BBC'nin Türkçe internet sitesinde yer alan basın özetlerine göre, İngiltere gazetelerinden Times, Sterlinin Euro karşısında değer kaybedişini manşetine taşıyarak, İngiltere ekonomisinin durumuna ilişkin kaygıların artmasının, sterlini neredeyse Euro'yla eşit bir seviyeye indirdiğini söylüyor. Times, Paris'te 2 kişinin 80 Euro'ya yediği bir yemeğin, geçen yıl İngilizlere 59 sterline malolduğunu, şimdi ise bu miktarın 77 sterline çıktığını yazıyor. Sterlinin rekor bir düşüşü yaşadığı bu dönemde, Maliye Bakanı Alistair Darling bankacılık sektörünün temsilcileriyle yaptığı toplantıda, bankalara verdikleri kredi miktarını artırma çağrısı yapıyor. Times'ın aktardığına göre Bakan Darling, bankaların bireysel ve kurumsal kredilerini artırmaları durumda sektöre verilen 100 milyar sterlinlik (yaklaşık 148 milyar dolarlık) garanti miktarını yükseltmenin mümkün olabileceğine de işaret etti. Times gazetesi aynı haberinde, Newsweek dergisine bir mülakat veren Alman Maliye Bakanı Peer Steinbrück'ün yorumlarına da yer vermiş. İngiltere Başbakanı Gordon Brown'un katma değer vergisini kısma kararını eleştiren Alman bakan, İngiltere'nin ihtiyatlı finans politikasından, yüksek miktarda borç almaya geçişini eleştiriyor. Bakan Steinbrück'ün yorumlarını öne çıkaran Financial Times gazetesi ise, Almanya'nın, Brown'un ön ayak olduğu mali kurtarma planıyla dalga geçtiğini yazıyor. Financial Times, Almanya maliye bakanının, İngiltere'nin kurtarma planını "kaba bir Keynesçilik" olarak değerlendirdiği yorumlarının, ekonomik krize ilişkin önlemlerin tartışılacağı Avrupa Birliği liderler zirvesinin hemen öncesine denk geldiğine dikkati çekiyor. "10 yıllar boyunca arz yanlı bir iktisat siyaseti izlendikten sonra büyük bir yol katedip kaba bir Keynesçiliğe geçiş nefes kesici" diyen Alman bakan İngiltere'nin büyümeyi kredi ile destekleme hatasını tekrarladığını düşünüyor. İngiltere İçişleri Bakanı Jacqui Smith, aşırılık ve şiddet yanlısı gruplara karşı geliştirilen stratejilerin, bundan böyle aşırılık yanlısı olup da şiddeti desteklemeyen grupları da hedeflemesi gerektiğini söyledi. Gazete, bakanın, aşırılık yanlısı olup da şiddete başvurmayan grupların isimlerini vermediğini ancak, polise ve yerel yetkililere çağrı yaparak, Britanyalılık kimliği ile Müslümanlık kimliğinin bir arada mümkün olmadığını söyleyen gruplarla mücadele edilmesini istediğini yazıyor. Guardian'ın haberinde, bu gruplar arasında hem aşırı sağcı hem de antidemokratik ideolojilerini din görünümü altında sunan bazı ideolojik grupların kastedildiğine de yer verilyor. İçişleri Bakanı Smith'in, "Bu gruplar şiddeti desteklemiyor olabilirler, ancak bir korku ve güvensizlik ortamı yayarak şiddete zemin hazırlıyorlar" şeklindeki sözlerini aktaran Guardian, aşırılık yanlısı şiddet gruplarını engellemek için geliştirilen stratejinin şimdiye kadar 40 binden fazla insana ulaştığını da belirtiyor. Neredeyse yüz yıllık Woolworths perakende mağazalar zincirinin, bir alıcı bulamayarak kapanış indirimine gitmesini manşetine taşıyan gazete, mağazanın 25 bin çalışanının işlerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu duyuruyor. "Bankaları kurtardılar, peki Woolworths'ü niye kurtarmıyorlar?" başlığını atan Independent, çocukluğundan bu yana Woolworths mağazalar zincirinden alışveriş yapan insanların görüşlerine yer veriyor. Gazete, bir uzmanın görüşlerine yer vererek, mağazanın batmasında, özel alana odaklanmayarak herşeyle ilgili parça parça şeyler satmasının da payı olduğunu aktarıyor. Daily Telegraph ise Afganistan'da Taleban'a karşı berabere kalan İngiliz askerlerine Amerikan takviyesi geleceğini duyuruyor. Gazetenin Kabil muhabirlerinin haberinde, "Amerikan Savunma Bakanlığı, gelecek yıl içinde Afganistan'daki Amerikan güçlerini takviye etmeyi tartışırken, Afganistan'da bir ABD'li komutan, Helmand eyaletinde Taleban'la beraberlik durumunda kilitli kalan 8 bin İngiliz askerine 10 bin kişilik Amerikan askerinin takviye edileceğini söyledi. 2006 yılından bu yana asker sayısının ikiye katlanmasına ve 123 İngiliz askerin hayatın kaybetmesine rağmen, Helmand'da güvenlik sağlanabilmiş değil. Afganistan'a gönderilmesi planlanan 20 bin Amerikan askerinin, Taleban'dan yana olan dengeyi tersine çevirmek için ülkenin daha istikrarsız olan güney bölgelerine sevk edilmesi bekleniyor" ifadelerine yer veriliyor. Financial Times gazetesinde yer alan "Yerel gazetelerin ardından kim yas tutacak?" başlığı altında yayımlanan yazıda John Gapper, Amerikan demokrasisi gazeteleri olmadan hayatta kalabilir mi? diye soruyor. Gazetecilerin kötü haberi iyi habere tercih ettikleri söylenir, diyen Gapper, kötü haberlerin artık gazetelerin kendilerine çok yakın olduğunu yazarak, "Bu hafta Amerikan gazete endüstrisi için korkunç bir haftaydı. Pazartesi günü Chicago Tribune ve Los Angeles Times gazetelerinin de sahibi olan Tribune Company iflas ettiğini açıkladı. Bu haberi, New York Times gazetesinin borçlarını azaltmak için merkez binasını ipoteğe vereceğini açıklaması izledi" diyor. Financial Times yazarı, birçok Amerikalı gazetecinin işsizlikle karşı karşıya olduğunu ve çok sevdikleri bu endüstrinin batışını yalnızca kendileri için değil, toplumun geneli için de bir trajedi olarak değerlendirdiklerini yazıyor. Haberde, "Internet, bölge ve kent gazeteleri için önemli zorluklar getirdi. Artık, örneğin Philadelphia'daki insanlar, Inquirer gazetesini değil internet üzerinden başka yayınları takip eder hale geldiler. Ancak, Philadelphia ile ilgili yalnızca Inquirer'dan öğrenebileceğiniz pek çok şey var. Ya da Chicago'yla ilgili yalnızca Tribune'dan öğrenebileceğiniz. Bu gazeteler ortadan kalkarsa, yerel düzeyde siyasi yolsuzlukları denetleyen bir güç de ortadan kalkmış olacak. Illinois valisi Rod Blagojevic'in, Chicago Tribune gazetesinde kendisini eleştiren gazetecilerin işten atılmalarını istemesi de bunu gösteriyordu" ifadelerine yer veriliyor. John Gapper, Yerel ve bölgesel gazetelerin kaybolmasının, Internet'teki varlığı da güçlü olan Wall Street Journal, Bloomberg, Financial Times ve New York Times gibi elit gazetelerin editoryal konumunu güçlendireceğini de yazıyor. YENİ ŞAFAK