KRİZDEN ÇIKIŞ TAKVİMİ
Tarih: 18 Nisan 2009 - 23:48
Türkiyenin yaşadığı son 3 krize ilişkin göstergeler, hangi sektörün kriz dönemlerinde nasıl bir reaksiyon verdiğini net bir biçimde ortaya koyuyor. Capitalin 9 temel sektörü ele aldığı bu araştırma, 1994, 1999 ve 2001 yıllarındaki krizlere ilişkin adeta sektörel bir karne niteliğinde....
Yasemin Erdoğan /CAPİTAL
Araştırmaya göre, ticaret-perakende, imalat sanayi ve ulaştırma-haberleşme sektörleri krize ekonominin geneliyle eş zamanlı olarak girip, çıkıyor. Madencilik ise krizden çıkma konusunda en ağırdan alan sektör olarak dikkat çekiyor. Finans, madencilik ve inşaatta yaşanan daralma dönemleri, diğer tüm sektörlerden daha uzun sürüyor. Sanayi ve ticaretteki resesyonlar ise daha şiddetli gerçekleşiyor.
Kuşkusuz her sektör ekonomik krizlere farklı reaksiyon veriyor. Bazı sektörler var ki, krizin ayak sesiyle bile hemen daralma sürecine giriyor. Bazıları, durgunluk dönemlerinde genel ekonomiyle paralel bir gidişat sergilerken, bir kısmı krizlere diğerlerinden daha erken girip krizin etkisinden de daha çabuk kurtuluyorlar.
Capitalin 1994, 1999 ve 2001 krizlerindeki ekonomik göstergelere dayanarak gerçekleştirdiği bu araştırma, krizlere en hızlı reaksiyon gösteren, en çabuk durgunluğa giren ve krizden en erken veya en geç çıkan sektörleri gözler önüne seriyor.
Araştırma, bugün içinde bulunduğumuz duruma da ışık tutacak nitelikte. Her ne kadar şu andaki kriz öncekiler gibi lokal değil tamamen global olsa da rakamlar bu kritik gerçeğe pek itibar etmiyor. İşte 9 temel sektörün kriz dönemlerindeki davranış biçimleri ve krize verilen tepkiler...
Çalışma Nasıl Yapıldı?
9 temel sektörün dahil edildiği ve bu sektörlerin krize karşı reaksiyonlarının ortaya konduğu çalışmada resesyon tanımı olarak, GSYİHnin en az 2 çeyrek üst üste daralması kabul edildi.
Durgunluktan çıkış için ise GSYİHnin en az 2 çeyrek üst üste büyüyüp büyümediğine bakıldı. Durgunluğa giriş ve çıkış tanımı, sektörlerin daralma dönemine girişi ve çıkışının tespit edilmesi amacıyla da kullanıldı. Sadece bir çeyrek süren küçülme daralma olarak dikkate alınmadı, daralma döneminde iken sadece bir çeyrek süren büyüme de daralmadan çıkış olarak kabul edilmedi.
Sektörlerin son 3 krizdeki performanslarının değerlendirilmeleri ise durgunluğa giriş ve çıkış dönemleri baz alınarak yapıldı. Buna göre sektörlerin genel ekonomiyle olan ilişkileri; eş zamanlı, öncel, gecikmeli olarak 3 farklı biçimde tanımlandı. Rakamsal verilerin hiçbir tutarlılık göstermediği kısımlarda ilişki yok ibaresi kullanıldı.
Bir sektördeki daralma eğer ekonominin durgunuğa girdiği çeyrekte veya ondan bir çeyrek önce veya sonra başlamışsa, bu durum, eş zamanlı hareket olarak kabul edildi. Örneğin, 1999daki durgunluktan çıkış tarihi genel ekonomide 4üncü çeyrek iken, inşaattaki çıkış 2000 1inci çeyrekte olmasına rağmen bu durum eş zamanlı hareket biçiminde yorumlandı.
Her Sektörün Tepkisi Farklı
Yaptığımız araştırmaya göre, krizlere en hızlı reaksiyon, perakende-ticaret, imalat ve inşaat sektörlerinden geliyor. Bu 3 sektör de krize genel ekonomiyle eş zamanlı bir tepki veriyor, ilk sinyallerle birlikte anında küçülme sürecine giriyor. Ancak durgunluktan çıkışları da aynı süratle gerçekleşiyor.
Tarım ve ulaştırma-haberleşme sektörlerinde de durgunluğa giriş ve çıkışta genelde eş zamanlı bir ilişki var. Madencilik sektöründe krize ekonomiyle eş zamanlı olarak giriyor ama sektörün krizden çıkışı biraz daha gecikmeli oluyor.
Enerji, turizm ve finans sektörlerinin ise durgunluğa giriş ve çıkış zamanlarıyla ekonominin geneli arasında belli bir ilişki yok. Bu sektörler resesyona karşı her krizde farklı tepkiler veriyor. Örneğin, turizm ve finansta ilk 2 resesyonda yani 1994 ve 1998 yıllarında daralma olmadı. Ancak, 2001 yılındaki son resesyonda bu iki sektörde de daralma geç başladı ve geç bitti. Enerji sektörünün ise 2001 yılındaki krizde eş zamanlı giriş ve çıkış yaşadığı dikkat çekiyor.
Madencilik, inşaat ve finans sektörlerinde yaşanan daralma dönemleri diğer tüm sektörlerden daha uzun sürerken, sanayi, inşaat ve ticaret sektörlerindeki daralmalar ise daha şiddetli gerçekleşiyor.
Eş Zamanlı Hareket Edenler
Toptan ve perakende ticaret sektörünün, ekonomiyle birlikte krize girdiğini ve yine ekonomiyle eş zamanlı olarak krizden çıktığını söylemek mümkün. Çünkü, sektör son 3 krizde istisnasız olarak ekonomiyle birlikte aynı çeyreklerde küçülmeye başladı. Krizden çıkışı ise ekonomik krizin bitişiyle aynı çeyrekte, bir çeyrek önce veya bir çeyrek sonra gerçekleşti. Yani eş zamanlı bir hareket gösterdi.
Perakende sektörünün bu reaksiyonunu doğrulayan TOBB Perakendecilik Meclisi Başkan Yardımcısı Mehmet Beğendikin değerlendirmeleri şöyle: Gıda perakendecileri her zaman daha şanslıdır. Bu tür krizlere daha geç girip, daha çabuk çıkarlar. Gıda dışındakiler ise krizden en çabuk etkilenen ve krizden biraz daha sonra çıkan işletmelerdir.
Beğendike göre, sektör bu krizde de aynı tepkileri vermeye başladı bile. Beğendik, gıda dışı perakendede yüzde 35-45 arasında daralma bekliyor.
Krizlere ekonomiyle eş zamanlı tepki veren bir diğer sektör de imalat sanayi. 1994-1995, 1998-1999 krizlerinde GSYİH ile aynı çeyrekte küçülen sektörün krizden çıkışı da yine ekonomiyle eş zamanlı oldu. Sektör, 2001 krizinde de ekonomiyle aynı çeyrekte küçülmeye başladı. 2001 krizinden çıkışta ise 4. çeyrekte başlayan büyüme temposuna giren ekonominin peşine takıldı ve 2002nin ilk çeyreğinde büyümeye geçti. Yani yine eş zamanlı hareket sınırları içinde kaldı.
Tarıma da Hızlı Yansıyor
Tarım, krizin hızla etkilediği sektörlerden... Yaptığımız analize göre, 1994ün ikinci çeyreğinde başlayan ekonomideki durgunlukla birlikte tarım sektörü de ikinci çeyrekte küçülme sürecine girdi. 2001de GSYİHdeki küçülme ikinci çeyrekte başlarken tarımdaki küçülme ilk çeyrekte kendini gösterdi, yani sektör krize yine ekonomiyle birlikte eş zamanlı olarak girdi. 1998-1999 krizinde ise GSYİH küçülmeye dördüncü çeyrekte başladı ancak bunun tarım sektörüne yansıması iki çeyrek sonra yani 1999un ikinci çeyreğinde oldu.
Tarımın krizlerden hızla etkilendiğini doğrulayan Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı Şemsi Bayraktarın içinde bulunduğumuz krize ilişkin yorumu ise şöyle:
Mevcut küresel ekonomik krizin reel sektöre yansıması daha geç oldu. 2007de yüzde 7,2 gerileyen sektör, 2008in 9 aylık döneminde ancak yüzde 0,7 büyüdü. Bu durum kötü gidişin devam ettiğini gösteriyor.
Krizlere genel olarak ekonomiyle eş zamanlı giren bir diğer sektör de inşaat... 1994-95 krizinde ekonomideki küçülme ikinci çeyrekte kendini gösterirken, inşaattaki küçülme de hemen ardından geldi. Yani sektör eş zamanlı bir tavır sergiledi. Benzer durum 2001 krizinde de yaşandı. İnşaat sektörü, 2001in ilk çeyreğinde başlayan ekonomideki daralmayı sadece bir çeyrek farkla takip etti, eş zamanlı tepkisini bu krizde de sürdürdü.
Ölçek Büyüdükçe Çıkış Zor
Yaptığımız analiz, sektörlerin krizden çıkış hareketlerine ilişkin de bilgi veriyor. Örneğin, çok büyük ölçekli sektörlerin krize girmeleri ekonomiyle eş zamanlı olmasına rağmen çıkışları çok daha geç olabiliyor. Madencilik ve inşaat, buna iyi birer örnek.
1994 krizinin ardından ekonomide yaşanan düzelme süreci 1995in ilk çeyreğinde başlarken, madenciliğin krizden çıkması bundan tam 1 yıl sonra, 1996nın ilk çeyreğinde gerçekleşti. Aynı durum 1999 ve 2001 krizlerinde de gözlendi. Ekonomi, 1999un dördüncü çeyreğinde büyüme sürecine girmesine rağmen, madencilik ancak 2000in üçüncü çeyreğinde toparlandı. Sektörün 2001 krizinden çıkışı da genel ekonomiden 6 çeyrek sonra başlayabildi.
Türkiye Madenciler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı İsmet Kasapoğlu, bunun nedenlerini şöyle açıklıyor: Madencilik sektörünün çok ağır ve hantal bir yapısı vardır. Çok riskli ve altyapı maliyeti yüksek bir sektörüz. Dolayısıyla bir kriz durumunda hemen bize yansır. Ama sektörün krizden çıkması ayları, bazen yılları bulabilir.
İnşaat da devasa yapısı nedeniyle krize eş zamanlı girse de krizden çıkışı biraz daha zor olan sektörler arasında. Bu durum özellikle 1994 krizi için geçerli. Çünkü, o yıl sektörün krizden çıkması ekonominin tam 3 çeyrek gerisinden gerçekleşmişti. GYODER Başkanı Turgay Tanes, bunun nedeni olarak sektörün büyüklüğünü gösteriyor: Maalesef krizlere ilk giren sektörüz. Çünkü, ölçekler çok büyük. Bu büyüklük, krizde kolay hareket edilmesini zorlaştırıyor.
Turizm, Bağımsız Hareket Ediyor
Krizler karşısında istikrarsız tepkiler veren sektörler de var. Turizm bunların başında geliyor. TÜİK verilerine göre 1994 krizinde GSYİHdaki değişimlerle sektördeki veriler arasında kayda değer bir ilişki yok. Fakat son durgunlukta sektördeki daralmanın GSYİHden daha geç başladığı ve geç bittiği gözleniyor. Ancak, tüm bu veriler, içinde bulunduğumuz krizi yorumlamak için yetersiz. Zira sektör uzmanlarının da dikkat çektiği gibi hem sektörün yapısı sadece ekonomiye bağlı değil, hem mevcut kriz diğerlerinden tamamen farklı.
Türkiye Otelciler Federasyonu Başkanı Ahmet Barut, Türk turizmi bugüne kadar ekonomik krizlere endeksli bir büyüme/küçülme göstermedi. Bu yüzden küresel/ulusal krizlerin etkilerini net bir şekilde ölçümleyemeyebiliriz sözleriyle sektördeki özel yapıya dikkat çekiyor.
Konaklama sektörünün, krize geç girip erken çıktığını ifade eden Turistik Otelciler, İşletmeciler ve Yatırımcılar Birliği Başkan Yardımcısı Osman Öztürk ise, Global kriz, birçok sektörü olumsuz yönde etkilemeye devam ediyor. Ancak sektörümüz, piyasalarda olumlu hava estiği zaman da hemen toparlanacak ve büyük bir ivme kazanacaktır diyor.
Mevcut krizin asıl reel sektörü vurduğunu belirten Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği Genel Sekreteri Koray Yetik ise yatırım ayağındaki durumu özetliyor: Kriz yüzünden bırakın yeni yatırım yapmayı, renovasyonların devam ettirilmesi bile mümkün değil. Asıl kriz bizim için şimdi başlıyor. Çünkü gelen rakamlar pek ümit verici değil.
Erol Memioğlu / Koç Holding Enerji Grubu Başkanı
Petrol Tüketimi Reel Sektörle İlgili
Krizlerde Tüketim Düşüyor
Türkiye petrol ürünlerinin tüketim seyrinde ekonominin büyümesiyle ilişkili bir seyir var. Örneğin, petrol ürünleri tüketimi kriz dönemleri olan 1994, 1999 ve 2001 yıllarında bir önceki yıla göre azaldı. 1993te 26,1 milyon ton olan tüketim, 1994 yılında 24,9 milyon tona geriledi. 1998de 28,1 milyon tondan 1999da 27,7 milyon tona, 2000 yılında ise 29,9 milyon tona yükselmesinin ardından 2001 kriziyle birlikte 28,6 milyon tona geriledi.
Rakamlar Ortaya Koyuyor
Sektörün ekonomiden ne derece etkilendiği, tüketimler aylık bazda incelendiğinde daha net ortaya çıkıyor. Örneğin 1998 yılında petrol ürünleri tüketimi mart-ağustos döneminde bir önceki yılın aylık tüketim seviyesinin altında gerçekleşti. 1999 yılına bakıldığında tüketimin haziran ayından itibaren gerilemeye başladığı ve 8 ay boyunca, bir önceki yılın gerisinde gerçekleştiği görülüyor.
Eş Zamanlı Daralma Başladı
Petrol sektörü yine eş zamanlı olarak 2008 Eylül sonundan itibaren krizden çok hızlı etkilendi. PETDER verilerine göre 2008in 3üncü çeyreğinde tüketim sadece yüzde 0,6 gerilemişken daralma son çeyrekte yüzde 4,15e ulaştı. Olumsuz etki 2009un ilk çeyreğinde de devam etti. Yılın ilk yarısının oldukça zorlu geçeceğini ve kar marjlarının daralacağını öngörüyoruz. Uluslararası Enerji Ajansı 2009da dünya petrol tüketiminin günlük 1 milyon varil azalacağını tahmin ediyor. Türkiye tüketiminin de yüzde 3 civarında daralması bekleniyor.
Hangi Sektörde Ne Kadar Sürüyor?
Resesyon Rekoru Finansta
Sektörlerin krizler karşısındaki performanslarına bakıldığında her sektörün krizi farklı şiddette yaşadığı dikkat çekiyor. Örneğin madencilik, inşaat ve finans sektörlerinde yaşanan daralma dönemleri, diğer tüm sektörlerden daha uzun sürerken, imalat sanayi, inşaat ve ticaret sektörlerindeki daralmalar ise daha şiddetli gerçekleşiyor. Rakamlara göre 1994 krizinin en uzun süreyle etkilediği sektör, 14 çeyreklik süreyle finans olmuş. Aynı yıl ekonomideki küçülme 4 çeyrek sürerken, madenciliğin 5, inşaatın ise 6 çeyrek durgunluk yaşadığı görülüyor.
Hantal Yapı Süreyi Uzatıyor
Hemen tüm sektörlerin ağır hasar aldığı ve Cumhuriyet tarihinin en şiddetli ekonomik krizi biri olarak tarihe geçen 2001 ekonomik krizinde ise turizm ve haberleşme sektörleri dışındaki tüm sektörler resesyondan oldukça geç çıkabilmiş. Rekor ise madencilikte. 2001 krizinin ardından GSYİH rakamlarında 3 çeyreğin ardından düzelme gözlenirken, madencilik sektörünün daralmadan çıkması tam 9 çeyrek sürmüş.
Reel Sektör Daha Zor Atlatıyor
Daralmaların etkisini gerek gayri safi yurtiçi hasılaya gerekse diğer sektörlere göre çok daha şiddetli yaşayanlar ise reel sektör temsilcileri. Özellikle imalat sanayi, inşaat ve ticaret alanlarındaki daralma oranı kimi zaman GSYİHdeki küçülmenin 2 katına kadar çıkabiliyor. 1994 krizinde yüzde 6,7 küçülen ekonomiye rağmen yüzde 9,2 küçülen imalat sanayi ile yüzde 11,7 küçülen ticaret sektörü bu duruma iyi birer örnek.
Erdal Eren / Türkiye Müteahhitler Birliği Başkanı
Kriz Derinleşerek Sürecek
Altyapı Yatırımları Artmalı
2001 krizi sonrasındaki toparlanma konut talebindeki patlamadan kaynaklandı. Konut inşaatlarının sektördeki payının yüzde 60a çıkması, sektörün ekonomiyle eş zamanlı hareket etmesini ve daha kısa sürede toparlanmasını sağladı. Bu durumun ortaya koyduğu önemli gerçek ise şudur: İnşaat sektöründe istikrarlı ve uzun soluklu büyümenin gerçekleştirilmesi için sadece konut değil, altyapı ve sanayi ağırlıklı tabanının da genişlemesine ihtiyaç var.
Konut Balonu Patladı
Şu andaki krize gelirsek; konut talebinin 2006nın ikinci yarısından itibaren hız kesmesiyle inşaat sektöründeki büyüme hızı da 2007nin ikinci çeyreğinden itibaren azalmaya başladı. Yıllık büyüme oranı yüzde 5,7ye geriledi. 2008in ilk 9 aylık döneminde ise yüzde 1, 1 küçülme yaşandı. Bu verilerin ışığında, bugün inşaat sektörünü etkisi altına alan krizin ilk işaretlerinin küresel krizden önce ortaya çıktığını, konut balonunun şişmesinden ve nihayet patlamasından kaynaklandığını söylemek mümkün.
Sektör, Krizin Etkisinde
Mevcut durumda sektör, global krizin etkilerini hissetmeye başladı. Kriz, yurtiçi inşaat faaliyetlerinin azalmasından inşaat malzemesi üretim ve ihracatının gerilemesine, konut stoklarının büyümesinden konut fiyatlarının dibe vurmasına, işten çıkarmalara ve diğer yan faaliyet alanlarına uzanan çok geniş bir yelpazede gittikçe yaygınlaşarak ve derinleşerek devam ediyor.
En Büyük Kayıp İmalatta
Demir Çelik Resesyonda
İmalat sanayinin alt kategorisinde bulunan sektörler ise içinde bulunduğumuz krizden en ağır etkilenenler arasında başı çekiyor. Örneğin geçen yılın 3üncü çeyreği itibarıyla daralmaya başlayan demir çelik sektörü, 4üncü çeyrekte yüzde 25 küçüldü. Sektör geçmiş krizlerdeki eş zamanlı seyrini bu krizde de gösteriyor. Demir Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Dr. Veysel Yayan, Türkiyedeki ekonomik daralma, dünyadaki ekonomik daralma ile aynı anda gerçekleşiyor. İhracatta yaşanan sıkıntılar, üretimin düşmesine yol açtı. Daralmanın yüzde 10lara ulaşacağını tahmin ediyoruz diyor.
Otomotivde Düşüş Sürüyor
Otomotivin geçmiş krizlerdeki seyriyle bu krizdeki durumu kıyaslandığında eş zamanlı eğilimin sürdüğü gözleniyor. Bu tezi rakamlar da doğruluyor. Şöyle ki, pazardaki satış rakamları 1994 krizinde 569 binden 282 bine, 1999da 517 bin adetten 403 bine, 2001de ise 659 binden 175 bine kadar düşmüştü. Şu andaki rakamlar da 2008 yılı 3üncü çeyrek itibarıyla daralmanın başladığını gösteriyor. Çünkü 2007de 641 bin adet olan satışlar 2008 sonu itibarıyla 540 bine düşmüş durumda.
İç Pazar İçin Önlem Şart
Otomotiv pazarının ekonomik krizlere paralel olarak tepki verdiğini söyleyen Otomotiv Sanayi Derneği (OSD) Başkanı Turgay Durak, 1994, 1999 ve 2001 yıllarında gelişen krizlerde otomotiv pazarında büyük düşüşler yaşandı diyerek sektörün krizler karşısındaki hassasiyetine dikkat çekiyor. Duraka göre bu krizde de aynı durum söz konusu. Özellikle AB pazarındaki talep daralmasından çok olumsuz etkilendiklerini belirten Durak, küresel krizin etkilerinden kurtulabilmek için iç pazarı canlandırmaya dönük önlemlerin acilen alınması gerekiyor.
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/krizden-cikis-takvimi/257710