilançonun yüzde 48'ini oluşturmuştur. Bu noktada üzerinde hassasiyetle durmak istediğim konu istikrarlı büyüme ortamının tesis edilmesinin ve kamunun dışlama etkisinin azalmasının bankaların davranışlarına olan etkisidir. Kamu kesiminin borçlanma ihtiyacı azaldıkça kredi stoku hızla büyümüştür. Böylece bankacılık sistemi özel sektörü fonlayarak ekonomik büyümeyi desteklemiştir.''
Özince, özel karşılık öncesi tahsili gecikmiş alacakların kredilere oranının son 6 aylık dönemde arttığını belirterek, bu oranın 2009 mart sonunda yüzde 5'e yaklaştığını ve sorunlu kredilerin yüzde 88'i için karşılık ayrıldığını anlattı.
-BANKALARIN KARLARINDAKİ ARTIŞ-
Toplam mevduatın 2009 mart dönemi itibariyle 445 milyar liraya ulaştığını ifade eden Özince, bunun bilanço içinde yüzde 61 oranında pay ile en önemli kaynak olmaya devam ettiğini bildirdi.
Özince, Türk Lirası mevduatın payının yüzde 39, yabancı para mevduatın ise yüzde 22 olduğunu dile getirerek, yurt dışından sağlanan kredilerin bilanço içindeki payının ise yüzde 13 olduğunu bildirdi.
Ersin Özince, konuşmasına şöyle devam etti:
''Bilanço içinde Türk Lirası varlıkların payı yüzde 68, Türk Lirası kaynakların payı ise yüzde 65 olmuştur. Toplam kredilerin yüzde 69'u toplam mevduatın ise yüzde 64'u Türk Lirası cinsindendir. Güçlü Türk Lirası talebi hem daha sağlıklı bilanço yapısına imkan vermiş, hem kur riskinin sınırlandırılmasını sağlamıştır. Yıllık bazda özkaynak karlılığı 2009 yılı sonunda yüzde 16,1 olmuştur. Son dönemde bankaların karlarındaki artışın en önemli nedeni faiz oranlarındaki düşüş ve kur riskinin iyi yönetilmesidir. 2009 mart itibariyle bankacılık sisteminde çalışanların sayısı 171 bin kişi ve şube sayısı 8 bin 825 olmuştur. Şube sayısı tarihsel olarak en yüksek düzeyine ulaşmıştır.''
Ekonomik gelişmelerin Türkiye'de finansal sektörün büyümesi için önemli fırsatları da ortaya çıkardığını kaydeden Özince, uluslararası bir kuruluş tarafından yapılan çalışmaya göre Türkiye'nin 2050 yılında dünyanın dokuzuncu, Avrupa'nın ise üçüncü en büyük ekonomisi olacağının tahmin edildiğini bildirdi.
Bu büyümenin gerçekleştirilmesi için ekonominin motoru olan finansal sektörün büyütülmesinin gerektiğini ifade eden Özince, ''Uluslararası gelişmelerden etkilenmekle birlikte, ihtiyatlı ekonomi politikası ve yönetim anlayışı ile yeniden yapılanma sayesinde bankacılık sektörü daha sağlıklı ve şoklara daha dayanıklıdır'' diye konuştu.
(Sürecek)
Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince, ''Ülkemizde finansal sektörün büyümesini sınırlandıran çok sayıda düzenleme ve uygulama bulunmaktadır'' dedi.
Özince, TBB 52. Genel Kurulu toplantısında, gündemdeki önemli gördükleri konuları paylaşarak, tasarruf açığının 2008 yılı sonunda gayri safi yurt içi hasılanın yüzde 56 düzeyinde gerçekleştiğini, bu oranın 2009 yılı sonunda yüzde 2'ye gerilemesinin beklendiğini belirtti.
Ersin Özince, bankaların daha ihtiyatlı olmalarının nedenlerini dış borçların çevrilme oranının belirsizliğine, yurt dışındaki bankaların sahiplik yapısındaki değişmeye, yaşanan şokun makro ekonomik sonuçlarının özellikle kamu bütçesi ve ödemeler dengesi finansmanı üzerindeki etkilerinin bilinmezliğine bağlayarak, bu dönemde bankaları en çok tedirgin eden konunun vadesi gelen dış borçların çevrilmesine ilişkin belirsizlik olduğunu söyledi.
Bu nedenle kısa vadeli yükümlülüklerin aksatılmadan karşılanabilmesini teminen döviz likitidesinin güçlendirildiğini anlatan Özince, Türk Lirasında likidite sorunun yaşanmadığını belirtti.
Özince, son iki çeyrek dönemde iç borç stokundaki artış ve portföy tercihlerindeki değişmeden kaynaklanan talebin önemli bölümünün bankalar tarafından karşılandığını ifade ederek, şöyle konuştu:
''Tüzel kişilere ait döviz mevduat hesapları 2008 yılında artmış, daha sonra önemli bir değişiklik göstermemiştir. Nisan 2009 itibariyle toplam 89 milyar dolar düzeyindedir. Banka dışı kesimlerin döviz kredisinin 85 milyar doları yurt dışındaki bankalardan sağlanmıştır. Bu kesimin dış borç stoku 123 milyar dolar görünmekle birlikte bunun 42 milyar doları Türkiye'de yerleşik bankaların yurt dışındaki şubelerine aittir. Ülkemizde finansal sektörün büyümesini sınırlandıran çok sayıda düzenleme ve uygulama bulunmaktadır. Bankacılık kanunun hukukun ve ekonominin temel ilkeleri uluslararası uygulamalar ve yeniden yapılanma sonrasındaki gelişmeler doğrultusunda normalleştirilmesini talep ediyoruz. Kanun değişikliğinin Meclis'e gönderilmesi bizleri memnun etmiştir. Kısa sürede yasallaşmasını arzu ediyoruz.''
Vergi alanında bazı düzenlemelerin şeffaf ve anlaşılır olmamasının uygulamada ve denetimlerde sorunlara neden olduğunu dile getiren Ersin Özince, işlem vergisi gibi uygulamalar ile yatırım araçlarının vergilendirilmesindeki farklılıkların likitide yönetimini ve yeni ürünlerin geliştirilmesini olumsuz etkilediğini bildirdi.
Özince, bu durumun Türkiyedeki kurumlar aleyhine haksız rekabete neden olduğunu ifade ederek, bankacılık sektörünün ve kredi kullananların rekabet gücünün iyileştirilmesine yatırım araçları ve yatırımcılar arasında benzer vergilemeyi hedefleyen bir yaklaşımın el alınması gerektiğini anlattı.
Mevcut düzenlemeler çerçevesinde finansal kurumlarla müşterileri arasında yaşanan ihtilafların aşırı iş yükünden dolayı adalet sisteminin yavaş çalışması nedeniyle uzun sürelerde sonuçlanabildiğini belirten Özince, bu süre içerisinde alacakların değerinin düştüğünü söyledi.
Borçlar kanunu ile tacirler arasındaki sözleşmelere uygulanmak istenen genel işlem şartlarının ihtilafların daha da büyümesine neden olacağından endişe duyduklarını dile getiren Özince, ''İcra ve iflas kanununda 2003 yılında yapılan değişikliklerle kabul edilen 'iflas ertelemelerinin' bazı borçlular tarafından suistimal edilmesi sonucu yasa koyucunun amacına aykırı şekilde alacaklıların yıllarca haksız bir şekilde alacaklarını tahsil etmelerine engelleyen uygulamalardır'' diye konuştu.
İstanbul Finans Merkezi Projesine de değinen Ersin Özince, konuşmasını şöyle tamamladı:
''İstanbul gizli kalmış iş gücü, gelir yaratma potansiyeli, yaşam tarzı ve iş yapma maliyeti konularında rekabetçi güce sahiptir. Bölgesinde güçlü ve doğal bir adaydır. İstanbul'un finans merkezi olmasının yaratacağı potansiyel sadece Türkiye için değil, bölge için de çok önemli fırsatlar sunacaktır. Raporun bulgularının hayata geçirilmesi için hükümetimizin önderliğinde çaba göstermeye devam edeceğiz.''
Açılış konuşmalarının ardından genel kurulda basına kapalı bölüme geçildi. Bu arada genel kurula Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz ile TMSF Başkanı Ahmet Ertürk katıldı.
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/bankacilik-sektoru-soklara-daha-dayanikli/258799