Yazdır

EN BÜYÜK ENDİŞE ALACAKLARIN ARTMASI

Tarih: 02 Şubat 2009 - 23:57

JP Morgan 8 Türk bankasıyla görüşerek bankaların olumlu ve olumsuz yönlerini belirledi. JP Morgan’ın hazırladığı rapora göre mali yapıları oldukça sağlam olan Türk bankaları için en büyük sorun takipteki kredilerin bu yıl yüzde 40 ile 80 oranında artma olasılığı…...

En büyük endişe takipteki alacakların artması JP Morgan 8 Türk bankasıyla görüşerek bankaların olumlu ve olumsuz yönlerini belirledi. JP Morgan’ın hazırladığı rapora göre mali yapıları oldukça sağlam olan Türk bankları için en büyük sorun takipteki kredilerin bu yıl yüzde 40 ile 80 oranında artma olasılığı… Erkan KIZILOCAK [email protected] ABD’de finans sektöründe başlayan kriz zaman içinde küresel bir kimliğe büründü. Ve reel sektöre etkilerini göstermeye başladı. Tüm dünyada ekonomilerin küçülmesi reel sektörde üretimlerin azalmasına neden oldu. Küresel krizin Türk bankalarına etkileri ise hala tartışılıyor. Bu tartışmaların sürdüğü bir ortamda ulusalar arası yatırım bankası JP Morgan, Türk bankalarının finansal sağlamlık göstergelerini mercek altına aldı. Bu çalışma için geçtiğimiz günlerde araştırma bölümünden bir heyetini Türkiye’ye gönderen JP Morgan, aktif büyüklük olarak sektörün yüzde 76’sını temsil eden 8 bankanın yönetimiyle görüştü. Kurum, kredi riskindeki artışlara ve döviz fonlarında azalma devam ettiği takdirde Türk bankalarının olası kırılganlık alanlarını belirledi. JP Morgan Türk bankaları için olumlu bir tablo çizdi. Bu yıl küresel ölçekte daralması beklenen likiditeye karşı hazırlıklı olan Türk bankaları özellikle likidite yönetiminde, kredi verme sürecinden ve operasyonel maliyetleri kısma konusunda oldukça titiz davranıyor. 2009 yılı için ekonomik büyüme tahminleri, yüzde 2 küçülmeyle yüzde 2 büyüme arasında değişiyor. Pozitif büyüme bekleyenler revize etme ihtiyacı doğduğunu da kabul ediyorlar. Birçok bankanın 2009 bütçesini henüz tamamlamadığı belirtilirken, bankaların planlarını yapmak için daha fazla netlik beklediği görülüyor. Genel kanı ise ekonomik aktivitenin 2009 ilk ve ikinci çeyreğinde hayli sönük olacağı ve dördüncü çeyrekte düzelme başlayacağı yönünde… Merkez Bankası’nın yılın ilk yarısında kısa vadeli faizleri 450 baz puan kadar düşürmesini bekleyen bankalar TL’nin yıl boyunca dar bir bantta seyredeceğini öngörüyor. Fakat bazı bankalar Nisan 2009’´da vadesi gelen sendikasyon kredilerinin ödenmesine yönelik ABD doları talebinden dolayı şubat ve mart aylarında TL’de değer kaybı olabileceğini vurguluyor. BÜYÜME YÜZDE 10 Genel olarak bakıldığında bankacılar bankacılık sektörünün 2009 yılında yüzde 10 büyüyeceğini, bu büyümeye de büyük oranda Türk lirası cinsinden kredilerin yön vereceğini belirtiyor. Beklentilere göre Merkez Bankası tarafından yapılacak faiz indirimleri özellikle kredi kartlarında ve kurumsal kredilerde talebi sürüklemeye devam edecek. Ancak taşıt ve konut kredilerinin düşük talepten dolayı daralması bekleniyor. Bankalar döviz kredilerinde son zamanlarda yaşanan aşağı yönlü trendin 2009’da devam etmesini bekliyorlar. Bu da vadesi gelen büyük miktarlardaki bazı kurumsal krediler ve dövize endeksli tüketici kredilerindeki azalmadan kaynaklanacak. Kasım 2008 itibariyle döviz kredilerinin toplam krediler içindeki payı yüzde 28 oldu. Bu oran Aralık 2007’de yüzde 24 seviyesindeydi. Rapora göre, bankalar mevduatların kredi büyümesiyle paralel olarak artmasını, özellikle de yabancı para cinsinden likiditenin sıkışık kalmaya devam edeceğini tahmin ediyor. Çoğu bankanın 2009 yılının ilk yarısında sendikasyon piyasasına katılan yabancı bankaların sayısı olağanüstü şekilde düşerken sendikasyon kredilerinin yüzde 60-70’inin yenilenmesi bekleniyor. Buna karşın bankalar halen çapraz takas ve iki taraflı krediler gibi diğer finansman imkanlarına erişimin iyi olduğunu savunuyor. Bu tablo 2001 krizine kıyasla en ayırt edici özellik olarak karşımıza çıkıyor. Bu durum da Türk bankalarına döviz likiditelerini yönetmeleri için büyük esneklik kazandırıyor. Sonuçta, Türk bankalarının yabancı sahipleri, gerektiği takdirde buradaki iştiraklerine destek vereceklerini gösteriyor. Daha da önemlisi daha dikkatli bir yaklaşımın parçası olarak tüm bankalar 2009’daki belirsizlik ortamında sınırlı nakit durumuna uyum göstermiş görünüyor. TAKİPTEKİ KREDİLER ARTACAK Raporda bankalar için asıl endişenin kredi kalitesi olduğuna dikkat çekilerek, Türk bankalarının takipteki alacaklar kaleminin Eylül 2008’den bu yana hızlı bir artış kaydettiği vurgulanıyor. Bankacılar, takipteki alacakların 2009’da yüzde 40 ila 80 arasında artmasını bekliyorlar. 2009 yılında kredi artışındaki olağanüstü yavaşlamayla birlikte takipteki alacaklar rasyosunun 2009’da yüzde 6’ya ulaşması bekleniyor. Bu oran 2008’de yüzde 3.5 civarındaydı. Bu riskle baş etmek için bankalar, borç verme kriterlerini sıkılaştırarak kredi maliyetlerini iyi yönetiyor. Ayrıca teminatları artıran bankalar para toplama yöntemlerini de yeniden gözden geçiriyor. Bankalarla görüşmelerde ortaya çıkan ilginç bir tablo da birçok bankanın satış elemanlarının bir kısmını yeniden eğitime tabi tutmaları… Bankacılar mevcut kredi portföylerini yönetme stratejisinin parçası olarak bu eğitimlerini yenileme ihtiyacı duyduklarını vurguluyor. Banka yöneticileri görüşmede, kredi kalitesindeki zayıflamanın özellikle KOBİ kredilerinde ve kredi kartlarıyla sınırlı olduğunu, diğer şirket kredilerinin sorunsuz devam ettiğini ifade ediyor. Buradaki endişe, şu anki kötüye gidiş bankaların beklentilerinden daha uzun sürerse aktif varlık kalitesindeki kötüleşme daha kötü olabilir. EN KIRILGAN SEKTÖR İNŞAAT Rapora göre, bankalar inşaat sektörünün şu anda en kırılgan sektör olduğuna dikkat çekiyor. KOBİ’lere verilen krediler ve kredi kartları da kırılganlık açısından bu sektörün hemen arkasından geliyor. Diğer yandan bazı bankalar takipteki alacaklardaki iyileşmenin ayrılan karşılıklardan yüksek olduğunu belirtiyor. Bu da bankalara karşılık ayırmada ve takipteki alacakların etkisini azaltmada esneklik sağlıyor. Bu nedenle BDDK şu anda takipteki alacaklar için yüzde 100 olan karşılık ayırma ihtiyacını 135 günden 90 güne düşürmek için çalışıyor. Bu da Türk bankalarına 2009 yılında sermaye yeterliliği açısından nefes almalarını sağlayacak. Net faiz marjlarının 2009’da sabit kalması bekleniyor. 2008’in 4.çeyreğinde bankaların finansman maliyeti olağanüstü şekilde arttı. Geçen yılsonuna doğru mevduat yarışı kızıştı. Buna karşın MB’nin faiz düşüşüne paralel olarak ve büyük bankaların mevduat faizlerini indirmeleriyle birlikte Ocak 2009’da fonlama maliyetleri geriledi. Bankalar toptan finansman maliyetindeki herhangi bir artışın etkisinin TL’deki değer kaybı tarafından dengelenmesini bekliyor. Bankalar bundan fayda sağlayacak, keza ortalama finansman vadesi varlıkların yeniden fiyatlanması süresinden daha kısa. TAHVİLLERLERİN KARLARI TATMİNKAR Aralık 2008’de bileşik faizler yüzde 24-26 seviyesindeyken tahvil portföyü oluşturan birçok bankanın yerli tahvillerde düşen faiz oranlarından hayli fayda sağlayacakları bekleniyor. Bu satılmaya hazır menkul kıymetler bankalara 2009’un ilk çeyreğinde mark to market (piyasaya göre eldeki portföyün getirisi) getirisinden faydalanma imkanı verecek. Üstelik Türk tahvillerindeki olağanüstü bir genişleme bu trendi tersine çevirebileceği halde. Daha da önemlisi, özellikle kamu bankaları yurtdışına ihraç ettikleri eurobondları vadeli portföye taşıdılar. Keza bu portföy ilk alış maliyetine göre değerlenecek. Sonuçta, kredi talebinin baskı altında kalmaya devam etmesi beklenirken, devlet tahvili portföyündeki büyüme finansman artışının fonksiyonu olacak. Ayrıca bankalar 2009 yılında maliyet azaltma konusuna vurgu yapıyorlar. 2009 yılında yatırım planlarında majör bir kesintiye gidecekler. Bankaların hemen tamamı şube genişleme programlarını askıya almış durumda. SERMAYELERİ YETERLİ Görüşülen tüm bankaların yüzde 12’nin üzerinde faiz geliri vardı. Bazıları kar payı dağıtma planlarına rağmen 2009’da ilave bir sermaye ihtiyacı olmadığını ifade etti. 2009’da ayrıca artan kredi maliyetleri nedeniyle karlılıkta bir düşüş beklenmesine karşın, bankalar sermaye konusunda rahat görünüyor. Dış ticaret faaliyetindeki azalma ve düşük büyüme ile bilanço dışı risklerdeki düşüşün desteğiyle risklerin 2009’da stabil kalması bekleniyor. Sonuç olarak, Türk bankaları likiditesi, sermaye yeterliliği ve karlılık seviyesi nedeniyle Türkiye’de en sağlam alanlardan biri olarak kabul ediliyor. Buna karşın, sektörde kırılganlık artıyor, kırılganlığın ilerlemesi ise şu iki faktörün değerlendirilmesine bağlı olacak; birincisi kredi risk göstergeleri ve varlık kalitesindeki kötüye gidişin boyutu. İkincisi ise döviz finansmanın varlığı. BASKI ARTABİLİR Türkiye’de göreceli olarak düşük borçlanma etkisine rağmen (Kredilerin milli gelire oranı yüzde 40) kredi büyümesi geçtiğimiz birkaç yılda çok hızlı oldu. 2003 yılından beri yüzde 473 arttı. KOBİ ve tüketici kredileri Türk bankaları için yeni bir fenomen, bu portföylerin performansı esas olarak aşağı doğru test edilmedi. 2009 için yüzde 6 olarak beklenen takipteki alacak rasyosu yönetilebilir durumda. Halen beklenen ekonominin 2010’un başında iyileşeceği. Buna rağmen JP Morgan ekonomistleri 2011 yılına kadar Türkiye ekonomisinin iyileşmesini beklemiyor. Bu da takipteki alacakları kritik yüksek seviyelere taşıyacak, banka karları ve sermayelerinde daha fazla baskı yaratacak. TL’de beklenmedik bir değer kaybı döviz kredi portföyünde baskıyı artırabilir. Ve bu da kredi kalitesinde daha fazla baskıya neden olacak. İkinci olarak, döviz finansmanın 2009 yılında sektör için önemi büyük. Son 6 ayda TL yurtiçi mevduatlardaki artıştan faydalandı. Keza, Temmuz 2008’den bu yana 15 milyar dolarlık mevduat TL’ye kaydı. Bu dönemde mevduatlardaki dolarizasyon oranı yüzde 34 ile tüm zamanların en düşük seviyesine geriledi. Daha da önemlisi çapraz swap piyasası Türk bankaları için açık kaldı. Bu durum da bankalara likiditelerini esnek bir yöntemle yönetmelerine imkan verdi. Ayrıca çapraz swapların olmadığı durumlarda TL’deki güvenin sürdürülmesi kritik oldu. Bireysel müşterilerin döviz mevduatına itilmesi eğilimi Türk bankaları üzerinde olağanüstü baskı yaratabilir. Bu arada bankacılık sektörünün 2009 yılındaki vadesi gelen 23.5 milyar dolarlık borcun çevrilebilmesi için yeterli likiditesi olduğu görülüyor. Fakat bankacılık dışı kesimin döviz borcunu çevirmesinde karşılaşacağı sorunlar Türk şirketlerinin “default”a düşen borçlarını artırabilir. Bu da Türk bankaları için kredi kalitesinin bozulmasından daha fazla zarar verebilir. KUTU Bankacılık sektörünün finansal sağlamlık göstergeleri Eylül 2008(%) Sermaye yeterliliği standart rasyosu 17.5 Serbest sermaye/Toplam özkaynaklar 76.2 Toplam özkaynaklar/Toplam yabancı kaynaklar 13.9 Toplam özkaynaklar/Toplam aktifler 12.2 Krediler/Toplam özkaynaklar 434.8 Likidite göstergesi 38.3 YP net genel pozisyonu/Özkaynaklar -0.8 Bilanço dışı işlemler/Toplam aktifler 70.1 Takipteki alacaklar/Brüt krediler 3.1 Bireysel krediler/Toplam krediler 32.8 Kar eden banka sayısı/Toplam banka sayısı 46/50 Faiz dışı gelirler/Faiz dışı giderler 68.4 Kaynak: BDDK
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/en-buyuk-endise-alacaklarin-artmasi/255623