Yazdır

BANKALARIN CESARETİ YERİNE GELİYOR

Tarih: 14 Ocak 2009 - 14:22

Döviz mevduatı da dahil olmak üzere her türlü mevduattaki azalmanın durduğunu gözlemlediklerini anlatan Özince, mevduat faizlerinde ise düşme bekliyor.

Ece CEYHUN - DÜNYA GAZETESİ

Bundan bir iki ay önce kredi vermekten çekinen bankacılık sektörünün cesareti yerine gelmeye başladı. Sektör elinde bulunan mevduatın vadesi ile de orantılı olarak 2 yıllık perakende kredi işlemlerine artık daha sıcak. Türkiye Bankalar Birliği Başkanı ve İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, 2008 yılının son aylarında elinde parası olan kesimin bile harcama yapmaktan çekindiğini bireylerin kredi kullanmak yerine kapatmayı tercih ettiğini kaydetti. Bundan sonra bankacılık kesiminin örneğin oto kredileri gibi ortalama vadesi 2 yıl olan kredileri açma konusunda daha sıcak yaklaşımlar içinde olacağını düşünen Ersin Özince, "Bankalar kesinlikle kredi konusunda niyetlenmeye başladılar" dedi. Özince, 2002 yılında İş Bankası olarak küçük işletme kredileri ile yakaladıkları ivme taktiğini bu yıl yeniden kullanmayı planladıklarını da söyledi.

Ersin Özince, DÜNYA'ya 2008 yılını değerlendirerek 2009 beklentilerini anlattı.

2008 yılında 1000 şubeyi geçen İş Bankası Genel Müdürü Özince, tüketiciden aldıkları sinyallerin oldukça muhafazakar bir yaklaşımı işaret ettiğini söyledi. İmkanı olanın bile harcama konusunda temkinli olduğunu kaydeden Özince, bankaların ise kredi verme cesaretinin arttığını söyledi. Bunu bir örnekle de açıklayan Özince, ortalama vadesi 2 yıl olan oto kredilerinde bir canlanma bekliyor. Bankaların bu dönemde aktif pasif yönetimi açısından kısa vadeli havuz kredileri olarak tabir edilen işlere girmeye niyetlendiğini vurgulayan Özince, "İki aylık mevduat ortalaması ile iki yıllık krediyi verme niyetine giren bankalar varsa cesaret geri gelmeye başlamış demektir. Bankalar bu tür kredileri aktif pasif yönetimi açısından tercih ederler. Bankalar kesinlikle kredi konusunda niyetlenmeye başladılar. Ama kısa vadeli 1-2 yıllık kredilere niyet var. Bundan 1-2 ay önce buna bile niyet yoktu" ifadelerini kullandı.



Mevduat faizleri düşer



Döviz mevduatı da dahil olmak üzere her türlü mevduattaki azalmanın durduğunu gözlemlediklerini anlatan Özince, mevduat faizlerinde ise düşme bekliyor. Bankaların yıl sonu ve likidite kaygısı ile yüksek faiz verdiği mevduat kanadında faizlerin düşmesinden büyük montanlı mevduatın etkilenmesini bekleyen Özince, "Mevduat faizlerinin, Hazine bonosu seviyesine gerileyeceğini düşünüyorum. Zaten geçen hafta içinde hareket başladı. Bunun iki nedeni var. Birincisi Merkez Bankası politikaları etkisini gösterdi. İkincisi yeni TL aktif yaratılamadığı eski krediler de geri ödendiği için yavaş yavaş bankaların kasaları parayla dolmaya başladı. Faiz düşmeye devam edecek ama Türkiye reel faiz vermek durumundadır" şeklinde konuştu.

Yurt içi bankacılık sistemindeki kaynağı artırıcı azami önlemler alınması gerektiğini de düşünen Özince, Türkiye'de çok ciddi kayıt dışı tasarruf olduğunu da hatırlattı. Özince, bunun çok az bölümünün yastık altında tutulduğunu çok büyük bölümünün de üretimden uzak yatırım araçlarına yöneldiğini kaydetti. Özince, "Banka olmadığı halde halkın tasarrufunu toplayan kuruluşlar var. Tasarruflar üzerinde baskısı artan atıl gayrimenkul yatırımları var. Japonya mesela yıllarca bunun sıkıntısını çekmiş bir ekonomidir. Her yönden kısıtlı bir ekonomide tabii bunları yönlendirecek politikalar lazım" diye konuştu.



IMF anlaşması büyük değişiklikler getirmeli



IMF'in bir nevi odit görevi gördüğünü ve genel olarak Türkiye ekonomisi üzerinde olumlu etkileri olduğunu düşünen Özince, anlaşmasının ardından büyük değişiklikler bekliyor. IMF'in iyi bir analizci olduğunu belirten Özince, yeni ortaya çıkan dünya konjonktüründe, her şeyin toz duman olduğu bir ortamda, Türkiye gibi ülkelerin eldekini koruma refleksinin de serbest piyasa ekonomisine karşıtlık gibi görünmemesi gerektiğine işaret etti. Özince şöyle konuştu: "Geçmiş yıllarda belli alanlarda ısrarcı olunan politikalardan dönüleceğini tahmin ediyorum. Orada IMF'in rasyoneli basit. Üstesinden gelebileceğiniz işlere yönelmenizi öneriyor. Doğru. Ama bir ekonominin kamu maliyesinden, bir mali yönetimin sadece kısa vadeli bir perspektiften ibaret olmadığını da düşünmek lazım. IMF'in yaşadığımız olaylarda gereken dersleri çıkartarak Türkiye'ye çok daha iyi destek vereceğini umuyorum. Buna da değecektir. Yalnız Türkiye için değil, içinde bulunduğumuz cografyanın desteklenmesi açısından da çok önemli. Bu cografya desteklendiği zamanda bir çok gelişmiş ekonominin de olumlu etkilenmesi mevzu bahistir. Bu defa Türkiye'nin içinde bulunduğu Balkanlar, Karadeniz, Hazar, Akdeniz havzasının gelişmesini destekleyecek politikalar bekliyorum. Sadece ülkeye değil yöreye yönelik politikalar bekliyorum. IMF'den de benzer örgütlerden de. Bu defa ki programın özel sektör açısından da ya unsurlar taşıyacağını ya da devlete bazı politikalarda ilham ya da destek vereceğini umuyorum."



Zarar getirmeyecek yapılandırmaya varız



Bankacılık sektörünü, ticari hayatın canlandırılmasını sivil toplum kuruluşları ve hükümet yetkilileri ile zaman zaman biraraya gelerek konuşan Bankalar Birliği'nin ekonomik hayata nasıl daha fazla katkı yaparım düşüncesi ile hareket ettiğini kaydeden Özince şöyle devam etti: "Bütün yanlış söylemlerin aksine iyi niyetli borcunu ödemeye imkanı olacak işinin fizibilitesi olan borçluları kendi imkanlarımız el verdiği ölçüde mutlaka yapılandırmayı düşünüyoruz. Ama yapılandıma diyince de herkes benim borcumu öteleyin şeklinde yaklaşırsa bunu da yapamayız. Çünkü kimse mevduatının vadesini ötelemiyor. Biz nihayetinde kaynak aktarıyoruz. Bankalar çok ciddi sermaye ve sermayedar taahüdü de gördüler. Bir çok yatırımcı da bankasını yeni aldı. İş yapıp para kazanmak istiyor. Dolayısıyla bilhassa bankacılık mevzuatının kredi genişlemesini sağlayacak yönlerde bir miktar daha rahatlatılması yarar sağlar. Biz gerekli destek sağlanırsa küçük yapılandırmalarda bankaları zarara sokmayacak bir yaklaşım da mevzuu bahis olabilir. Bu geçmişte denendi biliyorsunuz. Kredi kartı ile ilğili bir yasa çıktı kimseye de zararı olmadı. Bankacılık sektörü olarak bunlara uyarız. Karşılık kararnamesi veya kaynak destekleri konusunda bir şeyler olursa daha da özendirici olur. Sorun sadece reel sektörün sorunu değildir. Sorun bankacılık sektörünün de sorunudur. Reel sektörde sorun oluyorsa bankacılık sektörünün sermayeside erozyona uğruyordur. Bankacılık sektörü zaten bu nedenlerle kredi vermekten çekiniyor. Zaten bu nedenlerle alacağını tahsil edebilmek için kimi zaman erken davranıyor kimi zaman borçluların üzerine gidiyordur. Burada borçlu ile alacaklının ilişkilerini böyle özel durumlarda devlet gerekirse her iki tarafın menfaatlerini dikkate alarak iyileştirebilir. Şu anda da hükümetimizin bunun üzerinde çalıştığını düşünüyorum. Hiçbir konuya ters bakmıyoruz. Ola ki imklanlarımızı aşmayacak şekilde olsun."



Ülke üretimini destekleyelim



Dünyadaki yavaşlamanın finansal ve psikolojik etkilerle büyük ciddiyet kazandığını kaydeden Özince, Türkiye'nin de ortak ihtiyaçlarını lokomotif sektörlerini belirleyerek bir ortak akıl oluşturulması gerektiğini düşünüyor. Özince, ticaret hayatının, piyasalarının işleyişinin sağlanması gerektiğini ifade ederek "Dünyada bazı ekonomistler tüketimi artırmanın en iyi yolu olarak mesela vergileri azaltmayı gösterir. Mesela IMF 'bütün vergileri azaltmak doğru değildir harcayacak olanların vergilerini azaltın' dedi. Ben buna ilave diyebilirim ki kendi ülkenizin üretimini destekleyecek yönde önlem alınmalı" dedi.



Bilançoyu 7 yılda yaklaşık 9 kat büyüten İş Bankası 'ana stratejisini' koruyacak



Ersin Özince, sanayi üretimi gibi öncü göstergelerin 2009 yılında da büyüme açısından şanssız bir yılı işaret ettiğini düşünüyor. Özince bu nedenle İş Bankası olarak planlarını yaparken piyasadaki konsantrasyon paylarını artırmaya odaklanacaklarını ve organik büyümeye ağırlık vereceklerini belirtiyor. Rakiplerinin dünyada ve Türkiye'de sermayedar ve icra politikaları değişimi ile karşı karşıya kaldığına da atıfta bulunan Özince, bununda kendileri açısından piyasayı biraz daha konsolide ve konsantre edici bir şans yaratacağını düşünüyor. Karlılıktan ödün vermeden reel anlamda büyüme İş Bankası'nın gündeminde önceliğini korurken 2007 ortasından beri uygulanan strateji ise sürüyor. 2001 krizinden sonra geçen 7 yıllık sürede bilançosunu neredeyse 9 kat büyüten İş Bankası, aktifi en büyük banka konumunu feda ederek belli alanlarda hızını yavaşlatmıştı. Uzun vadeli fon girişinde yaşanan sorunları görüp uzun vadeli kredilerde temkinli bir tavır sergileyen İş Bankası'nın çok yüksek faizli mevduattan ve uzun vadeli çok düşük faizli kredilerden uzak durmayı tercih ettiğini aktaran Özince, "Biz bugün kredisini geri çağırmayan, personelini azaltmak durumunda kalmayan, reklamını da her zaman ki yaklaşımı ile yapmaya devam eden, şube teşkilatını da her zamanki yaklaşımı ile sürdüren yani ben buradayım diyen bankayız. Biz maraton koşucusuyuz. Kendimizi yormamak için kimi zaman yavaşlarız. Biz bir cumhuriyet müesesesini idare ediyoruz. Biz bu müesseseyi sermaye yapısını bozacak durumlara muhatap edemeyiz. O nedenle 2009 yılında da bu nazarı dikkate alarak büyüyeceğiz. Bizim zaten piyasadaki ağırlığımız pazar payımız ne olursa olsun değişmiyor. 1990'ların ikinci yarısında biz pazar payı açısından o kadar gerilemiştik ki özel bankalar arasında 4'ncü konumdaydık. Buna rağmen herkes bizi Türkiye'nin en büyük özel bankası olarak anıyordu" diye konuştu. Yıl sonu bilanço sonuçlarının da eylül bilançosuna uygun geleceğini öngören Özince, Türkiye ekonomisinde küçülme olmazsa İş Bankası'nın çıkış yapan banka olacağını ve reel anlamda büyümesinin de en az iki haneli rakamlarla gerçekleşeceğini tahmin etti.


Seçici adımlar atarak perakende işlemlerde büyümeyi düşünüyor


İş Bankası'nın kaldıraç yönünden zoranmamış bir banka olduğunu ve bilançolarını geliştirebilecek uygun sermayelerinin olduğunun altını çizen Ersin Özince şöyle konuştu: "Biz düşük faiz ortamını severiz. Çünkü düşük marjlı işlerden büyük ölçeğimiz ve yaygın alt yapımız ile daha fazla ciro sağlarız. Burada özellikle bireysel ve ticari alandaki perakende işleri kastediyorum. Perakende bankacılık işlerinde ve özellikle perakende aktif yaratmada bugün itibariyle biraz durgunluk var. Müşteri de çok istekli değil. Ama bunun yavaş yavaş da olsa bazı sektörlerde değişeceğini düşünüyorum. Mümkün olduğunca TL kredileri tercih edeceğiz. 2001 krizi sonrasında da 2002'de taksitli küçük işletme kredileri ile bir çıkış yapmıştık. Sonra bir çok banka bizi izledi. Şimdi yine bu niyetteyiz. Fakat bunları yaparken de piyasada mevcut ve yükselen kredi riskini de dikkate alarak seçici davranacağız."

Bu dönemde banka ile müşteri arasındaki iyi ilişki yönetiminin de önem kazandığını vurgulayan Özince, daha çok küçük kredilerle 2009'da mümkünse ilk üç ayda yoksa ikinci üç ayda bir açılım yapmayı planladıklarını aktardı. Kurumsal kredilerde döviz geliri olmayana dövizli kredi açılamaması nedeniyle hala sıkıntıların sürdüğünü ifade eden Özince, buradaki sorunların da kısa vadede çözüleceğini ümit ediyor.
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/bankalarin-cesareti-yerine-geliyor/255125